Ukrayna Krizi’nin Politik Psikolojisi: Yansımalar
Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Ukrayna Krizi’nin uzun erimli yankıları
üstüne yeterince düşünülmüş değil. Daha çok, güncel olan konular konuşuluyor.
Bu nedenle, bu yazıyı Ukrayna Krizi’nin bölge ve dünya üstündeki olası
sonuçlarına ayırıyoruz.
Ukrayna, Rusya, Türkiye ve Çin
Ukrayna Krizi, bir kere AB’nin
yaptırımlarını önemsizleştirdi. 2023’te Türkiye’de olabilecek bir iktidar
değişikliğine yönelik AB desteği yetersiz ve eksik kalacak. Öte yandan, AB’nin
daha önce Türkiye’ye, Avrupa’ya yönelik sığınmacı akınını önlemek için ihtiyacı
vardı. Artık bu, geçersiz olacak. Ukraynalı sığınmacılara yönelik olumlu
tutumun çifte standart ya da ikiyüzlülük olarak değerlendirilmesi gerektiğini
de bu vesileyle not edelim.
Bu savaşın kazananı gerçekte Çin. Küresel
Batı’nın yaptırımlarıyla ileride oldukça zorlanacak Rusya, Çin’e iyice muhtaç
olacak. Bu süreç zaten daha önce öngörülüyordu. Kırım Krizi’nden sonra hızlı
bir yakınlaşma söz konusuydu. Bu yakınlaşma daha da ivme kazanacak. Çin’in
büyük bir altyapı projesi var: Kuşak ve Yol İnisiyatifi. Bu projenin önemli bir
ayağı Orta Asya’dan geçiyor. Rusya bunun için Çin’e daha çok destek verecektir.
Ayrıca Çin’in Kuzey Kutbu’ndaki projelerine daha az eleştirel bakacaktır. Gelelim
krizin politik psikolojisine…
Krizin Politik Psikolojisi
Bir kere, sanılanın tersine, bütün
uluslararası ilişkiler modelleri politik psikolojiktir; en ‘saf’ olanlarında
bile psikolojik varsayımlar bulunur. Örneğin, gerçekçi modelin altyapısında
bencil devletler vardır. Ancak, bu, indirgemeci olmayı gerektirmez.
Son dönemlerde, uluslararası ilişkilerde
duyguların önemi öne çıkıyor. Gerçekte, ‘duygusuz’ bir ‘ilişki’ söz konusu
değil. Şöyle ki, Rusya, NATO’nun genişlemesinden korkuyor ve kaygılanıyor;
Ukrayna (işgal öncesinde) Rusya’nın saldırısından korkuyor ve kaygı duyuyor.
Ukrayna, tehdidi hafif alıp Rusya’yı kışkırtmaya devam ediyor. Rusya ise,
Ukrayna tehdidini fazla ciddiye almışa benziyor. Kısacası, karşılıklı korkular
ve kaygılar söz konusu.
Bir diğer öğe de güven. Uluslararası ilişkiler
arenasında, statükocu ve revizyonist güçler var. Statükocu güçler, var olan
düzenin korunması yanlısı. Revizyonist güçler ise var olan sınırlardan rahatsız
olan, genişleme isteyen güçler. Bunların başında Rusya ve Çin geliyor. Rusya ve
Çin’in statükocu olmadığı net; sınır anlaşmazlıkları var. Buna Ukrayna işgali
tuz biber ekti. Bu açıdan, Rusya ve Çin güvenilmez ülkeler olarak görülüyor. Çin’in
yarın öbür gün Tayvan’ı askeri yollardan topraklarına katma olasılığı, Ukrayna
Krizi’nden sonra daha da güçleniyor.
Gerçekçi Yaklaşım ve Politik
Psikoloji
Uluslararası ilişkilere politik psikolojik
bir bakış, alanda baskın olan gerçekçi yaklaşımdan çeşitli noktalarda ayrılıyor
(bkz. Ripley, 1993):
Birincisi, gerçekçi yaklaşıma göre, temel
oyuncular devletler; politik psikolojiye göre, devletler adına karar veren
seçkinler (karar vericiler). Böyle bakınca, bu seçkinlerin kolektif
psikolojisini inceleyebiliyoruz. Örneğin, ABD’nin Küba’da ve Vietnam’daki
yenilgisini grupdüşün etkisiyle açıklayabiliyoruz. Grupdüşün, gruplar içindeki
dinamiklerin yalıtılmışlık için yanlış kararlara gitmesine karşılık geliyor.
Aynı biçimde, tam tersi, başkanlık sistemlerindeki bireysel kararları da
değerlendirebiliyoruz. Ukrayna Krizi’nde, işgalin uzun yıllar, seçkinler
tarafından düşünüldüğü, bir ilk olmadığı, Gürcistan ve Kırım’dan sonra masaya
konulduğu anlaşılıyor.
İkincisi, gerçekçi kurama göre, devletler,
kendi çıkarlarını rasyonel bir biçimde korur. Politik psikoloji ise, dış
politika seçkinlerinin durumun kendi tanımlarına göre hareket ettiğini ileri
sürer. Bu ne demektir? Dış politika rasyonel olmayabilir. Ukrayna işgali,
nesnel standartlarda rasyonel değildir. Yaptırımlar Rusya’ya büyük zarar
verecek. Ancak Rusya’nın kendisi açısından saldırının bir mantığı var.
Üçüncüsü, gerçekçi kurama göre, dış
politika, çatışmalı bir dünyada bir güvenlik meselesidir. Politik psikolojiye
göre ise, dış politika, bir sürekli sorun çözme sürecidir. Güvenlik her zaman
ön planda değildir. Seçkinler sürekli sorun çözmekle yükümlüdür. Ukrayna Krizi
de, uzun süre güvenlik değil bir etnik sorun (Ukrayna’daki Rus etnik azınlık)
görüldü.
Dördüncüsü, gerçekçi kurama göre, her
şeyin temeli iktidardır. Politik psikolojiye göre ise, bilişimdir. Taraflar,
birbirleri hakkındaki bilgilerle harekete geçerler. Bir çatışmada, çok geçmeden
birer ulusal, bir de uluslararası kamuoyu oluşur. Bugün bilişim, yanlış bilişim
ve yalan bilişim gibi kavramlar öne çıkıyor. Yalan haberlerle Rusya tarafı
itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Aynısı, Rus medyasında Ukrayna hakkında
görülüyor.
Beşincisi, gerçekçi kurama göre,
politikalar, grupdüşün gibi hataları engellemek için var. Politik psikolojiye
göre ise, bireysel karar vermedeki hataları, kalıpyargıları, önyargıları vb.
önlemek için var. İkisinin de doğru olduğunu söyleyebiliriz. Ukrayna’nın Rus
tehdidini hafife alması, işgale yol açtı. Bireysel düzeydeki hataları ise
saptaması, gizlilik nedeniyle, oldukça zor.
Bunların dışında, oyun kuramı iyi bir
aday; fakat tarafların yorumlarını gözden kaçırdığı için yetersiz. Prospekt
kuramı gibi kuramlar ise, gerçek yaşamda riskler sayısallaştırılamadığı için
eksik. Bir de iki tarafın liderlik özellikleri incelenebilir.
Sonuç olarak, politik psikolojinin Ukrayna
tartışmalarına katacakları var. Genel bir resim çizmeye çalıştık. Daha
ayrıntılı çalışmalar gerekiyor.
İlgilisine Kaynak
Ripley, B. (1993). Psychology, foreign
policy, and international relations theory. Political Psychology, 403-416.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder