HİNT
ŞİİRİ
Sri, S. (2005).
Ulusal tarihler
Derozio, H.L.V.
(2003). Hindistan’a – Anayurduma
Çatterci, B.Ç.
(2003). Anam, Eğiliyorum Önünde.
Tagore, R.
(2003). Şarkılar (Gitancali) 51.
Warrior, N.V. K.
(2005). Afrika
Sharma, S.K.
(2011). Demokrasi: Eski ve yeni
Yazarsız (2005).
Yaradılış (Rig Veda)
Yazarsız (2005).
Kumarbaz (Rig Veda)
Ulusal Tarihler
Övünülecek ne olabilir
Bir ulusun tarihinde?
İnsanlığın tarihi
İnsanın insanı sömürmesinin tarihi.
İnsanlığın tarihi
Topluca mideye indirme çabası:
İnsanlığın tarihi
Savaş meydanlarının kanına bulanmış,
Dehşet verici olaylarla dolu,
Şeytanların garip dansı:
İnsanlığın tarihi
Yoksullara eziyettir.
Gözünü bağlıyor uysalın
Güçlü:
Selamlanıyor katiller
Kral diye tarihte.
Bugün dünyanın hiçbir köşesinde
Savaş meydanı olmamış yer yok:
Kan ile sırılsıklam tüm geçmiş,
Kanla değilse, gözyaşı ile.
Aileler yokoluyor
Çok sayıda ölü,
Umarsızların çığlığı,
İnliyorlar tarihte.
Nefret, bencillik,
Dolandırıcılık, kıskançlık, çekememezlik,
Yanıltıcı biçimler ve adlar alarak
Tanımlıyorlar tarihin gidişini.
Cengiz Han, Timurlenk,
Nadir Şah, Gazne, Gori,
Kim olursa olsun,
En büyük katliamcı.
Vikingler, Akhunlar,
İskitler, Persler,
Pindarlar, Katiller, kılıçtan
Bir köprü yaptılar tarihte.
Karanlık cahillik çağında,
Açlıkta ve duygulu…
Sürüklendiler insanlar
Gizemli, şiddetli güçlerle…
Kendi başarıları olarak göstererek herşeyi,
Bu dünyanın yüce efendileri,
İmparatorluklar kuruldu,
Düzmece yasalar çıkarıldı…
Unufak oldular, iskambilden bir ev gibi,
Başka güçlerin yükselişiyle!
Yeni bir tarih ortaya çıktı
Birbirine yakın güçlerden.
Büyüklerin tezgahladıkları oyunlar
Güçlünün şiddeti,
Zenginlerin hileleri,
Bunlar hükmedebilir mi şimdi? Yo, asla.
İnsanın insan eliyle sömürüsü,
Bir ırkın bir ırkı sömürüsü,
Bu toplumsal çerçeve,
Sürer mi böyle? Yo, hayır.
Çin’in yoksul köylüsü,
Çekoslavakya’nın madencisi,
İrlanda’nın sınıfı,
Tüm ezilenler ve acılılar.
Hotentolar, Zulular, Zenciler,
Tüm kıtalarda sayısız ırklar
İlan edecekler tek bir ağızdan
Tarihsel güçlerin gerçeğini.
Hanedanlık savaşları,
Krallık dönemleri,
Tarihler, kuru belgeler,
Aydınlatmıyorlar tarihi artık.
Falanca kraliçenin aşk efsaneleri
Filanca kuşatmanın masrafları
Hedefler, hesaplar,
Bunlar değil tarihin özü.
Bastırılamaz gerçeğin öyküleri
Halının altına süpürüldü
Tarihin karanlık rahminde,
Tanımlıyor şimdi doğasını.
Halktan bir insan nasıl
Getiriyordu iki yakasını biraraya eski Mısır’da?
Hangi işçiler sırtladı dev kayaları
Tac Mahal’ın yapımında?
Gerçekte ne yapardı halktan bir insan
İmparatorluğun fetih serüveninde?
Krallık tahtırevanını omuzlayan
Kan ter içindeki adamlar kimlerdi?
Taksila, Patna,
Akdeniz kıyıları,
Harappa, Mohenjodaro,
Kro-Manyonlar’ın kaya barınaklarında…
Tarihin seherinde, şafağında
Nasıl evrimleşti insan?
Hangi ulus hangi çağda
Ulaştı hangi ülküye?
Ne heykelini yarattı? Ne yazınını?
Ne bilimini? Ne uyumunu?
Neyin görkemine bu Büyük Yolculuk?
Hangi muhteşem düş için? Hangi büyük zafer için?
1938
Sri Sri (Srirangam Srinivasa Rao) (1910-1983)
Telugu şair (Hindistan)
George, K. M. (Baş Der.). (1992). Modern Indian
literature: an anthology: volume one: surveys and poems. (s. 1104-1107)
Hindistan’a -
Anayurduma
Ülkem!
Geçmiş görkemli günlerinde senin,
Ne
hoş bir ayla çevrelemişti alnını,
Taparlardı
sana, değil mi ki tanrı idin.
Nerede
görkemin şimdi senin, nerede sevgi nerede
saygı?
Zincire
vurulu şimdi, kartal tüylerin,
Yerlerde
sürünüyorsun şimdi, ne acı:
Çelenk
yapamıyorlar ozanların sana
Perişanlığını
anlatabiliyorlar anca'!
Bırak
dalayım derinlerine zamanın,
Ve
getireyim, geçip gitmiş onca çağdan,
Geriye
kalanları, yüce enkazdan,
Ayıramaz
insan, gözünü, bir an olsun, o enkazdan;
Ve
onca çabamın armağanı,
Yenik
ülkem olsun! Yüreğimin senden tek sadakası!
Henry
Louis Vivian Derozio (1809-1831)
Henry Louis
Vivian Derozio (1809-1831), Portekizli-Hintli bir babayla İngiliz bir annenin
çocuğuydu. Ancak, kendini Hintli gibi duyumsuyordu. Hindistan'ın ilk ulusalcı
şairi olarak kabul edilir. Yine de, yetiştiriliş koşulları nedeniyle,
şiirlerinin çoğunu, Hint Dilleri'nde değil, İngilizce'de yazmıştı. 17 yaşında,
aşk şiirleri ile ünlü oldu. 19 yaşında, Kalküta'daki Hindu Okulu'nda müdür
oldu. 22 yaşında ise, koleradan öldü. 5 yılda yazdıkları bile, Hindistan'ın ilk
modernist şairi sayılmasına yetti.
Anam, Eğiliyorum
Önünde
Anam,
eğiliyorum önünde!
Aceleci
akıntılarınla doluyum,
Bahçelerinin
pırıltısıyla parıldıyorum,
Serinim
keyfi ile rüzgarlarının,
Dalgalanıyor,
Yüce Anam, karanlık tarlaların,
Özgür
Anam.
Ayışığı
düşleriyle, görkemi ile,
Dallarında
ve tanrısal akıp gidişinde,
Giyinmişim
tomurcuklanan ağaçlarını,
Anam,
kolaylaştıran, yaşamı,
Gülen,
şirince, tatlı tatlı!
Eğiliyorum
önünde ey Tanrı.
Kim
demiş ki güçsüzmüşsün kendi ülkende?
300
milyon insanın, kılıç var ellerinde
Ve
haykırıyor 300 milyon, adını, usanmazca
O
kıyıdan bu kıyıya, o kıyıdan bu kıyıya.
Sen
ki gücü yeten herşeye,
Seni
çağırıyorum ben, Tanrı-Anne!
Sen
ki kurtaran bizi; kalk, yine kurtar bizi!
Düşmanların
talanları ağlatır beni
Ovadan
denize,
Özgürce.
Bilgeliksin
sen, yasa'sın,
kalbimiz,
canımız, nefesimiz,
Huşusun
sen, tanrısal aşksın,
Seninle
yener ölümü, kalbimiz.
Kolu
kol yapan güçsün sen,
Güzelliksin,
büyüsün sen.
Kutsal
olan tüm imgeler yalnızca,
seninkilerdir
tapınaklarımızda.
Durga'sın[1]
sen, Hanım ve Kraliçe,
Parıl
parıl kılıcı ve elleri ile,
Lakşmi'sin[2]
sen, nilüfer tahtında,
Binbir
esinli peri ayarında.
Saf
ve Mükemmel, eşsizcesine,
Kulaklarını
ver, bizlere Anne,
Aceleci
akıntılarınla doluyum,
Bahçelerinin
pırıltısıyla parıldıyorum,
Koyu
tenli, iyi niyetli,
Saçları
mücevherli
Ve
görkemli, tanrısal gülüşün,
Zenginlikler
yağıyor ellerinden ellerimize,
En
sevgili toprağı yeryüzünün,
Annem
benim! Anne! Anne!
Anne,
biriciğim, eğiliyorum önünde,
Anne,
anne! Özgür ve yüce!
Bankim
Çandra Çatterci (1838-1894)
Bankim Çandra
Çatterci (1838-1894), Bengalce'yi, yazınsal dil olarak kullanan ilk
yazarlardandır. O'nun zamanlarına dek, Bengalce, aşağılık bir dil olarak
görülürdü. Yapıtlar ya Sömürge Dili İngilizce'de ya da Din Dili olan
Sanskritçe'de yazılırdı. Romanlarıyla da tanındı. Daha sonra Hindistan
Bağımsızlık Marşı olarak kabul edilecek yukarıdaki şiiri (2. şiir), 'Mutluluk
Manastırı' adlı ünlü romanından bir parça idi. Şiir'deki 'Anne', bir yandan Ana
Tanrıça'yı, öte yandan Bengal'i simgeliyordu.
Şarkılar
(Gitancali)
51
Sen
ki, hakimisin tüm insanların,
Sendedir
yazgısı, Hindistan'ın.
Titretir
tüm yürekleri adın,
Pencaplılar'ın,
Sindlilerin,[3]
Güceratlıların,
Maratalılar'ın,
Dravidlilerin,
Orissalılar'ın, Bengallilerin.[4]
Himalayalar'da
yankılanır adın, tepelerinde
Vindyalar'ın,
Müziğine
karışır Camna'nın, Ganj'ın,
Seni
söyler dalgaları, Hint Ummanı'nın.
Ulularlar
seni, isterler ki kutsayasın,
Sendedir
yazgısı, Hindistan'ın,
Şan
olsun sana şan!
Dolaşır
sesin gündüz gece, diyar diyar,
Tahtına
toplar
Hinduları,
Budacıları, Sihleri, Cainleri,
Farisileri,
Hıristiyanları, Müslümanları
Türbene
sunar adaklarını, Doğu ve Batı,
Sevgi
çelengi içindeki adaklarını.
Dengeyi
getirdin yüreklerine, tüm insanların,
Sendedir
yazgısı, Hindistan'ın,
Şan
olsun sana şan!
Ölümsüz
Arabacı! Sensin, tarihin motoru,
İnişi-çıkışıyla
dolu, Uluslar'ın, yol boyu.
Bunca
dert, bunca dehşet ortasında,
Öten,
senin borun; güç veren, boynu bükük, ümitsiz insanlara,
ve
rehber olan, tehlikelerle dolu yolculuklarında.
Sendedir
yazgısı, Hindistan'ın,
Şan
olsun sana şan!
Hüzünle
yüklü olduğunda, uzun geceler, kasvetli,
Cansız
yattığında vatan, uyuşuk, bitik,
Anne'nin
kolları, sarmaladı Ülke'yi,
Eğildi
önünde, yeni açılmış gözler, an be an,
Kurtulana
dek, karabasandan,
Unufak
etmedeydi ciğerini.
Sendedir
yazgısı, Hindistan'ın,
Şan
olsun sana şan!
Dağılıyor
gece, doğuyor Güneş, Doğu'da,
Şakıyor
kuşlar, müjdeliyor esinti yeni bir yaşamı.
Altın
sevgi ışınlarının dokunuşuyla
Uyanmada
Hindistan, ayaklarına kapanmada.
Sen
ki Krallar Kralı!
Sendedir
yazgısı, Hindistan'ın,
Şan
olsun sana şan!
Rabindranath
Tagore (1861-1941)
(*)Pakistan
toprağı olurken; Bengal, bu iki ülke arasında paylaştırıldı.
Rabindranath
Tagore (1861-1941), şiirleri ve kısa denemeleri ile, Türkiyeli okurların iyi
bildiği bir yazar. Hatta, 'Hint Yazını' denilince, çoğumuzun aklına, bir tek
onun adı gelecektir. Nobel alan ilk
Asyalı. Küçük yaşlardan başlayarak, oyun yazdı, yönetti, oynadı. Yukarıdaki
şiir, Hindistan'ın Ulusal Marşı olarak kabul edildi.
Afrika
Ayaktayım
deniz kıyısında, bakıyorum
Siliniyor
kor gibi parlayan seher vakti.
Yuvarlanıveriyor
karanlık güz bulutları
Doldurmak
için gökyüzünü. Öfkeli, ateşli su yılanları gibi
Atılıyor
kir rengi gelgitler, ısırmak için kıyıyı,
Ve
zehrin çıkışı gibi, yükseliyor ak köpükler. Oluşturdukça
Kentler,
göller ve bahçeler serapları ve geçmiş yaşamları,-
Bir
yogi esrikliği, yayılırken dehşet,
Ateşli bir beyinden, şaşırtıcı bir görüntü
Doğar bu gökten ve bu çalkantılı dalgalardan.
Ormanları görüyorum, içlerinde leoparlar,
Sarı ve kara başları kertenkelelerin
Yüzen, gölcüklerde; suaygırları
Hareketli kayalar gibi görünen, çamurlu
Meskenlerinde, budaklı boynuzlarıyla bir antilop,
Uzun boyunlu zürafa, Masailer’in
Sığırlarını otlattığı yeşil çayırlar.
O Masailer ki kuyruğundan çekerler kaplanı,
Kesmek için kılıçlarıyla başını.
İki metre boyundaki Thusiler,
Cirit atarlar, çetin çarpışmada, mızraklar paramparça
olduğunda
Atış hızıyla avı vurmadan önce. Ardı arkası kesilmeyen
ağır bir vuruşuyla
İlkel bir davulun. Ormanların kadim tekdüzeliği
İşliyor hala, pek de değişmeden.
Sınırı yok yeryüzünün orada, kıyısı yok okyanusun;
Geziniyor hala tanrılar, yeryüzü üstünde; burada zaman
Geziniyor hala tanrılar, yeryüzü üstünde; burada zaman
Küçük bir kutuya konulmuş, bileğe bağlanmış değil.
Geri çekiliyor dalga.
Kayalık Sahara’da, otlak yaylalarda,
çiğle sırılsıklam Ruvansori’de
Zebraların oynadığı yerde, Fas’tan Ümit Burnu’na,
Yirmi milyon zihinde,
Karanlık gökyüzünde, yıldırım çizgileri gibi,
İçin için yanıyor bir ateş. Kömür, bakır, demir, altın,
elmas,
Platin, uranyum, pirinç, buğday, kakao, sisal:
Hangi zenginliğe sahip değil ki Afrika. Ama orada
insanlar
Köle, Zulular ve Pigmeler de; patronları
Beyazlar, başka topraklardan gelmiş beyazlar,
Beş milyon var onlardan. Evet, yerliler, umursamaz.
Uyku sineklerinin verdiği uykunun kurbanılar ve tropik
hastalıkların
Ve onları çürütmek için
Dudaklarını ya da burnunu yiyip bitiren cüzzamın,
Yaşamsal organlarında ölümcül solucanlar taşıyan
yoksullar,
Açlığın kadavraya çevirdiği insanlar. Ancak düşlerinde
Yemek yemeyi gören insanlar.
Ama ayaktalar şimdi. Naguib’in ayak izleri kaldı
Kumluk kıyılarında Nil’in, Altın Kıyı’da
Tarih yapıyor Nkrumah. Kenya’da
Kapatıldı meşale, mahpus duvarlarıyla
Ama veriyor yine sıcaklığını
Günboyu.
İzsürer Livingstone’un uyanışıyla,
Beyaz adamlar
Alfabe getirdiler vaaz vermek için İsa’nın merhameti
Üstüne. Ama bu, yardımcı oldu onlara, eşitliği ve
özgürlüğü öğrenmekte;
Onu bunu cebe indirmek için yapılan savaşları öğrenmekte
Onu bunu cebe indirmek için yapılan savaşları öğrenmekte
Adaletsiz tanrısal takdire karşı bilimin büyük
zaferlerini öğrenmek için.
Kibirli Malan’ın gölgelediği dünyanın dörtte biri
Şiddeti besledi, intikamı körükledi.
Afrika, bu anıtsal canavar, Afrika böğürüyor, eğerek
Yüzünü öne. Yankılanıyor Sahara’da kükreme,
Her bir köyde, kasabada ve deniz kıyısında.
Nairobi’nin barlarından birinde, uyanık tutuyor insanı
Beyaz bir koruma, silahıyla,
Çift yivli bir Simi kılıcı sıyırırken
Dışarıda, kara geceyi. Bir başka beyaz adam,
Kongo’da bir Belçikalı,
Giriyor
Odasına ve titriyor kara bir düşmanın yatağının altında
beklediği korkusuyla.
Otobüse binmek için, okula gitmek için,
Bir yolda yürümek için, maaş almak için
Yaptığın işe karşılık, ev yapmak için, tarlaları ekmek
için,
Sevgiyle birleşilmiş eşin bedeninde ölümsüzleştirmek için
ruhunu,
Savaşıyor insanlar; birleşik güçleri
Dolduruyor yavaş yavaş ülkeyi.
Uzak tutmak için siyahları,
Duvar ördüler kendi çevrelerine
Silahlar ve yasalarla. Ya şimdi?
İnsanları hapse atanlar, hapiste şimdi.
Haykırıyor azat olmuşlar, neşe içinde, yumrukları gevşek.
Afrika, uyan, doğa ana,
Kucaklayacaklar ışığı senin kendi çocukların
Ve Ekvator boyunca, zenginlik egemen olacak.
Birlik olacağız biz, farklı olsa da
İnançlarımız ve yaşam biçimlerimiz, birlikte söylenen bir
şarkı gibi,
Çiçeklendirecek yaşamı, çabamız.
Kollarım acıyor, bir insanın kelepçelendiği yerde.
Kırbaçlamanın olduğu yerde, benim sırtıma vuruyor kamçı.
İnsanın ayağa kalkma çabasının olduğu heryerde, ben de
olacağım. Afrika, bugün
Toprağımsın benim, yaş döküyorum kederinle.
Soldu şimdi sahil, orman ve toprak.
Göz, ileriyi göremiyor artık. Gelgitler
Oluyor ama kalp, güçlü ve
Sakin. Adaletsizliğe karşı savaşmaya çalıştığında bir
insan,
Yenilmezim ben, anlam kazanıyor yaşamım,
Çünkü biliyorum ki O, benim.
Afrika, 1955
N.V. Krishna Warrior (1916-1989)
Malayalam şair (Hindistan)
George, K. M. (Baş Der.). (1992). Modern Indian
literature: an anthology: volume one: surveys and poems. (s. 807-810)
Demokrasi: Eski ve Yeni
Baştadır sonum benim
Ve seninki, ah demokrasi?
Halkın sesiyle haykırırsın
Hakkını ararsın altta
kalanların
Kınarsın güçlü olanları ve
üsttekileri
Yiyecek ve konut sözü verirsin
Oy ve seçim sağlarsın
Nitelik ve özgürlük sergilersin
vitrinde
Gelişinle
Son bulur egemenliği terörün.
Gelişinle
Kısılır sesi, ‘mutlak’
sayılanın
Gelişinle
Gelir buraya umut, birçokları
için.
Nerede sesi Irak’ın?
Sesi Vietnam’ın nerede?
Nerede sesi Afganistan’ın?
Sesi yığınların, nerede,
nerede?
Okları Kızılderililerin uçup gitti
ama nereye?
Nereye gitti Brahminleri
Goa’nın?
Nerededir Bamiyan’daki Buda?
Neden zehirli purolar
gönderilir Küba’ya?
Neden Kuveyt’i bombalasın diye
izin verildi Saddam’a?
Neden öldürüldü onca masum,
Hiroşima’da?
Neden topuk topuğa, bir Tony,
bir Bush’la?
Neden kumpas kuruluyor
Emelda’ya?
Neden hapse konuyor bir
Mandela?
Neden öldürülüyor bir gecede
Çavuşesku?
Buldozerle daldılar Birleşmiş
Milletler Örgütü’ne,
Neden adil olmayı bıraktı
Uluslararası Adalet Divanı?
Kokuşmuş bir sözcüktür
‘kardeşlik’
Gündüz düşüne dönüşüyor düşler
İçi boşalıyor vaatlerin
Buharlaşıyor gelecek, gökyüzüne
doğru
Dönüp dolaşıyor zaman
“Güvenme hiç geleceğe, ne kadar
hoş olursa olsun!
Gömsün ölüyü ölü, ölünmez
ölenle’”
Uzanmışım rahat kanepemde ben
de
Düşünüp duruyorum
Demokrasi felsefesi üstüne.
Susheel Kumar Sharma
Yaradılış
Oluştan önce, olmayıştan bile önce, hava yoktu,
yoktu gökkubbe.
Nefes alan neydi peki? Ve nerede? Ve kimin emriyle?
Ve su
var mıydı bitimsizcesine derin?
Ölümden önceydi bu ya da ölümsüzlükten. Bölünmemişti
gün ve gece, ama nefes alış veriş vardı içgüdüsel
olarak, rüzgarsız nefes alış veriş ve dahası değil.
Öyle karanlıktı ki görünmüyordu karanlık,
karanlıkta. Suyun
hiçbirşey
yoktu her yerde olduğunu gösterecek. Ve bir örtüydü boşluk
sıcaklıktan
çıkmış Oluş’un üstünde.
Deldi geçti Oluş’u arzu, zihnin ilk tohumu ve bilge
şair azizler
yokladılar
kalplerinde, olmayıştaki oluşun düğümünü,
ve bu ipi, gerdiler onlar… ne? Var mıydı yukarı?
Aşağı?
Tohum
saçıcılar vardı ve doğurgan güçler, itki yukarı ve
erke
aşağı,
ama kim bilebilir gerçekten ve söyleyebilir burada?
Nereden geldi bu
yaradılış?
Sonradan geldiler tanrılar, kim bilebilir öyleyse, kaynağı?
Kimse bilmiyor yaradılışın kaynağını. Kendinden
doğdu o. Ya da doğmadı. Yüce
göklerden
aşağı bakan bilir. Ya da bilmez belki.
(Hindular’ın kutsal kitabı Rig Veda’dan (Bilgi Şiir)
bir bölüm)
Kaynak:
Barnstone, T. (2003). Literatures of Asia: from
Antiquity to the Present. Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall. s. 12-13.
Kumarbaz
Büyük ağaçtan doğdular titrek fındık küpeleri,
kasırga
sırasında. Dönüp duruyorlar şimdi, zar tahtasında ve
sarhoşum ben
kumar yangınıyla.
Hiç yakınmadı karım ne de heyheylendi, sevdi beni ve
dostlarımı, ama
savurdum
onu tek bir berbat zar atışla.
Şimdi adam yerine koymuyorlar beni, o ve annesi ve
günahını bile vermiyor hiçkimse bana.
Pazarda
daha da ucuza bulabileceğiniz adi bir maldan daha değersizdir
kumarbaz.
Eme eme kuruttuğu için beni susuzluk çeken zar,
başka adamlar okşuyor karımı ve
babam, annem ve kardeşlerim diyorlar ki “Tanımıyoruz
bu adamı.
Zincire vurun onu ve yıkın karşımızdan.”
Yemin ediyorum arkadaşlara oynamayacağım diye ve
çıkıp gidiyorum. Ama el ediyor bana
kahverengi zar, vurdukça tahtaya ve koşturuyorum
oyuna hemen,
sevgilisine kavuşmuş bir kadın gibi ateşli.
Giriyorum kahveye, titreyerek arzu ile ve düşleyerek
kazanmayı, ama
tuzla
buz ediyor umutlarımı zar ve rakibime veriyor tüm elleri.
Baştan çıkarır seni zar. Çengele takar ve bıçaklar,
köle olana kadar, kendinden geçene kadar,
işkenceyle. Kandırıyorlar seni, çocuk gibi
armağanlarla,
ve geri alıyorlar sonra. Boğuluyorsun tatlı büyülerinin balında.
Ellilik üç takımda, zar atma, sınırlıdır katı
kurallarla
güneş-tanrı
Savitri’nin araba yolağı denli. Zengin soyluların
tepinip
durması bile, değiştiremez bu gerçeği. Kral bile boyun eğer zara.
Yuvarlanır zar, geri zıplar sonra. Eli yoktur ama
elden ayaktan düşürür
el’li adamı. Sihirli korlar saçılmıştır oyun tahtası
üstüne, soğukturlar ama
yakarlar kül edene dek kalbi.
İnliyor terkedilmiş karım. Yas tutuyor anam,
başıboşluğum için. Para
lazım.
Borçtayım ve korkuyorum. Geceleri başkalarının evine girip
ne
varsa götürüyorum.
Öldürüyor beni, başkasının kollarında görmek karımı,
o güzel odalarda, ama
eyer vuruyorum o kahverengi atlara, şafak sökende ve
geldi mi gece
evsiz barksızım, çöküyorum ateşin yanı başına.
Ey büyük zar ordusunun generali, ey o askerlerin
kralı, dinle, yalanım
yok!
Beş kuruşum bile yok. Görüyor musun açılmış avcumu,
on
parmağımı?
Diyor ki bana yüce Savitri: Kumarbaz, bırak zarı ve
sür tarlanı.
Elindekiyle
yetin, öğren sevmeyi elindekini. İneklerin, karın, yeter sana.
Zar, izin ver bana. Kul köle etme beni büyüye.
Uyusun
nefretin
ve öfken. Bir başkasını dola ağlarına.
Rig Veda’dan bir bölüm
Kaynak:
Barnstone, T. (2003). Literatures of Asia: from
Antiquity to the Present. Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall. s. 12-13.
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Dünyayı Şiirle Dolaşmak: 2000’den 2017’ye Dünya Şiiri Çevirileri [Globetrotting via Poetry: World Poetry Translations – Comp. and trans. Ulas Basar Gezgin].
DÜNYAYI ŞİİRLE DOLAŞMAK
2000’DEN 2017’YE DÜNYA ŞİİRİ ÇEVİRİLERİ
Derleyen ve Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
AFGAN ŞİİRİ
Anjoman, N. (2014). Bir Afgan Kadınıyım Ben ki
Anjoman, N. (2014). Gazel: Geliyor Bana
Anjoman, N. (2014). Gazel: Nesini Söyleyim
Anjoman, N. (2014). Gazel: Şarkı
Anjoman, N. (2014). Mavi Anılar
Anjoman, N. (2014). Tanınmazlık Dağında
Meena (2014). Hayır Asla Dönmeyeceğim Geri
AFRİKA ŞİİRİ
Oguibe, O. (2006). Kanımla bağlıyım ben bu ülkeye
Okara, G. (2002). Güldün ve güldün ve güldün
Okara, G. (2001). Eski günlerdi
p'Bitek, O. (1970/2014). Söyle Bana Dostum Yoldaşım
Soyinka, W. (2009). Sivil ve Asker
Baraka, A. (2001/2010). Havaya uçurmuşlar Amerika’yı
Harper, F. (2000). Beni gömün ama özgür bir vatana
Hughes, L. (2015). Ölen Çocuklar Öldürülen Çocuklar
Hughes, L. (2001). Çingene adam.
Hughes, L. (2000). Nehirlerden söz açıyor bir zenci
Komunyakaa, Y. (2001). Demire inanmak
Komunyakaa, Y. (2001). Yitip gitmedeyiz sen ve ben
AVUSTRALYA YERLİ ŞİİRİ
Noonuccal, O. (2014). Bumerang Yok Artık
Noonuccal, O. (2014). Mutsuz Irk
Noonuccal, O. (2014). Uygarlık
Noonuccal, O. (2014). Ak Adam Kara Adam
Noonuccal, O. (2014). Sanatçı Oğlum Benim
‘BATI’ ŞİİRİ
Engels, F. (2008/1838). Bedevi
Michel, L. (2013). Kızıl karanfil
Poe, E. A. (2002). Çanlar
Blake, W. (2000). Kaplan
Grass, G. (2012). Söylenmesi gereken.
Dos Passos, J. (2005). Tabldot
Reade, J. (2001). Sevdiğim şarkıları söyle bana.
Gosman, A.D. (2011). Etkisi altında Ay’ın
Bashllari, M. (2014). Rezil Edilmiş Çiçekler
Fortenberry, T. (2014). Şahinkız.
Kelsen, H. (2003). Günü Yaşa.
Mustaine/Menza/Ellefson/Friedman (2003). Türtükenimi’ne Gerisayım
Yüen, M. (2008/1972). Kitaplar üstüne
Juyi, B. (2005). Mutsuz bilgin
Fu, D. (2005). Savaş Arabaları Baladı
Tung P’o, S. (2005). Oğlunun doğumu üstüne
Çing, A. (2005). Paris Ağıdı
Çi, L. (2003). Yazma sanatı
ENDONEZYA ŞİİRİ
İsmail, T. (2009). Belki ben de bir hırsızım
Sarjono, A. (2009). Sahte şiir
ERMENİ ŞİİRİ
Terziyan, T. (2001). Çırağan Sarayı
Sayat Nova (2000). Bir sözüm var sana, söylemek istediğim
İsahakyan, A. (2000). Siz çançiçekleri!
Asadur, Z.S. (2014). Gözyaşları
Turyan, B. (2000). Ölümüm
Horen Nar Bey (2014). Göçebe Ermeni’den Buluta
Horen Nar Bey (2014). Sürgünden Serçeye
Raffi (2014). Van Gölü
Patkanian, R. (2014). Padişahım Çok Yaşa
Derviş, M. (2002). Kimlik Kartı
Derviş, M. (2002). Rita ve tüfenk
Derviş, M. (2002). Anam
Derviş, M. (2002). Pasaport.
Derviş, M. (2002). Üstümüze kapanıyor dünya
Adnan, E. (2003). Cenin
FRANSIZCA’DAN ÇEVİRİLER
Brulé, G. (Yanık Gace). (2002). Gurbet türküsü
Garneau, S.- D. (2003). Kuş kafesi
HAİKULAR: BARIŞ VE HUZUR HAİKULARI
J. Baranski, ABD
R. Yarrow, ABD
M. Lysenko, Avustralya
L. Balabanova, Bulgaristan
j. kacian, ABD
H. Ludwig, ABD-Almanya
G. Terebess, Macaristan
D. Matas, Hırvatistan
D. Franin, Hırvatistan
D. Plazanin, Hırvatistan
B. Ross, ABD
B. Akio, Japonya
B. Natsuishi, Japonya
A. Deodhar, Hindistan
A. Kudryavitsky, Rusya
S. Stanford, Avustralya
R. D. Wilson, ABD
I. Prondzynski, Kenya
J. Antonini, Fransa
HİNT ŞİİRİ
Sri, S. (2005). Ulusal tarihler
Derozio, H.L.V. (2003). Hindistan’a – Anayurduma
Çatterci, B.Ç. (2003). Anam, Eğiliyorum Önünde.
Tagore, R. (2003). Şarkılar (Gitancali) 51.
Warrior, N.V. K. (2005). Afrika
Rath, R. (2007). Sürgündeki asker
Sharma, S.K. (2011). Demokrasi: Eski ve yeni
Yazarsız (2005). Yaradılış (Rig Veda)
Yazarsız (2005). Kumarbaz (Rig Veda)
IRAK ŞİİRİ
El Melaika, N. (2014). Kimim Ben?
El Melaika, N. (2014). Sözler İçin Aşk Şarkısı
El Melaika, N. (2014). Yabancıyız
El Melaika, N. (2014). Yeni Yıl
Guillen, N. (2012). Yalnız palmiye.
Lorca, F. G. (2012). Dilsiz çocuk.
Al Ramli, M. (2007). Hayır Diyorum Benden Irak’ın Özgürleştirilmesine!
Heis, N. (2002). Severdim Yahudi Halkı Önceleri.
MALTA ŞİİRİ
Briffa, R. (2001). Aynalar
Briffa, R. (2001). Kederlinin şarkısı
Briffa, R. (2001). Marş ve kalabalık
MISIR ŞİİRİ
Negm, A.F. (2014). Kim onlar ve kimiz biz?
Negm, A.F. (2013). Kaledeki hapishane
NEPAL ŞİİRİ
Bishta, M. (1983/2014). Böyle Olur Bir Milletin Yaşarmış Gibi Yapması
Giri, B. (2003). Kadın
Giri, B. (2008/2013). Kathmandu
Katuval, H. (2014). Dileğim
Katuval, H. (2014). Hayat? Bu mu Şimdi Hayat?! Yav He He...
Nibha, B. (2014). Şair İyi misin, Ne İçtin Böyle Yazmak İçin?
Paudyal, L. (2014). Himalaya
Serchan, B. (2014). Bir Şiir
Serchan, B. (2014). Öğlen ve Buz Uykusu
Serchan, B. (2014). Yalandan İbaret Bence, Milli Tarih Denen Nane
Serchan, B. (2014). Yeni Yıl
Vyathit, K.M. (2014). Karıncalar
VİETNAM ŞİİRİ
Gezgin, U. B. (2007). Vietnam Şiiri’ne kısa bir giriş.
Nguyen Du (2016). Hanoi’un Gitaristi
Vu, D.L. (2014). Hattat
Do, T. N. Y. (2007). Konuklama
Van, Cao (2016). Gerçek Dünyada Varolmayan Beş Sabah.
Anh, N. D. (2007). Göksel geçide bakış
Xuan, D. (2014). Deniz
Dzenh, H. (2007). Vietnamlı genç hanım
Loan, H. (2010/2007). Yabanmersini çiçeklerinin lavanta rengi
Quynh, X. (2007). Uykusuz gecelerde eş için söylenen şarkı
YUNAN ŞİİRİ
Kavafis, K. (2001). Derdi Üstlenmek Üzere.
Pezaros, P. D. (2001). Siklad Adaları Şarkısı- Sifnos
Voidis, H. (2001). Karanlık kent
DİĞER ÇEVİRİLER[5]
Yazarsız (2004). Tonga’lıyım beşikten mezara
Lermontov, M.Y. (2001). Tamara.
Kolbe, U. (2010). Kıyısında yaşadığımız su
Montale, E. (2010). Sorma bize o sözcüğü.
Noroes, E. (2010). Kayıp
Noroes, E. (2010). Guava
TÜRKÇE’DEN İNGİLİZCE’YE VE İSPANYOLCA’YA ÇEVİRİLER
Telli, Ahmet (2001). Si Vayas Se Derribaria Esta Ciudad [Gidersen Yıkılır Bu Kent].
Beyatlı, Yahya Kemal (2001). El Fin Del Septiembre [Eylül Sonu].
Budak, Abdülkadir (2003). La Consistencia [Kıvam].
Budak, Abdülkadir (2003). Consistency.
Günçe, Ergin (2017). Fascism for Kids [Çocuklar için Faşizm]
Appleyard, J.L. (2001). You, Southerner [Tú, del Sur]
Öz, Nida (1996/2002). Welcome.
Öz, Nida (1996/2002). Flight.
Öz, Nida (2006/2010). Fake bus stops [Sahte duraklar].
Öz, Nida (2006/2010). Love has to be written by a long o [Sevgi yumuşak g ile yazılmalı].
Öz, Nida (2006/2010). Red [kırmızı].
Öz, Nida (2004/2010). A –strange- may song [Bir garip mayıs türküsü].
Öz, Nida (nd/tarihsiz). Drama [dram].
Tavlan, Ergun (2002). Papa
Arslan, Yılmaz (2011). I listened to the Moon (Ay’ı dinledim)
|
[1] Countee Cullen’ın ‘Miras’ adlı şiirinin çevirisi için bkz. Gezgin, U.B. (2017). Ben Bütün Karanlıkları Bunlarla Yendim: Şiir Eleştirileri (2000-2017).
[2] Diğer Çin ve Asya şiirleri için bkz. Gezgin, U. B. (2007). Asya yazıları. İzmir: Ara-lık Yayınevi.
[4] Daha fazlası için bkz. Paz, O. (2000). Kartal mı güneş mi? (İsp çev: U.B. Gezgin). İstanbul: Virtüel Yayınevi.
Jimenez, J. R. (2007). 50 İspanyol şiiri (çev. U. B. Gezgin).
Latin Amerika Şiiri Antolojisi - Derleyen ve İspanyolca’dan Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
XII. Yüzyıldan XX. Yüzyıla İspanyol Şiiri Antolojisi - Derleyen ve İspanyolca’dan Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
[5] Ayrıca bkz. Gezgin, U. B. (baskıda). Hollanda’dan Tayvan’a Şiir Çevirileri: Diğer Kitaplara Giren Çeviriler - Çeviren: Ulaş Başar Gezgin.
bkz. Gezgin, U. B. (baskıda). Yanardağlar Patladığında / Когда пробуждались вулканы - Bilimsel ve Yazınsal Çeviriler (1999-2017)- Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder