‘Deney’ Filmi[1]: Bir
Mürekkep Testi Olarak Film
Ulaş Başar Gezgin
Sosyal
psikolog Zimbardo ve arkadaşlarının ‘hapishane deneyi’ diye bilinen
çalışmalarından esinlenen ‘Deney’ filmi, gösterime girmesinin üstünden yıllar
geçmesine karşın, bugün de izlemeye değer.[2]
Bu yazıda, filmin anlatıbilim açısından çözümlemesini yapmak yerine, psikoloji
için anlamına odaklanıyoruz.
Araştırma Etiği ve Etik İhlaller
Film
üzerinden yapılabilecek bir psikoloji tartışmasında, ilk ele alınacak konu,
araştırma etiği ve etik ihlaller olacak.[3]
Filmin taaa başında, ‘denek’lerden,[4]
vatandaşlık haklarından vazgeçmeleri isteniyor.[5]
24 saat kamerayla gözlenmeleri, bir diğer etik ihlal olarak
nitelendirilebilirse de; aslında, kameranın mahkumları koruma işlevi de olduğu;
başkişinin kamerasız bir ortama götürülüp dövülmesi örneğinden çıkarsanabilir.
Aynı biçimde, kamera kullanımı, gözetim toplumu, panoptikon ve hatta
panspektron kavramlarını da akla getiriyor.[6]
Onyıllar önce yapılmış Zimbardo deneyinin film için abartılmış bir formatta
sunulduğu gerçeği dikkate alınsa da, etik ihlaller sorununun bugün de sürdüğü
biliniyor.[7]
AB(D) başta olmak üzere çeşitli ülkelerde, etik ihlalleri önlemek için
meslekten men yetkisine vb. sahip etik kurullar görevlendirilse de, Türkiye’de,
araştırmada ve uygulamada etik ihlalde bulunanların, olayın adli boyutu ortaya
çıkmadıkça nadiren cezalandırılması biçiminde acı bir gerçek sözkonusu.[8]
Yine bu bağlamda, ‘bilgilendirilmiş rıza’[9]
kavramı, gözden geçirilebilir.[10]
Kötülüğün ve İyiliğin Sıradanlığı
Zimbardo
deneyi, kötülüğün sıradanlığı tezine destek veren bir çalışma olarak biliniyor.[11]
Buna göre, iyi insanlar, kötü ortamlara konurlarsa, kötülük yapabilirler. Bu
yaklaşım, daha sonra gelen birçok araştırmacı tarafından eleştiriliyor. Filmde
de görüldüğü gibi, en zor koşullarda bile, insanların kötülüğe karşı etkin ya
da edilgen bir biçimde ve gizli/örtük ya da açık bir biçimde direnebildiğini
görüyoruz. Yani kötülük ne kadar sıradansa, iyilik de o kadar sıradan. Ayrıca,
bu tür çalışmaların itaat edenlere odaklanıp itaat etmeyenleri bir istisna
olarak görmesi, sık sık eleştiriliyor. Zimbardo deneyi, ilk bakışta sanılanın
tersine, Gezi’deki dayanışmayı açıklamaktan son derece uzak. Bu kötülüğün
sıradanlığı tezi doğru olsaydı; “her koyun kendi bacağından asılır”
düşüncesiyle, ne bir tepki olacaktı ne de bir direniş.
Kaldı
ki, kötülük sıradansa, adli açıdan, herkesin kader mahkumu sayılıp
salıverilmesi gerekir. Bu sonuç, felsefedeki özgür irade ve belirlenimcilik ve
insan doğasının niteliği gibi tartışmalara koşut gidiyor.[12]
Kötülüğün ardında bir ölçüde kötü kurumlar olsa da; bu, kişilerin kötülükteki
sorumluluğunu gözden kaçırmamıza yol açmamalı. Yukarıda söylendiği gibi, en zor
koşullarda bile direnebiliyor insanlar. Başka türlü olsaydı, zaten çok çok daha
kötü bir dünyada yaşardık. Filme dönersek, aslında, film, sosyal psikoloji ile
kişilik alanı arasındaki onyıllanmış tartışmaya yaslanıyor. Deneyin kendisinde,
‘denek’ler, seçkisiz bir biçimde seçilip rastgele gardiyan ve mahkum olarak
ikiye bölünürken; filmdeki deneyde, birçok testten geçip ona göre ikiye
ayrılıyorlar. Deneyin kendisinden, ortalama insanın kötü koşullarda kötü olduğu
sonucu çıkarılabilecekken; filmdeki deneyden bu sonuç çıkarılamaz; çünkü
‘denek’ler, test sonuçlarına göre bölünüyorlar. Testlerden birinin, hızla
gösterilen şiddet içerikli görüntülere yönelik fizyolojik tepkileri ölçtüğü
düşünülürse; şiddet eğilimi yüksek olanların gardiyan yapılması gibi bir
olasılık ortaya çıkıyor ki; bu, filmdeki şiddeti kişilik özelliklerine
bağlamamıza olanak sağlıyor. Bu açıdan, örneklem seçiminin ve grup dağılımının
oldukça önemli olduğunu görüyoruz. Aynı biçimde, değişik mesleklerden gelen
‘denek’lerin, geriye dönüşlerle, katılma nedenlerinin temelde para gereksinimi
olduğunu; bir diğer nedeninse, eğlence/değişiklik vb. olduğunu anlıyoruz.
Biz/Siz Yarılması
Günce
biçiminde ilerleyen filme grup kimliği açısından baktığımızda, gardiyanlarla
mahkumlar arasındaki kimlik farklılaşmasının, şaka, neşe ve fıkra ağırlıklı
olan ilk günde, banyo yaptırıp üniforma giydirdikten sonra, önce üniforma ve
aletler, sonra kurallar[13]
ve daha sonra şiddet tekeli[14]
üzerinden oluşturulduğunu çıkarsıyoruz. Bu şiddet tekeli bağlamında, başta
gardiyanlara söylenen “şiddete başvurursanız deney biter” ifadesi dolayısıyla,
yazar Taylan Kara’nın konuyla ilgili şu sözü akla geliyor: “Cinayet hırsızlıktır. Cinayet suçtur, çünkü
katil, yalnız devlete ait olması gereken bir yetkiyi gasp etmiştir. Cinayet,
“cinayet”olduğu için değil, “hırsızlık” olduğu için ağır bir suçtur. Katil
maktûlun canını gasp ettiği için değil devletin öldürme yetkisini gasp ettiği
için cezalandırılır” (Kara, 2013, s.92). İlk basket oyununa bir gardiyan da
katılabilirken; ilk itaat testi ise, bundan böyle süt içmeyle sonuçlanacak
zorla süt içirme örneğinde karşımıza çıkıyor. Film, kimlik oluşumu açısından,
‘Tehlikeli Oyunlar’ filmiyle karşılaştırılabilir.[15]
Öntest-Sontest Deseni
Filmde
kişileri güdüleyen temel etmen, az önce belirtildiği gibi, para (4 bin, 8 bin,
10 bin, 15 bin Mark...). Daha az olsaydı ne olurdu? Bu soru, anlamlı; çünkü
bilişsel uyuşmazlık kuramına göre, insanlar, yüklü bir para için, olağan
koşullarda yapmayacakları birşey yaptıklarında, “para için yaptım; yoksa
yapmazdım” diyorlar; yani konuyla ilgili tutumları değişmiyor. Aynı işi düşük
bir paraya yapanlar ise, bunu gerekçelendirmekte zorlanıp tutum değişikliğine
gidiyorlar.
Öte
yandan, filmde verilen ücret, yapılan gaddarlığa oranla az gelmiş olmalı ki,
gardiyanların “zaten şiddet kullanmadık”, “işimizi çok iyi yaptık” vb.
açıklamalar yaptığını görüyoruz. Olağan koşullarda şiddet sayacakları
davranışları artık şiddet olarak değerlendirmiyorlar. Bu, tutum değişikliğini
gösteriyor. Bu durum, ayrıca, sistemi meşrulaştırma/haklılaştırma kuramı
açısından yorumlanabilir.[16]
Beyaz
önlüklü otoritelerle hazırlığı günler süren deney, etnografik bir çalışma ise,
kişiler 2 hafta izlenip çalışma bu noktada duracaktı. Oysa, deney, yalnızca
etnografik değil; bir izlence değerlendirme çalışması. Yani “bakalım bunları
böyle bir ortama koyunca ne olacak?” sorusu yerine, “böyle bir deneyim, onlarda
deney sonrasında da kalıcı olacak ne tür değişikliklere yol açacak?” sorusuna
odaklanılıyor. Tam da bunun için, araştırma deseni olarak, öntest-sontest[17]
deseni kullanılıyor. Diğer bir deyişle, deney öncesinde verilen testlerin deney
sonrasında da doldurulması dolayısıyla, test sonuçlarının karşılaştırılması
hedefleniyor.[18]
Kişilik Kuramları
Filmdeki
12 mahkumluk ve 8 gardiyanlık deneye (daha sonra bilim kadınının ve bir
gardiyanın gelişiyle bu sayı değişiyor) kişilik kuramları açısından bakılırsa;
gardiyanları, başlarda silik olan bir liderin şiddete sürüklemesi; kameralı
gözlüğüyle gizlice gazetecilik yapmak için deneye katılan başkişiyle gizlice
durumu üstlerine raporlamak için katılan askerin kişilik farkları; isyanın hem
gardiyanlar hem de mahkumlar arasında bu kesitlere uymayan birer kişilik
üzerinden çıkması; daha sonra kanlı bir biçimde cezalandırılan ve mahkuma
çevrilerek hapsedilen itaatsiz gardiyan kişiliği; başkişinin babayla karanlık
oda travması ve test kabinine girerken duraklaması; başkişinin küçükken babası
ne derse onun tersini yapması; başkişinin ısrarla yardım istediği askerin
sonunda direnişe katılması; süt alerjisi olan ve deneye Ferrari hayaliyle
katılan deney faresi kişiliği (82 numara); kadın bilimciyle (bilinciyle) erkek
bilimci (bilinci) arasında fikir ayrılığı;[19]
başkişinin sevgilisinin yaşadığı ölüm travması; başkişiyle sevgilisinin birer
çocuk olarak yetiştirilmelerindeki zıtlık gibi örnekler üzerinden, yetkeci
kişilik ve toplumsal baskınlık olgularına girilebilir.[20]
Deney ve Tecrit
Erkek
bilimci tarafından, yalnızca korkutmak amaçlı olarak yerleştirildiği söylenen
kara kutunun gardiyanlarca kullanımı, filmin Almanya kökenli olması ile
birleşince, ilk akla gelen, beyaz bir hücreye hapsedilen Ulrike Meinhof oluyor.[21]
Psikolojik bozukluklara yol açtığı açık olarak bilinen tecrit uygulamalarının
insan haklarına aykırı niteliği, bir kez daha ortaya çıkıyor. Başkişinin kara
kutuyla imtihanı ise, ‘Buried’ (‘Toprak Altında’, 2010) filmini anımsatıyor.
Aynı biçimde, filmdeki hapishane koşulları; zorla toplu şarkı söyle(t)me; toplu
ceza; ‘görülmüştür’ damgalı mektuplar; ziyaretçinin eline ulaşmayan kurtuluş
mektubu; görüş günü yasağı; elbiseyle tuvalet temizletip mahkuma aynı elbiseyi
giydirme; toplu şınav cezaları gibi uygulamalar dolayısıyla, başta Diyarbakır
Cezaevi olmak üzere 12 Eylül hapishaneleriyle ilişkilendirilebilir. Hatta 12
Eylül mahkumlarının tek tip elbiseye karşı mücadelesi de, filmle bağlantılı
olarak tartışmaya dahil edilebilir. Bu açıdan, film, adli psikoloji konularına
bağlanabilir. Bir diğer bağlantılı nokta, toplama kamplarını konu alan
anlatılar olacaktır.
Ek Yorumlar
Filmin
psikoloji açısından çözümlenmesi, ek olarak, şu sorular üzerinden de geliştirilebilir:
-
Başkişi, mahkum. Ya öykü, gardiyanın ya da kadın bilimcinin gözüyle
anlatılsaydı?
-
“Yoksulluk, mahkumluğu da gardiyanlığı da yaratıyor” denebilir mi? (Bu tür bir
görüş, yukarıda anılan ‘kader mahkumluğu’ ve böylece belirlenimcilik tezini
işlemiş oluyor.)
-
Mahpusluk, kısa süreli. Ya daha uzun olsaydı? Bu açıdan ve başka açılardan,
‘Son Kale’[22] filmi
ile karşılaştırma yapılabilir.
-
Filmdeki beyaz önlüklüler, bilim insanları. Ya bilim insanı olmayanlar beyaz
önlüklerini giyip bu deneyi yapıyor olsalardı? Ya yönetime el koyan
gardiyanlar, beyaz önlüklerini giyiyor olsalardı?[23]
- Filmde
gösterilen kara dünya, gerçek dünyanın bir minyatürü müdür; yoksa, oraya ve o
an’a özgü bir anlatı olarak mı okunmalıdır?
Ayrıca,
şu noktalar da, çözümlemeye açık:
- Küçük
düşürme taktiğini, önce, gardiyanın mahkuma, sonra mahkumun gardiyana
uygulaması; 69’un hemen gitme isteğinin reddedilmesinden sonra, ceza
olarak, sırtında ‘muhallebi çocuğu’
yazısıyla ayakta beklemesi/bekletilmesi ve toplu ceza alanların artık başkişiyle
konuşmaması, toplumsal kabul kavramıyla açılabilir.
-
Başgardiyanın kadın bilimciye “Bu da testin bir parçası değil mi?” deyişi,
masaya yatırılabilir. Hatta belki Hawthorne etkisiyle ilişkilendirilebilir.
- Deney
öncesinde ve deney sırasında uzaktan ve yakından süren aşk öyküsü dolayısıyla,
iki kişiliğin tanışması, başkişinin sevgilisinin hapishaneye gelişi ve
kaçıştaki rolü üzerinden, bir ilişki çözümlemesi yapılabilir.
- 3
kişilik hücreler belirlenirken, ranza paylaşımıyla birlikte, mahkumlar arasında
ilk hiyerarşinin oluşması dikkate alınarak, mahkumların kendi içindeki güç
ilişkileri incelenebilir.
-
Doğrudan psikolojik bir konu olmasa da, filmin sonundaki kaçış öyküsündeki
heyecan, gerilim ve sürpriz öğeleri çözümlenebilir.
****
Sonuç
‘Deney’
filmi, ‘Otomatik Portakal’ (1971) başta olmak üzere birçok filmin dokunduğu bir
tartışmaya da karşılık geliyor: Filmlerde şiddet sergilenmeli mi? Kimi
araştırmacılar, rol modeli etkisi nedeniyle,[24]
şiddet gösteren kişiliklerin filmlerde yer almasını zararlı bulurken;[25]
başka araştırmacılar, şiddetin gösterilmesi gerektiğini belirtiyor; ancak
filmde şiddetin cezalandırılmasını öneriyorlar.[26]
Böylece, şiddetsizlik değil, şiddetin cezalandırılması yüceltilmiş oluyor;
çünkü şiddet, gerçek yaşamda, var olan koşullar sürdüğü sürece kaçınılmaz.
Bu
şiddet tekeli ve otorite, cezaevi, askerlik, yatılı okul, ıslahevi vb. birçok
kurumsal ortamda etkili. ‘Deney’ filmi, “adalet neden önemli?” sorusunu
sorduruyor ve bir de, “hukuk neden herkese lazım?”... Başgardiyanın kadın
bilimciye söylediği, “bana işimi öğretmeyin” sözü, “falancayı sizden öğrenecek değiliz” türünden
ifadeleri akla getiriyor. Aslında, bu filmden çıkarılacaklar, Kohlberg’ün
ahlaki gelişim kuramıyla yakından ilişkili. Ahlak gelişiminde altta olanlar
(kafası, ödülle cezaya ve itaate çalışanlar), “hapse düşmemeliyim; bak neler
yapıyorlar” diye düşünürken; daha ileri aşamadakiler (konuya evrensel
değerlerle bakanlar), “aynı görüşte olsam da olmasam da, herkesin insan hakları
vardır; cezaevinde de böyle olmalı” diyor. Demek ki, bu film, bir tür mürekkep
testi; filmde neyi görmek istersek onu görüyoruz ya da gördüklerimiz, zihinsel
olarak hangi düzeyde olduğumuza bağlı. Öte yandan, tümüyle böyle olsaydı;
filmlerin bize hiçbir katkısı olmaması gerekirdi; ancak böyle değil. Bunca
yorumdan sonra, ‘Deney’in ‘bize katkı sunan’ bir film olduğunu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Üstelik, ‘Deney’in aynı zamanda bir politik psikoloji filmi
olduğu unutulmamalı.
Kaynakça
Arendt,
H. (2017). Kötülüğün Sıradanlığı: Adolf Eichman Kudüs’te [çev. Özge Çelik]. İstanbul:
Metis.
Behnke,
S.H. ve Koocher, G.P. (2007). Commentary on “Psychologists and the Use of
Torture in Interrogations”. Analyses of Social Issues and Public Policy, 7(1),
21-27.
Bentham,
J. (2008). Panoptikon: Gözün İktidarı [çev.
Zeynep Özarslan ve Barış Çoban]. İstanbul: Su Yayınevi.
Burger, J.M.
(2006). Kişilik: Psikoloji Biliminin İnsan Doğasına Dair Söyledikleri. İstanbul:
Kaknüs.
Büyüköztürk,
Ş. (2016). Deneysel Desenler Öntest-Sontest Kontrol Grubu Desen ve Veri Analizi.
Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Çalışkan,
N. (2007). Tecrit bir insanlık suçudur. İzinsiz Gösteri Dergisi, 127. http://www.izinsizgosteri.net/asalsayi127/nurettin.caliskan_127.html
Doğulu,
C. (2012). System justification and terror management: Mortality salience as a
moderator of system-justifying tendencies in gender context. Yüksek lisans
tezi. ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. http://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12614655/index.pdf
Ethical
Psychology (2011). Fact sheet on Stephen Behnke, Director of APA’s Ethics Office.
http://ethicalpsychology.org/materials/Behnke-Fact-Sheet-Feb2011.pdf
Gezgin, Ulaş
Başar (2013a). Gezi Direnişinin Politik Psikolojisi: Ezenlerin Politik
Psikolojisinden Ezilenlerin Politik Psikolojisine Doğru. Kemal İnal (der.). Gezi, İsyan, Özgürlük: Sokağın Şenlikli
Muhalefeti içinde. İstanbul: Ayrıntı. s.251-260.
Gezgin, U.B.
(2013b). Kent hareketlerinin sosyal psikolojisi. Bianet, 26 Kasım 2013.
Gezgin, Ulaş
Başar (2012). Candaşlık/Yandaşlık İklimi (6): Almanya’ya bu kış faşizm gelecek:
‘Tehlikeli Oyunlar’ (Die Welle) (2008) üstüne. Haberajans, 3 Ocak 2012.
Güldü, Ö. (2011).
Sağ kanat yetkeciliği ölçeği: Uyarlama çalışması. Ankyra: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(2),
27-51.
Honer, S.M. ve
Hunt, T.C. (1982). Felsefe ve insan doğası [çev. Hasan
Ünder].
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, 2(23), 807-825. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/508/6239.pdf
Kara, T. (2013).
Vasatlığa Giriş Dersleri. İstanbul: Hayal.
Ozanoğlu, H. S. (2003).
Hekimlerin hastalarını aydınlatma yükümlülüğü. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52(3), 56-77.
Palmås, K. (2010).
The defence minister's new philosophy. Arena, http://www.eurozine.com/the-defence-ministers-new-philosophy/
Tansel, A. (2006).
Jean Paul Sartre’ın Felsefesinde “Özgürlük, Sorumluluk ve Yabancılaşma”
Kavramları. Yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Felsefe Bölümü Sistematik Felsefe ve Mantık Ana Bilim Dalı. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1365/1968.pdf
TPD (2017). Türk
Psikologlar Derneği Etik Yönetmeliği. http://www.psikolog.org.tr/turkey-code-tr.pdf
Türkiye (2013). Yiğit
narkozdan öldü, kadın profesör pardon dedi. Türkiye Gazetesi, 14.11.2013. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/102149.aspx
Zimbardo, P., Haney,
C. ve Banks, W.C. (1984). Tutuk evi: Bir Deney [çev. Ali
Dönmez]. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 16(2), 367-379. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/514/6414.pdf
[2]
Zimbardo deneyi için bkz. Zimbardo, Haney ve Banks, 1984.
[4]
‘Katılımcı’ sayılamayacakları asimetrik bir ilişkilenme içinde oldukları için,
‘denek’ sözü daha uygun; oysa son dönem araştırmalarda, ‘denek’ yerine daha
eşitlikçi bir ilişki biçimine karşılık gelen ‘katılımcı’ sözcüğünü
kullanıyoruz.
[6]
‘Panoptikon’ kavramı için bkz. Bentham, 2008. Türkçe’de ilk kez bu bölümde
kullanılan ‘panspektron’ kavramı içinse bkz. Palmås, 2010.
[7]
Guantanamo işkencelerinde psikologların yer almasıyla ilgili skandal için bkz.
Behnke ve Koocher, 2007; Ethical Psychology, 2011.
[13]
“Birbirinizi numarayla çağırın”, “gardiyanlara “Sayın gardiyan, efendim” vb.
diye hitap edin”, “ışıklar sönünce konuşma yok”, “yemekleri bırakmak yok;
hepsini bitirin”, “gardiyanlara itaat edin”, “itaatsizlik cezalandırılacaktır”
[14]
Karanlıkta gazlama, cezalandırma, çıplak bırakma, kelepçeyle hücreye bağlama;
daha sonrasında, dövme, üstüne işeme, tecavüze yeltenme, ağız bantlama ve hatta
öldürme vb.
[20] Kişilik
kuramlarına giriş için Burger’ın kitabı önerilir, bkz. Burger, 2006; yetkeci/
otoriter(yen) kişilik ve toplumsal baskınlık yönelimi için bkz. Güldü,
2011.
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Anlatıbilim Açısından Film Psikolojisi ve Film Çözümlemeleri [Film Psychology and Film Analysis through Narratology].
ANLATIBİLİM AÇISINDAN FİLM PSİKOLOJİSİ VE FİLM ÇÖZÜMLEMELERİ
Prof.Dr.Ulaş Başar Gezgin
İçindekiler
Filmlerde Psikoloji Filmlerle Psikoloji
1. ‘Açlık Oyunları’nın Politik Psikolojisi
2.‘Deney’ Filmi: Bir Mürekkep Testi Olarak Film
3. ‘Amerikan Güzeli’ Filmi Neden Hâlâ İzlenebiliyor?
4. ‘Papa: Hemingway Küba’da’
5. Tehlikeli Oyunlar
Yerli Filmler: Ağrı Dağı’ndan Gezi Direnişi’ne
6. Türkiye Sinemasında Karlı Bir Doruk: ‘Ağrı Dağı Efsanesi’
7. Gezi Direnişi Film Olsaydı: Anlatıbilim Açısından Direniş
8. Gezi Direnişi ve Selma Filmi: Benzerlikler ve Farklılıklar
9. VI. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali’nin Ardından
10. İki Film ve Umut(suzluk)
Bir Kültür Endüstrisi Olarak Hollywood Sinemacılığı
11. ‘Son Samuray’dan ‘Boyun Eğmez’e Amerikan Sineması’nın Öteki Temsillerinde Japonlar
12. Yıldız Savaşları Güzel mi Gerçekten?: 68’lerden Bir Yanıt
13. Trump’a Karşı Trumbo: Bir İhraç, Hayalet Yazarlık ve Umut Öyküsü
14. Trump’la Los Angeles’tan Kaçış
15. ‘Geliş’ Filmi, Bilişsel Bilim ve Çin Araştırmaları
Asya Sineması: Budist Sinemadan Jackie Chan’e
16. Anlatıbilim Açısından Budist Sinema: Yeni Bir Türe Doğru mu?
17. Jackie Chan: Kungfu Ustasından Çinli İndiana Jones’a
18. Hanoi Film Festivali'nden 2 Film: 'Tatlı 20 Yaş' ve 'Yen'in Yaşamı'
Latin Amerika Sineması: % 3 ve Festival Filmleri
19. % 3: Brezilya’dan Bir Adaletsizlik Anlatısı
20. Latin Amerika Film Festivali’nin Ardından
21. Latin Amerika Film Festivali’nin Bir Kez Daha Ardından
Sinemada Roman Uyarlamaları: Anlatıda Birlik ve Ayrılık
22. ‘Notre Dame’ın Kamburu’ ve Romanların Film Uyarlamaları
23. ‘Şeker Portakalı’ Uyarlamaları: Şeker Portakalı Nasıl ‘Beyaz’ladı?
24. ‘Uçurtma Avcısı’
Barış Filmleri
25. Barış Psikolojisi için 3 Film: ‘Maymunlar Cehennemi’, ‘Kovboylar ve Uzaylılar’ ve ‘Çocukluğun Sonu’
26. İki Film, İki Barış Olasılığı: Son Umut ve Mandalina Bahçesi.
İtalyan Sineması
27. ‘Yabandan Gelen Adam’
28. Pasolini’nin ‘Matta İncili’
Kısa Kısa: Kısa Film Eleştirisi ve Kısa Yorumlar
29. İki Artı İki Beş Eder mi?: Arabesk Bir Filmin Eleştirisi
30. 30 Film Üstüne Kısa Yorumlar: İzgin Notları
Ek: Anlatıbilim, Tür Özellikleri, Olay Örgüleri
31. Anlatıbilim Açısından Politik Bilim-Kurgu: Tür Özellikleri ve Olay Örgüleri
Yaşamöyküsü
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder