Videolar

17 Aralık 2017 Pazar

‘Deney’ Filmi[1]: Bir Mürekkep Testi Olarak Film

‘Deney’ Filmi[1]: Bir Mürekkep Testi Olarak Film

Ulaş Başar Gezgin 


Sosyal psikolog Zimbardo ve arkadaşlarının ‘hapishane deneyi’ diye bilinen çalışmalarından esinlenen ‘Deney’ filmi, gösterime girmesinin üstünden yıllar geçmesine karşın, bugün de izlemeye değer.[2] Bu yazıda, filmin anlatıbilim açısından çözümlemesini yapmak yerine, psikoloji için anlamına odaklanıyoruz.


Araştırma Etiği ve Etik İhlaller

Film üzerinden yapılabilecek bir psikoloji tartışmasında, ilk ele alınacak konu, araştırma etiği ve etik ihlaller olacak.[3] Filmin taaa başında, ‘denek’lerden,[4] vatandaşlık haklarından vazgeçmeleri isteniyor.[5] 24 saat kamerayla gözlenmeleri, bir diğer etik ihlal olarak nitelendirilebilirse de; aslında, kameranın mahkumları koruma işlevi de olduğu; başkişinin kamerasız bir ortama götürülüp dövülmesi örneğinden çıkarsanabilir. Aynı biçimde, kamera kullanımı, gözetim toplumu, panoptikon ve hatta panspektron kavramlarını da akla getiriyor.[6] Onyıllar önce yapılmış Zimbardo deneyinin film için abartılmış bir formatta sunulduğu gerçeği dikkate alınsa da, etik ihlaller sorununun bugün de sürdüğü biliniyor.[7] AB(D) başta olmak üzere çeşitli ülkelerde, etik ihlalleri önlemek için meslekten men yetkisine vb. sahip etik kurullar görevlendirilse de, Türkiye’de, araştırmada ve uygulamada etik ihlalde bulunanların, olayın adli boyutu ortaya çıkmadıkça nadiren cezalandırılması biçiminde acı bir gerçek sözkonusu.[8] Yine bu bağlamda, ‘bilgilendirilmiş rıza’[9] kavramı, gözden geçirilebilir.[10]


Kötülüğün ve İyiliğin Sıradanlığı

Zimbardo deneyi, kötülüğün sıradanlığı tezine destek veren bir çalışma olarak biliniyor.[11] Buna göre, iyi insanlar, kötü ortamlara konurlarsa, kötülük yapabilirler. Bu yaklaşım, daha sonra gelen birçok araştırmacı tarafından eleştiriliyor. Filmde de görüldüğü gibi, en zor koşullarda bile, insanların kötülüğe karşı etkin ya da edilgen bir biçimde ve gizli/örtük ya da açık bir biçimde direnebildiğini görüyoruz. Yani kötülük ne kadar sıradansa, iyilik de o kadar sıradan. Ayrıca, bu tür çalışmaların itaat edenlere odaklanıp itaat etmeyenleri bir istisna olarak görmesi, sık sık eleştiriliyor. Zimbardo deneyi, ilk bakışta sanılanın tersine, Gezi’deki dayanışmayı açıklamaktan son derece uzak. Bu kötülüğün sıradanlığı tezi doğru olsaydı; “her koyun kendi bacağından asılır” düşüncesiyle, ne bir tepki olacaktı ne de bir direniş.

Kaldı ki, kötülük sıradansa, adli açıdan, herkesin kader mahkumu sayılıp salıverilmesi gerekir. Bu sonuç, felsefedeki özgür irade ve belirlenimcilik ve insan doğasının niteliği gibi tartışmalara koşut gidiyor.[12] Kötülüğün ardında bir ölçüde kötü kurumlar olsa da; bu, kişilerin kötülükteki sorumluluğunu gözden kaçırmamıza yol açmamalı. Yukarıda söylendiği gibi, en zor koşullarda bile direnebiliyor insanlar. Başka türlü olsaydı, zaten çok çok daha kötü bir dünyada yaşardık. Filme dönersek, aslında, film, sosyal psikoloji ile kişilik alanı arasındaki onyıllanmış tartışmaya yaslanıyor. Deneyin kendisinde, ‘denek’ler, seçkisiz bir biçimde seçilip rastgele gardiyan ve mahkum olarak ikiye bölünürken; filmdeki deneyde, birçok testten geçip ona göre ikiye ayrılıyorlar. Deneyin kendisinden, ortalama insanın kötü koşullarda kötü olduğu sonucu çıkarılabilecekken; filmdeki deneyden bu sonuç çıkarılamaz; çünkü ‘denek’ler, test sonuçlarına göre bölünüyorlar. Testlerden birinin, hızla gösterilen şiddet içerikli görüntülere yönelik fizyolojik tepkileri ölçtüğü düşünülürse; şiddet eğilimi yüksek olanların gardiyan yapılması gibi bir olasılık ortaya çıkıyor ki; bu, filmdeki şiddeti kişilik özelliklerine bağlamamıza olanak sağlıyor. Bu açıdan, örneklem seçiminin ve grup dağılımının oldukça önemli olduğunu görüyoruz. Aynı biçimde, değişik mesleklerden gelen ‘denek’lerin, geriye dönüşlerle, katılma nedenlerinin temelde para gereksinimi olduğunu; bir diğer nedeninse, eğlence/değişiklik vb. olduğunu anlıyoruz.


Biz/Siz Yarılması

Günce biçiminde ilerleyen filme grup kimliği açısından baktığımızda, gardiyanlarla mahkumlar arasındaki kimlik farklılaşmasının, şaka, neşe ve fıkra ağırlıklı olan ilk günde, banyo yaptırıp üniforma giydirdikten sonra, önce üniforma ve aletler, sonra kurallar[13] ve daha sonra şiddet tekeli[14] üzerinden oluşturulduğunu çıkarsıyoruz. Bu şiddet tekeli bağlamında, başta gardiyanlara söylenen “şiddete başvurursanız deney biter” ifadesi dolayısıyla, yazar Taylan Kara’nın konuyla ilgili şu sözü akla geliyor: “Cinayet hırsızlıktır. Cinayet suçtur, çünkü katil, yalnız devlete ait olması gereken bir yetkiyi gasp etmiştir. Cinayet, “cinayet”olduğu için değil, “hırsızlık” olduğu için ağır bir suçtur. Katil maktûlun canını gasp ettiği için değil devletin öldürme yetkisini gasp ettiği için cezalandırılır” (Kara, 2013, s.92). İlk basket oyununa bir gardiyan da katılabilirken; ilk itaat testi ise, bundan böyle süt içmeyle sonuçlanacak zorla süt içirme örneğinde karşımıza çıkıyor. Film, kimlik oluşumu açısından, ‘Tehlikeli Oyunlar’ filmiyle karşılaştırılabilir.[15]  


Öntest-Sontest Deseni

Filmde kişileri güdüleyen temel etmen, az önce belirtildiği gibi, para (4 bin, 8 bin, 10 bin, 15 bin Mark...). Daha az olsaydı ne olurdu? Bu soru, anlamlı; çünkü bilişsel uyuşmazlık kuramına göre, insanlar, yüklü bir para için, olağan koşullarda yapmayacakları birşey yaptıklarında, “para için yaptım; yoksa yapmazdım” diyorlar; yani konuyla ilgili tutumları değişmiyor. Aynı işi düşük bir paraya yapanlar ise, bunu gerekçelendirmekte zorlanıp tutum değişikliğine gidiyorlar.
Öte yandan, filmde verilen ücret, yapılan gaddarlığa oranla az gelmiş olmalı ki, gardiyanların “zaten şiddet kullanmadık”, “işimizi çok iyi yaptık” vb. açıklamalar yaptığını görüyoruz. Olağan koşullarda şiddet sayacakları davranışları artık şiddet olarak değerlendirmiyorlar. Bu, tutum değişikliğini gösteriyor. Bu durum, ayrıca, sistemi meşrulaştırma/haklılaştırma kuramı açısından yorumlanabilir.[16]

Beyaz önlüklü otoritelerle hazırlığı günler süren deney, etnografik bir çalışma ise, kişiler 2 hafta izlenip çalışma bu noktada duracaktı. Oysa, deney, yalnızca etnografik değil; bir izlence değerlendirme çalışması. Yani “bakalım bunları böyle bir ortama koyunca ne olacak?” sorusu yerine, “böyle bir deneyim, onlarda deney sonrasında da kalıcı olacak ne tür değişikliklere yol açacak?” sorusuna odaklanılıyor. Tam da bunun için, araştırma deseni olarak, öntest-sontest[17] deseni kullanılıyor. Diğer bir deyişle, deney öncesinde verilen testlerin deney sonrasında da doldurulması dolayısıyla, test sonuçlarının karşılaştırılması hedefleniyor.[18]


Kişilik Kuramları

Filmdeki 12 mahkumluk ve 8 gardiyanlık deneye (daha sonra bilim kadınının ve bir gardiyanın gelişiyle bu sayı değişiyor) kişilik kuramları açısından bakılırsa; gardiyanları, başlarda silik olan bir liderin şiddete sürüklemesi; kameralı gözlüğüyle gizlice gazetecilik yapmak için deneye katılan başkişiyle gizlice durumu üstlerine raporlamak için katılan askerin kişilik farkları; isyanın hem gardiyanlar hem de mahkumlar arasında bu kesitlere uymayan birer kişilik üzerinden çıkması; daha sonra kanlı bir biçimde cezalandırılan ve mahkuma çevrilerek hapsedilen itaatsiz gardiyan kişiliği; başkişinin babayla karanlık oda travması ve test kabinine girerken duraklaması; başkişinin küçükken babası ne derse onun tersini yapması; başkişinin ısrarla yardım istediği askerin sonunda direnişe katılması; süt alerjisi olan ve deneye Ferrari hayaliyle katılan deney faresi kişiliği (82 numara); kadın bilimciyle (bilinciyle) erkek bilimci (bilinci) arasında fikir ayrılığı;[19] başkişinin sevgilisinin yaşadığı ölüm travması; başkişiyle sevgilisinin birer çocuk olarak yetiştirilmelerindeki zıtlık gibi örnekler üzerinden, yetkeci kişilik ve toplumsal baskınlık olgularına girilebilir.[20]


Deney ve Tecrit

Erkek bilimci tarafından, yalnızca korkutmak amaçlı olarak yerleştirildiği söylenen kara kutunun gardiyanlarca kullanımı, filmin Almanya kökenli olması ile birleşince, ilk akla gelen, beyaz bir hücreye hapsedilen Ulrike Meinhof oluyor.[21] Psikolojik bozukluklara yol açtığı açık olarak bilinen tecrit uygulamalarının insan haklarına aykırı niteliği, bir kez daha ortaya çıkıyor. Başkişinin kara kutuyla imtihanı ise, ‘Buried’ (‘Toprak Altında’, 2010) filmini anımsatıyor. Aynı biçimde, filmdeki hapishane koşulları; zorla toplu şarkı söyle(t)me; toplu ceza; ‘görülmüştür’ damgalı mektuplar; ziyaretçinin eline ulaşmayan kurtuluş mektubu; görüş günü yasağı; elbiseyle tuvalet temizletip mahkuma aynı elbiseyi giydirme; toplu şınav cezaları gibi uygulamalar dolayısıyla, başta Diyarbakır Cezaevi olmak üzere 12 Eylül hapishaneleriyle ilişkilendirilebilir. Hatta 12 Eylül mahkumlarının tek tip elbiseye karşı mücadelesi de, filmle bağlantılı olarak tartışmaya dahil edilebilir. Bu açıdan, film, adli psikoloji konularına bağlanabilir. Bir diğer bağlantılı nokta, toplama kamplarını konu alan anlatılar olacaktır.


Ek Yorumlar

Filmin psikoloji açısından çözümlenmesi, ek olarak, şu sorular üzerinden de geliştirilebilir:
- Başkişi, mahkum. Ya öykü, gardiyanın ya da kadın bilimcinin gözüyle anlatılsaydı?
- “Yoksulluk, mahkumluğu da gardiyanlığı da yaratıyor” denebilir mi? (Bu tür bir görüş, yukarıda anılan ‘kader mahkumluğu’ ve böylece belirlenimcilik tezini işlemiş oluyor.)
- Mahpusluk, kısa süreli. Ya daha uzun olsaydı? Bu açıdan ve başka açılardan, ‘Son Kale’[22] filmi ile karşılaştırma yapılabilir.
- Filmdeki beyaz önlüklüler, bilim insanları. Ya bilim insanı olmayanlar beyaz önlüklerini giyip bu deneyi yapıyor olsalardı? Ya yönetime el koyan gardiyanlar, beyaz önlüklerini giyiyor olsalardı?[23]
- Filmde gösterilen kara dünya, gerçek dünyanın bir minyatürü müdür; yoksa, oraya ve o an’a özgü bir anlatı olarak mı okunmalıdır?

Ayrıca, şu noktalar da, çözümlemeye açık:
- Küçük düşürme taktiğini, önce, gardiyanın mahkuma, sonra mahkumun gardiyana uygulaması; 69’un hemen gitme isteğinin reddedilmesinden sonra, ceza olarak,  sırtında ‘muhallebi çocuğu’ yazısıyla ayakta beklemesi/bekletilmesi ve toplu ceza alanların artık başkişiyle konuşmaması, toplumsal kabul kavramıyla açılabilir.
- Başgardiyanın kadın bilimciye “Bu da testin bir parçası değil mi?” deyişi, masaya yatırılabilir. Hatta belki Hawthorne etkisiyle ilişkilendirilebilir.
- Deney öncesinde ve deney sırasında uzaktan ve yakından süren aşk öyküsü dolayısıyla, iki kişiliğin tanışması, başkişinin sevgilisinin hapishaneye gelişi ve kaçıştaki rolü üzerinden, bir ilişki çözümlemesi yapılabilir.
- 3 kişilik hücreler belirlenirken, ranza paylaşımıyla birlikte, mahkumlar arasında ilk hiyerarşinin oluşması dikkate alınarak, mahkumların kendi içindeki güç ilişkileri incelenebilir.
- Doğrudan psikolojik bir konu olmasa da, filmin sonundaki kaçış öyküsündeki heyecan, gerilim ve sürpriz öğeleri çözümlenebilir.

****

Sonuç

‘Deney’ filmi, ‘Otomatik Portakal’ (1971) başta olmak üzere birçok filmin dokunduğu bir tartışmaya da karşılık geliyor: Filmlerde şiddet sergilenmeli mi? Kimi araştırmacılar, rol modeli etkisi nedeniyle,[24] şiddet gösteren kişiliklerin filmlerde yer almasını zararlı bulurken;[25] başka araştırmacılar, şiddetin gösterilmesi gerektiğini belirtiyor; ancak filmde şiddetin cezalandırılmasını öneriyorlar.[26] Böylece, şiddetsizlik değil, şiddetin cezalandırılması yüceltilmiş oluyor; çünkü şiddet, gerçek yaşamda, var olan koşullar sürdüğü sürece kaçınılmaz.

Bu şiddet tekeli ve otorite, cezaevi, askerlik, yatılı okul, ıslahevi vb. birçok kurumsal ortamda etkili. ‘Deney’ filmi, “adalet neden önemli?” sorusunu sorduruyor ve bir de, “hukuk neden herkese lazım?”... Başgardiyanın kadın bilimciye söylediği, “bana işimi öğretmeyin” sözü,  “falancayı sizden öğrenecek değiliz” türünden ifadeleri akla getiriyor. Aslında, bu filmden çıkarılacaklar, Kohlberg’ün ahlaki gelişim kuramıyla yakından ilişkili. Ahlak gelişiminde altta olanlar (kafası, ödülle cezaya ve itaate çalışanlar), “hapse düşmemeliyim; bak neler yapıyorlar” diye düşünürken; daha ileri aşamadakiler (konuya evrensel değerlerle bakanlar), “aynı görüşte olsam da olmasam da, herkesin insan hakları vardır; cezaevinde de böyle olmalı” diyor. Demek ki, bu film, bir tür mürekkep testi; filmde neyi görmek istersek onu görüyoruz ya da gördüklerimiz, zihinsel olarak hangi düzeyde olduğumuza bağlı. Öte yandan, tümüyle böyle olsaydı; filmlerin bize hiçbir katkısı olmaması gerekirdi; ancak böyle değil. Bunca yorumdan sonra, ‘Deney’in ‘bize katkı sunan’ bir film olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik, ‘Deney’in aynı zamanda bir politik psikoloji filmi olduğu unutulmamalı.


Kaynakça

Arendt, H. (2017). Kötülüğün Sıradanlığı: Adolf Eichman Kudüs’te [çev. Özge Çelik]. İstanbul: Metis.

Behnke, S.H. ve Koocher, G.P. (2007). Commentary on “Psychologists and the Use of Torture in Interrogations”. Analyses of Social Issues and Public Policy, 7(1), 21-27.

Bentham, J. (2008). Panoptikon: Gözün İktidarı [çev. Zeynep Özarslan ve Barış Çoban]. İstanbul: Su Yayınevi.

Burger, J.M. (2006). Kişilik: Psikoloji Biliminin İnsan Doğasına Dair Söyledikleri. İstanbul: Kaknüs.

Büyüköztürk, Ş. (2016). Deneysel Desenler Öntest-Sontest Kontrol Grubu Desen ve Veri Analizi. Ankara: Pegem A Yayıncılık.

Çalışkan, N. (2007). Tecrit bir insanlık suçudur. İzinsiz Gösteri Dergisi, 127. http://www.izinsizgosteri.net/asalsayi127/nurettin.caliskan_127.html

Doğulu, C. (2012). System justification and terror management: Mortality salience as a moderator of system-justifying tendencies in gender context. Yüksek lisans tezi. ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. http://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12614655/index.pdf

Ethical Psychology (2011). Fact sheet on Stephen Behnke, Director of APA’s Ethics Office. http://ethicalpsychology.org/materials/Behnke-Fact-Sheet-Feb2011.pdf

Gezgin, Ulaş Başar (2013a). Gezi Direnişinin Politik Psikolojisi: Ezenlerin Politik Psikolojisinden Ezilenlerin Politik Psikolojisine Doğru. Kemal İnal (der.). Gezi, İsyan, Özgürlük: Sokağın Şenlikli Muhalefeti içinde. İstanbul: Ayrıntı. s.251-260.

Gezgin, U.B. (2013b). Kent hareketlerinin sosyal psikolojisi. Bianet, 26 Kasım 2013.

Gezgin, Ulaş Başar (2012). Candaşlık/Yandaşlık İklimi (6): Almanya’ya bu kış faşizm gelecek: ‘Tehlikeli Oyunlar’ (Die Welle) (2008) üstüne. Haberajans, 3 Ocak 2012.

Güldü, Ö. (2011). Sağ kanat yetkeciliği ölçeği: Uyarlama çalışması. Ankyra: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(2), 27-51.  
Honer, S.M. ve Hunt, T.C. (1982). Felsefe ve insan doğası [çev. Hasan Ünder]. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, 2(23), 807-825. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/508/6239.pdf

Kara, T. (2013). Vasatlığa Giriş Dersleri. İstanbul: Hayal.

Ozanoğlu, H. S. (2003). Hekimlerin hastalarını aydınlatma yükümlülüğü. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52(3), 56-77.

Palmås, K. (2010). The defence minister's new philosophy. Arena, http://www.eurozine.com/the-defence-ministers-new-philosophy/

Tansel, A. (2006). Jean Paul Sartre’ın Felsefesinde “Özgürlük, Sorumluluk ve Yabancılaşma” Kavramları. Yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Bölümü Sistematik Felsefe ve Mantık Ana Bilim Dalı. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1365/1968.pdf 

TPD (2017). Türk Psikologlar Derneği Etik Yönetmeliği. http://www.psikolog.org.tr/turkey-code-tr.pdf

Türkiye (2013). Yiğit narkozdan öldü, kadın profesör pardon dedi. Türkiye Gazetesi, 14.11.2013. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/102149.aspx

Zimbardo, P., Haney, C. ve Banks, W.C. (1984). Tutuk evi: Bir Deney [çev. Ali Dönmez]. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 16(2), 367-379. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/514/6414.pdf



[1] ‘Das Experiment’, 2001.
[2] Zimbardo deneyi için bkz. Zimbardo, Haney ve Banks, 1984.
[3] Türk Psikologlar Derneği’nin etik yönetmeliği için bkz. TPD, 2017.
[4] ‘Katılımcı’ sayılamayacakları asimetrik bir ilişkilenme içinde oldukları için, ‘denek’ sözü daha uygun; oysa son dönem araştırmalarda, ‘denek’ yerine daha eşitlikçi bir ilişki biçimine karşılık gelen ‘katılımcı’ sözcüğünü kullanıyoruz.
[5] ‘Katılımcı’ sözcüğü ile ‘denek’ sözcüğü arasındaki farklar için bkz. Gezgin, 2013a.
[6] ‘Panoptikon’ kavramı için bkz. Bentham, 2008. Türkçe’de ilk kez bu bölümde kullanılan ‘panspektron’ kavramı içinse bkz. Palmås, 2010.
[7] Guantanamo işkencelerinde psikologların yer almasıyla ilgili skandal için bkz. Behnke ve Koocher, 2007; Ethical Psychology, 2011. 
[8] Bir örnek için bkz. Türkiye, 2013.
[9] ‘Informed consent’
[10] ‘Bilgilendirilmiş rıza’ ya da ‘aydınlatılmış onam’ kavramı için bkz. Ozanoğlu, 2003.
[11] Düşünür Hannah Arendt’in öne sürdüğü ‘kötülüğün sıradanlığı’ kavramı için bkz. Arendt, 2017.
[12] Bkz. Honer ve Hunt, 1982; Tansel, 2006
[13] “Birbirinizi numarayla çağırın”, “gardiyanlara “Sayın gardiyan, efendim” vb. diye hitap edin”, “ışıklar sönünce konuşma yok”, “yemekleri bırakmak yok; hepsini bitirin”, “gardiyanlara itaat edin”, “itaatsizlik cezalandırılacaktır”
[14] Karanlıkta gazlama, cezalandırma, çıplak bırakma, kelepçeyle hücreye bağlama; daha sonrasında, dövme, üstüne işeme, tecavüze yeltenme, ağız bantlama ve hatta öldürme vb.
[15] Die Welle, 2008. Bkz. Gezgin, 2012 ve ileriki sayfalarda ‘Tehlikeli Oyunlar’ adlı bölüm.
[16] Bkz. Doğulu, 2012; Gezgin, 2013b
[17] Pre-test/post-test
[18] Öntest-sontest deseni için bkz. Büyüköztürk, 2016.
[19] Deneye son verme tartışmasında “belki herşey bir hataydı” deyişi.
[20] Kişilik kuramlarına giriş için Burger’ın kitabı önerilir, bkz. Burger, 2006; yetkeci/ otoriter(yen) kişilik ve toplumsal baskınlık yönelimi için bkz. Güldü, 2011. 
[21] Bkz. Çalışkan, 2007.
[22] The Last Castle, 2001.
[23] Bu, aklımıza Nazi doktoru Mengele’yi getiriyor. 
[24] Bkz. Bandura’nın kuramı
[25] ...Ki buna, iletişim bilimlerindeki ekme kuramı (cultivation theory) da destek çıkıyor.
[26] Bu, az sonra anacağımız Kohlberg’e bağlanabilir.

Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Anlatıbilim Açısından Film Psikolojisi  ve  Film Çözümlemeleri [Film Psychology and Film Analysis through Narratology].


ANLATIBİLİM AÇISINDAN FİLM PSİKOLOJİSİ VE FİLM ÇÖZÜMLEMELERİ

Prof.Dr.Ulaş Başar Gezgin

İçindekiler

Filmlerde Psikoloji Filmlerle Psikoloji
1. ‘Açlık Oyunları’nın Politik Psikolojisi
2.‘Deney’ Filmi: Bir Mürekkep Testi Olarak Film
3. ‘Amerikan Güzeli’ Filmi Neden Hâlâ İzlenebiliyor?
4. ‘Papa: Hemingway Küba’da’ 
5. Tehlikeli Oyunlar

Yerli Filmler: Ağrı Dağı’ndan Gezi Direnişi’ne
6. Türkiye Sinemasında Karlı Bir Doruk: ‘Ağrı Dağı Efsanesi’
7. Gezi Direnişi Film Olsaydı: Anlatıbilim Açısından Direniş
8. Gezi Direnişi ve Selma Filmi: Benzerlikler ve Farklılıklar
9. VI. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali’nin Ardından
10. İki Film ve Umut(suzluk)

Bir Kültür Endüstrisi Olarak Hollywood Sinemacılığı
11. ‘Son Samuray’dan ‘Boyun Eğmez’e Amerikan Sineması’nın Öteki Temsillerinde Japonlar
12. Yıldız Savaşları Güzel mi Gerçekten?: 68’lerden Bir Yanıt
13. Trump’a Karşı Trumbo: Bir İhraç, Hayalet Yazarlık ve Umut Öyküsü
14. Trump’la Los Angeles’tan Kaçış                 
15. ‘Geliş’ Filmi, Bilişsel Bilim ve Çin Araştırmaları

Asya Sineması: Budist Sinemadan Jackie Chan’e
16. Anlatıbilim Açısından Budist Sinema: Yeni Bir Türe Doğru mu?
17. Jackie Chan: Kungfu Ustasından Çinli İndiana Jones’a
18. Hanoi Film Festivali'nden 2 Film: 'Tatlı 20 Yaş' ve 'Yen'in Yaşamı'

Latin Amerika Sineması: % 3 ve Festival Filmleri
19. % 3: Brezilya’dan Bir Adaletsizlik Anlatısı
20. Latin Amerika Film Festivali’nin Ardından
21. Latin Amerika Film Festivali’nin Bir Kez Daha Ardından

Sinemada Roman Uyarlamaları: Anlatıda Birlik ve Ayrılık
22. ‘Notre Dame’ın Kamburu’ ve Romanların Film Uyarlamaları
23. ‘Şeker Portakalı’ Uyarlamaları: Şeker Portakalı Nasıl ‘Beyaz’ladı?
24. ‘Uçurtma Avcısı’

Barış Filmleri
25. Barış Psikolojisi için 3 Film:  ‘Maymunlar Cehennemi’, ‘Kovboylar ve Uzaylılar’ ve ‘Çocukluğun Sonu’
26. İki Film, İki Barış Olasılığı: Son Umut ve Mandalina Bahçesi.

İtalyan Sineması
27. ‘Yabandan Gelen Adam’
28. Pasolini’nin ‘Matta İncili’

Kısa Kısa: Kısa Film Eleştirisi ve Kısa Yorumlar
29. İki Artı İki Beş Eder mi?: Arabesk Bir Filmin Eleştirisi
30. 30 Film Üstüne Kısa Yorumlar: İzgin Notları

Ek: Anlatıbilim, Tür Özellikleri, Olay Örgüleri
31. Anlatıbilim Açısından Politik Bilim-Kurgu: Tür Özellikleri ve Olay Örgüleri

Yaşamöyküsü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder