Videolar

17 Aralık 2017 Pazar

(OCTAVİO PAZ’IN “KARTAL MI GÜNEŞ Mİ?” İSİMLİ YAPITI İÇİN) ÇEVİREN ÖNSÖZÜ

(OCTAVİO PAZ’IN “KARTAL MI GÜNEŞ Mİ?” İSİMLİ YAPITI İÇİN)
ÇEVİREN ÖNSÖZÜ

Ulaş Başar Gezgin


14 ay süren bir yolculuk... 28.05.1999 tarihini kondurmuşum defterin başına... İlk göz ağrım... (Ya da tamamlanmış ilk çevirim...) Bu önsözde O. Paz hakkında bir şeyler söyleyeceğimi sananlar, hayal kırıklığına uğrayacak.

Bu kitap, İspanyolca’da yazılmış asıl metinden ilk çeviri... (1984’te Ali Cengizkan’ın bu kitaptan birkaç bölümü çevirdiğini görüyoruz ama İngilizce’den.) İspanyolca’nın ne kadar zengin bir dil olduğunu gösteren renkli ve ağdalı denilebilecek bir yapıt.

Çevirirken nelere dikkat ettim? Birincisi; cümleleri akıcı hale getirmeye çalıştım, kurallı cümleler kullanmak yerine devrik cümleler kurdum. Paz’ın şiirsel İspanyolcası’nı, aynı şekilde şiirsel bir Türkçe’ye dönüştürmeye çalıştım. ‘Bu cümle nasıl çevrilir?’ gibi bir soru yerine, ‘yazar, bu cümleyi Türkçe’de nasıl söylerdi?’ gibi bir sorunun peşinden gittim. İkincisi; ‘aynı İspanyolca sözcüğe aynı Türkçe sözcük karşılık gelecek’ gibi bir düşünceyle hareket etmedim. (Hilmi Yavuz’un bir Descartes çevirmenini, bu düşünceyle haşladığını hatırlıyorum. Neyse ki, karşılaştırma yaptığım İngilizce çeviride de bu birebirlik görülmüyordu, rahatladım. Sonra o an, bu eleştirinin her iki çeviri için de geçerli olabileceğini düşündüm ve irkildim.) Paz’ın aynı sözcüğü, farklı bağlamlarda, başka bir şeyi imleyecek şekilde kullandığını düşünüyorum. Ama bunun dışında da, bu çeviri ondört aya yayıldığından, bazı yerlerde, aynı sözcük için iki karşılık kullandığımın farkındayım. (Örneğin, ‘poeta’ sözcüğü için ‘şair’ ve ‘ozan’. Üçüncüsü; üstdilin (‘metalanguage’) kullanıldığı metinlerde sıkı bir Öztürkçe destekçisi olmama karşın, nesne dilinin (‘object language’) kullanıldığı metinlerde birçok Arapça ve özellikle Farsça sözcüğe kollarımı açtım. Bunların, nesne metinlerinde kullanıldığı sürece, zenginlik olduğunu düşünüyorum. En azından, çağrışım havuzları farklı olacaktır. (Aylık İmece dergisinin Eylül 2000 sayısı için bu konuda bir yazı hazırlıyorum. Bkz. www.imece.org) Dördüncüsü, bu çeviride, belirli anlamları olan cümleler kullanmak yanında, belirsiz ya da çoklu anlamlı (‘polysemic’) cümleler kurduğum da oldu. Paz’ın bunu bilinçli olarak yaptığına eminim, ve şiir ve şiir dilinin işlevinin imlemek değil dağıtmak olduğunu düşünüyorum. 

Yaptığım, serbest bir çeviri miydi? Hem evet hem hayır. Genelde, serbestlikten anlaşılan, Can Yücel’in biçemi oluyor. Bu anlamıyla, bu çeviri, serbest değil. (Ne yazık ki Can Baba’nın o Auden, o Prevert çevirilerine dönmüyor kalemim... Yıllar içinde kazanılan bir ustalık O’nunkisi ve yaratıcılık... Bense, yolun başındayım.) Bununla beraber, sözdizimi açısından serbest bir çeviridir. Aynı metni başka biri de, aynı sözcükleri kullanarak çevirebilirdi. Ama sözcüklerin durdukları yerler aynı olmayacaktı. Söz öbeklerinin kırılma noktalarına çok dikkat ettim. Kimi zaman, ilk bakışta anlamsız ya da dilbilgisi açısından yanlış görülen cümleler çıktı ortaya. Ama Paz’ın İspanyolcası’nın da böyle olması, yöntemimi meşru kılıyor.

Yorucu muydu? Elbette... Yorucu ne kelime... Sıkıntı vericiydi... Bu, belki de, ilk başlarda, Paz metinlerinin sanatsal değerini farketmememden kaynaklanıyordu. Bu metinlerin sanatsal değerini farkettikten sonra, çeviri işi, sıkıntı verici olmaktan çıktıysa da, yorucu olmaya devam etti. “Yeter artık!” dedikçe içimden bir ses; değerli ansiklopedici, sözlükçü, tarihçi Pars Tuğlacı’nın yapıtlarını düşündüm. (Zaten şu anda, masada “Tarih Boyunca İstanbul Adaları” isimli ansiklopedik yapıtı duruyor.) O farkında olmasa da, yanımda hep manevi desteğini hissettim. Herhalde, beni en çok çıldırtan, neredeyse hiç noktalama işaretinin olmadığı, “ve” bağlacıyla birleştirilmiş cümlecikler yığını görüntüsünde olan “Melek Başı” isimli parçaydı. (Bu parçayı ve diğerlerini çözerken, simgesel mantık okumuş olmanın büyük yararını gördüm.)

Evet, artık, değerli çevirmen Ahmet Cemal’in, Kafka’nın “Değişim”ine yazdığı ‘Çeviren Önsözü’ne özendiğim iyice anlaşılmıştır. Teşekkürlerimi sunup son vereyim sözüme o zaman: Sevgili dostum Reha Yünlüel’e, çiçeği burnunda yayınevi Virtüel’in ‘Kızılderili’ (Bu ifade, değerli fotoğraf sanatçısı Muammer Kaymaz’a aitti.) yayıncısı Bayram Balcı’ya, kendi elyazısıyla 7500 kilometreden gönderdiği mektuplarla içimi ısıtan can dostum Ali Rıza Arıcan’a ve umursamazlığıma ve huysuzluğuma ve saat dokuz kahvesine katlanan aileme sevgiler ve saygılar gönderiyorum.

Yo yo bitmiyor sevgili okur, sana da, gökkuşağımı gönderiyorum, madem ki bu önsözü okudun...

Gökkuşağı seninle olsun sevgili okur!
Ve
Siyahla beyazı da katalım gökkuşağının renkleri arasına...



Ulaş Başar GEZGİN
8 Ağustos 2000
İstanbul

Paz, O. (2000). Kartal mı Güneş mi? (İsp çev: U.B. Gezgin) [Águila o Sol;  Eagle  or  Sun]. İstanbul: Virtüel Yayınevi.


KARTAL mı GÜNEŞ mi?

OCTAVIO PAZ

İspanyolca’dan Çeviren:
Ulaş Başar GEZGİN

İÇİNDEKİLER

Çeviren Önsözü
Kartal mı Güneş mi?
OZANIN ÜRÜNLERİ
I
II
III
IV
V
VI
VII
VIII
IX
X
XI
XII
XII
XIV
XV
XVI
                                                                                    
HAREKETLİ KUMLAR
Mavi Buket
Yatmadan Önce
Dalgalı Hayatım
İki Yabancıya Mektup
İrade Harikaları
Yazman’ın Görüşü
Zor Bir Çıraklık
Acele
Melek Başı
                                                                               
KARTAL mı GÜNEŞ mi?
Çocuklu Bahçe
Gece Gezintisi
Eralaban
Çıkış
Düz
Lanet
Doğalcamdan Kelebek
İncir Ağacı
Cüretkar Nota
Yüksek Yaşam
Havadaki Şato
Eski Şiir
Bir Şair
Görüntü
Bayan Uesteka
Doğal Varlık (Ressam Rufino Tamayo Anısına) I
Doğal Varlık (Ressam Rufino Tamayo Anısına) II
Doğal Varlık (Ressam Rufino Tamayo Anısına) III
Meksika Vadisi
Eğrelti Otundan Yatak
Kuşatılmış
Şiire Doğru (Anlaşma Noktaları) I
Şiire Doğru (Anlaşma Noktaları) II

                                                                                         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder