Asya-Pasifik’te Bu Hafta (58): Asyalı Öğrencilerde Eleştirel Düşünme
Ulaş Başar Gezgin
Dünyada genel kanı, Asyalı öğrencilerin eleştirel olmadıkları ve uyarlıklı (itaatkar) oldukları yönünde. Dolayısıyla ilk akla gelen iki soru, bu genel kanının kültür sömürgeciliğinin bir ürünü olup olmadığı ve gerçeklik payının bulunup bulunmadığı...
Araştırmacı Vandermensbrugghe (2004), Avustralya üniversitelerinde okuyan uluslararası ve özellikle Asyalı öğrencilerde eleştirel düşünce üstüne önemli saptama ve değerlendirmelerde bulunuyor.
Öncelikle, sanıldığının tersine, eleştirel düşünmenin tanımı üzerinde bir uzlaşma bulunmuyor. Ancak, yazara göre, eleştirel düşünme tanımlarını, yine de ikiye ayırabiliriz: Eleştirel düşünmeyi mantık kurallarının sorunlara uygulanmasından ibaret olarak görenler (bilişsel tanım); eleştirel düşünmeyi varolan toplumsal düzeni ve kabul edilegelen bilgileri sorgulamak olarak görenler (toplumsal tanım).
Söylemeye gerek bile yok sanırım: Şirketler, eleştirel düşünmeye sahip olanları değil, -beyaz, mavi ya da pembe yakalı olsun olmasın- işgücü niteliklerine sahip olanları işe alıyor. Eleştirel düşünmeye değer veren az sayıdaki şirket ise, elbette, toplumsal değil de bilişsel tanımı yeğliyor. Yoksa toplumsal tanımıyla eleştirel düşünme, patronların korkulu düşüne dönüşür kuşkusuz... “Üniversitelerde eleştirel düşünme yetisi geliştirilsin” diyenlerin çoğu da, eleştirel düşünme kavramından, “kârı nasıl ençoklarım?” sorusuna yanıt vermeyi anlıyor. Zaten bunun için olmasaydı, ticaret vb. dersleri yerine felsefe ve toplumbilim derslerinin zorunlu kılınmasını savunmaları gerekirdi. 1950’lere dek, felsefe, birçok üniversite öğrencisinin zorunlu olarak aldığı bir ders idi. Bilimlerin felsefeden kopup kendi evlerine çıkışları henüz sıcaktı. Bugünse, küreselleşme adı altında, kuramsal açmazlarıyla kâr getirme olanağı kalmamış felsefe dersleri yerine, ticaret yetenekleri vb. türden dersler açılıyor. Gerçekte, eleştirel düşünmenin kendi üniversitelerinin ayırt edici özelliği olduğunu söyleyen birçok ülkenin eleştirel düşünceyle uzaktan yakından ilgisi yok. Bu da, bu yorumların, kültür sömürgeciliğinin bir ürünü olduğu düşüncesini güçlendiriyor.
Vandermensbrugghe (2004)’e göre, Asyalı öğrenci kalıpyargısı (stereotype), 4 temel öğeden oluşuyor: Yetersiz İngilizce, yok-eleştirel (eleştirel olmayan) düşünme biçimi, yüzeysel öğrenme (ezber) ve kopyeciliğin yaygınlığı.
Birincisi, Avustralya’da okuyan Asyalı öğrencilerde gözlemlendiği söylenen yok-eleştirel düşünme biçimi, tümüyle İngilizce yetersizliğinden kaynaklanıyor olabilir. Aslında, Avustralyalı öğrenciyle Avustralya’da okuyan Asyalı öğrenciyi bu biçimde karşılaştırmak yanlış; çünkü Asyalı, anadili dışındaki ikinci bir dilde eğitim görürken; Avustralyalı, kendi anadilinde eğitim görüyor. Tutarlı bir karşılaştırma, anadili dışında bir dilde eğitim gören Avustralyalı ile yapılmalıdır. Dahası, Avustralya’da eğitim gören Asyalı öğrencilerin büyük bir çoğunluğu, varsıl ailelerden gelmektedir. Her sınıftan gelen Avustralyalı öğrenciyle varsıl aileden gelen Asyalı öğrencinin karşılaştırılması yanlıştır; çünkü arada ‘sınıf’gibi yoksayılamayacak kadar önemli bir değişken var. Üçüncüsü, Asyalı öğrenciler, Avustralya’da geçici vizelerle okumaktadırlar ve Avustralya’daki genel kanı, Asyalılar’ın yok-eleştirel olduğu yönünde olduğuna göre, gerçekte öğrenciler, yabancı bir ülkede geçici olarak bulunmanın verdiği kaygıyla, onlara ayrılmış kavramsal boşlukları doldurmaktadırlar. Durum, ABD’li general Phil Sheridan’ın ünlü sözünü de hafif hafif andırmaktadır: “En iyi Kızılderili, ölü Kızılderili’dir”: “En iyi Asyalı, yok-eleştirel Asyalı’dır.”
Bu Asyalı-AB(D)li ayrımlarını daha önceki yazılarda da eleştirdik. Ancak, burada, özel olarak eğitim alanında, şunları da anabiliriz:
Bugün AB(D) ve Avustralya’da çok sayıda Asyalı yaşadığından, AB(D)-Asya ayrımı, yavaş yavaş silinmektedir çünkü aynı nedenle, ‘AB(D)’ kavramı da değişim geçirmektedir. İkincisi, küreselleşme, Asya’daki eğitim kurumlarını da AB(D)’lileştirmektedir. Bununla bağlantılı olarak, birçok AB(D) üniversitesi, Asya’da ek yerleşkeler açmaktadır. Gerçekte, Avustralya’ya okumaya giden Asyalı öğrencilerin ezici bir çoğunluğu, zaten AB(D) türü eğitim veren liselerden, ilköğretim okullarından, hatta anaokullarından çıkıp gelmektedir. Ortada bir ayrım varsa, bu ayrım, Asyalı ile AB(D)li arasında değil, eğitim hakkından yoksun bırakılmış çoğunluk ile sınıfsal konumu dolayısıyla seçkin eğitimi alan bir avuç azınlık arasındadır.
Toplumsal yansıbilim bize şunu söylüyor: Her kalıpyargılama, tümleyeni de kalıpyargılamayı içerir. Asyalı kalıpyargısı, Asyalı olmayanı da kalıpyargılamaya dayanıyor. Dolayısıyla, Asyalı kalıpyargısını çalışmak, AB(D)li kalıpyargısını da çalışmayı gerektirir. AB(D)li’nin olumlu anlamda bireyci olduğu ve eleştirel olduğu söylenilir durur; oysa, bunlar, Aydınlanma’nın
Asya-Pasifik’te Bu Hafta (59): Asyalı Öğrencilerde Yaratıcı Düşünme
Geçen hafta,
Asyalı öğrencilerde eleştirel düşünme konusunu ele aldık; bu hafta kaldığımız
yerden sürdürüyoruz; ancak bu kez, Asyalı öğrencilerde yaratıcı düşünme
konusuna odaklanıyoruz.
“Asyalılar’da
yaratıcılığı nasıl geliştirebiliriz?” türünden çeşitli kitaplar çıkıyor ama bu
kitaplar, sermaye düzeninin ve üniversiteye giriş sınavlarının yaratıcılığı
baltaladığını unutuyorlar. Siz sınıfta ne yaparsanız yapın, bu giriş sınavı ve
bu sermaye düzeniyle yaratıcı öğrenci yetiştirmeniz çok zor.
İşte Japonya
örneği: Japonya’daki üniversiteye giriş sınavı, ‘cehennem’ olarak
adlandırılıyor. Dinlencelerde, öğrenciler, otele kapanıp özel öğretmenlerden
saatlerce ders alıyorlar. Yalnızlık nedeniyle intihar etmesinler diye aileleri
de onlarla birlikte bulunuyor. 1 haftalık ‘otel okulu’nun tutarı 6000 Dolar!
Öğrenciler, başlarına ‘Kesin Kazanacak!’ yazılı bantlar takıp öyle
çalışıyorlar. Yoğun ders haftası, dinsel törenle başlıyor. Şintocu rahipler,
öğrencinin kazanması için deyişler söylüyor. Tören sonrası, öğrenciler ve
ana-babalar, yumruklarını kaldırıp “çocuğumuz mutlaka kazanacak!” türünden
savsözler (slogan) atıyorlar.
Avrupa ile
Asya’daki üniversiteye giriş düzeni karşılaştırılırken en önemli nokta
unutuluyor: Avrupa’da işsizlik aylığı var, bu nedenle öğrencilerin bölüm
seçimleri de daha özgür olabiliyor. Avrupalı öğrenci, sözgelimi, fizik
bölümünde okumayı seçerken, işsizlik gibi bir kaygı taşımıyor. Oysa Asyalı
öğrenci, şirketlerin dayattığı kesite uymadığında işsiz kalıyor ve çoğu Asya
ülkesinde işsizlik aylığı gibi bir uygulama yok. Sermaye düzenindeki
yaratıcılık da, zaten, tasarım ve reklamcılık alanı dışında, pek istenmeyen bir
özellik. Ne de olsa Warhol’un eşlemlenebilir (kopyalanabilir) nesneler çağında
yaşıyoruz.
Gerçekte,
Avrupa’nın yaratıcılığı/ eleştirelliği de, Aydınlanma’dan önceye gitmez. Yunan
felsefesine hem ‘Avrupalı’ demek zor hem de köleliği sorgulamadıkları için,
tümüyle eleştirel bulmak da zor. İlk uygarlıkların Güneybatı Asya’dan çıktığı
gerçeği ve bu uygarlıkları Avrupalı ya da Asyalı olarak sınıflamanın
olanaksızlığı da ortada. Üstelik, Yunanistan üstündeki Doğu Akdeniz ve özellikle
Mısır etkisi biliniyor. Buna karşın, Yunan felsefesinin Avrupa uygarlığının
kökeni olarak önümüze sürülmesinin ardında art niyet aramak gerekiyor belki
de...
Kast düzenini
reddeden Buda, çoktanrılı Yunanistan’dan daha eleştirel aslında. Üstelik Hindular’ın
kutsal kitaplarında, Yunan felsefesinin çıkışından çok önce, dinsizliğin
tartışıldığını görürüz. Aynı biçimde, kendinden sonra gelen tüm Güneybatı Asya
dillerini esinleyen, ‘peygamber’ (eski Farsça’da ‘haber (peyam) veren’ anlamına
geliyor) sözcüğünü ilk dile getiren Zerdüşt dinini, Avrupalı saymak da
olanaklı, Asyalı saymak da... Hele Zerdüşt’ün, Ötenehir’de (Maveraünnehir)
doğduğu düşünülürse, durum daha da karmaşıklaşıyor.
Elbette, bu konuyu irdelemeden önce,
yaratıcılıktan ne anladığımız üstünde oydaşmamız gerekiyor. Aşağıdaki uzun
alıntıda belirtildiği gibi, yaratıcılığa, temel olarak, 5 bakış bulunmakta:
Birinci
bakış, tarihteki yaratıcı insanlara (örneğin, Einstein, Newton, Gauss vö.)
bakıp onlardaki ortak özellikleri saptamaya çalışır.
İkinci
bakış, insanlara, yaratıcılığı ölçmek için çeşitli ölçekler verir; puvanlara
göre, “şu şu şu insanlar yaratıcı; şunlarsa değil” der.
Bu ilk
iki yaklaşım, y-yaratıcılık (yansıbilimsel yaratıcılık) ve t-yaratıcılık
(tarihsel yaratıcılık) arasında ayrım yapmamaktadır. Yansıbilimsel yaratıcılık,
bir bireyin kendi kafasında daha önce hiç olmayan bir düşünce ya da ürün
taslağı ortaya koymasıdır. Tarihsel yaratıcılık ise, bir bireyin, tarihte hiç
olmayan bir düşünce ya da ürün taslağı ortaya koymasıdır.
Üçüncü
bakış, kişilere değil, ürünlere bakar. Bu ürünler, sanat yapıtları da olabilir
mühendislik yapıtları da. Kişisel değil kurumsal sıçramalara bakılır.
Dördüncü
bakış da, tarihsel olmakla birlikte, üçüncü bakıştaki gibi geriye dönük değil,
ileriye dönüktür. Şöyle ki, diyelim ki, bir sanat yapıtını değerlendiriyoruz.
Yalnızca o sanat yapıtına bakarsak, yapıt, çok yaratıcı gelebilir. Ancak,
yapıta, bu yapıttan önce gelen yapıtlar açısından bakarsak, yapıtın pek de yaratıcı olmadığı
ortaya çıkabilir. (...)
Beşinci
bakış, yaratıcılığı, diğer ussal süreçlerden farklı olmayan bir görüngü olarak
görür: Girdiler vardır, çıktılar vardır, kısıtlamalar vardır, yöneylemciler
(operatör) vardır ve son olarak arama alanı vardır. Yaratıcılık, arama alanına
yöneylemciler uygulamak ya da eldeki yöneylemcilere bakarak yeni yöneylemciler
üretmekten ibarettir. Bunun için, bu bakışa göre, bilgi birikimi çok önemlidir:
Arama alanı ne kadar geniş olursa, yöneylemciler de o kadar kapsayıcı olur
(...)(Gezgin, 2007).
Birinci bakışa
göre, Asyalı ve Avrupalı yaratıcı insanların karşılaştırılması ve aradaki
farkların ve ortaklıkların saptanması gerekmektedir. Bu konuda yeterince
çalışma bulunmamaktadır. İkinci bakışı göre yaratıcılığı, “neden Asyalılar ve
değil-Asyalılar, ölçeklerden belli tür puvanlar alıyor?” sorusu üzerinden
düşünmek gerekiyor. Üçüncü bakış, Asya toplumlarındaki ve eğitim kurumlarındaki
karşı-yaratıcı öğeleri saptamayı gerektirir ve bu konuda çok sayıda çalışma
bulunmakta ve temel neden, üniversiteye giriş sınavı ve ekinsel farklar olarak
sunulmaktadır. Dördüncü bakışa göre yaratıcılık, geçmiş bilgisine dayanır ve bu
konuda, Asyalılar’ın geride kalmasına neden olabilecek hiç bir engel yok.
Beşinci bakış, zaten, toplumsal koşullardan bağımsız bir açıklama getirmektedir
ve demek ki, Asyalılar’daki yaratıcılık süreçlerinde fark olmadığı sonucunu
çıkarır.
Bu beş bakışta da
sermaye düzeni etmeni eksik: Her toplumdan yaratıcı bireyler çıkar ama bir
toplumdan çok sayıda yaratıcı çıkabilmesi, para getiren bilginin değil, kendi
içinde bilginin ve toplumsal duyarlılıklı bilginin yüceltilmesiyle olanaklıdır.
Bir bilim insanı, alan bilgisi, ilgi çeşitliliği ve insanlığa duyduğu
sorumluluk ölçüsünde yaratıcı olacaktır. Curie’lerin ve Einstein’ın bize
öğrettikleri tam da budur... Asya’nın yaratıcılığı da başka bir yol izlemiyor
ve izlemeyecek...
İlgilisine Kaynak
(Yaratcılıkla ilgili çalışmalar ve tartışmalar için bkz.)
Gezgin, U. B. (2007).
Bilişsel bilimler elkitabı. Lulu. http://www.lulu.com/content/1232419
ülküleriydi ve bugün, AB(D)’de Aydınlanma’nın
savunduğu olumlu bireyciliğin yerini, büyük oranda, dinlere, milletlere,
şirketlere vb. bağlılık almış durumda. AB(D) bugün bireyci falan değil. Kaldı
ki, AB(D), eleştirel düşünmenin anayurdu da değil: Sözgelimi, ilk diyalektik
düşünce, Hindistan ve Çin’de çıkıyor. Çin’i birleştiren Çin Hanedanlığı’ndan bu
yana, 2000 yıl kadar, Çinli memur adayları, memur olabilmek için deneme yazmak
zorundalardı. Eleştirel düşünmenin yazındaki başlangıcı olarak görülen roman
türünde de, Asya, anayurt: İlk roman, sanıldığının tersine, Don Kişot değil.
İlk roman, Don Kişot’tan 500 yıl önce, bir Japon kadın yazar tarafından yazıldı
(ayrıntılar için bkz. Gezgin, 2007).
Son olarak, eleştirel düşünmenin yukarıdaki
toplumsal tanımından yola çıkarsak, nüfus düzeylerini sabit tutarak, Avustralya
ile Asya ülkelerindeki toplumsal ve siyasal eylemlerin toplam sayısını
karşılaştırabiliriz. Asya’nın, özellikle Çin’in ve Güney Kore’nin eylemlerle
dolup taşması, zaten, Asya’da çok sayıda eleştirel düşünceli insanın yaşadığını
göstermeye yeter de artar bile...
İlgilisine
Kaynak
Gezgin, U B 2007, ‘‘Hayır! Don Kişot, insanlık tarihinin ilk romanı değildir!
ya da zamanımızdan bin yıl önce Japonyalı bir kadın yazar tarafından yazılmış
‘Genji Hikayesi’ üstüne’, Asya Yazıları içinde, Ara-lık Yayınevi, İzmir, s. 55-62.
Vandermensbrugghe, J 2004, ‘The unbearable vagueness of critical
thinking in the context of the Anglo-Saxonisation of education’, International Education Journal, cilt 5,
sayı 3, s. 417-422.
Kaynak: Gezgin, U.B. (2011). Asya-Pasifik Hattı’nda: Seçme Yazılar [On the Asia-Pacific Frontier: Selected Writings]. Ho Çi Min Kenti, Vietnam, 2011.
ASYA-PASİFİK HATTI’NDA: SEÇME YAZILAR[1]
Ulaş Başar Gezgin
Son Güncelleme: 25.10.2011
İçindekiler
Asya-Pasifik hattında bir Türk (Özge Ç. Denizci ile söyleşi).
Vietnam’ın en büyük adasında, Phu Quoc’ta.
Vietnam’ın sürdürülebilir kalkınması.
Hindistan gazetelerinde neler yazıyor?
Hindistan izlenimleri.
Günümüzde Lao (Laos).
Lao’nun yakın tarihine kısa bir bakış: Dünyada kişi başına en çok bomba düşen ülke.
Laos izlenimleri.
Asya kimlikleri.
Vaşington Portakalı çürürken...
2010’da Asya-Pasifik’te insansal gelişim.
Vietnam’da savaş günleri ve sonrası.
Kandahar tutsakları...
Asya’nın gökdelenleri.
Ho Çi Min Kenti’nde sanat dünyası.
Kuzey Kore’den görsel bir demet.
Ücretsiz Kölelik mi Ücretli Kölelik mi?
Asya’nın ‘en’leri.
Asya’da yaşam pahalılığı.
Bir ortak bölen olarak Soğuk Savaş...
Kızıl bir Siyam (Tayland) için...
Kore gelenekleri.
Yükselen bir küresel güç: Güney Kore.
Asya’da dev kentleşme.
Doğu Asya’da sansür.
Kent ve altyapı.
‘Bayat’ bir kuram: Yoksulluk...
Bir Güney Kore çizgi kitabı ve eleştirisi.
Manila izlenimleri.
Toplumsalcı alsatçılık: “Biz ortak, biz pazar”.
İklim değişikliği ve rantsal dönüşümcüler kıskacında Asya kentleri...
Asya ekin dörtlüsünün dokunulamaz kalıtları.
Ho Çi Min Kenti’ne kala(maya)nlar.
Başka bir dünya, başka bir kent...
Vietnam’da kentsel/ ‘rantsal dönüşüm’.
Neydik, Ne Olduk…
Japonya’ya Celali gerek...
Duraklama Devri’ndeki Japonya...
“Japon yapıyor abi”...
Tokyo ve Seul sokaklarından izlenimler...
Japonya izlenimleri: Osaka, Kyoto, Hiroşima, Kobe.
Japonya’da toplu taşıma ve ulaşım.
(Çöp)Sanat ve kent...
Auroville (Tankent) üstüne...
Vietnam’da ve Japonya’da kadın olmak.
Yasukuni: Ölüler üstüne kurulu tarih...
Japonya’da budunsal (etnik) ayrımcılık.
Japonya’nın mafyası: Yakuza.
Güneydoğu Asya’nın akıl hocalarına...
1998’de Endonezya.
40 yıllık suskunluk ve Gencer-Gencer.
Pasifik’te bir gezinti...
Fiji’de darbe, karşı-darbe ve (karşı-) darbe karşıtlığı...
Asya-Pasifik orduları.
Uygur/Çin Sorunu Üzerine...
Doğu Timor: Yeni bir ülke doğarken...
Endonezya’da daha çok bomba patlayacak.
Batı Papua: Endonezya’nın ‘Güneydoğusu’.
Yarım Yüzyıl Sonra ‘Bağlantısızlar’.
Endonezya Seçimleri.
Endonez-Malez Gerginliği.
Seçimlerden hemen önce Endonezya gündemi.
Hindistan seçimleri.
Çin’de yüksek eğitimin sorunları.
Vietnam’da eğitim sorunları.
Vietnam’da çevre kirliliği.
Hindistan’da ve Çin’de bilişim...
“Yazar, ne yazar (,) ne yazamaz (?)”
Melbourne izlenimleri.
Halktan yana tarih...
Doktorun ölümü...
Çekik gözler, düz gözler...
Asya takvimleri ve dinlenceleri
Yunan (Makedon)-Hint etkileşimi.
Asya dilleri ve Asya Birliği.
Asya’nın Yeni Çağ dinleri.
Asya’nın ‘çağdaş’ boşinançları.
Sıcak ülke Keşmir...
Elde kafatasıyla yeni bir tarih yazmak...
“Komünistler Hindistan’a!”
Kardeş sofrası.
Öğretmenler günü ve öğretmen olmak.
Japon sömürgeciliği ve ulusalcılığın yükselişi.
Dünden bugüne Hindistan.
Endonezya ve tarihyazımı.
Çin’in birlik ve beraberliği.
Dünden bugüne Moğolistan.
Asya’nın geleceği.
Maldivler’de yeni bir yüz...
Amartya Sen ve Asya değerleri.
Asya’da kadın olmak.
Darbeler ülkesi Bangladeş. Asya partileri.
Asya partileri.
Sermayeci ‘psikoloji’, ‘hasta’ Japonlara karşı.
Or’da, bir halk var uzakta!
‘Amerika Birleşik Sosyalist Devletleri’.
Hint felsefesinin aykırıları: Caincilik ve Budacılık.
Vietnam’da müzecilik.
Amerikancı ‘psikoloji’ Asyalı ‘böcek’lere karşı.
İneklere yüklenen küresel ısınma.
‘Hannah Hanoi’: Amerikan ordusunun korkulu düşü.
Nasıl bir kent?
(Eski) katil Enver Şeyh ve düşünceleri.
Büyüme fetişçiliğine karşı.
Asyalı öğrencilerde yaratıcı düşünme.
Asyalı öğrencilerde eleştirel düşünme.
Türkiye yenilmeli!
Çin’de komünizm doğdu mu?
Pasifik bayrakları.
Asya bayrakları.
Asya-Pasifik’te savaş ve barış.
Yıldızlarını sökmüş general: Vo Giap.
Vietnam’da azınlık siyasaları ve Hmonglar.
Asya’da akademik dünya.
Asya gazeteciliği.
“Bu nasıl dünya, kaybedene sordun mu?”
Vietnam’da eğitim ve toplum.
Sayılarla Asya ve Çin.
Asya ve rüşvet.
Aceh: tsunamiyle gelen barış...
Papua-Yeni Gine ve Begonvil: Sömürülenin sömürmesi.
Dünden bugüne Filipinler...
(Hindistan, Gandhi sayesinde değil) Gandhi’ye rağmen (bağımsız olmuştur)...
Japonya’da ölmek...
Uzaklarda bir Yahudi Devleti.
Sri Lanka’da Tamil-Sinhal çatışması ve Tamil Kaplanları.
Bağımsız (!) Avustralya’da yıl 1975.
Asya Birliği’ne doğru (mu?)
Hâlâ ‘soğuk savaş’an Malaya...
Vietnam’da ‘karanlık turizm’.
Doğu Timor: Yeni bir ülke doğarken...
Yılbaşı’nın Vietnam’da farklılaşmış anlamı üstüne.
Dünden bugüne Endonezya...
Paylaşılamayan adalar.
Sosyalizm ve ‘milli tarih’.
Ha Asya ha Amerika...
Yeni yıl ama hangi takvimle?..
Asya-Pasifik’te Bu Yıl: Asya-Pasifik 2007. Asya’da hayat da zaman da hızlı aktı.
ABD’nin düşmüş piyonu.
Mikro-kredicilik üstüne.
Vietnam ve Irak.
Asya’da ölmek.
Ana-çizgileriyle Vietnam ekonomisi.
Asyacılık üstüne.
Laiklikleriniz itinayla suistimal edilir.
Kore ve bir yanardöner devlet başkanı.
Dünden bugüne köhne Burma
Sıcak ülke Çin ve sıcak para Renminbi (Halkın Parası).
Çin ve Vietnam’da günlük yaşam...
Japonya’da boşta-çalışanlar.
Meczuplardan devrimci olur mu...
Nepal: Kral, Everest’ten daha yüksek değildir elbette!
Asya’da İsacılık ve Budacılık: İki fırtına arasında kalmak...
Dalai Lama şeriatı ve Budacılık karanlığı.
Barışı düşünürken, kapıları çalamayan çocukları duyabilmek...
1973 Nobel Barış Ödülü’nü reddeden Vietnamlı Devrimci ve karşı-orduculuk.
Sihanuk: Sosyalist prenslikten karaoke krallığına!
Denizlerden, ırmaklardan, dağlardan konuşmalı...
“Şu çılgın Vietnamlılar!”
Asya basınında Türkiye’deki seçimler ve dahası...
Başlarken ne yazmalı?
Kore’den Tayland’a bir yolculuk...
Kısrağın kuyruğundan “kısrak başı gibi uzanan memleket”e...
Dostumun dostu düşmanım( mı)dır(?)
Asya Yüzyılı ve Asya’nın toplumsal sorunları
2009’da Çin.
Kim’ler geldi Kim’ler geçti. 10 soruda Kuzey Kore.
Vietnam’ın gelin ihracatı artıyor…
Kamboçya’da kim yargılanıyor?
Vietnam’ın ırmakları Kurbağalıdere’ye dönerken…
Güney Kore’de “dayak, cennetten çıkma”.
Müzmin hava korsanı.
Sumocu ahlakı yerlerde sürünüyor..
Siyam’ın Farang Sadrazamına ilgi artıyor!
Vietnam’da ve Ho Çi Min Kenti’nde büyüme.
Asya-Pasifik Hattı’nda (Seçme Yazılar)- Ekler
Ulaş Başar Gezgin
Yabanmersini kokuyor Vietnam günlerdir…
Loan, H. (2010). Yabanmersini Çiçeklerinin Lavanta Rengi (çev. U.B.Gezgin).
Japonya defterlerinde kalanlar.
Japon mucizesi.
Ayıran, birleştiren Japon metro durakları.
Mektubun.
Japon işi.
Kalemimi satın aldın prenses.
Policy prescriptions based on faulty premises. (To the advisors of South East Asia: A critique of the Harvard paper.)
Delusions of an 'Asian century' (The Asian Century and The Social Problems of Asia).
İsmail, T. (2009). Belki ben de bir hırsızım (çev. U.B. Gezgin).
Sarjono, A. (2009). Sahte şiir (çev. U.B. Gezgin).
Bali’de bitimsiz bir gece.
The currents and trends in the Vietnamese education system within the international(ized) context: A comparative perspective.
The social consequences of environmental degradation in Vietnam: A country-level and city-level pollution haven analysis.
Okyanistan Destanı (I): “Badem gözlüm beni unut”ma uzaklaşan kıyılarda.
Bali izlenimleri.
Vietnam, aşkın sırrı ve dünya...
Vietnam & Asia in flux, 2008: Economy, tourism, corruption, education and ASEAN regional integration in Vietnam and Asia. Darmstadt: H@vuz Publications.
Melbourne Mezarlığı’nda.
Vietnam’da olsaydı.
‘Kenar mahalle iti milyoner’ filmi üstüne ya da
“bizleri desti izdivaçlara, yalan haberlere, çarkıfeleklere mahkum etmeyin.”
Doktor’un ölümü.
Kamboçya gezi notları
Asya dilleri çevirilerinde 7 sorun.
Asya’da kalkınma ve kadın
Çin ve Vietnam’da yeni-serbestçilik ve direniş.
|
[1] Bu kitapta yer alan yazıların hemen hemen tümü, yazarın günlük Evrensel Gazetesi’ndeki ‘Asya-Pasifik’te Bu Hafta’ adlı köşesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder