Puşkin'in Çingeneler (1824)
Şiiri Üzerine
-Bu yazı, Evrensel Kültür Dergisi'nin Eylül 2001 sayısında yayınlandı.-
Ulaş Başar Gezgin
İÇİNDEKİLER
1) ŞİİRİN KONUSU
2) ŞİİRDE GÖZE ÇARPAN ÇEŞİTLİ NOKTALAR
3) ŞİİRLE ŞAİR ARASINDAKİ İLİŞKİ
4) ŞİİRİN RUS VE DÜNYA YAZINININ ÖTEKİ YAPITLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
5) ANLATISAL BİR ŞİİR OLARAK ÇİNGENELER SONUÇ
1) ŞİİRİN KONUSU:
Şiir, Çingene çergelerinin bir betimlemesiyle başlıyor. Kimi eleştirmenlere
göre, bu başlangıç
bölümleri, Rus gerçekçiliğinin müjdecisi... (Ünlü eleştirmen Belinskiy,
Çingeneler'in girişini, Rus gerçekçiliğinin başlangıcı sayıyor. (Simmons 1965, s.26)
) Zemfira, Aleko'yu Yaşlı Adam'la tanıştırıyor ve Çingeneler arasına girmesini
sağlıyor. Yaşlı Adam O'na, "istediğin zanaati eyle" diyor. Aleko, ya
demir dövecek ya şarkı söyleyecek ya da ayı ile köyleri dolaşacaktır. Yeni bir
gün başlar. Kısa bir genel sahne çiziminden sonra, Aleko'nun gözünden,
Zemfira'nın tinbilimsel betimlenimi sunulur. Aleko ile Zemfira arasında
şehirlerle ilgili bir konuşma geçer. Zemfira, şehirli olmaya özenir görünürken,
Aleko O'na şehrin kötülüklerinden sözeder. Bunu izleyen konuşmada, Yaşlı Adam'ın
anlattığı Çar'ın sürgün ettiği bir ihtiyarla ilgili öykü, şiirin sonunu ima eder.
İhtiyar, burada çok sevilmesine karşın, yurt özlemi dolayısıyla hep mutsuz
olmuştur. Yani geçmişinin tortusu O'nu yalnız bırakmamıştır. Aleko, Çingeneler'le
birlikte iki yaz geçirir. Birgün Zemfira, kocaya (Aleko) hitap eden, şarkıyı
söyleyenin (Zemfira) bir başkasını sevdiğine dair bir şarkı söyler. (Bu şarkı,
dönemin revaçta bir şarkısının Puşkin'in yaptığı Rusça çevirisidir.) Sonrasında
gece,
Zemfira ve babası (Yaşlı Adam), Aleko uyurken O'nun kesik kesik inlemelerini ve
diş gıcırdatışlarını dinlerler. Aleko uyanır. Yaşlı Adam, Aleko'ya, Zemfira'nın
annesiyle (Mariula) yaşadığı -kısa süreli- ilişkiyi anlatır. Mariula kaçıp
gitmiş, Zemfira'yı da Yaşlı Adam'a bırakmıştır. Burada da, Aleko'nun söyledikleri,
şiirin sonunu öngörme olanağı verir.
Aleko, Yaşlı Adam'a, "Ben senin yerinde olsam Mariula'yı (Zemfira'nın
annesi) bulur ve hançerlerdim" diyor. Bir süre sonra, Genç Çingene'yle
Zemfira'nın yattıktan sonra ayrılmalarına tanık oluruz. Aleko uyumaktadır.
Sonunda uyanır. Duyduklarından, durumu anlar. Önce Genç Çingene'yi sonra
Zemfira'yı öldürür. Ölüler gömülür. Yaşlı Adam, Aleko'dan Onlar'ı terketmesini
ister. Çingeneler kin duymazlar ama bir caniyle yaşamak da istemezler. Sonsöz
başlıklı son bölümde Puşkin, birinci tekil şahıs kullanır. Şiirin
bütünündeki yaşamöyküsel etkilere ek olarak, bu son bölümde, Puşkin, özyaşamöyküsünden
bir kesit sunar. Bir süre Çingenelerle yaşamıştır. "Ve İstanbul'a Rusun/Egemen
sınırlar gösterdiği" dizeleri, rastgele değildir. Besarabya bölgesi, ve
dolayısıyla Puşkin'in sürgünlük dönemini geçirdiği Kişinev, 1824 tarihi düşünüldüğünde,
Osmanlı İmparatorluğu'ndan Ruslar
tarafından daha yeni alınmıştı.
Şiirin Sonsöz bölümünden önce ortaya konulan sonu ve Sonsöz bölümü, Puşkin'in
iki görgül görüşünü sunar:
1) Özgürlüğ(ün)e düşkün bir insan, özgür bir toplumda yaşamaya başlasa bile,
O'nda uygarlığın/şehrin koşullandırdığı çeşitli davranışlar (Örneğin/ Kadın üzerinde
özel mülkiyet düşüncesi özekli davranışlar) ve dürtüler silinmez.
2) Çingeneler de, ne olursa olsun mutlu olamazlar. Çünkü uykuları azaplıdır,
gölgelikleri beladan kurtulmaz, uğursuz tutkular heryerdedir ve yazgı karşısında
savunmasızdırlar. Ya da bu sayılanlar, mutluluk tanımının dışında kalanlardan olduğu
için, bir betimleme niteliğinde, Çingenelerin mutsuzluğunu imlerler. Mersereau,
Jr. (1996), Çingeneler'in bitiş biçiminde, Puşkin üzerindeki Byron etkisinin
sonlanmış olduğunu belirtiyor. Aleko, Zemfira'yı bencilce
öldürüyor. (s.141))
2) ŞİİRDE GÖZE ÇARPAN ÇEŞİTLİ NOKTALAR
a) Çoknokta Kullanımı:
Şiirde çoknoktalar beş kez kullanılıyor. Bu çoknoktaların, çeşitli parçaları ayırma
işlevi gördüğü söylenebilir -ki bu çoknoktalar, bu işlevi hakkıyla görmektedir.
Diğer bir yaklaşım ise, bu çoknoktaların, Çar'ın sansürünün ya da Puşkin'in
özsansürünün yolaçtığı boşluklara karşılık geldiği olacaktır. (Blagoj, 1982)
b) Zıtlıklar ve Dönüşümler:
Şiirde, aydınlanmış kahramanla vahşi ilkel oymak ayrımı ortaya konulur. (Blagoj
1981, s.29) Şiiri sonlandıran olay, Aleko'nun içindeki sahip olma duygulanımlarının
tortusudur. Toplumu karşısına aldığında bile, toplumun O'nda koşullandırdıklarından
tamamıyla kurtulamamıştır. Rousseau'nun -"toplum, bireyi bozar." Cümlesinde
en kaba çizgileriyle özetlenebilecek- görüşleri, Çingeneler'in çeşitli dizelerine
yedirilmiştir.
Kendisi için sınırsız özgürlük isterken, başkalarının özgürlüğüne saygı
göstermeye hazır değildir, bir zorbaya dönüşür. (Blagoj 1981, s.30)
c) Şiirin Düşünsel Yapısı
Çingeneler'in -Puşkin'in öbür şiirleri gibi- bir düşünce şiiri olduğu açıkça
görülüyor. Kropotkin ise tersini iddia ediyor. (Kropotkin 1905, s.40) "Puşkin'de;
Goethe'de, Schiller'de, Shelley'de, Byron'da vö. bulunan düşünce derinliğine ve
güzelliğine rastlanmıyor. O'nun şiirindeki güzellik, biçim güzelliğidir, uyak
egemenliğidir" diyor (s.40) -Tahmin edildiği üzere- Kropotkin'in
yaklaşımına hiç bir şekilde katılmıyorum. Çingeneler'i, Rousseau'nun
"toplum, bireyi bozar" savı üstünde dönen tartışmaların, şiir
biçimselliğinde, bireytarihsel bir
açılımı olarak görüyorum. Çingeneler şiiri bile –ki daha derin yapıtları da
vardır- tek başına,
Puşkin'deki düşünce derinliğini gösterme açısından yeterlidir.
Kropotkin'in Puşkin'i bu şekilde değerlendirmesi, şiirden ne beklediğiyle sıkı
sıkıya bağlı. Zaten Kropotkin, bu değerlendirmenin hemen ardından, şiirde aradığı
şeyin, bizi iyi eden soylu düşünceler olduğunu belirtiyor. (s. 40) Oysa,
Puşkin, Çingeneler'in amacı neydi diye soranlara, "Şiirin amacı
şiirdir" diye yanıt veriyor. (Magarshack 1967, s.190; Simmons 1965,
s.27) Sanatın işinin iyiyle kötüyle değil, bunların şiirsel özellikleriyle
olduğunu söylüyor. (Magarshack 1967, s.196) Bu noktada, Kropotkin'in
eleştirisini, ölçüt bağımlı bir eleştiri olarak değerlendirmek gerekir. Puşkin,
"Anatomi nasıl ki cinayet değildir, insanın zayıflıklarının,
kuruntularının ve tutkularının betimlenmesi de ahlaksızlık değildir." diyor.
(Alıntılayan, Magarshack 1967, s. 196) Bu ise, Kropotkin'in toplumsal
gerçekçilik yönelimli bakış açısının tersine, gayet doğalcı bir bakış açısı.
(Puşkin, halk dili kullanıyor. Ayrı bir şiir dili yaratmış değil, bu da
Kropotkin'i rahatsız ediyor. (s.43) Kropotkin, Puşkin'in dönemin sınıfsal çelişkilerini
ele almamasından da rahatsız. (s. 46))
d) Çingeneler'deki Gerçekçilik
Çingeneler şiiri, -Puşkin'in coşumculuğu bırakıp gerçekçiliği benimsemeye
başladığı veya coşumculukla gerçekçiliğin içiçe geçtiği- bir geçiş şiiri olarak
kabul edilir. (Simmons 1965, s.25) Çingeneler'i aynı gerekçelerle, Puşkin'in
son coşumcu şiiri sayanlar da vardır. (Blagoj 1982, s.173; Yaran 2000, s.13) Puşkin'in
Çingeneler'de envantercilik yöntemini işe koşması, bir başka deyişle, anlamca
benzer sözcükleri üstüste sıralıyor olması, bu geçişin ürünüdür.
(Cizevskij 1974, s.55)
3) ŞİİRLE ŞAİR ARASINDAKİ İLİŞKİ
Çingeneler şiirinin yaratım aşamasıyla ilgili en önemli özellik, bu şiirin,
Puşkin'in kişisel deneyimlerinin bir ürünü olmasıdır. Puşkin, Besarabya'da
sürgündeyken, 27 Temmuz- 21 Ağustos 1821 tarihleri arasında üçbuçuk hafta
Çingenelerle yaşamıştır. Besarabya'da Zemfira'yla tanışmıştır. (Zemfira'nın
-Şiirin Konusu bölümünde- sözü edilen
'Kes Beni, Yak Beni' adlı şarkısı, -aynı bölümde belirtildiği gibi- o dönemin
revaçta bir Moldavya türküsünün çevirisidir. (Magarshack 1967, s.189) ) Bu yönüyle
Çingeneler şiiri, dünya yazın tarihinde çok özel bir yere sahiptir.
Puşkin, daha sonra, şiirin kahramanını ayı oynatan bir Çingene yaptığı için
eleştirilir. Bir arkadaşı, Aleko'nun demirci olmasının daha iyi olabileceğini söyler.
Puşkin'in yanıtı yerindedir: "Sekizinci dereceden devlet memuru mu yoksa
toprak sahibi mi yapaydım?.." (Magarshack 1967, s. 190)
4) ŞİİRİN PUŞKİN'İN ÖTEKİ YAPITLARIYLA İLİŞKİSİ VE RUS VE DÜNYA YAZINININ ÖTEKİ
YAPITLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
a) Şiirin Puşkin'in Öteki Yapıtlarıyla İlişkisi
Blagoj'a (1981) göre, Çingeneler şiiri, Puşkin'in bir başka yapıtı olan
Kafkasya Tutsağı'nın bir tür çeşitlemesidir. Fakat kahraman, özgürlük düşüncesi
noktasında daha gelişmiştir. Kentlilerin mutsuzluğu tanısı konur ve bu tanı,
gayet açık bir biçimde sunulur. Çingeneler şiiri, -Puşkin'in aynı zamanlarda yazdığı-
Kuran Taklitleri ile birlikte, Rus olmayan insanları kavradığı ilk yapıt
örneğidir. (Blagoj 1981, s.31) Çingeneler'in Kafkasya Tutsağı'ndan bir başka farklılığı
ise, bu seferki kahramanının toplumdan kaçmasının nedeninin kişisel nitelikte
olmamasıdır. Çingeneler'in kahramanı, yasalardan kaçmaktadır. (Magarshack 1967,
s.189)
b) Şiirin Rus ve Dünya Yazınının Öteki Yapıtları Üzerine Etkisi
Simmons (1965), Tolstoy'un Kazaklar adlı romanını yazarken, aklından Çingeneler'i
geçirmiş olabileceğini söylüyor, çünkü Kazaklar'la Tolstoy'un kahramanı Olenin
arasında da, Aleko'yla Çingeneler arasındakine benzer bir çatışma var.
Dostoyevskiy, 1860'da, Moskova'da, Puşkin anıtının açılışında, Aleko'nun,
özgürlüğüne ulaşmak için kibrinden vazgeçmesi gereken mutsuz Rus gezgini tiplemesini
temsil ettiğini bildirir. (Simmons 1965, s.27) Blagoj (1982), Puşkin'in
Çingeneler'indeki Aleko'yla Dostoyevskiy'in Suç ve Ceza'sındaki Raskolnikof
arasında, cinayet sonrası duydukları yabancılık açısından koşutluklar bulur.
Ünlü opera yapıtı Carmen'in yazarı Prosper Mérimée, Çingeneler'i Fransızca'ya
çevirmişti. Carmen'i yazarken, Zemfira'dan etkilenmiş olması olasıdır. (Blagoj
1981, s.31) Gerçekten de, Zemfira'yla Carmen'in kişilikleri arasındaki
benzerlikler, "belliydi zaten" dedirtecek cinstedir.
c) Çingeneler ve Carmen
Bu bağlamdaki temel çelişkinin özel bir hali olan kadın üzerinde özel mülkiyet
düşüncesi, iki yapıtı alttan alta birleştirir. Aleko'ya karşılık gelen Don José
Navarro da, Carmen aracılığıyla Çingeneler arasına karışır. Ancak Carmen'de
resmedilen, göçebe Çingeneler'den çok, yerleşik Çingeneler'dir. Kentte kalacak
evleri vardır. Çerge düzeninde yaşamamaktadırlar. Doğrudur, yaşamları yolculuklar
içinde geçer, dağlara çıktıkları da çok olur, ama yerleşik yaşamla bütünleşmiş
bir durumdadırlar. En çok kaçakçılıkla para kazanırlar. Don José'nin, haydutluk
dışındaki görünür mesleği çerçiliktir. Carmen'se -başlarda- zaten bir fabrika
işçisi olarak görünür. Bir başka işçiyi bıçakladığı için gezici yaşamı hız kazanır.
Don José, Çingeneler arasına yasalardan kaçtığı için girmemiştir ama tam tersi
olur, Çingeneler'le yaşamasıyla birlikte azılı bir hayduta dönüşür. Don José,
bir siyasal muhalif değildir. O'nu Çingeneler arasına götüren, özgürlük düşü
değildir, O'nunkisi, güzel bir kadının albenisine kapılarak, zoraki bir katılıştır.
Bu, önemli bir ayrımdır: Aleko, Çingeneler arasında yaşamayı seçer; Don José
ise, Onlar'la yaşamak zorunda kalır. Aleko, önce Genç Çingene'yi sonra
Zemfira'yı hançerle öldürür. Don José de, önce Carmen'in romu (Çing. koca)
Tekgöz'ü sonra Carmen'i hançerle öldürür. Olay da aynıdır, yöntem de, sıralama da
aynıdır. Gerekçe bile aynıdır: Carmen'in başkalarıyla birlikte olması ile
Zemfira'nın Genç Çingene ile olan ilişkisi aynı düzlemlerdedir.
5) ANLATISAL BİR ŞİİR OLARAK ÇİNGENELER
Bu yapıt, ilk bakışta, şiirden çok nazımda yazılmış bir öykü olarak görülebilir.
Puşkin seçkileri, bu biçim bir görüşe katılmıyor. Şairin kendisi de, yapıtın
içine damlattığı şiir dili de bu görüşün karşısındadır. Puşkin seçkilerinde,
Puşkin'in tüm yapıtları, "Lirik Şiirleri", "Anlatısal
Şiirleri", "Dramları", "Nazımda Hikayeleri" gibi
altbaşlıklar altında sunulur. "Balıkçıyla Altın Balık Hikayesi" ve "Altın
Horoz Hikayesi" gibi çalışmaları, nazımda hikayeleri olarak kabul
edilirken, "Çingeneler", "Bakır Atlı" vb., anlatısal
şiirleri olarak
değerlendirilir. (Bkz. Pushkin 1985) Değerlendirmenin bu yönde olmasında,
kuşkusuz, Puşkin'in kullandığı dilin büyük payı vardır.
Anlatısal bir şiirin teknik açıdan temel sorunlarından biri, dramla bağlantısı
noktasında olacaktır. Aynı -kurgusal- gerçekliği, sahnelemeye yönelik terimler aracılığıyla
sunmak da olasıdır. Böyle bir yaklaşım, şiirin bir biçim olarak nitelikleri
düşünüldüğünde, ilk şiir kuramcısı sayabileceğimiz Aristoteles'in haklı
eleştirilerine uğrayacaktır. Şiir biçimselliği
içinde, şiir dilinin yerini gösteri dilinin alması, şiir dilinin olanaklarını
kullanmamak ve şiir dilini işlemekten kaçmakla eşdeğerdir. Bundandır ki, şiirde
kullanılan gösteri dili, Aristoteles için, aşağı bir konumdadır. (Hix 1998)
Çingeneler'e bakıldığında ise, Puşkin'in bu yanlışa düşmediği görülür.
Kullandığı dil, şiir dilidir.
Puşkin, Çingeneler'in bitiminde gizem yöntemini devreye sokar. Şiiri açık uçlu
bitirir. Aleko'nun sonunda yalnız kalışının ardından ne yapacağı belli değildir.
Nereye gidecektir? (Blagoj 1982, s.170)
SONUÇ
Puşkin'in yapıtı, bir çok az bulunur niteliğe sahip. Bunlardan biri, Çingeneler'in
bir tür tarihçiliğini yapmasıdır. Bu, az bulunur bir niteliktir çünkü Çingeneler'in
tarihini hep başkaları yazmıştır. Çeşitli sanat ürünlerinde,
"büyücü", "akıl çelen", "hırsız" vb. olarak resmedilirler.
(Gezgin 2000a) Bu yönden bakıldığında Puşkin'in şiiri çok içten bir şiirdir.
Puşkin'in başyapıtlarından biri olan Çingeneler, çağına yabancılaşmış insanı ne
kadar güzel anlatır... Oysa, O'na biçtiği sonla O'nu sığınabileceği son limandan
da kovar. O'nun kaçabileceği hiç bir yer yoktur. Çünkü -basmakalıp bir sözü
anmak gerekirse- yabancılaşmış insanın kaçtığı, kendisinden başka bir şey
değildir. Çağına yabancılaşmış her insanın
düşündüğü bir şeyi resmeder Puşkin'in şiiri. Kaçıp gitmek... Bir daha dönmemek...
Kişinev'de bir süre Çingeneler'in arasında yaşayan Puşkin'in kendisi de, bu
duyguları yaşamış olmalı. Bugün Puşkin gibi bir şair de kalmadı. Mutluluğunu
göçebelikte saymak, ancak coşumcu dönemin bir şairinin yönelimi olabilirdi.
Genç kuşak şairlerin Puşkin ve Lermontov'dan öğreneceği gerçekten çok şey var.
Gezgincilik ruhu, yüzyıllar boyunca, kırık olanın, yitik olanın ilgisini
çekmiş. (Bkz. Gezgin 2000a ve 2000b) Ve bu ilgi öyle doğal bir gereksinim
niteliği almış ki, şimdi birçok reklamla da sömürülüyor. Gerçek gezgincilik
ruhunu taşıyanlar, Puşkin'in Aleko'suna, Hamsun'un Göçebe'sine, Hesse'nın Knulp'una,
Lermontov'un Aşık Garip'ine gitsinler! Çünkü orada, yalnızca kendilerini
görecekler.
Bir önceki bölümde sorulmuştu: Aleko nereye gidecektir? Aslında çok açık:
Çağdaş dünyanın bir insanı olarak, bu yaşadıklarını şiirleştirecektir. Ancak
şiirle Zemfira'yı ve sevgilisini öldürmeden önceki mutlu iki yılını
anımsayacaktır. Gün saymadan, "işe vb. geç kalıyorum" düşüncesi
olmaksızın geçirdiği o iki yıl, şiirinde ve hiç bir yere varmadığı, bir bütünlüğe
kavuşturamadığı için yırtıp attığı müsveddelerinde yaşayacaktır. Uygar dünyada,
bir şair
olarak yani bir akıl çelici olarak gemileriyle kıyıdan geçen Odysseus'un mürettabatını
değil ama kulakları balmumuyla sıvanmamış, gemi direğine bağlı Odysseus'u baştan
çıkaracaktır. (Gezgin 2000a)
Çingeneler şiiri, 1824'te yazılmış. Dünyada ne kadar az şey değişiyor...
(Yoksa, bu, şiirin başarısı mı?)
KAYNAKÇA
Blagoj, D. (1981). Alexander Pushkin. Vendome: Imprimerie des Presses
Universitaires de France.
Blagoj, D. (1982). The sacred lyre: essays on the life and work of Alexander
Pushkin. Moscow: Raduga Publishers.
Cizevskij, D. (1974). History of nineteenth-century Russian literature. Volume
I. The Romantic Period. Nashville: Vanderbilt University Press.
Gezgin, U. B. (Eylül, 2000a). Homeros, libretto yazarsa ya da "Il
Trovatore" üstüne. Katarsis, 3, 58-59.
Gezgin, U. B. (Ekim, 2000b). Yoldur yolaktır. İmece, 20.
Hix, H. (1998). Poetics. In M. Kelly (Ed. Chief), Encyclopedia of aesthetics (pp. 8-11). New
York, & Oxford: Oxford University Press.
Kropotkin, P. (1905). Russian literature. London: Duckworth & Co.
Magarshack, D. (1967). Pushkin: A biography by David Magarshack. New York:
Grove Press, Inc.
Mérimée, P. (1990). Carmen (Y. N. Nayır, Çev.). İstanbul: Milli Eğitim
Basımevi.
Mersereau, Jr., J. (1996). The nineteenth century: romanticism, 1820-1840. In
C.A. Moser (Ed.), The Cambridge history of Russian literature (pp. 136-189). Cambridge
&c.: Cambridge University Press.
Pushkin, A. S. (1985). Selected works in two volumes. Moscow: Raduga
Publishers.
Puşkin, A. S. (2000). Bakır atlı (A. Yaran, Çev. ). İstanbul: Cumhuriyet.
Simmons, E. J. (1965). Introduction to Russian realism. Bloomington: Indiana
University Press.
Yaran, A. (2000). Puşkin ve epik şiiri. In A. S. Puşkin. Bakır atlı (ss.9-17).
İstanbul: Cumhuriyet.
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). “Ben Bütün Karanlıkları Bunlarla Yendim” – Şiir Eleştirileri (2000-2017) [“I Won over Darkness by These”: Poetry Criticisms].
“BEN BÜTÜN KARANLIKLARI BUNLARLA YENDİM”
Şiir Eleştirileri (2000-2017) –
Ulaş Başar Gezgin
İçindekiler
1. “Şiir Nedir?” (2008)
2. Sanat ve Şiir Nedir? (2008)
3. Sanatı Değerlendirebilmek için 2 Ölçüt: Emek-yoğunluğu ve Yeri-doldurulamazlık (2008)
4. Şiir Üzerine Bilimsel, Felsefel ve Sanatsal Değiniler (2001)
5. Lorca’nın ‘İgnasyo Sançez Mehyas Ağıdı’ Üzerine (2001)
6. İgnasyo Sançez Mehyas için Ağıt (çeviri şiir metni)
7. Countee Cullen’ın ‘Miras’ı Üzerine (2002)
8. Miras (çeviri şiir metni)
9. Aleksandr Blok'un "Oniki"si Üzerine (2002)
10. 12 (çeviri şiir metni)
11. 5 Şiir Üstüne Yorumlar (2012)
12. “Unutulmak İsteyenlerin Sayısı Bu Aralar Artmış” (2012)
13. Vietnam Şiiri’ne Kısa Bir Giriş (2007)
14. Şiir Olmasaydı Ne Olurdu? (2006)
15. Şiirin Sözel Bir Sanat Olarak Görüldüğünde Yitirdikleri ve Kazandıkları Üzerine (2004)
16. ‘Folklor’: Şiirin de Cemal Süreyya’nın da Dostu (2003)
17. Puşkin'in Çingeneler (1824) Şiiri Üzerine (2001)
18. Sanat ve Siyaset Üstüne Değiniler (2007)
19. Kliniğimden İnsan Manzaraları: Bir Psikolog Olarak Nazım Hikmet (2012)
20. “Ben Bütün Karanlıkları Bunlarla Yendim”: Hasan Hüseyin’in ‘Kızılırmak’ Şiiri (1966) Üstüne (2013)
21. Kemal Özer: Yürüdükçe Öğrenen Şair
22. Sennur Sezer’in Bütün Şiirleri: Anıtsal Bir Şairin Gelişimini İzlemek İçin
23. Şiir Üstüne (1999)
24. -Bir Afrikalı Amerikalı Şiirin Olabilirliği (2000)
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder