Videolar

17 Aralık 2017 Pazar

Son ‘Hoşçakal’ım (Filipinler) - Çeviri: Ulaş Başar Gezgin


Son ‘Hoşçakal’ım


Hoşçakal tapılası ülke, sevgili güneşli yöre,
Kayıp cennetimiz bizim, Doğu Denizi’nin incisi, 
Bu üzünçlü, hüzünlü yaşamı veriyorum sana kederle;
Ve çok parlak olsaydı, çok çiçekli, çok taze,
Yine verirdim sana, sen iyi ol yeter ki.


Savaş meydanında, dövüşle delirmişçesine,
Kuşkusuz, kedersiz, yaşamlarını sundular sana.
Yok önemi meydanın: Servi, ak zambak, defne,
İster sehpa ister açık hava, birdir şehit düşmüşe,
Hepsi bir, razıyız, Ülke’ye, yangın yerine ne lazımsa.


Ölüyorum; gördüğüm an, göğün renklendiğini,
Sonunda muştulanıyor gün, kasvetli geceden sonra;
Ve gerekliyse, korumak için, şafak vaktini,
Dök kanımı, vatan ister, değil mi ki,
Ve boya onu, doğan ışığınla.


Düşlerim, adım atmışken ergenliğe yeni yeni,
Düşlerim ateşle dolu idi, gençken, ateşle
Yeşilleneceklerdi birgün, Doğu Denizi’nin mücevheri,
Açık alın altında, yaş yok, kurumuş kara gözleri, 
Bulutsuz, buruşukluk yok, utanmasız, bir an bile. 


Yaşamımın düşü, arzum, yaşayan ve yakan yine.
‘Sağlıcakla!’ diye haykırıyor, ayrılacak ruh, sana;
‘Sağlıcakla!’ Ne hoş, düşmek, sen yükselesin diye,
Ölmek, yaşatmak için seni; ölmek, bu gökyüzünde,
Sonsuzluk uyur, koynunda, büyülü toprağında! 


Ve boy attığını görürsen, birgün, mezarım üstünde,
Sıradan, yalın bir çiçek, kalın otlar arasında,
Uzat dudaklarını ona, öp ruhumu ey Ülke, 
Duyumsayarak alnımda, soğuk gömütte,
Sevecenliğini esintinin, yanıp tutuşma. 


Bırak görsün beni ay, saydam ışık, yumuşakça;
Bırak, göndersin bana şafak, uçuşkan ışıltısını;
Bırak inlesin rüzgar, o büyük mırıltıyla;
Ve konarsa, durursa bir kuş, Haç’ımda,
Bırak ki söylesin kuş, barış şarkısını. 


Bırak, o yakan güneş, buhar etsin yağmuru,
Ve arınsın gökte yağmur, feryadım figanımla,
Kederlensin kısa ömrüme, benceğizin bir dostu;
Dingin akşamlarda dua okunuşu,
Sen de oku, ey Vatan, ebedi uykuma. 


Dua oku, talihsizcesine ölüp gidenlere;
Dua oku, tarifsiz işkenceler çekenler için;
Yoksul annelerimize, acı acı inleyen annelerimize;
Yetimler ve dullar için, cezaevlerindekilere,
Ve kendin için, çünkü son kurtuluşunu göreceksin. 


Ve sarıp sarmaladığında mezarlığı, gece,
Ve uyanıktır yalnızca ölüler, yalnızca ölüler orada,
Dokunma, uyusunlar, dağılmasın gizem de:
Duyarsan kimi zaman, kitarayı arp ile,
Bil ki ben’im, şarkılar söyleyen, sana.


Ve unuttuğunda herkes, mezarımı,
Haç kayıp, yok hiçbirşey, yattığımı bildirecek burada,
Saban sürsün insanlar, çapalasınlar toprağımı,
Ve küllerim yok olmadan, harlı harlı,
Dönecek senin halının tozlarına.


Unutulmuşum unutulmamışım, önemli değil o zaman;
Savrulacağım atmosferinde, mekanında, koyaklarında;
Titrek ve temiz bir nota olacağım, kulaklarında:
Işık, renkler, şarkı, söylenti, inilti, aroma,
Yineleyecek inancımın özünü herzaman. 


Tapındığım Ülkem benim, acılarımın en acısı,
Sevgili Filipinler, duy ‘Hoşçakal!’ deyişimi.
Kölelerin, infazcıların, zalimlerin olmadığı bir yere gidiyorum şimdi.
Sana bırakıyorum herşeyimi: Babamları, sevgililerimi;
İnancın ölmediği yer. Kraliçe, or’da Tanrı. 


Hoşçakalın, anne-baba, kardeşlerim, ciğerimin köşeleri,
Çocukluk arkadaşlarım, yitik yerlerde,
“Yolun açık olsun!” diyerek yolcu edin beni;
Hoşçakal tatlı yabancı, neşem benim, sevgili;
Hoşçakalın sevgili varlıklar. Ölmek, dinlenmek belki de. 


Jose Rizal (1861-1896)
‘Filipin’li şair
İspanyolca özgün metinden çeviren: Ulaş Başar Gezgin/ Bangkok



Jose Rizal (1861-1896): Şiirleriyle ve diğer yapıtlarıyla, ‘Filipin’ler’deki İspanyol sömürgeciliğine karşı bayrak açmış Jose Rizal’ın bu şiirini, bütün ‘Filipinli’ler bilir. Sanıldığının tersine, bağımsızlığı getirecek bir devrime inanmıyordu. Sorunlar, Krallık’ın İsacılık’ın (Hıristiyanlık) ilkelerini doğru düzgün yaşama geçirmesiyle çözülebilirdi. Devrim değil, düzeltim (reform) istiyordu. Yazdığı iki romanla, dünyada o zamana dek yaygın kabul gören, ‘Filipinli’ler’in düşük anlaklı (zeka) olduğu yönlü görüşe ağır bir darbe indirdi. Aslında, göz doktoruydu. Eğitimini, Madrid Üniversitesi’nden sonra, Almanya’da sürdürdü. İspanyolca olarak yazdığı ilk romanı (bütün yapıtları, İspanyolca idi), ‘Dokunma Bana’yı (Noli Me Tangere), Almanya’da yazmıştı. Aynı ülkede yayınlandı. Yaşantısının tersine, romanın başkişisi, devrimci idi. İkinci romanı ‘Taktikçilik’i (El Filibusterismo) sürgüne gönderildiği Hong Kong’da yazdı. Bu yapıt, aynı ülkede yayınlandı. Yonut (heykel) ve resim çalışmaları da vardır. Dilbilimcidir. Yaşamındaki belki de en ilginç an, annesini ameliyat etmek durumunda kalması idi. Annenin, görememe olasılığı vardı; Jose ise, sürgün nedeniyle Hong Kong’daydı. Başarısız olmaktan korktu. Sonunda, annesini Hong Kong’a getirtti. Sonuç, başarılı idi. ‘Filipin’lerin ‘bağımsızlık’ını göremeden öldü. Zaten görüp de ölen yok henüz. Asya, erken ölümüyle, bir değerini daha yitirdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder