Videolar

17 Aralık 2017 Pazar

Sao Paulo’dan Curitiba’ya Geçerken / Latin Amerika’da Bir Gezgin: Brezilya, Arjantin ve Şili (2)

(2)

Sao Paulo’dan Curitiba’ya Geçerken

30 Mayıs 2012, Sao Paulo, Brezilya

Dünyanın ikinci büyük otobüs terminali olduğu söylenen Tiete Otobüs Terminali’nden yazıyorum. İstanbul’dan Sao Paulo’ya uçuş, 13 saat. Nasıl geçtiğini anlamadım, çünkü elimde çok güzel bir kitap var(dı).


Bir Cehennem Ağacı Olarak Muz

Bu, Uruguaylı usta yazar Eduardo Galeano’nun Türkçe’de ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları’ diye geçen kitabı. Kitap, bölgenin sömürgeleştirilme sürecini etkileyici bir dille anlatıyor. Kimi zaman bir sanatsal metne dönüşüyor; kimi zamansa iktisadın derinliklerine dalan akademik bir kitaba. İşin güzel yanı, bunu parmak bellek (USB) aracılığıyla, uçağın ekranında okumaktı. Kitap, turistlerin uğrak yeri olan Potosi’nin (Bolivya) gerçek öyküsünü anlatıyor. Avrupalı bankacıların Latin Amerika’yı Potosi’den nasıl vampir gibi emdiğinin öyküsü bu. Kitaptan defterime yazmaya değer parçalar, şimdilik, şunlar:
- Çeşitli Latin Amerika yerlilerinin giydiği ‘yerel’ giysiler, İspanyol sömürgecilerinin onlara zorla giydirdiği giysiler (Kesinlikle. Avrupalılar gelmeden önce, yerliler Avrupa tipi şapka giymiyordu ki). Bunlar, o dönemde İspanya’nın kırsal kesimlerinde giyilen giysiler. (Bu, bana, Vietnam’ın ulusal giysisi olan ao day’ın (‘aoyay’ diye okunuyor) yoğun bir Fransız etkisi taşımasını anımsattı.)
- İnkalar döneminde, koka, az kullanılıyor; dağıtım, İnka devletinin tekelinde ve yalnızca dinsel amaçlarla ve madenciler tarafından kullanılmasına izin veriliyor. Sömürgeciler ise, kokayı yaygınlaştırıp bu yeni pazardan para kırıyor.
- Kimi Afrika kökenli köleler, sömürgecileri protesto etmek için topluca intihar ediyor. Öbür dünyaya göçerek, Afrika’ya, anavatanlarına kavuşacaklarını umuyorlar. Ama sömürgecilere işgücü gerekli. Onların intiharlarını önlemek için uzuvlarını kesiyorlar; böylece, öbür dünyada da engelli olma korkusuyla, kölelerin toplu intiharları azalıyor.
Ustadan iki alıntı:
- “Burada insan şunu akılda tutmalı: Kapitalist bir toplumdakinin tersine, sosyalist bir toplumda, işçiler işsizlik korkusuyla ya da açgözlülükle teşvik olmazlar. Diğer güdüler, örneğin, insanı bencilliğin ötesine taşıyan dayanışma, toplu sorumluluk, görev ve hak bilinci konmalıdır sahneye.” – Galeano, s.76
- “Kuran, muzu, cennet ağaçlarından biri olarak anıyor, ama Guatemala, Honduras, Kosta Rica, Panama, Kolombiya ve Ecuador’un muzlaştırılması, muzun bir cehennem ağacı olduğunu gösteriyor.”- Galeano, s.108 (Burada, muz bahçelerinde en insanlıkdışı koşullarda çalıştırılan yerlilerin yaşadıklarını anlatıyor ve ‘muz cumhuriyeti’ sözüne değiniyor. Bu muz bahçelerindeki vahşi kapitalizm, asi kıtanın iki Nobel ödüllü yazarı olan Gabriel Garcia Marquez ve Miguel Angel Asturias yanında birçok diğer yazarın da işlediği bir konu.)


Brezilya’nın Neresindenim?

Uçaktan başlayarak, görüntü olarak hiç yabancı görülmediğimi anladım. Uçakta bana Portekizce birşeyler sorup durdu yanda Portekizce İncil okuyan kır saçlı amca. Sonra arka koltuk da Brezilyalı sandı beni. Yıllar önce Şili’de öğretmenlik yapmış Kanadalı bir iş arkadaşıma birgün mutlaka Latin Amerika’ya gitmek istediğimi söylediğimde, bana “zaten Şilili’ye benziyorsun” demişti. Yurtdışındaki birçok ortamda, nereli olduğumu soranlara “sence nereliyim?” diye sorarım. Birçok Asya ülkesinde, yurtdışına çıkmamış, halktan insanlar, çekik gözlü olmayanları genelde Amerikalı ya da İngiliz sanıyor. Yurtdışına daha açık olanlar ise, bana ya Hintli ya İranlı ya İtalyan ya İspanyol ya da Arap dedi şimdiye kadar. Bir de, bir Avustralyalı iş arkadaşı, ilk görüşmemizde, söze “sen Kıbrıslı’sın değil mi?” diye başladı. Bu kadar ayrıntıya şaştım. “Diyelim ki öyleyim, hangi tarafındanım?” diye sorunca, “Rum tarafı” dedi. Meğer, Avustralya’da bana çok benzeyen Kıbrıslırum bir arkadaşı varmış. Biz komşularımıza çok benziyoruz ve bundan gayet hoşnutum. Bütün bunların üstüne, Brezilyalı da olduğumu öğrendim. Aslında, bu, bir yandan olumlu; İngilizce konuşarak pot kırmadıkça, kimse, yabancı gözüyle bakmıyor.


Yaprak Sarması, Serbest; Sarılmamış Yaprak, Yasak

18:30’da vardım Sao Paulo’ya. Havaalanının verdiği ilk izlenim, 80’lerin Türkiyesi’nin devlet daireleriyle benzerliği idi. Duvarları küçük kare parkelerle donatılmış. Hatta “İstanbul’daki kimi apartmanların girişine benziyor” da denebilir. Giriş, çok hızlı oldu. Ne bir soru, ne kuşkuyla bakan gözler. Oysa birkaç yıl önce Avustralya’dan çıkarken, beni bekletmiş, “kusura bakmayın, pasaportunuzun sahte olup olmadığını kontrol etmemiz gerekiyor” diyerek bir sürü ülkenin vatandaşının önümden geçişini izletmişlerdi.

Brezilya vizesi için, uçakta, iki form dolduruluyor. Biri, giriş için; diğeri, gümrük için. Giriş kartının Brezilya’dan çıkana kadar saklanması gerekiyor. 5 bin Dolar’ın üstünde para ve yiyecek taşındığında, gümrüğe bildirmek gerekiyor. Ben de, İstanbul’da, havaalanında beklerken çantaya yaprak sarması konservelerini, yeşil ve siyah zeytinleri ve cezeryeleri yüklendiğim için, Gümrük’e gittim. Neyse ki geçirdiler. Bilginiz olsun diye, ne tür yiyeceklere izin vermediklerini burada yazıyorum: Meyve, sebze, süt, peynir, tereyağı, yoğurt, bal, et, evcil hayvan mamaları, yumurtalar vb.


Bir Soyguncu Olarak Brezilya

Çıktım, havaalanında ortalığı kolaçan ettim. Tüm yolculuklarım boyunca görüp göreceğim en pahalı genelağı (internet) kullanmak zorunda kaldım (yalnızca “merhaba, ben Brezilya’ya vardım” yazabilmek için 2 Dolar ödedim!) Brezilya, gittiğim ülkeler içinde en pahalısı. Sonra Brezilya’nın güneyindeki Curitiba kentine gitmek üzere, Tiete Otobüs Terminali’ne giden otobüsleri arandım. Benden sonra gelecekler için ayrıntı vereyim: Saatte bir falan kalkıyor. Zemin katın çıkışında 4. peronda. Binmeden bilet almak gerekiyor. O da hemen durağın biraz ilerisinde. Tuzlu mu tuzlu! 35 Reais, yani yaklaşık 20 Dolar. Çüş! Uzaklık da alt tarafı, 20-30 dakikalık. Havaalanında 1 Dolar, 1.91 Reais’ti. Resmi kur ise, yaklaşık 2.03. Havaalanları, döviz bozdurana her ülkede kazık atıyor zaten. Havaalanında çıkışın üç yolu var: Kendi araban (elbette yok), otobüs (35 Reais) ve taksi (daha da pahalı). Zaten yolcuları bu kadar soyup soğana çevirmeleri, Brezilya ile ilgili baştan olumsuz bir izlenim bıraktı.


5 Numaralı Hürmüz

Brezilya’da yankesiciliğin yaygın olduğunu, dikkatli olmak gerektiğini duya duya aşırı tedbirli birine dönüştüm. Brezilya’ya gelmeden kıytırık bir telefon almıştım ki dikkat çekmeyeyim. Tiete Otobüs Terminali’nde 10 Reais’e (yaklaşık 5 Dolar) bir SİM Kart aldım, ama henüz numarayı çevirmeyi başaramadım. Kontür yüklenip yüklenmediğini anlayamadım. 12 Reais’lik kredi aldım ama işe yaramadı. Yine de iyidir. İnsanın numarasının olması güzel bir duygu. (İki anlamda da) Bende ne numaralar var.:) Şu an cüzdanımda, beş ülkenin SİM Kartı var. Gittiğim gibi takar kullanırım. Bu ülkeler: Vietnam, Türkiye, Tayland, Malezya ve Brezilya. Sonuç olarak, artık bir Brezilya numaram var.


Troçkist Bir Gece

Gecenin sürprizi, bir Troçkist’ti. O da herkes gibi beni Brezilyalı sanarak, “biz Troçkist’iz; bu da gazetemiz. Satın alır mısın?”dedi. Tek sorun, ne ben onun bildiği dilleri biliyorum ne de o benim bildiğim dilleri. Ama İspanyolca olarak “Brezilya’da ilk günüm. Portekizce okuyamıyorum” dediğimde anladı. Dedim, “kusura bakma, Latin Amerikalı değilim.” O da, “İtalyan mısın?” dedi.:) En son akla gelen, Türkiye.

Curitiba biletini aldım (İtapemirim Şirketi). 81 Reais (yaklaşık 41 Dolar) ve 6 saat yolculuk. Yataklı otobüsmüş. 23:45’te kalkıyor, 06:00 gibi Curitiba’da oluyor. 1 saat var otobüse. Zaman varken, yazayım dedim.


(Ertesi gün, Curitiba ve Curitiba’da yaşayan Türkiyeli yazarla tanışma ve sohbet)


Kaynak: Gezgin, U.B. (2012). Latin Amerika’da Bir Gezgin: Brezilya, Arjantin ve Şili. Santiago, Şili, 2012 [Latin American  Diaries:  Brazil,  Argentina  and  Chile].  



LATİN AMERİKA’DA BİR GEZGİN: BREZİLYA, ARJANTİN VE ŞİLİ

Latin Amerika Güncesi

Dr. Ulaş Başar Gezgin


İçindekiler

(1) Yola Çıkmadan Önce

(2) Sao Paulo’dan Curitiba’ya Geçerken

(3) Curitiba’da İlk Gün

(4) Curitiba’da İkinci Gün

(5) Curitiba’da Üçüncü Gün

(6) Curitiba’da Dördüncü ve Son Gün

(7) Curitiba’dan Buenos Aires’e Giderken

(8) Buenos Aires’ten İlk İzlenimler

(9) Buenos Aires’le Sohbet

(10) Buenos Aires’te Üçüncü Gün

(11) Ben Buenos Aires!

(12) Arjantin’de Beşinci Gün

(13) Arjantin’de Tango Mevsimi

(14-15) Arjantin’den Ayrılırken

(16-17) Arjantin’den Ayrılamazken, Şarap Başkentinde

(18) Mendoza’dan Salta’ya ve Salta’da İlk Gün

(19) Salta’dan Son İzlenimler

(20) Arjantin’den Şili’ye Geçerken

(21) Şili’de İlk İki Gün

(22) Şili’de Üçüncü Gün: Isınma Turları

(23) Şili’de Muhteşem Yılbaşı!

(24) İquique’den Ayrılırken

(25) İquique’den Santiago’ya

(26) Santiago’da İlk Gün

(27) Santiago’da İkinci Gün

(28) Santiago’da Son İki Gün: Küba Hazırlığı


Ekler

Brezilya’da Bir Katedrale Bakınca

Gümüş Bir Kolye

Tango Yapamayacak Yaşta mısın?

Buenos Aires’te Devrim Davulları Çaldı!

Buenos Airesliler, “Bankamızı Soydurmayız!” Dedi

Halil Cibran Brezilya’da: Bir Öncü Olarak Çam Fıstığı Diyarı

(Ulaş Başar Gezgin’in) Yaşamı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder