(2)
Sao Paulo’dan
Curitiba’ya Geçerken
30
Mayıs 2012, Sao Paulo, Brezilya
Dünyanın ikinci büyük otobüs
terminali olduğu söylenen Tiete Otobüs Terminali’nden yazıyorum. İstanbul’dan
Sao Paulo’ya uçuş, 13 saat. Nasıl geçtiğini anlamadım, çünkü elimde çok güzel
bir kitap var(dı).
Bir Cehennem Ağacı Olarak Muz
Bu, Uruguaylı usta yazar Eduardo
Galeano’nun Türkçe’de ‘Latin Amerika’nın Kesik Damarları’ diye geçen kitabı.
Kitap, bölgenin sömürgeleştirilme sürecini etkileyici bir dille anlatıyor. Kimi
zaman bir sanatsal metne dönüşüyor; kimi zamansa iktisadın derinliklerine dalan
akademik bir kitaba. İşin güzel yanı, bunu parmak bellek (USB) aracılığıyla,
uçağın ekranında okumaktı. Kitap, turistlerin uğrak yeri olan Potosi’nin (Bolivya)
gerçek öyküsünü anlatıyor. Avrupalı bankacıların Latin Amerika’yı Potosi’den
nasıl vampir gibi emdiğinin öyküsü bu. Kitaptan defterime yazmaya değer
parçalar, şimdilik, şunlar:
- Çeşitli Latin Amerika yerlilerinin
giydiği ‘yerel’ giysiler, İspanyol sömürgecilerinin onlara zorla giydirdiği
giysiler (Kesinlikle. Avrupalılar gelmeden önce, yerliler Avrupa tipi şapka
giymiyordu ki). Bunlar, o dönemde İspanya’nın kırsal kesimlerinde giyilen
giysiler. (Bu, bana, Vietnam’ın ulusal giysisi olan ao day’ın (‘aoyay’ diye
okunuyor) yoğun bir Fransız etkisi taşımasını anımsattı.)
- İnkalar döneminde, koka, az
kullanılıyor; dağıtım, İnka devletinin tekelinde ve yalnızca dinsel amaçlarla
ve madenciler tarafından kullanılmasına izin veriliyor. Sömürgeciler ise,
kokayı yaygınlaştırıp bu yeni pazardan para kırıyor.
- Kimi Afrika
kökenli köleler, sömürgecileri protesto etmek için topluca intihar ediyor. Öbür
dünyaya göçerek, Afrika’ya, anavatanlarına kavuşacaklarını umuyorlar. Ama
sömürgecilere işgücü gerekli. Onların intiharlarını önlemek için uzuvlarını
kesiyorlar; böylece, öbür dünyada da engelli olma korkusuyla, kölelerin toplu
intiharları azalıyor.
Ustadan iki
alıntı:
- “Burada insan
şunu akılda tutmalı: Kapitalist bir toplumdakinin tersine, sosyalist bir
toplumda, işçiler işsizlik korkusuyla ya da açgözlülükle teşvik olmazlar. Diğer
güdüler, örneğin, insanı bencilliğin ötesine taşıyan dayanışma, toplu
sorumluluk, görev ve hak bilinci konmalıdır sahneye.” – Galeano, s.76
- “Kuran, muzu,
cennet ağaçlarından biri olarak anıyor, ama Guatemala, Honduras, Kosta Rica,
Panama, Kolombiya ve Ecuador’un muzlaştırılması, muzun bir cehennem ağacı
olduğunu gösteriyor.”- Galeano, s.108 (Burada, muz bahçelerinde en insanlıkdışı
koşullarda çalıştırılan yerlilerin yaşadıklarını anlatıyor ve ‘muz cumhuriyeti’
sözüne değiniyor. Bu muz bahçelerindeki vahşi kapitalizm, asi kıtanın iki Nobel
ödüllü yazarı olan Gabriel Garcia Marquez ve Miguel Angel Asturias yanında
birçok diğer yazarın da işlediği bir konu.)
Brezilya’nın
Neresindenim?
Uçaktan
başlayarak, görüntü olarak hiç yabancı görülmediğimi anladım. Uçakta bana
Portekizce birşeyler sorup durdu yanda Portekizce İncil okuyan kır saçlı amca.
Sonra arka koltuk da Brezilyalı sandı beni. Yıllar önce Şili’de öğretmenlik
yapmış Kanadalı bir iş arkadaşıma birgün mutlaka Latin Amerika’ya gitmek
istediğimi söylediğimde, bana “zaten Şilili’ye benziyorsun” demişti.
Yurtdışındaki birçok ortamda, nereli olduğumu soranlara “sence nereliyim?” diye
sorarım. Birçok Asya ülkesinde, yurtdışına çıkmamış, halktan insanlar, çekik
gözlü olmayanları genelde Amerikalı ya da İngiliz sanıyor. Yurtdışına daha açık
olanlar ise, bana ya Hintli ya İranlı ya İtalyan ya İspanyol ya da Arap dedi
şimdiye kadar. Bir de, bir Avustralyalı iş arkadaşı, ilk görüşmemizde, söze “sen
Kıbrıslı’sın değil mi?” diye başladı. Bu kadar ayrıntıya şaştım. “Diyelim ki
öyleyim, hangi tarafındanım?” diye sorunca, “Rum tarafı” dedi. Meğer,
Avustralya’da bana çok benzeyen Kıbrıslırum bir arkadaşı varmış. Biz
komşularımıza çok benziyoruz ve bundan gayet hoşnutum. Bütün bunların üstüne,
Brezilyalı da olduğumu öğrendim. Aslında, bu, bir yandan olumlu; İngilizce
konuşarak pot kırmadıkça, kimse, yabancı gözüyle bakmıyor.
Yaprak Sarması,
Serbest; Sarılmamış Yaprak, Yasak
18:30’da
vardım Sao Paulo’ya. Havaalanının verdiği ilk izlenim, 80’lerin Türkiyesi’nin
devlet daireleriyle benzerliği idi. Duvarları küçük kare parkelerle donatılmış.
Hatta “İstanbul’daki kimi apartmanların girişine benziyor” da denebilir. Giriş,
çok hızlı oldu. Ne bir soru, ne kuşkuyla bakan gözler. Oysa birkaç yıl önce
Avustralya’dan çıkarken, beni bekletmiş, “kusura bakmayın, pasaportunuzun sahte
olup olmadığını kontrol etmemiz gerekiyor” diyerek bir sürü ülkenin
vatandaşının önümden geçişini izletmişlerdi.
Brezilya
vizesi için, uçakta, iki form dolduruluyor. Biri, giriş için; diğeri, gümrük
için. Giriş kartının Brezilya’dan çıkana kadar saklanması gerekiyor. 5 bin
Dolar’ın üstünde para ve yiyecek taşındığında, gümrüğe bildirmek gerekiyor. Ben
de, İstanbul’da, havaalanında beklerken çantaya yaprak sarması konservelerini,
yeşil ve siyah zeytinleri ve cezeryeleri yüklendiğim için, Gümrük’e gittim.
Neyse ki geçirdiler. Bilginiz olsun diye, ne tür yiyeceklere izin
vermediklerini burada yazıyorum: Meyve, sebze, süt, peynir, tereyağı, yoğurt,
bal, et, evcil hayvan mamaları, yumurtalar vb.
Bir Soyguncu
Olarak Brezilya
Çıktım,
havaalanında ortalığı kolaçan ettim. Tüm yolculuklarım boyunca görüp göreceğim
en pahalı genelağı (internet) kullanmak zorunda kaldım (yalnızca “merhaba, ben
Brezilya’ya vardım” yazabilmek için 2 Dolar ödedim!) Brezilya, gittiğim ülkeler
içinde en pahalısı. Sonra Brezilya’nın güneyindeki Curitiba kentine gitmek
üzere, Tiete Otobüs Terminali’ne giden otobüsleri arandım. Benden sonra
gelecekler için ayrıntı vereyim: Saatte bir falan kalkıyor. Zemin katın
çıkışında 4. peronda. Binmeden bilet almak gerekiyor. O da hemen durağın biraz
ilerisinde. Tuzlu mu tuzlu! 35 Reais, yani yaklaşık 20 Dolar. Çüş! Uzaklık da
alt tarafı, 20-30 dakikalık. Havaalanında 1 Dolar, 1.91 Reais’ti. Resmi kur
ise, yaklaşık 2.03. Havaalanları, döviz bozdurana her ülkede kazık atıyor
zaten. Havaalanında çıkışın üç yolu var: Kendi araban (elbette yok), otobüs (35
Reais) ve taksi (daha da pahalı). Zaten yolcuları bu kadar soyup soğana
çevirmeleri, Brezilya ile ilgili baştan olumsuz bir izlenim bıraktı.
5 Numaralı
Hürmüz
Brezilya’da
yankesiciliğin yaygın olduğunu, dikkatli olmak gerektiğini duya duya aşırı
tedbirli birine dönüştüm. Brezilya’ya gelmeden kıytırık bir telefon almıştım ki
dikkat çekmeyeyim. Tiete Otobüs Terminali’nde 10 Reais’e (yaklaşık 5 Dolar) bir
SİM Kart aldım, ama henüz numarayı çevirmeyi başaramadım. Kontür yüklenip
yüklenmediğini anlayamadım. 12 Reais’lik kredi aldım ama işe yaramadı. Yine de
iyidir. İnsanın numarasının olması güzel bir duygu. (İki anlamda da) Bende ne
numaralar var.:) Şu an cüzdanımda, beş ülkenin SİM Kartı var. Gittiğim gibi
takar kullanırım. Bu ülkeler: Vietnam, Türkiye, Tayland, Malezya ve Brezilya.
Sonuç olarak, artık bir Brezilya numaram var.
Troçkist Bir
Gece
Gecenin
sürprizi, bir Troçkist’ti. O da herkes gibi beni Brezilyalı sanarak, “biz
Troçkist’iz; bu da gazetemiz. Satın alır mısın?”dedi. Tek sorun, ne ben onun
bildiği dilleri biliyorum ne de o benim bildiğim dilleri. Ama İspanyolca olarak
“Brezilya’da ilk günüm. Portekizce okuyamıyorum” dediğimde anladı. Dedim,
“kusura bakma, Latin Amerikalı değilim.” O da, “İtalyan mısın?” dedi.:) En son
akla gelen, Türkiye.
Curitiba
biletini aldım (İtapemirim Şirketi). 81 Reais (yaklaşık 41 Dolar) ve 6 saat
yolculuk. Yataklı otobüsmüş. 23:45’te kalkıyor, 06:00 gibi Curitiba’da oluyor.
1 saat var otobüse. Zaman varken, yazayım dedim.
(Ertesi
gün, Curitiba ve Curitiba’da yaşayan Türkiyeli yazarla tanışma ve sohbet)
Kaynak: Gezgin, U.B. (2012). Latin Amerika’da Bir Gezgin: Brezilya, Arjantin ve Şili. Santiago, Şili, 2012 [Latin American Diaries: Brazil, Argentina and Chile].
LATİN AMERİKA’DA BİR GEZGİN: BREZİLYA, ARJANTİN VE ŞİLİ
Latin Amerika Güncesi
Dr. Ulaş Başar Gezgin
İçindekiler
(1) Yola Çıkmadan Önce
(2) Sao Paulo’dan Curitiba’ya Geçerken
(3) Curitiba’da İlk Gün
(4) Curitiba’da İkinci Gün
(5) Curitiba’da Üçüncü Gün
(6) Curitiba’da Dördüncü ve Son Gün
(7) Curitiba’dan Buenos Aires’e Giderken
(8) Buenos Aires’ten İlk İzlenimler
(9) Buenos Aires’le Sohbet
(10) Buenos Aires’te Üçüncü Gün
(11) Ben Buenos Aires!
(12) Arjantin’de Beşinci Gün
(13) Arjantin’de Tango Mevsimi
(14-15) Arjantin’den Ayrılırken
(16-17) Arjantin’den Ayrılamazken, Şarap Başkentinde
(18) Mendoza’dan Salta’ya ve Salta’da İlk Gün
(19) Salta’dan Son İzlenimler
(20) Arjantin’den Şili’ye Geçerken
(21) Şili’de İlk İki Gün
(22) Şili’de Üçüncü Gün: Isınma Turları
(23) Şili’de Muhteşem Yılbaşı!
(24) İquique’den Ayrılırken
(25) İquique’den Santiago’ya
(26) Santiago’da İlk Gün
(27) Santiago’da İkinci Gün
(28) Santiago’da Son İki Gün: Küba Hazırlığı
Ekler
Brezilya’da Bir Katedrale Bakınca
Gümüş Bir Kolye
Tango Yapamayacak Yaşta mısın?
Buenos Aires’te Devrim Davulları Çaldı!
Buenos Airesliler, “Bankamızı Soydurmayız!” Dedi
Halil Cibran Brezilya’da: Bir Öncü Olarak Çam Fıstığı Diyarı
(Ulaş Başar Gezgin’in) Yaşamı
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder