Videolar

17 Aralık 2017 Pazar

SEYİDİMİN ŞARKISI: BİR XII. YÜZYIL DESTANI - Çeviri: Ulaş Başar Gezgin

SEYİDİMİN ŞARKISI: BİR XII. YÜZYIL DESTANI
            Seyidimin Şarkısı: Önbilgi
            Seyit'in Sürgünlüğü
            Seyit'in Duası
            Himena ve Kızları Sürgünün Huzuruna Varır
            Vedalaşma
            Köyde Şafak Sökümü

            Ailenin Valensya'ya Varışı


SEYİDİMİN ŞARKISI:
BİR XII. YÜZYIL DESTANI


Seyidimin[1] Şarkısı: Önbilgi

            Mozarabik şarkılar, Kastilya dilinde değil, yarımadanın güneyinde, Mağribi egemenliği altındaki Hıristiyanlarca konuşulan bir İspanyol ağzında yazılıydı. Kastilya dilinde ilk yazınsal çalışma, yazarı bilinmeyen, Seyidimin Şarkısı'dır. Bu ilk yapıt, Kastilyalı ortaçağ yazınına niteliğini verir göründü. İspanya'da, en önemli şiirsel üretim, üç yüzyıl boyunca, çeşitli biçimlerinde anlatısal şiirdir, ve bu kalıt, tüm İspanyol yazınına etkisini bırakmıştır. İlk şairler, yorum yapmaz, soru sormaz, ülküselleştirmez, yalnızca, onlara en yakın olan tarihsel gerçeklikleri anlatırlar. Konuları, ortaçağ şiirinin büyük bölümünde de olduğu gibi, tarihsel başarılardan alınmadır. İspanya'da olduğu gibi heryerde de, ortaçağ şiiri, kahramansı bir şiirdir. Ama İspanyol kahramansı şiirinde, özünde ayırtedici olan, tarihle uyuşmasıdır. İspanya'nın ulusal kahramanı, Rodrigo Diaz de Vivar,[2] Seyit, etiyle kemiğiyle vardır, ki yaptıkları, görece tarihsel pekinlikle, biliniyor. Gerçek bir insanın varlığı üzerine kurulan şiir, sanki, bir şiirsel yaşamöyküsüdür. Kurgu ya da destanın diğer kahramanlarıyla benzemez olarak, Seyit'in, kılıcını adayacağı, düşündüğü bir hanım yoktur. Evlidir ve iki kızı vardır. Bir bağlı savaşçı öbeği, kahramansı işlerinde, O'na hizmet eder. Şiir, büyük kısmında, Kastilyalı kahramanın yaşamını aktarır. Seyit, düşmanlarının iftirası ve bühtanının bir sonucu olarak, Kral tarafından sürgüne gönderildi. Şiir, savaşçının, evinden, Vivar'dan, bir avuç adamla ayrılması ve Burgos'a doğru yola çıkmasıyla başlar.

            Şiirsellik ve gerçeklik; izleği, çağı ve girişimi açısından ilkel, ama, ölümsüz ve onikinci yüzyılın Kastilya dilinde olduğundan, bugünkü İspanyolca gibi şimdiye ait olan şiirin, değeridir.


Pedro Salinas

  




...
Seyit'in Sürgünlüğü
...


Gözlerinden boşanarak gözyaşları ne şiddetle,
çevirdi başını ve şöyle yokladı bi'.
Gördü açık kapıyı ve kırılmış kilidi,
ve tahtayı tutmayan, o paslı çivileri,
ve şahinsiz ve atmacasız, tüy değiştiren.
İç çekti Seyidim, öyle büyük bir keder var onda.
İyice anlattı Seyidim ve ihtiyatla:
"şükürler olsun ulu babaya, yücesin sen!
"Hain düşmanlarım yaptı bunu bana".

Orada davrandılar yulara, gevşettiler dizginleri.
Vivar çıkışında, o kuzgun vardı sağ ellerinde,
ve Burgos'a girerken, sol ellerindeydi.
Omuz silkti Seyidim ve başını salladı:
"İyi haber, Alvar Fanyez, sürgünüz ülkemizden!
"ama büyük onurla döneceğiz Kastilya'ya." 

Seyidim Roy Diaz, girdi Burgos'a,
altmış sancak eşliğinde;
çıktılar görmek için, kadınlar ve erkekler,
Burgoslu erkekler, kadınlar, pencerelerdeydiler,
gözyaşına boğularak, ne büyüdü o keder.
Bir fikir var idi hepsinin ağızında:
"Tanrım, ne iyi efendi, iyi bir beyi de var!"

Heveslilerdi karşılamaya onu, ama cesaret edemedi kimse, bir şey yapmaya
Don Alfonso korkusundan, öfkesinden Kral'ın.
Akşam olmadan daha, fermanı geldi Burgos'a,
büyük bir dikkatle getirdiler onu ve mühürlenmişti iyice:
evine almasın kimse, Seyidim Roy Diaz'ı,
kim alırsa evine, bilin, başı belada
herşeyini yitirecek, gözlerini yüzündeki,
gerisini de, ruhunu da, ve bir de bedenini.
Büyük acı çektiler, ah, o Hıristiyanlar;
belli etmediler ona, birazcık olsun bile.

Terketti mekanını, Seyidim, Kampeador
ama vardığında kapıya, kilitlediler onu,
Alfonso korkusundan yaptı onlar bu işi;
ve zorlamadı kapıyı Seyit, ne kötü ne de iyi
çağırdı adamlarını yüksek sesle, Seyidim.
ses gelmedi içer'den, bir sescik, yanıt diye.
Vardı kapıya Seyit, hızla ilerleyerek
Çekti ayağını üzengiden, vurdu bir kez kapıya
Açılmadı o kapı, ki'tlenmişti iyice.
Dokuz yaşında bir kız, söz söyledi sonunda:
"Bağlamışsın Kampeador, kılıcını, kayışına!
"Buyurmuş bulundu Kral, ferman geldi dün gece,
"özenle getirdiler onu, özenle mühürlenmişti.
"Açmaz kapı kimse sana, selam vermez sana kimse;
"yitirmek var bize yoksa, toprağı ve evleri,
"ve üstelik, bu da yetmez, bir de gözlerimizi.
"Bu perişanlığımızla, yararımız olmaz sana;
"ama seninle olsun Tanrı, derin ızdırabında."
Böyle dedi kızcağız ve döndü o, evine.
Seyit şimdi anladı ki, Kral, değil ondan yana.

...

Seyit'in Duası
...


Bu sözleri söylediler, o çadır toplanmıştı.
Seyidim ve eşlikçileri, sürdüler atlarını.
Atın, Seyit, başını, Meryem Ana'ya çevirdi,
Haç çıkardı sağ eliyle, Seyit ki şöyle söyledi:
"Şükürler olsun sana Tanrı, yerin ve göğün hakimi;
"Sağlığımdan yana ol sen, Meryem, ey şanlı azize!
"Terkediyorum Kastilya'yı, arıyorum Kral'ı kinle;
"Bilmem ne zaman yeniden geleceğim bilmem ki.
"Yandaşlığın bana olsun, ey sen Şanlı, sürgünümde
"Yardım et, imdada yetiş, gece gündüz, gündüz gece!
Yardım edersen ve yazgı, durursa benden yana
"Güzel bağışlar, adaklar gönderirim sunağına;
"Mesler okurum sana, mesler sana binlerce."

...

Himena ve Kızları Sürgünün Huzuruna Varır
...


Ve işte Himena hanım, varmakta iki kızla;
Bekler nedimeleri, her bir kızın ardında.
Diz çöktü o, Kampeador huzurunda.
Yaş akarak gözünden, öpmek istedi elini:
"Lütuf, Kampeador, vakti iyi tutturdun!
"İftiralar yüzünden, toprağından kovuldun.

"Lütuf ey Seyit, ki sakalı zarifçe!
"ben ve kızların senin, diz çökmüşüz önünde:
"Gün görmüş değiller pek, çocuklar henüz daha,
"nedimeler, bunlar da; hizmet etmek için bana
"şimdi görüyorum ki, gitmen gerekli senin.
"bir meram eyle bize, Meryem'in aşkı için!"
Uzattı ellerini, soylu sakal, uzattı,
ve Seyit, kızlarını, kollarında kaldırdı,
bastırdı yüreğine, çok büyük idi aşkı.
Gözyaşları dökülür, iç çekerken güçlüce:
“Ah, Himena Hanımım, karım benim, zarifçe,
"ruhum gibisin ruhum, öyle severim seni.
"Gördüğün gibi senin, ayrılmak var yaşamda,
"ben gidiyorum ve siz, kalın bur'da ardımda.
“O'na emanet olun, Tanrı'ya ve Meryem'e,
“evereyim kızlarımı, sonra, kendi, ellerimle,
"kalır biraz talihim, birkaç günüm ömrümde,
"bırak hizmet edeyim, bir kez daha sana ben!"

...

Vedalaşma
...


Dua da bitti şimdi, tamamlandı o mes de,
çıktılar kiliseden, binmeye atlarına.
sarıldılar öylece, Himena Hanım, Seyit'le;
öptü Himena hanım, Seyit'in ellerini,
gözde yaş, bilemedi, şimdi edeceğini.
Ve döndü kızlarına, baktı o onlara bi':
"emanet ettim sizi, Tanrı'ya, Kutsal Ruh'a;
Tanrı bilir ne zaman, görüşmek mümkün yine."
Gözünde yaş, çekmemişti, böyle acı daha önce,
Tırnaktan ayrılır ya et, ayrıldılar aynen öyle.
Atına atladı Seyit, yanında beyleriyle,
Bekler iken onları, çevirdi başını bi',
Minaya Albar Fanyez, bir çeşniyle dedi ki:
“Ner'den bu yiğitliğin? İyi günde doğdun sen:
"yolumuza bakalım biz; boş durmak, yaptığımız:
"Yetti bunca acılar, dönelim neşe ile;
"Yanımızda olacaktır, bize dün ruh üfleyen."

...

Köyde Şafak Sökümü
...


Söküyor şimdi şafak, sabah geliyor şimdi,
yükseliyor güneş, Tanrım, parlıyor ne şirince!
Giyinik kuşanıktı Kastehon'da hepisi,
açtılar tüm kapıları, fırlayarak dışar'dan,
görmeye çiftliklerini, tarlaların hepsini.
açık kaldı o kapılar, çıkmıştı artık hepsi
Az insan kaldı geriye, Kastehon'da o zaman.

...

Ailenin Valensya'ya Varışı
...


İndi attan Seyidim, bütün işler bitince,
seğirtti, karısı için, seğirtti, kızları için;
ayağına kapandı, Donya Himena, görünce:
"Lütuf bu, Kampeador, zamanında yetiştin!
"Kurtardın beni dertten, boğazıma dek gelen;
"bak bi' bana şöyle bey, kızlarına bak bi' de,
"Tanrı'nın yardımıyla, soylular onlar böyle."

Sarıldı o sıkıca, kızlara, karısına,
öyle mesut oldular ki gözlerinden yaşlar aktı.
Mızrakladı askerleri, Kral'ın adamlarını 
Duydular ne denildi, kılıç kuşanmış olanlar:
"ah be benim Himena'm, aziz karım, şerefli,
"ve kızlarım, kalbimde, ruhumda yaşayanlar,
"benimle gelin hadi, Valensya'ya hem şimdi,
evimize, sizin için, geri aldığım, bileğimle."
Anne ve kızları, öptüler ellerini.
Büyük şeref vererek, girdiler onlar şehre.

Ve Seyidim Onlarla, istihkama seğirtti,
ve çıkardı onları, or'da en yüksek yere.
Her yere baktılar bi', o soylu gözleriyle,
şöyle göz gezdirdiler, uzanır şehir nasıl,
ve bir başka taraftan, gördü onlar denizi,
kocaman çayırları, kocaman ve ekili,
adil pay edilmişti, bundan öte, gerisi;
şükran duyup Tanrı'ya, açtılar ellerini,
bu kazanç, bu baht için, kocaman ve de iyi.






[1] İspanyolca'da "El Cid" olarak bilinir. Bu adın, Araplar tarafından verildiği ve Arapça'da "Peygamber soyundan" anlamında ve ayrıca bununla ilişkili olarak hayranlık duyulan, övgüye değer bir kişilik anlamında "Seyit" sözcüğünden geldiği sanılıyor. Bir diğer ilgili anlamı da ‘efendi’. Bunun için, metni Türkçeleştirirken, "Seyit" sözcüğünü kullanmayı uygun gördük. -ç.n.
[2] Rodrigo Diaz de Vivar (Vivarlı Rodrigo Diaz), 1030 civarında doğdu ve 1099'da öldü. Seyidimin Şarkısı, XII. yüzyılda yazıldı. Elyazmasının ilk sayfası, eksik. Bu eksiklik, Yirmi Kral'ın Günlemi'nden (Cronica de Veinte Reyes) karşılanmıştır: "Kral Alfonso, Seyit'i, Seviya'nın Mağribi Kralı'ndan vergi toplamaya gönderdi. Bu Kral'a, Kastilya Kontu Garcia Ordóñez tarafından saldırılır. Seyit, Kastilya Kralı'nın bağlı beyini koruyarak, Kabra'da, Garcia Ordóñez'i yener ve O'nu, kötü bir şekilde tutsak eder. Seyit, vergi parasıyla Kastilya'ya döner, ama düşmanları, Kral'a, O'na karşı hüküm verdirirler ve sürülür." Bizim seçmemiz burada başlıyor, ki bu, parçası eksik şiirin de başıdır. -Turnbull ve Salinas. 


Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). XII. Yüzyıldan XX. Yüzyıla İspanyol Şiiri Antolojisi - Derleyen ve İspanyolca’dan Çeviren: Ulaş Başar Gezgin [Anthology of Spanish Poetry from XII. cc. to XX. cc. – Comp. and trans. Ulas Basar Gezgin]


İSPANYOL ŞİİRİ ANTOLOJİSİ
DERLEYEN VE İSPANYOLCA’DAN ÇEVİREN: ULAŞ BAŞAR GEZGİN


İSPANYA’DAN ŞİİRLER: 12. YÜZYILDAN 20. YÜZYILA

20. YÜZYIL

Juan Ramon Jiménez (1881-1958)
            Sevi
            Son Yolculuk
            Şimşek Altında Çiçekler
            Anlık Dönüş
            Arife
            Benim Olanların En İyisi
            Bir Kar Tanesi Üzerine (bir güneş ve sonsuzluk arasında)
            Denizler
            Düş Yüklü Gece Duası
            Kimse Yoktu
            Mesut Varlık
            Sarı Bahar
            Sen, Işık
           

Antonio Machado (1875-1939)
            Çıplaktır Toprak
            Don Fransisko Hiner De Los Rios’a
            Düşlerde Belki Eli
            Eşiğinden Bir Düş’ün
            Geçiveren Zara İlişkin Narin Bir Söylenti
            Hose Marya Palasyo’ya
            İberyalı Tanrı
            Öyle Sevilen O Ev
            Onikiyi Vuruyordu Saat…
            Sorya Kırları III
            Sorya Kırları IV
            Sorya Kırları VII
            Söküp Aldın, Tanrım, Benden
            Şafak Söküşü Güzün

Miguel de Unamuno (1864-1936)
            Velazkez’in İsası
            Ek Kendini
            Gredos’ta
            Güzellik
            Kastilya
            Salamanka
            Uyu, Ruhum Benim

Federico Garcia Lorca (1899-1936)
            İgnasyo Sançez Mehyas için Ağıt
            İspanyol Sivil Muhafızı Baladı
            Uyurgezer Romans
            Atlı Türküsü

Rafael Alberti (1902-1999)
            Ölürse Sesim Toprakta

Luis Cernuda (1902-1963)
            Arp


19. YÜZYIL

 Jose de Espronceda (1808-1842)
            Korsan Şarkısı
            Teresa’ya
            Kazak Şarkısı
            Güneş

Gustavo Adolfo Bécquer (1806-1870)
            Uyaklar LII


18. YÜZYIL

Juan Melendez Valdes (1754-1817)
            Gereksiz Kaçış


17. YÜZYIL

Calderon de la Barca (1608-1681)
            Düştür Yaşam
            Ölüm Konuşuyor
            Sone (I)
            Sone (II)
            Haç
            Ahlaki Mektup

Francisco de Quevedo (1580-1645)
            Sone (I)
            Sone (II)
            Güftecik (Para Efendi)
            Yıkıntılara Gömülmüş Roma’ya
            Miraçta


16. YÜZYIL
           
Garciloso de la Vega (1503-1536)
            Sone (I)
            Sone (II)
            Sone (III)
            Sone (IV)
            Sone (V)
            Şarkı

Lope de Vega (1562-1635)
            Ninni
            Yonca
            Sone (I)
            Sone (II)
            Sone (III)
            Sone (IV)
            Bugün Gemisi Zevkin

San Juan de la Cruz (1542-1591)
            Alevi Yaşayan Aşkın
            Pınar
            Kara Gecesi Ruhun

Fernando de Herrera (1534-1597)
            Sone (I)
            Sone (II) (Helves Kontesi'nin ölümü üzerine)
            Sone (III)

Luis de Gongora (1561-1627)
            Güftecik
            Boşuna Gül

Fry Luis de Leon (1528-1591)
            Miraçta

15. YÜZYIL

Gil Vicente (y. 1465-1536)
            Güfte
            Gül Açmakta O Bostanda
            Gülistan’dan Geliyorum Anne
            Romans 

14. YÜZYIL

Hita Başpapazı Juan Ruiz (yk. 1283-yk. 1350)
            Küçük Hanımların Meziyetleri Üstüne

SEYİDİMİN ŞARKISI: BİR XII. YÜZYIL DESTANI
            Seyidimin Şarkısı: Önbilgi
            Seyit'in Sürgünlüğü
            Seyit'in Duası
            Himena ve Kızları Sürgünün Huzuruna Varır
            Vedalaşma
            Köyde Şafak Sökümü
            Ailenin Valensya'ya Varışı

GELENEKSEL İSPANYOL TÜRKÜLERİ
            Çarmıh’a Gerilmiş İsa’ya
            Kral Don Sanço
            Mahpusun Romansı
            Üç Mağripli
            Ne Diye Öptü Beni Perico?
            Kavaklardan Geliyorum Anne
            Şafak Sökende Gel
            Çiçek Bahçesi İçinde
            Anacığım        
            Aysın Sen
            Esmerim
            Aşık Balıkçıl
            Uyuyamıyorum
            Hepsi Uyuyo’
            Girer Mayıs Çıkar Nisan
            Elele İki Aşık
            Öldürdüler Geceleyin Atlıyı
            Mozarabik Şarkılar
            Yitik Krallık
            Serin Pınarlı ve Aşklı Romans
            Montesinos ve Durardante
            Alda Hanım’ın Romansı
            Mudarra ve Rodrigo
            Ölümden Güçlü Aşk
            Kont Arnaldos
            Abenamar ve Kral Don Huan Romansı
            Elhamra’nın Yitirilişi
            Kutsanışı Aşkın
            Güftecik
            Hırçın Sevi
            İspanya’nın Kadırgacıkları
            Kestiren Kızçocuğu
            Mesut Tormes

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder