Kuşbakışı-2: Müziğin Etkilerinden
Paraya
Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Müziğin Etkileri
Müziğin etkileri inanılmaz. Sosyalleşme
etkisi ise paha biçilmez. Duygular uyandırır bizde müzik. Kimi duygu
durumlarımızda dinlediğimiz müzikler daha sonra o duygu durumuyla eşleşir.
Müziksiz bir dünya çok eksik olurdu. Küreselleşmenin müziğe ikili bir etkisi
var: Bir yandan dünyanın dört bir yanında aynı müzikler dinleniyor (K-Pop
dalgasına bakın), bir yandan da farklı olan değer kazanıyor (etnik müziklere
bakın). Bir de tango var elbette, Parkinson hastalarına yardımcı olan…
Ergenlikte müzik, kimlik oluşumunda etkili olur. Ergenin sevdiği/sevmediği
müzisyenler onun kimliklenmesinin yapı taşları olurlar. Müzik her yaşta
gerekli…
Sosyalizm ve Göçmenlik
Bugün kapitalizm koşullarında, ırkçılık
yapmamak adına göçmenleri savunan bir sol var. Oysa, sosyalist bir ülkemiz
olsaydı, böyle bir göç dalgasına izin verilmezdi. Sosyalizm, planlı ekonomi
demektir; yalnız o da değil, planlı bir sosyal yaşam anlamına gelir. Göç
dalgası sosyalizmi çökertecek bir tehdit olarak görülecektir. Demek ki, bu
koşullar söyletiyor bu görüşleri; bunlar mutlak değil…
Stefan Zweig
Stefan Zweig okumayan kaldı mı? Öyle akıcı
bir yazar, üstelik çokça da yapıt bırakmış. Anlatılar yanında yaşamöyküsü
kitapları var. En bilinen yapıtı ‘Satranç’. Ama bir kadının gözünden
anlatıladığı yapıtları da bir o kadar ilginç… Naziler kitaplarını yakmışlar bu
savaş karşıtı Yahudi’nin… İntiharı ise, üstüne tuz biber ekmiş. Uzak
diyarlarda, Nazilerin yenileceğine dair umudu kalmamış artık… Oysa biraz
beklese, yenilgiyi kutlayacaktı. Demek ki hayat kimi zaman yalnızca oturup
beklemekten ibarettir, ister bir şeyler yapın ister yapmayın…
Vietnam’da Deniz Kültürü
‘Deniz kültürü’ dedik ama aslında okyanus
kültürü. Vietnam’da balıkçı köylerinde balinalara tapıyorlar. Onların yüce
ruhları olduğu ve balıkçıları koruduklarına inanılıyor. Yine bu köylerde
balıkçı tapınakları olur. Balığa gidenler için tütsüler yakılır. Balığa giden
okyanusa gider, bizdeki gibi kıyı balıkçısı değildir, bu nedenle dönememe riski
fazlasıyla bulunur. Buna bir de Çin-Vietnam anlaşmazlığı eklendi. Çin, Vietnam
teknelerini batırıyor. Artık balinaların ruhu da Vietnamlı balıkçıları
kurtarmaya yetmiyor…
Sovyetler Birliği’nde Çokdillilik
Bu konudaki görüşler, Sovyetlere tümüyle
bağlılık ve tersine, eleştirel mesafede olmak noktasında ayrışıyor. Kimilerine
göre, çokdillilik politikası, birçok dili yazıya geçirerek büyük katkıda
bulundu. Kimilerine göre ise, Rusça’nın hegemonik bir dil olarak gelişmesine,
anadillerin geri kalmasına yol açtı. Zaten devlet marşlarında bile büyük Rus’a
selam yollayan cumhuriyetlerin dillerinin gelişmesi Rusça’nın gölgesinde
olacaktı. Öte yandan, koca ülkeler toplamında ortak bir dilin gerekliliği
ortadaydı. Rusça’nın yalnızca bunun için bile daha fazla gelişmesi çok doğal.
İbrahim Karaca Şiirleri
Şiirlerin bestelenerek tanıtılmasına
klasik bir örnek İbrahim Karaca. “Grup Yorum’un şairi” olarak bilinen Karaca,
Yorum olmasa belki de hiç tanınmayacaktı. Bir diğer örnek Adnan Yücel. Ancak o,
herhalde bestelenmese de tanınacak bir şair. Karaca, Karadeniz şiiriyle dikkat
çeker. Sonra “bu kente yalnızlık çöktüğü zaman” dedirtir bize. Umudun Zeybeği,
Derviş, Ölümsüz gibi şarkılarda hep onun imzası var.
Ömer Yalçınkaya
Orta Asya’yı, Çin’i, Moğolistan’ı, Uygur
bölgesini bir de Ömer Yalçınkaya’dan dinleyin. İnanılmaz pul ve para
koleksiyonunda yok yok. Çok geniş bir coğrafyadan akla gelmedik konularda okuma
yapmak isterseniz yazılarına bakın. Örneğin, Rusça’nın Türk dillerine etkisini
mi dersiniz, Ukrayna’daki şehir adlarını mı, yoksa Tanrı sözünün kökenbilgisini
mi… Sosyalist ülkelerde dolaşmış daha da ilginci. Enver Hoca’nın
Arnavutluğu’nu, Yugoslavya’yı görebilmiş. Oralardaki aksamaları bizzat yerinde
gözlemlemiş. Engin deneyimler yazılarında sizleri bekler…
Yaşar Kemal
Öldükten sonra hâlâ yaşıyormuş gibi gelen
çok az insan vardır. Yaşar Kemal onlardan biri. Yaşar Kemal’in bir kitabını
aldığınızda, onun yaşadığını düşünürsünüz; çünkü karakterleri hep güncel hep
canlıdır; sanki dün yazılmışlar gibidir. Ama ben Yaşar Kemal’e aynı zamanda
kızıyorum. Kendisi gibi bir yazar bırakmadı geriye. Kimseyi yetiştirmedi.
Yazarlık öğrenilir mi? Eğer öğrenilirse, Yaşar Kemal’den öğreneceğimiz çok şey
vardı. Yaşar Kemal yapıtlarını nasıl yazardı, bu konuda çok az bilgiye sahibiz.
Keşke yazarlık kursları açsaydı da faydalansaydık…
Para
Osman Şenkul, ‘Parahistoria’ kitabında
uzun uzun paranın tarihini anlatır. Onun sözüne söz ekleyecek değilim. Para
koleksiyonu da yapmışlığım yok. Parayla ne işim olur… Zorunluluktan para
kullananlardanım. Yine de paraların değişik toplumların çeşitli tarihsel
kesitlerini yansıttığını düşünenlerdenim. Bizim paralarımız neyi yansıtıyor,
benim için çok açık değil ama örneğin, Afrika paraları, üstlerinde çokça
hayvana yer veriyor. Che’nin Merkez Bankası başkanı olduğu dönemde imzaladığı
Küba pesoları da ilginç. Ömer Yalçınkaya koleksiyonunda görmüştüm. Eski
paralarımızdaki buğdaylar ile zeytinler ise, gerçek yaşamda can çekişiyor.
Paranın bir dönemi yansıtmasının örneğidir belki bu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder