Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Tanıdığım En Önemli İnsan: Annem
Tanıdığım en önemli insan, kuşkusuz, annemdi. Hani şu emeklilikten sonra
benimle üniversite sınavına giren, bölümü birinci bitiren, sonra 12 Eylül
üstüne tez yazan, en son da tarih doktorası yaparken hayata gözlerini yuman
kadın. Tek başına 2 çocuk bakan emektar kadın. Hep içinde kalmış okuma isteği,
hep okumuş, sonunda üniversitelerle buluşmuş yolu. Okuduğu kitapları bana da
okuturdu, tartışırdık. Sayesinde tarih yöntembilimine ilişkin tartışmalar
içinde buldum kendimi. Aileden kalma kitaplık zaten yeterince büyüktü.
Onunkilerle iyice büyüdü. İçindeki sevgiyi çevresine taşıdı, o da büyüdü. Biz
de böyle büyüdük. Ana okulu öğretmeniydi. Onunla 6 yıl ana sınıfında okudum.
Beni her gün getirip götürürdü. En son oyuncakları alırdı, zekam gelişsin diye.
Bir gün parası rüzgarda uçmuş da çok üzülmüştü. Sonra piyangodan ona denk bir
para çıkmıştı. Onun da yarısıyla bana oyuncak almıştı. Sonuna kadar
devrimciydi. Dünya görüşünde hep bir istikrar vardı. Bugün o istikrar bize ışık
tutuyor, bizi düşündürüyor, bize yol gösteriyor. Tanıdığım en önemli insan
oydu. Üstüne başkasını tanımam. Bugün “yıldızlar yoldaşı olsun” diyorsam,
yıldızlara denk olmasındandır.
Yağmur Ormanında Bir Gün
Vietnam’da o gün zaman geçirmenin ne kadar zor olduğunu bir kez daha
anladım. Gezi ekibi beni yağmur ormanlarının tam da ortasında unutuvermişti.
Korkuyla karışık bir kaygı... Hangisi daha baskındı, şimdi emin olamıyorum.
Yırtıcı hayvanların olduğunu söylemişlerdi bu ormanda. Gerçi görmemiştik
onları, ama bu olasılık bile beni korkutmaya yetiyordu. Çokça makak maymunu
olduğu ise kesindi. Bunların toplu saldırısında ne yapacağımı şaşıracaktım
kuşkusuz. Yine şanslıydım, daha hava kararmamıştı. Gündüz gözüyle daha
yönetilebilir bir sorundu bu. Yılanlar da bir başka korkumdu. Bunlardan kimisi,
zararsızdı; bizim bahçede bunlardan gördüğüm olmuştu. Ama vahşi doğada elbette
tehlikeli tür yılanların bulunma olasılığı daha fazlaydı. Yeşiller zararsız,
sarılı alacalı bulacalı olanlar zehirli idi. Önce bağırdım, belki sesimi
duyarlardı. Ne yazık ki duyan olmadı. Ani bir refleksle bir ağaca tırmandım.
Burada kendimi daha güvende hissediyordum, ama aslında öyle değildi. Sonra bir
muson yağmuru bastırdı. Üstüme kovalarca su dökülmüş gibi oldum, sırılsıklam ne
kelime... Ama neyse ki, muson yağmuru sıcak olur. Oradan kurtardım. İşte korku
ve kaygının birbirine girdiği böyle birkaç saat yaşadım, ömrümden ömür gitti.
Hava kararınca iyice umudumu yitirdim. Vahşi doğada tümüyle savunmasız durumda
ne yapabilecektim... En kötü dönem başlıyordu. Hava karardıktan bir saat sonra
uzaktan bir ışık gördüm. Sonra bir ışık daha ve bir ışık daha. İyi ki, yağmur
ormanında kendi başıma buyruk dolaşmamışım, olduğum yerde kalmışım. Beni kolaylıkla
buldular. İşte böylece aranıza katıldım yeniden, ama bu deneyimi unutabileceğim
söylenemez. Kişisel farklar da böyle deneyimlerden kaynaklanmaz mı...
Dünya Sosyalist Basını Neler Hakkında Konuşuyor?
Dünya sosyalist basını neler hakkında konuşuyor? En başta Gazze ve
soykırım konusu var. Bu konuda çok sayıda yazı kaleme alınmış. Uluslararası
Adalet Mahkemesi’nin kararı konuşuluyor. Bir diğer konu, Ekvador’da mafyanın
iktidarı ele geçirmesi. Bu durum, Kolombiya ve Meksika’ya benzetiliyor. Bir
diğer konu, Çin modelinin ‘Batı’ kapitalizmini ne derece yerinden edeceği...
Bunun dışında, Sudan’da devrim ve karşı-devrim merceğe alınıyor. Bir başka
makalede, “Yemen’de Husiler ne istiyor?” diye soruluyor. Bunların dışında,
Amerika’daki bir Hyundai fabrikasındaki örgütlenme mücadelesi konu ediliyor.
Martin Luther King Jr.’nin devrimci mirası anılmış. Filistin konusunda ateşkes
sağlanması için ne yapabileceğimiz üzerine düşünce üretilmiş. “Trump yeniden
seçilirse bunun emekçiler için ne gibi bir anlamı olacak?” diye sorulmuş. “Kriz
halindeki bir dünyaya neden devrim gerekli?” diye başlık atılmış. Birleşmiş
Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na
Amerika’nın desteğini çekmesi konu alınmış. Bir başka yazıda, Ukrayna’daki
savaşta 2 yıl geçmesine karşın Avrupa’nın tutarlı bir politikası olmadığı ileri
sürülmüş. Bir yazı da LGBTİ konusuna ayrılmış. “Lenin’in ölüm yıldönümünde,
büyük lider insanlığa neler bıraktı?” diye sorulmuş, bu soru çerçevesinde başka
yazılar da yazılmış. El Salvador’da basın özgürlüğünün olmaması eleştirilmiş.
Bir diğer yazıda ise, yapay zekanın topluma etkileri üstüne birtakım
tahminlerde bulunulmuş. Yeni yıl öngörülerinde yapay zeka ve ekonomik durgunluk
anılmış. Ukrayna ve Filistin karşılaştırması bir diğer yazı konusu. Bunların
dışında, ABD-Kuzey Kore ilişkileri incelenmiş. Finlandiya’da genel grev
olasılığı konuşulmuş. İran’daki protestolar değerlendirilmiş. Hindistan’daki
özel üniversiteler yasası protestoları ele alınmış. Geçen yılın, en sıcak yıl
olduğu ve bunun suçlusunun kapitalizm olduğu ileri sürülmüş. Arjantin’in yeni
sağcı liderine karşı bir genel grev olasılığı tartışmaya açılmış. “Sağ kanat
komploculukla nasıl mücadele etmeli?” diye sorulmuş. ABD-Meksika sınırındaki
dikenli teller konu edilmiş. Uçuş endüstrisindeki skandallar sıralanmış. “Bir
İşçi Partisi hükümeti İskoçya’yı değiştirebilir mi?” diye sorulmuş. Quebec’teki
işçi protestoları ele alınmış. Bir yazı da sosyalist feminizm üstüne.
Tayvan’daki seçim sonuçları da bir diğer konu – ki bu, Çin’i rahatsız etmişti.
Amerika’nın nükleer üstünlüğünün etik boyutu tartışılıyor. Sosyalist veganlık
ile ilgili bir yazı yayınlanmış. Amerikan işgaline yönelik Irak direnişi
incelenmiş. Bir diğer yazı, Rosa Luxemburg’a ayrılmış. Sınıflı toplumun
yükselişi ve kadınların ezilmesi konu alınmış. Görüldüğü gibi, dünya sosyalist
basını çok canlı. Kendi içinde çelişki sayılabilecek öğeler öne çıksa da, bu,
tartışmaların zenginliği olarak değerlendirilmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder