Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Sağlık sorunları yaşadığım, anjiyolardan MR beğendiğim bugünlerde,
ilginçtir, en çok desteği yine öğretmenlerimden ve öğrencilerimden görüyorum.
Öğrencilerim de öğretmenlerim sayılmalı. Onlardan neler neler öğreniyorum. Ama
kusura bakmayın öğrencilerim, öğretmenlerimin yeri başka… Sizde yerimin bir gün
böyle bir biçimde başka olmasını gönülden dilerim.
İlk öğretmenim annem ve babamdı. İkisi de öğretmendi. Babam teknik
öğretmendi. 5 yaşında bir trafik kazasında kaybettik. Kimbilir daha neler
öğretecekti. Bana kütüphanesini bıraktı. Cilt cilt Bilim Teknik’lerle büyüdüm
sayesinde. Gitse de geride bıraktıklarıyla bana rehber oldu. Bilim ve okuma
sevgim böyle gelişti. Annem, ana okulu öğretmeniydi. Bu sayede 6 yıl ana
okulunda okudum. Annem bir doğum günü kutlamamda şöyle yazmış:
“Uli bugün doğum günün. Akşam 6,7 arası
doğacaksın. Koskocaman adam oldun. Alibeyköy’de doktor yoktu, Sağlık Ocağı’nın
doktoru da. Seni ebe evde doğurtmuştu. Ha o üçe ayırdığım piyango parası vardı
ya. İşte o parayla ister inan ister inanma zekanı geliştirecek oyuncaklar
almaya seninle oyuncak pazarına her gün
veya gün aşırı giderdik, okuldaki oyuncakların farklısından alırdık. Alırken de
hep “sen bir dahi olacaksın” derdim. Yaaa şimdi ben de “ben sana şunu yaptım bunu
yaptım” diye hava atıyorum. Neyse doğum günün kutlu olsunnnnnnnnn. Cici oğlum
benim. Sevgiler” – 25.05.2008
Sonra Neriman Özyasan ve Zehra Ayan,
Üsküdar’da öğretmenlerim oldular. Bana okumayı yazmayı öğreten öğretmenimin
ellerinden öperim. Neriman öğretmenim hiç bir karşılık beklemeden bana okul
sonrasında evinde ders verdi, yedirdi, içirdi. Beni en iyi şekilde yetiştirdi.
Hakkını ödeyemem. Şimdi düşünüyorum da, ne şanslıymışım. Daha o zamanlarda bile
bana hafıza teknikleri öğrettiğini çok iyi anımsıyorum.
Sonra Darüşşafaka yılları...
Öğretmenlerimin isimlerini tek tek ansam, anmadıklarım kırılır şimdi. O nedenle
isim veremeyeceğim.
Darüşşafaka’da öğretmenlerim bana okuma
sevgisi aşıladılar. Derin ve eleştirel düşünmeyi öğrettiler. Çok yönlü olarak
gelişmemi sağladılar. Edebiyatı, felsefeyi, sosyal bilimi, sanatı onlarla
keşfettim. Yazdığım şiir ve şarkıları topladığım bir defterim vardı. Bir
öğretmenim, hepsini okuyup seçmeleri okul dergisinde yayınladı. Böylece ilk kez
bir şiirim bir dergide yayınlanıyordu. Heyecan vericiydi.
Ortaokulda fenciyken, lisede sözelci
oldum. Kimyanın ucundan döndüm. Beni sıranın altında Çin tarihi okurken
yakalayan kimyacı “Japon tarihi okusaydın bu soruyu yapardın” demişti,
unutamadım. Din öğretmenimiz çok iyi bir insandı. Hep anarız. Bizi ikna etmek
için bol bol Nietzsche anlatırdı. Yine sıranın altında Bilim Teknik okuduğum
bir ders...
Lise 1’de bir felsefeci belletmenimiz
oldu. İlk Albert Camus’yü onun elinden çekip alıp okudum. Sonra şakacı bir
hocamız geldi, konservatuvar mezunu. Hep yüzümüzü güldüren bu hocamızla
anılarımızı anlatmayayım, fazla özel... Çok severdik kendisini...
Darüşşafaka bana İngilizce öğretti. Yıllar
içinde, temel düzeyden Steinbeck’i İngilizce olarak okuyacak düzeye geldik.
Yaşamdaki sonraki ilerlemeleri dil öğrenmiş olmama borçluyum. Teşekkür ederim
öğretmenlerim. İyi ki varsınız.
Anlat anlat bitmez anılar. Sözü fazla
uzatmak istemiyorum. Ve evet bugüne geliyoruz; hastane günlerinde en çok
öğretmenlerim beni arıyor.
Sevgili öğretmenlerim, öğretmenim olan
sevgili öğrencilerim, Öğretmenler Gününüz kutlu olsun!
Size saygı ve sevginin bir gün değil tüm
günlerde gösterilmesi dileğimle sözlerime son veriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder