Ulaş Başar Gezgin, Medya Günlüğü sitesinin yazarı

17 Aralık 2017 Pazar

HİNT ŞİİRİ- Çeviri: Ulaş Başar Gezgin

HİNT ŞİİRİ
Sri, S. (2005). Ulusal tarihler
Derozio, H.L.V. (2003). Hindistan’a – Anayurduma
Çatterci, B.Ç. (2003). Anam, Eğiliyorum Önünde.
Tagore, R. (2003). Şarkılar (Gitancali) 51.
Warrior, N.V. K. (2005). Afrika
Sharma, S.K. (2011). Demokrasi: Eski ve yeni
Yazarsız (2005). Yaradılış (Rig Veda)

Yazarsız (2005). Kumarbaz (Rig Veda)

Ulusal Tarihler


Övünülecek ne olabilir
Bir ulusun tarihinde?
İnsanlığın tarihi
İnsanın insanı sömürmesinin tarihi.

İnsanlığın tarihi
Topluca mideye indirme çabası:
İnsanlığın tarihi
Savaş meydanlarının kanına bulanmış,

Dehşet verici olaylarla dolu,
Şeytanların garip dansı:
İnsanlığın tarihi
Yoksullara eziyettir.

Gözünü bağlıyor uysalın
Güçlü:
Selamlanıyor katiller
Kral diye tarihte.

Bugün dünyanın hiçbir köşesinde
Savaş meydanı olmamış yer yok:
Kan ile sırılsıklam tüm geçmiş,
Kanla değilse, gözyaşı ile.

Aileler yokoluyor
Çok sayıda ölü,
Umarsızların çığlığı,
İnliyorlar tarihte.

Nefret, bencillik,
Dolandırıcılık, kıskançlık, çekememezlik,
Yanıltıcı biçimler ve adlar alarak
Tanımlıyorlar tarihin gidişini.

Cengiz Han, Timurlenk,
Nadir Şah, Gazne, Gori,
Kim olursa olsun,
En büyük katliamcı.

Vikingler, Akhunlar,
İskitler, Persler,
Pindarlar, Katiller, kılıçtan
Bir köprü yaptılar tarihte.

Karanlık cahillik çağında,
Açlıkta ve duygulu…
Sürüklendiler insanlar
Gizemli, şiddetli güçlerle…
Kendi başarıları olarak göstererek herşeyi,
Bu dünyanın yüce efendileri,
İmparatorluklar kuruldu,
Düzmece yasalar çıkarıldı…

Unufak oldular, iskambilden bir ev gibi,
Başka güçlerin yükselişiyle!
Yeni bir tarih ortaya çıktı
Birbirine yakın güçlerden.

Büyüklerin tezgahladıkları oyunlar
Güçlünün şiddeti,
Zenginlerin hileleri,
Bunlar hükmedebilir mi şimdi? Yo, asla.

İnsanın insan eliyle sömürüsü,
Bir ırkın bir ırkı sömürüsü,
Bu toplumsal çerçeve,
Sürer mi böyle? Yo, hayır.

Çin’in yoksul köylüsü,
Çekoslavakya’nın madencisi,
İrlanda’nın sınıfı,
Tüm ezilenler ve acılılar.

Hotentolar, Zulular, Zenciler,
Tüm kıtalarda sayısız ırklar
İlan edecekler tek bir ağızdan
Tarihsel güçlerin gerçeğini.

Hanedanlık savaşları,
Krallık dönemleri,
Tarihler, kuru belgeler,
Aydınlatmıyorlar tarihi artık.

Falanca kraliçenin aşk efsaneleri
Filanca kuşatmanın masrafları
Hedefler, hesaplar,
Bunlar değil tarihin özü.

Bastırılamaz gerçeğin öyküleri
Halının altına süpürüldü
Tarihin karanlık rahminde,
Tanımlıyor şimdi doğasını.

Halktan bir insan nasıl
Getiriyordu iki yakasını biraraya eski Mısır’da?
Hangi işçiler sırtladı dev kayaları
Tac Mahal’ın yapımında?

Gerçekte ne yapardı halktan bir insan
İmparatorluğun fetih serüveninde?
Krallık tahtırevanını omuzlayan
Kan ter içindeki adamlar kimlerdi?

Taksila, Patna,
Akdeniz kıyıları,
Harappa, Mohenjodaro,
Kro-Manyonlar’ın kaya barınaklarında…

Tarihin seherinde, şafağında
Nasıl evrimleşti insan?
Hangi ulus hangi çağda
Ulaştı hangi ülküye?

Ne heykelini yarattı? Ne yazınını?
Ne bilimini? Ne uyumunu?
Neyin görkemine bu Büyük Yolculuk?
Hangi muhteşem düş için? Hangi büyük zafer için?



1938

Sri Sri (Srirangam Srinivasa Rao) (1910-1983)
Telugu şair (Hindistan)

George, K. M. (Baş Der.). (1992). Modern Indian literature: an anthology: volume one: surveys and poems. (s. 1104-1107)


Hindistan’a - Anayurduma


Ülkem! Geçmiş görkemli günlerinde senin,
Ne hoş bir ayla çevrelemişti alnını,
Taparlardı sana, değil mi ki tanrı idin.
Nerede görkemin şimdi senin, nerede sevgi nerede
saygı?
Zincire vurulu şimdi, kartal tüylerin,
Yerlerde sürünüyorsun şimdi, ne acı:
Çelenk yapamıyorlar ozanların sana
Perişanlığını anlatabiliyorlar anca'!
Bırak dalayım derinlerine zamanın,
Ve getireyim, geçip gitmiş onca çağdan,
Geriye kalanları, yüce enkazdan,
Ayıramaz insan, gözünü, bir an olsun, o enkazdan;
Ve onca çabamın armağanı,
Yenik ülkem olsun! Yüreğimin senden tek sadakası!



Henry Louis Vivian Derozio (1809-1831)

Henry Louis Vivian Derozio (1809-1831), Portekizli-Hintli bir babayla İngiliz bir annenin çocuğuydu. Ancak, kendini Hintli gibi duyumsuyordu. Hindistan'ın ilk ulusalcı şairi olarak kabul edilir. Yine de, yetiştiriliş koşulları nedeniyle, şiirlerinin çoğunu, Hint Dilleri'nde değil, İngilizce'de yazmıştı. 17 yaşında, aşk şiirleri ile ünlü oldu. 19 yaşında, Kalküta'daki Hindu Okulu'nda müdür oldu. 22 yaşında ise, koleradan öldü. 5 yılda yazdıkları bile, Hindistan'ın ilk modernist şairi sayılmasına yetti.



Anam, Eğiliyorum Önünde


Anam, eğiliyorum önünde!
Aceleci akıntılarınla doluyum,
Bahçelerinin pırıltısıyla parıldıyorum,
Serinim keyfi ile rüzgarlarının,
Dalgalanıyor, Yüce Anam, karanlık tarlaların,
Özgür Anam.
Ayışığı düşleriyle, görkemi ile,
Dallarında ve tanrısal akıp gidişinde,
Giyinmişim tomurcuklanan ağaçlarını,
Anam, kolaylaştıran, yaşamı,
Gülen, şirince, tatlı tatlı!
Eğiliyorum önünde ey Tanrı.
Kim demiş ki güçsüzmüşsün kendi ülkende?
300 milyon insanın, kılıç var ellerinde
Ve haykırıyor 300 milyon, adını, usanmazca
O kıyıdan bu kıyıya, o kıyıdan bu kıyıya.
Sen ki gücü yeten herşeye,
Seni çağırıyorum ben, Tanrı-Anne!
Sen ki kurtaran bizi; kalk, yine kurtar bizi!
Düşmanların talanları ağlatır beni
Ovadan denize,
Özgürce.
Bilgeliksin sen, yasa'sın,
kalbimiz, canımız, nefesimiz,
Huşusun sen, tanrısal aşksın,
Seninle yener ölümü, kalbimiz.
Kolu kol yapan güçsün sen,
Güzelliksin, büyüsün sen.
Kutsal olan tüm imgeler yalnızca,
seninkilerdir tapınaklarımızda.
Durga'sın[1] sen, Hanım ve Kraliçe,
Parıl parıl kılıcı ve elleri ile,
Lakşmi'sin[2] sen, nilüfer tahtında,
Binbir esinli peri ayarında.
Saf ve Mükemmel, eşsizcesine,
Kulaklarını ver, bizlere Anne,
Aceleci akıntılarınla doluyum,
Bahçelerinin pırıltısıyla parıldıyorum,
Koyu tenli, iyi niyetli,
Saçları mücevherli
Ve görkemli, tanrısal gülüşün,
Zenginlikler yağıyor ellerinden ellerimize,
En sevgili toprağı yeryüzünün,
Annem benim! Anne! Anne!
Anne, biriciğim, eğiliyorum önünde,
Anne, anne! Özgür ve yüce!




Bankim Çandra Çatterci (1838-1894)

Bankim Çandra Çatterci (1838-1894), Bengalce'yi, yazınsal dil olarak kullanan ilk yazarlardandır. O'nun zamanlarına dek, Bengalce, aşağılık bir dil olarak görülürdü. Yapıtlar ya Sömürge Dili İngilizce'de ya da Din Dili olan Sanskritçe'de yazılırdı. Romanlarıyla da tanındı. Daha sonra Hindistan Bağımsızlık Marşı olarak kabul edilecek yukarıdaki şiiri (2. şiir), 'Mutluluk Manastırı' adlı ünlü romanından bir parça idi. Şiir'deki 'Anne', bir yandan Ana Tanrıça'yı, öte yandan Bengal'i simgeliyordu.


Şarkılar (Gitancali)

51


Sen ki, hakimisin tüm insanların,
Sendedir yazgısı, Hindistan'ın.
Titretir tüm yürekleri adın,
Pencaplılar'ın, Sindlilerin,[3] Güceratlıların,
Maratalılar'ın,
Dravidlilerin, Orissalılar'ın, Bengallilerin.[4]
Himalayalar'da yankılanır adın, tepelerinde
Vindyalar'ın,
Müziğine karışır Camna'nın, Ganj'ın,
Seni söyler dalgaları, Hint Ummanı'nın.
Ulularlar seni, isterler ki kutsayasın,
Sendedir yazgısı, Hindistan'ın,
Şan olsun sana şan!

Dolaşır sesin gündüz gece, diyar diyar,
Tahtına toplar
Hinduları, Budacıları, Sihleri, Cainleri,
Farisileri, Hıristiyanları, Müslümanları
Türbene sunar adaklarını, Doğu ve Batı,
Sevgi çelengi içindeki adaklarını.
Dengeyi getirdin yüreklerine, tüm insanların,
Sendedir yazgısı, Hindistan'ın,
Şan olsun sana şan!

Ölümsüz Arabacı! Sensin, tarihin motoru,
İnişi-çıkışıyla dolu, Uluslar'ın, yol boyu.
Bunca dert, bunca dehşet ortasında,
Öten, senin borun; güç veren, boynu bükük, ümitsiz insanlara,
ve rehber olan, tehlikelerle dolu yolculuklarında.
Sendedir yazgısı, Hindistan'ın,
Şan olsun sana şan!

Hüzünle yüklü olduğunda, uzun geceler, kasvetli,
Cansız yattığında vatan, uyuşuk, bitik,
Anne'nin kolları, sarmaladı Ülke'yi,
Eğildi önünde, yeni açılmış gözler, an be an,
Kurtulana dek, karabasandan,
Unufak etmedeydi ciğerini.
Sendedir yazgısı, Hindistan'ın,
Şan olsun sana şan!

Dağılıyor gece, doğuyor Güneş, Doğu'da,
Şakıyor kuşlar, müjdeliyor esinti yeni bir yaşamı.
Altın sevgi ışınlarının dokunuşuyla
Uyanmada Hindistan, ayaklarına kapanmada.
Sen ki Krallar Kralı!
Sendedir yazgısı, Hindistan'ın,
Şan olsun sana şan!



Rabindranath Tagore (1861-1941)



(*)Pakistan toprağı olurken; Bengal, bu iki ülke arasında paylaştırıldı.


Rabindranath Tagore (1861-1941), şiirleri ve kısa denemeleri ile, Türkiyeli okurların iyi bildiği bir yazar. Hatta, 'Hint Yazını' denilince, çoğumuzun aklına, bir tek onun adı gelecektir.  Nobel alan ilk Asyalı. Küçük yaşlardan başlayarak, oyun yazdı, yönetti, oynadı. Yukarıdaki şiir, Hindistan'ın Ulusal Marşı olarak kabul edildi.


Afrika


Ayaktayım deniz kıyısında, bakıyorum
Siliniyor kor gibi parlayan seher vakti.
Yuvarlanıveriyor karanlık güz bulutları
Doldurmak için gökyüzünü. Öfkeli, ateşli su yılanları gibi
Atılıyor kir rengi gelgitler, ısırmak için kıyıyı,
Ve zehrin çıkışı gibi, yükseliyor ak köpükler. Oluşturdukça
Kentler, göller ve bahçeler serapları ve geçmiş yaşamları,-
Bir yogi esrikliği, yayılırken dehşet,
Ateşli bir beyinden, şaşırtıcı bir görüntü
Doğar bu gökten ve bu çalkantılı dalgalardan.

Ormanları görüyorum, içlerinde leoparlar,
Sarı ve kara başları kertenkelelerin
Yüzen, gölcüklerde; suaygırları
Hareketli kayalar gibi görünen, çamurlu
Meskenlerinde, budaklı boynuzlarıyla bir antilop,
Uzun boyunlu zürafa, Masailer’in
Sığırlarını otlattığı yeşil çayırlar.
O Masailer ki kuyruğundan çekerler kaplanı,
Kesmek için kılıçlarıyla başını.
İki metre boyundaki Thusiler,
Cirit atarlar, çetin çarpışmada, mızraklar paramparça olduğunda
Atış hızıyla avı vurmadan önce. Ardı arkası kesilmeyen ağır bir vuruşuyla
İlkel bir davulun. Ormanların kadim tekdüzeliği
İşliyor hala, pek de değişmeden.
Sınırı yok yeryüzünün orada, kıyısı yok okyanusun;
Geziniyor hala tanrılar, yeryüzü üstünde; burada zaman
Küçük bir kutuya konulmuş, bileğe bağlanmış değil.

Geri çekiliyor dalga.
Kayalık Sahara’da, otlak yaylalarda,
çiğle sırılsıklam Ruvansori’de
Zebraların oynadığı yerde, Fas’tan Ümit Burnu’na,
Yirmi milyon zihinde,
Karanlık gökyüzünde, yıldırım çizgileri gibi,
İçin için yanıyor bir ateş. Kömür, bakır, demir, altın, elmas,
Platin, uranyum, pirinç, buğday, kakao, sisal:
Hangi zenginliğe sahip değil ki Afrika. Ama orada insanlar
Köle, Zulular ve Pigmeler de; patronları
Beyazlar, başka topraklardan gelmiş beyazlar,
Beş milyon var onlardan. Evet, yerliler, umursamaz.
Uyku sineklerinin verdiği uykunun kurbanılar ve tropik hastalıkların
Ve onları çürütmek için
Dudaklarını ya da burnunu yiyip bitiren cüzzamın,
Yaşamsal organlarında ölümcül solucanlar taşıyan yoksullar,
Açlığın kadavraya çevirdiği insanlar. Ancak düşlerinde
Yemek yemeyi gören insanlar.

Ama ayaktalar şimdi. Naguib’in ayak izleri kaldı
Kumluk kıyılarında Nil’in, Altın Kıyı’da
Tarih yapıyor Nkrumah. Kenya’da
Kapatıldı meşale, mahpus duvarlarıyla
Ama veriyor yine sıcaklığını
Günboyu.

İzsürer Livingstone’un uyanışıyla,
Beyaz adamlar
Alfabe getirdiler vaaz vermek için İsa’nın merhameti
Üstüne. Ama bu, yardımcı oldu onlara, eşitliği ve özgürlüğü öğrenmekte;
Onu bunu cebe indirmek için yapılan savaşları öğrenmekte
Adaletsiz tanrısal takdire karşı bilimin büyük zaferlerini öğrenmek için.
Kibirli Malan’ın gölgelediği dünyanın dörtte biri
Şiddeti besledi, intikamı körükledi.

Afrika, bu anıtsal canavar, Afrika böğürüyor, eğerek
Yüzünü öne. Yankılanıyor Sahara’da kükreme,
Her bir köyde, kasabada ve deniz kıyısında.
Nairobi’nin barlarından birinde, uyanık tutuyor insanı
Beyaz bir koruma, silahıyla,
Çift yivli bir Simi kılıcı sıyırırken
Dışarıda, kara geceyi. Bir başka beyaz adam,
Kongo’da bir Belçikalı,
Giriyor
Odasına ve titriyor kara bir düşmanın yatağının altında beklediği korkusuyla.
Otobüse binmek için, okula gitmek için,
Bir yolda yürümek için, maaş almak için
Yaptığın işe karşılık, ev yapmak için, tarlaları ekmek için,
Sevgiyle birleşilmiş eşin bedeninde ölümsüzleştirmek için ruhunu,
Savaşıyor insanlar; birleşik güçleri
Dolduruyor yavaş yavaş ülkeyi.

Uzak tutmak için siyahları,
Duvar ördüler kendi çevrelerine
Silahlar ve yasalarla. Ya şimdi?
İnsanları hapse atanlar, hapiste şimdi.
Haykırıyor azat olmuşlar, neşe içinde, yumrukları gevşek.

Afrika, uyan, doğa ana,
Kucaklayacaklar ışığı senin kendi çocukların
Ve Ekvator boyunca, zenginlik egemen olacak.
Birlik olacağız biz, farklı olsa da
İnançlarımız ve yaşam biçimlerimiz, birlikte söylenen bir şarkı gibi,
Çiçeklendirecek yaşamı, çabamız.
Kollarım acıyor, bir insanın kelepçelendiği yerde.
Kırbaçlamanın olduğu yerde, benim sırtıma vuruyor kamçı.
İnsanın ayağa kalkma çabasının olduğu heryerde, ben de olacağım. Afrika, bugün
Toprağımsın benim, yaş döküyorum kederinle.

Soldu şimdi sahil, orman ve toprak.
Göz, ileriyi göremiyor artık. Gelgitler
Oluyor ama kalp, güçlü ve
Sakin. Adaletsizliğe karşı savaşmaya çalıştığında bir insan,
Yenilmezim ben, anlam kazanıyor yaşamım,
Çünkü biliyorum ki O, benim.



Afrika, 1955
N.V. Krishna Warrior (1916-1989)
Malayalam şair (Hindistan)


George, K. M. (Baş Der.). (1992). Modern Indian literature: an anthology: volume one: surveys and poems. (s. 807-810)



Demokrasi: Eski ve Yeni


Baştadır sonum benim
Ve seninki, ah demokrasi?
Halkın sesiyle haykırırsın
Hakkını ararsın altta kalanların
Kınarsın güçlü olanları ve üsttekileri
Yiyecek ve konut sözü verirsin
Oy ve seçim sağlarsın
Nitelik ve özgürlük sergilersin vitrinde
Gelişinle
Son bulur egemenliği terörün.
Gelişinle
Kısılır sesi, ‘mutlak’ sayılanın
Gelişinle
Gelir buraya umut, birçokları için.
Nerede sesi Irak’ın?
Sesi Vietnam’ın nerede?
Nerede sesi Afganistan’ın?
Sesi yığınların, nerede, nerede?
Okları Kızılderililerin uçup gitti ama nereye?
Nereye gitti Brahminleri Goa’nın?
Nerededir Bamiyan’daki Buda?
Neden zehirli purolar gönderilir Küba’ya?
Neden Kuveyt’i bombalasın diye izin verildi Saddam’a?
Neden öldürüldü onca masum, Hiroşima’da?
Neden topuk topuğa, bir Tony, bir Bush’la?
Neden kumpas kuruluyor Emelda’ya?
Neden hapse konuyor bir Mandela?
Neden öldürülüyor bir gecede Çavuşesku?
Buldozerle daldılar Birleşmiş Milletler Örgütü’ne,
Neden adil olmayı bıraktı
Uluslararası Adalet Divanı?
Kokuşmuş bir sözcüktür ‘kardeşlik’
Gündüz düşüne dönüşüyor düşler
İçi boşalıyor vaatlerin
Buharlaşıyor gelecek, gökyüzüne doğru
Dönüp dolaşıyor zaman
“Güvenme hiç geleceğe, ne kadar hoş olursa olsun!
Gömsün ölüyü ölü, ölünmez ölenle’”
Uzanmışım rahat kanepemde ben de
Düşünüp duruyorum
Demokrasi felsefesi üstüne.

Susheel Kumar Sharma


Yaradılış


Oluştan önce, olmayıştan bile önce, hava yoktu, yoktu gökkubbe.
Nefes alan neydi peki? Ve nerede? Ve kimin emriyle? Ve su
var mıydı bitimsizcesine derin?
Ölümden önceydi bu ya da ölümsüzlükten. Bölünmemişti
gün ve gece, ama nefes alış veriş vardı içgüdüsel olarak, rüzgarsız nefes alış veriş ve dahası değil.
Öyle karanlıktı ki görünmüyordu karanlık, karanlıkta. Suyun
            hiçbirşey yoktu her yerde olduğunu gösterecek. Ve bir örtüydü boşluk
            sıcaklıktan çıkmış Oluş’un üstünde.
Deldi geçti Oluş’u arzu, zihnin ilk tohumu ve bilge şair azizler
            yokladılar kalplerinde, olmayıştaki oluşun düğümünü,
ve bu ipi, gerdiler onlar… ne? Var mıydı yukarı? Aşağı?
            Tohum saçıcılar vardı ve doğurgan güçler, itki yukarı ve
            erke aşağı,
ama kim bilebilir gerçekten ve söyleyebilir burada? Nereden geldi bu
            yaradılış? Sonradan geldiler tanrılar, kim bilebilir öyleyse, kaynağı?
Kimse bilmiyor yaradılışın kaynağını. Kendinden doğdu o. Ya da doğmadı. Yüce
            göklerden aşağı bakan bilir. Ya da bilmez belki.



(Hindular’ın kutsal kitabı Rig Veda’dan (Bilgi Şiir) bir bölüm)


Kaynak:
Barnstone, T. (2003). Literatures of Asia: from Antiquity to the Present. Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall. s. 12-13.


Kumarbaz


Büyük ağaçtan doğdular titrek fındık küpeleri, kasırga
sırasında. Dönüp duruyorlar şimdi, zar tahtasında ve sarhoşum ben
kumar yangınıyla.
Hiç yakınmadı karım ne de heyheylendi, sevdi beni ve dostlarımı, ama
            savurdum onu tek bir berbat zar atışla.
Şimdi adam yerine koymuyorlar beni, o ve annesi ve günahını bile vermiyor hiçkimse bana.
            Pazarda daha da ucuza bulabileceğiniz adi bir maldan daha değersizdir
kumarbaz.
Eme eme kuruttuğu için beni susuzluk çeken zar, başka adamlar okşuyor karımı ve
babam, annem ve kardeşlerim diyorlar ki “Tanımıyoruz bu adamı.
Zincire vurun onu ve yıkın karşımızdan.”
Yemin ediyorum arkadaşlara oynamayacağım diye ve çıkıp gidiyorum. Ama el ediyor bana
kahverengi zar, vurdukça tahtaya ve koşturuyorum oyuna hemen,
sevgilisine kavuşmuş bir kadın gibi ateşli.
Giriyorum kahveye, titreyerek arzu ile ve düşleyerek kazanmayı, ama
            tuzla buz ediyor umutlarımı zar ve rakibime veriyor tüm elleri.
Baştan çıkarır seni zar. Çengele takar ve bıçaklar, köle olana kadar, kendinden geçene kadar,
işkenceyle. Kandırıyorlar seni, çocuk gibi
            armağanlarla, ve geri alıyorlar sonra. Boğuluyorsun tatlı büyülerinin balında.
Ellilik üç takımda, zar atma, sınırlıdır katı kurallarla
            güneş-tanrı Savitri’nin araba yolağı denli. Zengin soyluların
            tepinip durması bile, değiştiremez bu gerçeği. Kral bile boyun eğer zara.
Yuvarlanır zar, geri zıplar sonra. Eli yoktur ama elden ayaktan düşürür
el’li adamı. Sihirli korlar saçılmıştır oyun tahtası üstüne, soğukturlar ama
yakarlar kül edene dek kalbi.
İnliyor terkedilmiş karım. Yas tutuyor anam, başıboşluğum için. Para
            lazım. Borçtayım ve korkuyorum. Geceleri başkalarının evine girip
            ne varsa götürüyorum.
Öldürüyor beni, başkasının kollarında görmek karımı, o güzel odalarda, ama
eyer vuruyorum o kahverengi atlara, şafak sökende ve geldi mi gece
evsiz barksızım, çöküyorum ateşin yanı başına.
Ey büyük zar ordusunun generali, ey o askerlerin kralı, dinle, yalanım
            yok! Beş kuruşum bile yok. Görüyor musun açılmış avcumu,
            on parmağımı?
Diyor ki bana yüce Savitri: Kumarbaz, bırak zarı ve sür tarlanı.
            Elindekiyle yetin, öğren sevmeyi elindekini. İneklerin, karın, yeter sana.
Zar, izin ver bana. Kul köle etme beni büyüye. Uyusun
            nefretin ve öfken. Bir başkasını dola ağlarına.



Rig Veda’dan bir bölüm



Kaynak:
Barnstone, T. (2003). Literatures of Asia: from Antiquity to the Present. Upper Saddle River, NJ: Prentice Hall. s. 12-13.


 Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Dünyayı Şiirle Dolaşmak: 2000’den 2017’ye Dünya Şiiri Çevirileri [Globetrotting via Poetry: World Poetry Translations – Comp. and trans. Ulas Basar Gezgin].


DÜNYAYI ŞİİRLE DOLAŞMAK
2000’DEN 2017’YE DÜNYA ŞİİRİ ÇEVİRİLERİ
Derleyen ve Çeviren: Ulaş Başar Gezgin

AFGAN ŞİİRİ
Anjoman, N. (2014). Bir Afgan Kadınıyım Ben ki 
Anjoman, N. (2014). Gazel: Geliyor Bana 
Anjoman, N. (2014). Gazel: Nesini Söyleyim
Anjoman, N. (2014). Gazel: Şarkı
Anjoman, N. (2014). Mavi Anılar 
Anjoman, N. (2014). Tanınmazlık Dağında
Meena (2014). Hayır Asla Dönmeyeceğim Geri

AFRİKA ŞİİRİ
Oguibe, O. (2006). Kanımla bağlıyım ben bu ülkeye
Okara, G. (2002). Güldün ve güldün ve güldün
Okara, G. (2001). Eski günlerdi 
p'Bitek, O. (1970/2014). Söyle Bana Dostum Yoldaşım
Soyinka, W. (2009). Sivil ve Asker
   
AFRO-AMERİKALI ŞİİRİ[1]
Baraka, A. (2001/2010). Havaya uçurmuşlar Amerika’yı
Harper, F. (2000). Beni gömün ama özgür bir vatana
Hughes, L. (2015). Ölen Çocuklar Öldürülen Çocuklar 
Hughes, L. (2001). Çingene adam.
Hughes, L. (2000). Nehirlerden söz açıyor bir zenci
Komunyakaa, Y. (2001). Demire inanmak
Komunyakaa, Y. (2001). Yitip gitmedeyiz sen ve ben

AVUSTRALYA YERLİ ŞİİRİ
Noonuccal, O. (2014). Bumerang Yok Artık
Noonuccal, O. (2014). Mutsuz Irk
Noonuccal, O. (2014). Uygarlık
Noonuccal, O. (2014). Ak Adam Kara Adam
Noonuccal, O. (2014). Sanatçı Oğlum Benim

‘BATI’ ŞİİRİ
Engels, F. (2008/1838). Bedevi
Michel, L. (2013). Kızıl karanfil
Poe, E. A. (2002). Çanlar
Blake, W. (2000). Kaplan
Grass, G. (2012). Söylenmesi gereken. 
Dos Passos, J. (2005). Tabldot
Reade, J. (2001). Sevdiğim şarkıları söyle bana.
Gosman, A.D. (2011). Etkisi altında Ay’ın
Bashllari, M. (2014). Rezil Edilmiş Çiçekler
Fortenberry, T. (2014). Şahinkız.
Kelsen, H. (2003). Günü Yaşa.
Mustaine/Menza/Ellefson/Friedman (2003). Türtükenimi’ne Gerisayım

ÇİN ŞİİRİ[2]
Yüen, M. (2008/1972). Kitaplar üstüne
Juyi, B. (2005). Mutsuz bilgin
Fu, D. (2005). Savaş Arabaları Baladı 
Tung P’o, S. (2005). Oğlunun doğumu üstüne 
Çing, A. (2005). Paris Ağıdı
Çi, L. (2003). Yazma sanatı

ENDONEZYA ŞİİRİ
İsmail, T. (2009). Belki ben de bir hırsızım
Sarjono, A. (2009). Sahte şiir

ERMENİ ŞİİRİ
Terziyan, T. (2001). Çırağan Sarayı
Sayat Nova (2000). Bir sözüm var sana, söylemek istediğim
İsahakyan, A. (2000). Siz çançiçekleri! 
Asadur, Z.S. (2014). Gözyaşları
Turyan, B. (2000). Ölümüm
Horen Nar Bey (2014). Göçebe Ermeni’den Buluta 
Horen Nar Bey (2014). Sürgünden Serçeye
Raffi (2014). Van Gölü
Patkanian, R. (2014). Padişahım Çok Yaşa

FİLİSTİN ŞİİRİ[3]
Derviş, M. (2002). Kimlik Kartı
Derviş, M. (2002). Rita ve tüfenk
Derviş, M. (2002). Anam
Derviş, M. (2002). Pasaport.
Derviş, M. (2002). Üstümüze kapanıyor dünya
Adnan, E. (2003). Cenin

FRANSIZCA’DAN ÇEVİRİLER
Brulé, G. (Yanık Gace). (2002). Gurbet türküsü
Garneau, S.- D. (2003). Kuş kafesi

HAİKULAR: BARIŞ VE HUZUR HAİKULARI
J. Baranski, ABD
R. Yarrow, ABD
M. Lysenko, Avustralya
L. Balabanova, Bulgaristan
j. kacian, ABD
H. Ludwig, ABD-Almanya
G. Terebess, Macaristan
D. Matas, Hırvatistan
D. Franin, Hırvatistan
D. Plazanin, Hırvatistan
B. Ross, ABD
B. Akio, Japonya
B. Natsuishi, Japonya
A. Deodhar, Hindistan
A. Kudryavitsky, Rusya
S. Stanford, Avustralya
R. D. Wilson, ABD
I. Prondzynski, Kenya
J. Antonini, Fransa

HİNT ŞİİRİ
Sri, S. (2005). Ulusal tarihler
Derozio, H.L.V. (2003). Hindistan’a – Anayurduma
Çatterci, B.Ç. (2003). Anam, Eğiliyorum Önünde.
Tagore, R. (2003). Şarkılar (Gitancali) 51.
Warrior, N.V. K. (2005). Afrika
Rath, R. (2007). Sürgündeki asker
Sharma, S.K. (2011). Demokrasi: Eski ve yeni
Yazarsız (2005). Yaradılış (Rig Veda)
Yazarsız (2005). Kumarbaz (Rig Veda)

IRAK ŞİİRİ
El Melaika, N. (2014). Kimim Ben? 
El Melaika, N. (2014). Sözler İçin Aşk Şarkısı 
El Melaika, N. (2014). Yabancıyız 
El Melaika, N. (2014). Yeni Yıl 

İSPANYOLCA’DAN ÇEVİRİLER[4] 
Guillen, N. (2012). Yalnız palmiye.
Lorca, F. G. (2012). Dilsiz çocuk.
Al Ramli, M. (2007). Hayır Diyorum Benden Irak’ın Özgürleştirilmesine!
Heis, N. (2002). Severdim Yahudi Halkı Önceleri.

MALTA ŞİİRİ
Briffa, R. (2001). Aynalar
Briffa, R. (2001). Kederlinin şarkısı
Briffa, R. (2001). Marş ve kalabalık 

MISIR ŞİİRİ
Negm, A.F. (2014). Kim onlar ve kimiz biz?
Negm, A.F. (2013). Kaledeki hapishane

NEPAL ŞİİRİ
Bishta, M. (1983/2014). Böyle Olur Bir Milletin Yaşarmış Gibi Yapması
Giri, B. (2003). Kadın 
Giri, B. (2008/2013). Kathmandu 
Katuval, H. (2014). Dileğim
Katuval, H. (2014). Hayat? Bu mu Şimdi Hayat?! Yav He He... 
Nibha, B. (2014). Şair İyi misin, Ne İçtin Böyle Yazmak İçin?
Paudyal, L. (2014). Himalaya 
Serchan, B. (2014). Bir Şiir
Serchan, B. (2014). Öğlen ve Buz Uykusu
Serchan, B. (2014). Yalandan İbaret Bence, Milli Tarih Denen Nane 
Serchan, B. (2014). Yeni Yıl 
Vyathit, K.M. (2014). Karıncalar 

VİETNAM ŞİİRİ
Gezgin, U. B. (2007). Vietnam Şiiri’ne kısa bir giriş.
Nguyen Du (2016). Hanoi’un Gitaristi 
Vu, D.L. (2014). Hattat 
Do, T. N. Y. (2007). Konuklama
Van, Cao (2016). Gerçek Dünyada Varolmayan Beş Sabah.
Anh, N. D. (2007). Göksel geçide bakış 
Xuan, D. (2014). Deniz 
Dzenh, H. (2007). Vietnamlı genç hanım
Loan, H. (2010/2007). Yabanmersini çiçeklerinin lavanta rengi
Quynh, X. (2007). Uykusuz gecelerde eş için söylenen şarkı 

YUNAN ŞİİRİ
Kavafis, K. (2001). Derdi Üstlenmek Üzere.
Pezaros, P. D. (2001). Siklad Adaları Şarkısı- Sifnos
Voidis, H. (2001). Karanlık kent 

DİĞER ÇEVİRİLER[5]
Yazarsız (2004). Tonga’lıyım beşikten mezara 
Lermontov, M.Y. (2001). Tamara.
Kolbe, U. (2010). Kıyısında yaşadığımız su
Montale, E. (2010). Sorma bize o sözcüğü.
Noroes, E. (2010). Kayıp 
Noroes, E. (2010). Guava 

TÜRKÇE’DEN İNGİLİZCE’YE VE İSPANYOLCA’YA ÇEVİRİLER
Telli, Ahmet (2001). Si Vayas Se Derribaria Esta Ciudad [Gidersen Yıkılır Bu Kent].
Beyatlı, Yahya Kemal (2001). El Fin Del Septiembre [Eylül Sonu].
Budak, Abdülkadir (2003). La Consistencia [Kıvam].
Budak, Abdülkadir (2003). Consistency.
Günçe, Ergin (2017). Fascism for Kids [Çocuklar için Faşizm]
Appleyard, J.L. (2001). You, Southerner [Tú, del Sur]
Öz, Nida (1996/2002). Welcome.
Öz, Nida (1996/2002). Flight.
Öz, Nida (2006/2010). Fake bus stops [Sahte duraklar].
Öz, Nida (2006/2010). Love has to be written by a long o [Sevgi yumuşak g ile yazılmalı].
Öz, Nida (2006/2010). Red [kırmızı].
Öz, Nida (2004/2010). A –strange- may song [Bir garip mayıs türküsü].
Öz, Nida (nd/tarihsiz). Drama [dram].
Tavlan, Ergun (2002). Papa
Arslan, Yılmaz (2011). I listened to the Moon (Ay’ı dinledim)




[1] Countee Cullen’ın ‘Miras’ adlı şiirinin çevirisi için bkz. Gezgin, U.B. (2017). Ben Bütün Karanlıkları Bunlarla Yendim: Şiir Eleştirileri (2000-2017).
[2] Diğer Çin ve Asya şiirleri için bkz. Gezgin, U. B. (2007). Asya yazıları. İzmir: Ara-lık Yayınevi.
[3] Ayrıca bkz. Etel, A. (2007). Arap kıyameti. (çev. U. B. Gezgin)
[4] Daha fazlası için bkz. Paz, O. (2000). Kartal mı güneş mi? (İsp çev: U.B. Gezgin). İstanbul: Virtüel Yayınevi.
Jimenez, J. R. (2007). 50 İspanyol şiiri (çev. U. B. Gezgin).
Latin Amerika Şiiri Antolojisi - Derleyen ve İspanyolca’dan Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
XII. Yüzyıldan XX. Yüzyıla İspanyol Şiiri Antolojisi - Derleyen ve İspanyolca’dan Çeviren: Ulaş Başar Gezgin 
[5] Ayrıca bkz. Gezgin, U. B. (baskıda). Hollanda’dan Tayvan’a Şiir Çevirileri: Diğer Kitaplara Giren Çeviriler - Çeviren: Ulaş Başar Gezgin.
bkz. Gezgin, U. B. (baskıda). Yanardağlar Patladığında / Когда пробуждались вулканы - Bilimsel ve Yazınsal Çeviriler (1999-2017)- Çeviren: Ulaş Başar Gezgin






[1] Durga: Bengal'de tapınılan Ana Tanrıça.
[2] Lakşmi: Zenginlik Tanrısı.
[3] Sind, bu şiir yazıldıktan sonra, bağımsızlığın öngününde Pakistan'ın ayrılması dolayısıyla Hindistan'dan koptu.
[4] Bengal’in yarısı önce Hindistan ile Pakistan arasında bölüşüldü. Daha sonra Pakistan tarafında kalan parça üzerinde Bangladeş kuruldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Featured Post

Yapay Zekanın Ayrımcılığına Karşı Yapay Zeka Adaleti ve Yurttaş Yapay Zekası

  Yapay Zekanın Ayrımcılığına Karşı Yapay Zeka Adaleti ve Yurttaş Yapay Zekası   Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com Twitt...