FEVKELALE
Lale Devri mi?
I
Balık kokacak
ellerimiz seninle bu gece,
Akşam, sulak
deltaya düşmeden önce,
Sayacağız
adlarını göçmen kuşların bir bir,
Şu, defne ağacı;
şu mersin; şu, sedir; Lübnan'dan gelme...
Şu levrek
buralıdır doğma büyüme...
Balık bakacak
gözlerimizden dünyaya bu gece,
Diyecek,
"yetti bunca yaşadığımız, denizde,
Ner'de yaşar
olta atan tanrılar?..."
Yüzbinlerin
yazgısı elimizde,
Savuracağız
yaylalara, dağ köylerine...
Salaş
meyhanesinde sahil köyünün,
Buna itiraz eden
olmayacak...
Ala tüyleriyle
tavus kuşları,
Bundan sonra
kimselerden korkmayacak,
Nere isterse
keyifleri oraya...
Balık duyacak
bizi, kuş duyacak, sağır...
Kesik kesik
inlemelerimizi, titremelerimizi...
Cebimde kefen
bezi, omzumda çifte,
Paşa duyacak
bizi, Topkapı, Yıldız Sarayı,
Önce bir kaşıntı
olacak, büyüyecek sonra sesimiz!...
Kısa sürdü gece,
dağılıyoruz,
Ummazdık sonumuz
bunca yakın; bunca uzak, batımız, doğumuz,
Bunca
üşüyeceğiz, koyun koyuna bile, ummazdık dişlerimiz
takırdayacak,
parmaklar kaskatı, dilimiz tutuk...
Kıyıya vuruyor
cesedimiz her bir dalgayla...
II
Şu Toros'un
içinde nereye baksam,
Nerede bir taş
bulsam da lime lime etsem,
Görsem çapak
çapak katmanlarını kireçtaşının,
Hangi oyuğa
sığınsam, hangi tepeyi aşsam,
Keçileri
izlesem, zeytinlerini... Sen!...
Kabuklu,
kabuksuz, çıplak, yarıçıplak,
Çökeltiyi geç
fark etmiş, derman bulamamış,
Kirpikleri suya
düşmüş, kendisi kalmış,
Bin yıl, milyon
yıl, taşlarda hapis, yaşayıp gitmiş,
Sen ki, yaşayıp
gitmiş bir deniz canlısı!...
Sandal ağacının
gövdesindeki kızıllıksın daha çok,
Ekmeği
bölüştüğüm, silah çattığım dostum,
Bin yıllık
derenin tükengeç suyu,
Bin çileli
Ayşekadın'ın solmuş yaşmağı,
Ayaz köyün is
bürümüş çeşmesi sensin!...
Nohutla bulgur
buluştuğunda bir tencerede,
Seni katarlar
çobanlar tuz diye,
Üç gün peynir
görmemiş karınlarına...
Uçuşur dağların
sarp etekleri poyrazla,
Tipi gider, toz
toprak gider, sen kalırsın...
Hangi çiçek
bunca sevilmiş, bunca okşanmış hangi
çiçek iktidarı
halklara vermiş kaşla gözle arasında
hangi çiçek evde
büyüyeceğine saksıda serpileceğine,
kendini dağlara
vermiş, dostlara vermiş, hangi
çiçek solmaz bir
kez açtı mı...
III
Yabancıdır...
Mersin
sokaklarında, bir elinde şemsiyeyle dolaşır...
Ele verir onu,
şaşkın bakışı,
Şalvarlı görse,
peştamal sanır,
Kokoreç bilir,
burnuna geldi mi bi', kekik kokusu...
Yabancıdır...
Bin çekirdekli,
ekşi, yenmez turunçlara saldırır...
Şaşar insanların
toplamamasına yol boyunca,
Portakal sandığı
turuncu topakları,
Aşısız,
terbiyesiz turunçları...
Yabancıdır...
Sobanın yanı
başına kurulur soğuk günlerde,
Muhtarın zar
attığı köy kahvesinde...
Geri çekilir
pişince bir süre sonra,
Yabancıdır, çay
içişinden anlaşılır...
Yabancıdır...
Bilmez, hangisi
defne ağacıdır...
Eşek eti sürülse
önüne,
Yer babam yer,
ağzının suyunu akıtır...
Yabancıdır,
davara selam verir, saygıya durur...
Yabancıdır...
Bilmese de mısır
ekmeğini,
Bilir nasıl
yapılır püskül cigara,
Yabancıdır ama
bizden sayılır,
Bizimle soluk
alıp verdi miydi...
IV
Yabancısın;
başka bahçelerde açmak,
Aşar haddini,
direnç gücünü, hassas tohumunu...
El edecek hep,
ardında bıraktıkların,
Hep eksik olacak
gübren hem suyun,
Yabancısın, çok
çabuk oldu kıyıya vuruşun...
"Avucunu
aç" desem, "gözlerini kapa" desem,
"kapılarını
kapa, pencerelerini aç" desem, "bacalarından tüt,"
desem ki "o
dağa çıkan, çıkamaz bir daha, dönemez köye,"
desem ki
"bir vakte kadar, yunuslar, okşayıp öpecek seni,
taşıyacak seni
Anka, Hürmüz, peygamber böcekleri, kırlangıçlar,"
Desem ki,
"demediklerim, dediklerimden önemli; diyebileceklerimden önemli;
diyebildiklerim, ah diyebildiklerim",
Desem ki,
"karpuz zamanı, vişne zamanı, Çingeneler zamanı,"
Desem ki,
"ölü balık bakışları, donmuş balık bakışları, donmadan önce son bakışları
denizin, denizkızının, güvercin ölülerinin."
Desem ki,
"susuz yazların çatlamışlığı, insanın yalnızlığıdır toprakta, uzar köy
öğretmeninin teneffüslerinde,
Suni
teneffüslerinde, ökseotu günlerinde, traktör öğürtülerinde...”
Yabancısın,
titrersin en ufak soğukta; kaykılır, kaykılmadık ne varsa, sarsılmadık ne
varsa, kavrulmadık zargana,
Yabancısın,
tutamazsın ellerini köylü çocukların, unutursun el sallamayı sıcak otobüsten,
rahat koltuğundan,
Pencere
camlarını vızıldattığında egzos dumanı, şehir kokusu,
Yabancısın,
sırtını doğrultur kitap okursun, müzik dinlersin, bir şeyler yersin,
Yabancısın
yabani gibi, yabani ot gibi, yabani otobur gibi...
Kavuştur
ellerini önce, elini omzuna at sonra çoban çocuğun,
Keçilerin
boynuzuyla kırılan kayaları yokla bir bir, kendini bulacaksın,
Sıyır
bedenindeki en son etini kemiklerinden, kurtul kanından, damarından,
uyluğundan,
Bağır, çünkü bu
dağlar, bu kireçten iklim, bu turunç ormanlık,
Seni anlar,
elinden tutar, sarılır, helalleşir en sonu, bir yabancı olsan da...
V
Görüp de
açtığınızı bataklıklarda, adalarda, kıtalarda, yedi iklimde,
Denizde de
açacaksınız sanmıştım.
Don yemiş deniz
yıldızları aydınlatıyordu ırmak ağzını o gece,
Balıkçı montlarında
tuz izleri, kalıntıları, kısıntıları,
Eliniz -bir düş
bu- eldivensiz, pürtüksüz, yelkovansız...
Demiştim ki,
"göçmen kuşlar mı konuşur yalnızca göçmen dili..."
Uzaktan
avcıların zafer heyheyleri, sevinç ateşleri, 'buyur gel gel'leri,
Titrek bir mum
ışığı soyunacaktınız bur'da olsaydınız,
Ve çekecektiniz
elinizi eteğinizi, kuğurdamalarından kentlerin,
Göçmen kuşlar
susacaktı göçmen dillerinde, bütün dillerde...
Göçmen kuşlar
tüm dillerde kalbimden vurulacaktı...
Bütün dillerde
ağlayacaktım, bütün dillerde ağulu,
Ki bu vadi, bu
uğultulu orman, bu hiçlikli gece, bu gerilla pratiği,
Sizi size karşın
sizden koruyacaktı sizden aldığı güçle,
Bu meslek
odaları, bu tarım kooperatifleri, bu ısırgan otları...
Size sizden
sizli bizli sızacaktı su, çatlaklar boyu bir sabah...
Parmaklarınızı
öpemedim, pamuk ellerinizi, korugan kaşlarınızı, etkili söylevciliğinizi,
Öpemedim,
öpülmesi gerekli birliktelikleri; çokluktalığımla terstim...
Ağarmadı
ağaracakçasına pusuya yatmış güneş, damlataşlarda,
Sesime sesinizi
katamadım, 'sesimiz' diyemedim bir kez olsun sesimizle,
Duyamadım nasıl
duyardı kulaklarınız, gözleriniz nasıl görürdü... Sizleştiniz bende...
Kışın beni
yakıyor şimdi, İstanbul'da bir sobada, genç işçi,
Yağım, vinçlere
güç oluyor, insanları or'dan oraya taşıyor,
Kemiklerim,
termik santrallerde bir termos çayı artık,
Ellerim?...
Onları artık hissedemiyorum, gözlerimi artık göremiyorum...
Bir el
uzatsaydınız uçurum kıyısında, çekmezdim kimseyi kendimle boşluğa...
Ulaş Başar
Gezgin
Toros Dağ
Köyleri, Mersin, 2002
Kaynak: Gezgin,
U. B. (2007). Gezgin Şiirleri (2000-2005) [Gezgin’s poetry]. Lulu.
ŞİİR
KİTAPLARI / POETRY BOOKS IN TURKISH
1.
Gezgin, U.B. (2017). Öyküleriyle Gittiler Yine: Seçme Şiirler (2012-2017)
[They Left with Their Stories Again: Selected Poetry].
2.
Gezgin, U.B. (2017). Eskisi Gibi Bir Ülke: Şiirler 2014-2017 ve Şarkılar
2008-2017 [A Country Like in the Past: Poems and Songs].
3.
Gezgin, U.B. (2017). Haiyan Tayfunu: Şiirler 2013 [Typhoon Haiyan: Poetry].
4.
Gezgin, U.B. (2017). Gümüş Bir Kolye: Şiirler 2012 [A Silver Necklace:
Poetry].
5.
Gezgin, U.B. (2017). Ucuz Olmasın: Şiirler 2011 [Let It Not Be So Cheap:
Poetry].
6.
Gezgin, U.B. (2017). Yapıcılarla Yıkıcılar: Şiirler 2010 [Builders and
Destroyers: Poetry].
7.
Gezgin, U.B. (2017). Okyanusa Açılacaklar İçin: Şiirler 2009 [For Those Who
Will Sail Across Oceans: Poetry].
8.
Gezgin, U.B. (2017). Vietnam, Aşkın Sırrı Ve Dünya: Şiirler 2008 [Vietnam,
the Secret of Love and the World].
9.
Gezgin, U.B. (2017). Zemfira: Kitaplara Girmeyen Şiirler (2001-2006)
[Zemfira: Poems Not Published in Books].
10.
Gezgin, U.B. (2017). Bir Yanım Deniz Bir Yanımda Kum: Kitaplara Girmeyen
Şiirler ve Şarkılar (1990-2000) [On One Side, Sea; On Another Side, Sand:
Poems and Songs Not Published in Books].
11. Gezgin, U.
B. (2008). Vietnam Şiirleri (2007-2008) [Poems of Vietnam]. Ho Çi Min Kenti,
Vietnam, Mart 2008.
12. Gezgin, U.
B. (2008). Gezgin Şiirleri (2005-2007) [Gezgin’s Poems]. Ho Çi Min Kenti,
Vietnam, Mart 2008.
13. Gezgin, U.
B. (2007). Gezgin Şiirleri (2000-2005) [Gezgin’s poetry]. Lulu.
14. Gezgin, U.
B. (2007). Doğu Sazları İçin Bir Aheste Opera [A Peaceful
Opera for Oriental
Instruments].
Lulu.
15. Gezgin, U.
B. (2007). Milan Kundera Atlası [Milan
Kundera Atlas]. Lulu.
16. Gezgin, U.
B. (1998/2017). Neden Aşkım Dimitra?: Türk-Yunan Şiirleri [Why Is It So,
Dimitra, My Love?: Turkish Greek Poems]
17. Gezgin,
U.B. (2017). Macar Raksları: Defterlerde Kalan Şiirler (1995-2005).
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder