Videolar

17 Aralık 2017 Pazar

BEDİİ HALİT BEY, DOÇENTLİK TEZİNİ ANLATIYOR

TÜRK PSİKOLOJİ TARİHİNDE BİR GEZİNTİ:
BEDİİ HALİT BEY, DOÇENTLİK TEZİNİ ANLATIYOR


Sadeleştiren: Ulaş Başar Gezgin, 2001 (*)


     "Türk İnsanının Üzüntüselliğinin Psikokimyası: Açımlamacı Bir İnceleme"... Evet bu başlık hoşuma gitmişti. Başlık çok önemli bir şey... Gazetecileri de bu konuda titizliğe davet etmek lazım... Haber, bireyin bilişsel dizgesine en kısa zamanda ulaşmalı...

     Aslında kafamdaki konunun bu olup olmadığına emin değildim... Günlerce bir konu aramıştım... Yoktu... Ya yabancı psikologlar el atmış oluyordu ya da öyle konular geliyordu ki aklıma, bilimin sınırları dışında...

     Üniversitedeki o memur odasında nasıl konu bulunur... Vuruyo'dum kendimi Beyoğlu'na... Öğle dinlencesini biraz uzattık mı tamam işte... 

       Toplumsal bir konu olmalıydı... Yıllarca farelerin, kedilerin, güvercinlerin davranışlarıyla haşır neşir olmuştum... Eh, insan bunlarla uğraşırsa, psikolojinin bir insan bilimi olduğundan doğal olarak kuşku duyar.
 
     Çok belirgindi... İstiklal'deki insanlar iki türdü... Mutlular ve mutsuzlar... Kazanmışlar, yitirmişler... Kazanacağını umanlar, yitireceklerine emin olanlar... Bir de ben... Yemek yiyenler... Yemeyenler... Simitçiler, çiçekçiler, niyet tavşancıları, konsolosluk korumaları, sakiler, sokak çalgıcıları, sokak şairleri, arzuhalciler, biletçiler, rehberler, turistler, küfeciler, sigaracılar, gezi kitapçılar... Ne vardı onlarla, mutsuz gezinen insanlar arasında ortak?... Ne vardı mutluları ayıran?... Bir şey var ve çok keskin bu ayrım...

     Şu yüzlere bir bakın, aynı şekilde bakmıyorlar mı dünyaya... Ölgün... Gülmesi kolay mı... Peki ya o üç zamanlı Makedon ezgileri çalan akerdeoncu kız?..

     Hiç düşünmez geçip gidenler, ne yer bunca insan... Simit... Simit...

     "Tamam," dedim hemen, "simit yeme alışkanlığıyla yüz ifadeleri arasında bir ilişki olabilir." "Yönünü bilmiyorum şimdilik, ilişkinin... Zararı yok... Yani, simit yiyenler, belli bir yüz ifadesi mi takınıyorlar; yoksa belli bir yüz ifadesi takınanlar, simit yeme alışkanlığına mı sahip?.. Ya da üçüncü bir değişken var belki de, ikisini birden  etkileyen... Ama yer yoktur akademik iklimde, üçüncü değişkenlere...

     Çeşitli gözlemler yaptıktan sonra, bir hayli kuşkulandım! Simitte  birşeyler olmalıydı... Daha önce anlamalıydım...

     Efkar bulaşır tüm sokaklarında, ellerinden simitçilerin, gevrek  simitlere... Yiyenler efkarlanır, yemeyenler muaftır...

     Meslektaşlarıma sundum bulgularımı, dalga geçtiler benimle... E o  zaman sevgili meslektaşlarım, söyleyin bakalım!: Nedir kaynağı, bu sokakların efkarının?..




(*) Bu öyküdeki "Sadeleştiren: Ulaş Başar Gezgin" ifadesi, başta İmece dergisi yayın yönetmeni olmak üzere birçok okuru yanılttı. Öykü, tarihsel belge sanıldı. 



Kaynak: Gezgin,  U.  B.  (2008).  Gezgin  Öyküleri  (2001-2007) [Gezgin’s Stories]. Ho Çi Min Kenti, Vietnam, Mart 2008. 



GEZGİN ÖYKÜLERİ (2001-2007)

Ulaş Başar Gezgin
                       
Nasıl Ad Bulacağım Bu Öyküye Şimdi...       2007   
Döngü 2005   
Yarım Kalan Heykelin Yarım Öyküsü            2005   
Fantastik         2005   
“Günce Yazmak İstedim Ama...”       2003   
Bir 23 Nisan (29 Mart) Yazısı: İmza Kampanyasına Çağrı    2002   
“Her Mahalleye Bir...”            2002   
Gözde 2001   
İnsanat Bahçesi           2001   
Köşker Kayıkçı           2001   
Bedii Halit Bey, Doçentlik Tezini Anlatıyor  2001   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder