Trinh
Cong Son: Vietnam’ın Barışçıl Sesi
Ulaş Başar Gezgin
Trinh Cong Son[1]
(1939-2001), Vietnam’ın en önemli halk sanatçılarından biri olarak biliniyor.
Savaş yıllarında ortada bir pozisyon almakla birlikte, savaş karşıtı şarkılar
da yazıyor. 1950’lerde aşk şarkılarıyla tanınan Trinh Cong Son’ı geniş
kitlelerle buluşturan, tam da bu savaş karşıtı dönemi oluyor. Güney Vietnamlı
olan şarkıcının yapıtları, Amerikancı Güney Vietnam hükümetinde yasaklanıyor;
Son, adeta, direnişin yumuşak sesli bir sözcüsüne dönüşüyor. Ancak komünistlere
de yakınlık duymayan sanatçıya savaşın bitiminde hükümetçe kuşkuyla
yaklaşılıyor. Bu yazıda, onun yaşamını, etkilendiği kaynakları ve en bilinen
şarkılarından bir bölümünü ele alıyoruz. Anılan şarkıların sözleri ekte
verilmektedir.
Aynı zamanda ressam olan Son’ın felsefe okumuş
olması ve Fransız romantiklerini ve varoluşçularını izlemesi, şarkı sözlerine
de yansımış durumda (Bradley, 2009; Schafer, 2007a). Camus’nün Sisifos söyleni
ve Budacı izleklerle (Schafer, 2007b) varoluşçuluğun bir bireşimine ulaşma
çabası, Trinh Cong Son şarkılarına damgasını vuruyor. Ancak bunu ağır bir dille
değil halk diliyle yapıyor. Bu kavramlar içinde önde gelenlerden biri, süreksizlik; diğer bir deyişle, herşeyin geçiciliği
(Schafer, 2007b). Bir diğeri, döngüsellik. Aşklar başlar, yaşanır ve biter. Son
da bu dünyada geçicidir, bu dünya da. Her geliş bir gidiş; her ayrılış bir
varıştır (Schafer, 2007a). ‘Deniz Çağırır’ ve ‘Terkedilecek ve Dönülecek Bir
Yer’, bunlara örnek olarak gösterilir. Burada anılan ikinci parça, Son’ın
cenazesinde çalınır; ölümün döngüselliğine gönderme yaptığı düşünülmektedir
(Schafer, 2007a). ‘Kum ve Toz’da ölüm ve döngüsellik düşüncesi belirgindir.
Son, bu şarkının esin kaynakları olarak bir kör ronin filmini ve Kazancakis’in
‘Zorba’sını anıyor (Son, 1998). Öte yandan, Schafer (2007b) varoluşçuluğun
bireyciliği ile Budacılık’ın benliksizliği (çünkü herşey geçicidir) arasındaki
uyuşmazlığa dikkat çekiyor. Bu uyuşmazlıkta, Son, Budacılık’a daha yakın.
Budacılık, onun şarkılarında baskın bir eğilim; varoluşçuluk buna göre daha
geri planda kalıyor. Son’ın şarkıları genellikle hüzünlü olarak görülür, ölüme
sık sık göndermeler yapılır. Bu, hem içinde yaşadığı savaş koşullarına hem
kendi babasını çocukken kaybetmesine hem de Budizm ile varoluşçuluğun
etkilerine bağlanır (Schafer, 2007a).
Son, Vietnam’ın
kahvesiyle ünlü dağlık bölgelerinde doğuyor. 16 yaşındayken, bisiklet parçaları
satan ve de gizli bir devrimci hareket üyesi olan babası bir motosiklet
kazasında ölüyor. Son, 8 kardeşin en büyüğü. İmparatorluk başkenti Hue’de
Fransız Katolik Okulu’nda okuyor. Askere alınmamak için üniversiteye
kaydoluyor. Okulu bitirip temiz havası ve doğasıyla ünlü olan Dalat kentinde
köy öğretmeni olarak çalışmaya başlıyor. İlk yapıtlarını burada veriyor.
Amerikancı Güney
Vietnam’ın bir yurttaşı olan Son, bir asker kaçağı. Aldığı ilaçlarla ve oruç
tutarak kilosunu düşürüyor, böylece askerlik için sağlam raporu almayarak
askerlikten kaçmış oluyor. Daha sonra sağlık sorunları nedeniyle bu yola
başvurmayarak resmen asker kaçağı oluyor; yıllarca belgesiz, kayıtdışı yaşıyor.
Şarkıları yasaklandıktan sonra yapıtlarını yasadışı yollardan çoğaltıyor. Yine
de güvenlik güçlerince yakalanmıyor. Bunun, onun devletin üst kademelerinde
hayranlarının olmasından kaynaklandığı sanılıyor.
Schafer (2007a)
Son’a yönelik yaygın sevgiyi 7 nedene bağlıyor: Erken dönem aşk şarkıları,
Budacı izleklerin kullanılması, savaş bağlamı, sanatçının kişiliği, sanatçının
yapıtlarının icracısı (Khanh Ly), teybin ortaya çıkışı ve sanatçının savaş
sonrası döneme uyum becerisi. Belki buna şarkılarının notalarını bastırması ve
böylece ilgi duyan gençlerin şarkılarını kolaylıkla öğrenip çalabilmesini
ekleyebiliriz (Kutschke ve Norton, 2013). Şarkıları gitar solo için yazılmış
basit şarkılar. Bunlar daha kolay akılda kalıyor. Son’ın bu kadar sevilmesinin
diğer bir nedeni, kendi kuşağının bir tür sözcüsüne dönüşmüş olması. Bütün bir
kuşak, Son’ın şarkılarında kendini buluyor. Son’ın şarkı sözlerinde, savaşın
iki tarafında yer alan Vietnamlılara hitap var. Onları dillerinin, adlarının,
kültürlerinin birleştirdiği anımsatılıyor.
Savaş öncesi
şarkı sözleri, lirik, başı sonu olmayan anlık sözler niteliğinde. Savaş dönemi
şarkıları, örneğin ‘Toplar için Gece Ninnisi’ ve ‘Annenin Kederi’, epik bir
havada ve anlatı ağırlıklı (Schafer, 2007a). Aynı biçimde, savaş öncesi belli
bir ölçüde gerçeküstücü ve romantik bir anlayışı olan Son, savaş dönemi
şarkılarında gerçekçi ve ussal oluyor.
1968’de, 3
milyon ölümle sonuçlanacak Vietnam-Amerikan Savaşı’nın tam da ortasında
birleşik bir Vietnam’ı düşleyerek bir şarkı yazıyor: ‘Birlik Çemberi’. Bu şarkı
nedeniyle, Amerikancı Güney Vietnam hükümetinden baskı görüyor. Saygon’un
kurtuluşundan (ABD’ye ve Amerikancılara göre düşüşünden) birkaç gün önce
radyoya çıkıp bu şarkıyı söylüyor. Saygon, kukla Amerikan hükümetinden kurtulduğunda
yine radyoya çıkıyor, yine aynı şarkıyı söylüyor. Sonuçta savaş bitmişti;
Vietnam tek bir ülke olmuştu sonunda...
Savaş bittikten
sonra yeni hükümet, Son’ı sınıflandırmakta zorlanıyor. Bir yandan, savaş
karşıtı şarkılarında sömürgecileri kovmak için yapılan haklı bir savaş ile
genel olarak savaş arasında ayrım yapmaması nedeniyle eleştiriliyor; bir yandan
da, aynı şarkıların Amerikancı Vietnam askerlerinin kimilerinin askerden
kaçmalarını sağladığı için olumlu karşılanıyor. Yine de, savaş sonrası
dönemdeki kimi parçaları, savaşla ilgili imaları olduğu düşüncesiyle
yasaklanabiliyor. Onun şarkılarını söyleyen Khanh Ly’nin Amerika’ya kaçıp
oradaki ‘gerici’ güçlerin sözcüsüne dönüşmesi de, Son’la ilgili kuşkuları
artırıyor. Oysa Son, Khanh Ly ülkeyi terkederken Vietnam’da kalmayı tercih
etti. Kendisinin de belirttiği gibi, o, herşeyden önce Vietnamlı’ydı. Öyle de
kalacak. Bugün Khanh Ly Vietnam’a gelip konserler verebiliyor, ancak Trinh Cong
Son’ı yitireli yıllar oluyor.
Son, savaş
sonrasında sosyalist düzene ayak uydurmakta zorlanmadı. Akrabaları ve birçok
hayranı başka ülkelere kaçarken, ülkesinde kaldı; ülkesinin zor zamanlarını yurttaşlarıyla
birlikte geçirdi; her yurttaş gibi, savaş sonrasında ülkesinin inşası için
tarlalar ve yollar dahil olmak üzere çeşitli alanlarda çalıştı. Bu dönemde, çok
daha geniş kitlelere ulaştı, sevildi, çok sevildi.
2001’de
yitirdiğimiz Trinh Cong Son, bugün ardında bıraktığı 600 şarkıyla çağdaş
Vietnam’ı tanımlayan kültürel ikonlar arasında başta geliyor.[2] Onun bağlı
olduğu Budacı felsefe, herşeyin geçici olduğunu söylüyordu; ancak Son,
şarkılarıyla, kalıcı olmayı bildi. Vietnamlıların kalbinde ve zihninde
yaşıyor... Tıpkı hep düşlediği barış içinde, birleşik Vietnam gibi...
Kaynakça
Bradley,
M.P. (2009). Vietnam at War. New York: Oxford University Press.
Kutschke,
B. ve Norton, B. (Eds). (2013). Music and Protest in 1968. Cambridge: Cambridge
University Press.
Schafer,
J.C. (2007a). The Tri̇nh Công Son Phenomenon. The Journal of Asian Studies, 66(3),
597-643.
Schafer,
J.C. (2007b). Death,
Buddhism, and Existentialism in the Songs of Trịnh Công Sơn. Journal of Vietnamese
Studies 2(1), 144-186.
Son, Trinh Cong
(1998). Sand and Dust. The World of Music Journal, 1. https://www.tcs-home.org/english/articles/sand-and-dust
Ek
1. Toplar İçin Gece Ninnisi (Đại Bác Ru Đêm)
Top sesleri
yükseliyor kentte her gece
Duruyor bir
çöpçü sokakta ve dinliyor sesleri
Bir anneyi
uyandırıyor top sesleri
Bölüyor uykusunu
bir çocuğun top sesleri
Bir alev
parlıyor ve sönüyor dağlarda gecenin bir vakti
Top sesleri
yükseliyor kentte her gece
Duruyor bir
çöpçü sokakta ve dinliyor sesleri
Korkutuyor
çocuğu savaş uçaklarının her bir sortisi
Yıkıyor top
sesleri barınağı, yırtıyor altın derisini
Sonuna dek
açılıyor her gece anayurdun gözleri
Yağmur olup
yağıyor köylere binlerce bomba
Yağmur olup
yağıyorlar onlar tarlalara
Ve yakılıp
yıkılmış evleri Vietnam halkının.
Binlerce kamyon,
mayınla yüklü, el bombalarıyla.
Binlerce kamyon
giriyor kentlere
Taşıyarak
analardan, bacılardan, abilerden ne kaldıysa.
Top sesleri
yükseliyor kentte her gece
Duruyor bir
çöpçü sokakta ve dinliyor sesleri
Doğuruyorlar
onlar her gece, can vermiş bir geleceği
Duasız bir ezgi
gibi top sesleri
Unutuyor
çocuklar yaşamayı ve bekliyorlar kaygı ile
Top sesleri
yükseliyor kentte her gece
Duruyor bir
çöpçü sokakta ve dinliyor sesleri
Her gece bir
ninni söylüyor top sesleri altın deri için
Bilindik bir
parçanın girişi gibi patlıyor top sesleri
Ve yitip gidiyor
çocuklar göremeden memleketlerini.
Yağmur olup
yağıyor köylere binlerce bomba
Yağmur olup
yağıyorlar onlar tarlalara
Ve yakılıp
yıkılmış evleri Vietnam halkının.
Binlerce kamyon,
mayınla yüklü, el bombalarıyla.
Binlerce kamyon
giriyor kentlere
Taşıyarak
analardan, bacılardan, abilerden ne kaldıysa.
Çeviren: Ulaş
Başar Gezgin, 29 Ocak 2017, Hoi An Vietnam
Ek
2. Annenin Kaderi (Gia Tài Của
Mẹ)
Bin yıl Çin
sömürgesi
Yüz yıl Fransız
kölesi
Yirmi yıl her
gün her gün kardeş dövüşü,
Annenin kaderine
bak, çocuğuna kalan ne...
Kaderine bak
annenin; kirlenmiş, toprak bile.
Bin yıl Çin
sömürgesi
Yüz yıl Fransız
kölesi
Yirmi yıl her
gün her gün kardeş dövüşü,
Annenin kaderine
bak, kuru kemikler kaldı kala kala,
Ve dağ gibi oldu
mezarlarsa.
Aklını
kullanmasını öğret çocuklarına.
Unutmasınlar
özlerini, kökenlerini
Unutmasınlar
asla, hepsi aynı topraktan aslında.
Bekle anne ki
gelsin çocukların eve
Çocuklar
uzaklarda avare kaldılar orada.
Tek babanın
evlatları, uzlaşmanın bir yolunu bulmalı.
Bin yıl Çin
sömürgesi
Yüz yıl Fransız
kölesi
Yirmi yıl her
gün her gün kardeş dövüşü,
Annenin kaderine
bak, öldü gitti tarlalar,
Sıra sıra
evlerimizse alev almışlar.
Bin yıl Çin
sömürgesi
Yüz yıl Fransız
kölesi
Yirmi yıl her
gün her gün kardeş dövüşü,
Annenin kaderine
bak, çocukları üvey sanki,
Hayırsızlıkla
dopdolu her biri.
Aklını
kullanmasını öğret çocuklarına.
Unutmasınlar
özlerini, kökenlerini
Unutmasınlar
asla, hepsi aynı topraktan aslında.
Bekle anne ki
gelsin çocukların eve
Çocuklar
uzaklarda avare kaldılar orada.
Tek babanın
evlatları, uzlaşmanın bir yolunu bulmalı.
Çeviren: Ulaş
Başar Gezgin, 29 Ocak 2017, Hoi An, Vietnam
Ek 3. Deniz Anımsar (Biển Nhớ, Trịnh Công Sơn)
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Anımsar deniz senin adını, geri çağırır seni
Çağrı yapar söğüde, eğilsin diye kasvetle
Çağrı yapar beyaz kumlu kumsallara geceleri
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Yerinden oynuyor tepeler ve dağlar, bekliyorlar
Sana bakıyorlar günün her saati kayalar ve taşlar
Dinliyorlar üzünçlü adımlarını yalnız ayakların
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Özlüyor seni deniz, özüne dönüyor
Okyanus dalgalarını çağırıyor alsınlar diye kendi canını
Korunurken eller, gelişine doğru yağmurun
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Bulanıklaşıyor gözleri şehir ışıklarının
Düşmüş omza çağrı yapıyor yalnız ruh, karasevdalı
Duyuyor dalgalı denizi uzaklardan, daha da dalıyor hüzne.
Geri geldiğin o günde
Asılı kaldı el, kapıda
Geriliyor piyano telleri, bekliyor anahtarlar
Mahzun mahzun düze çıkıyor hüzün
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Anımsar deniz senin adını, geri çağırır seni
Kabusa batırılmış puslu gelgit
Asılı kalır engin gök, dağlara ve koyaklara
Anımsar deniz senin adını, geri çağırır seni
Yosun tutmuş denizler çağırır seni hüzünle, kederle
Şehir ışıkları dinlerler kendilerini tatsız bir kendine acıma ile
Süreğen bulutlar örer gökyüzü, düşerken yağmur yeryüzüne.
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Çağırıyor deniz usulca, şaşkınlıkla
Hep burada hüzün, yağmurlu günlerde, güneşli aylarda
Beklerken yeni haberleri ellerde.
Yarın ayrılıyorsun buralardan
Sarıya çalıyor gözleri şehir ışıklarının
Uçup gidiyor en güzel zamanları ömrün bir anda
Dinle kükreyen gökleri ve ağla.
Trinh Cong Son
Çeviren: Ulaş Başar Gezgin, Hoi An, Vietnam
Ek 4. Terkedilecek ve Dönülecek Bir Yer (Một Cõi Đi
Về)
Gezinip durdum yıllarca
Aynı yollarda
kaç kere, yorgun argın
Omzumda güneşi
taşıyorum ve ayı
Ömür boyu
aydınlık, terkedilecek ve dönülecek bir yer
Ne sözcükler
ağaçlardan, ne sözcükler otlardan
Haz dolu bir
öğle sonrası, hafif bir yaşam, geçen günler
Önce bahar
terketti, sonra yaz da gitti
Güzün ilk
günlerinde duyuyor insan uzaklara dönen o atları
Başımın üstünde
bulutlar ve almışım güneşi omzuma
Uzaklara
yürüyorum çok uzaklara, yerinde duruyor ırmak
Davetsiz arama
gelir aşkın tam da içinden
Ve bir insan
gölgesi belirir içimde.
Eski zamanların
yağmurunu anımsatıyor bu yağmur bana
İçimde içime
yağıyor o, tane tane
Bitimsiz yıllar
ve kavuşmak söz konusu bile değil
Kimse bilmiyor,
ev kimbilir neresi.
Kıvrıla kıvrıla
gidiyor yol, hüzünlü ve kederli
Bir tarafında
taze otlar varsa, öbüründe geçmişin düşleri var
Her günbatımının
çağrısı, mezarlığa aynı zamanda
Esintide duyuyor
insan hafif hafif, çağrısını denizin.
Dönünce
anımsıyorum terk ettiğimi
Yüce dağlara
çıkıyorum, engin denize iniyorum
Henüz sarmadılar
kollarım bütün dünyayı
Kimsesiz bir
rüzgar esiyor hayatın baharında
İçtim bugün ve
geç kalktım
Yarınsa yaş
dökeceğim, yitirdiğim baharım için.
Trinh Cong Son
Çeviren: Ulaş Başar Gezgin, Hoi An, Vietnam
Ek
5. Kum ve Toz (Cát Bụi)
Bir toz tanesi
şekil verdi bana
Yükseltti birgün
varlığımı, tomurcuklandırdı
Ne muhteşem
şeyler, kum ve toz!
Parlasın güneş
başıboş bir ömür üstünde
Bir toz tanesi
şekil verdi bana
Döneyim birgün
bir daha ona
Öyle yorgun
argınlar ki kum ve toz
Herşey akışında
devam ederken, sonsuzcasına
İnsan ömrünün
yılları, göz açıp kapanışı
Bir öğleden
sonra, saçlar ağarmış bir bakmışsın
Düşer solan
yapraklar yükseklerde bir yerlerde
Ölüm girdi mi
yüzyıllık ömre, bu sanki bir güncük bir süre
Hangi geçen
güneşti o kalbimi aydınlatan
Aşkın aşınıp da
çakıllı kuma dönüştüğü.
Yüzler gizli,
artarken keder
Bahtiyarlık
beklediğim her geçen gün
İnce yapraklı
ağaçların ormanı
Duyuyorum uçurumdan
o çağrıyı.
Yazgının
çağrısını, kumun ve tozun.
Kaybolup gitti
bir mürekkep izi, unutuşta.
Trinh Cong Son
Çeviren: Ulaş Başar Gezgin, Hoi An, Vietnam
Ek
6. Birlik Çemberi (Nối Vòng Tay Lớn)
Ormanlar ve
dağlar açmışlar kollarını engin denizlere
Yol alıyoruz bu
bitimsiz toprakta bağlamak için dağları ve ırmakları
Bu muhteşem
yeryüzünde, geri dönüyorlar abiler, ablalar, kardeşler
Bir kum
fırtınası gibi bizim bu mutlu kavuşmamız yeniden
Burgaç burgaç
dönerek açık göğün altında
Kavuşuyor
ellerimiz bir birlik çemberi oluşturmak için, çevresinde Vietnam’ın.
Birleştiriyor
rüzgarı bayraklar, birleştiriyor günleri geceler
Birleştiriyor
bizi akan kan, aynı kalbe
Nice hisler
uyandırıyor insanlarda yeni bir günde
Bağlanıyor
kentler ücra köylere
Bağlıyor ölüler
öbür dünyayı
Yüzlerinde
gülüşleriyle
Kuzey’den
Güney’e, birleştiriyoruz ellerimizi
Issız
topraklardan çıkıyoruz yola, aşıyoruz tüm dağları tepeleri
Geçiyoruz
tekinsiz çağlayanlardan, aşıyoruz geçitleri
Yoksul köylerden
büyük kentlere
El veriyoruz birbirimize,
mavi okyanuslara, derin nehirlere,
Biz de
katılıyoruz döngüsüne yaşamın ve ölümün.
Trinh Cong Son
Çeviren: Ulaş Başar Gezgin, Hoi An, Vietnam
[2] Trinh
Cong Son’ın 30 şarkısını içeren bir albüm için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=cVDrL0orM84
Son’ın en
bilinen parçalarının sözlerinin İngilizce çevirileri burada: https://www.tcs-home.org/english
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Savaş Ne Zaman Biter? Barış Üzerine Psiko-kültürel Denemeler [When Will the War End? Psycho-cultural Essays on Peace].
SAVAŞ NE ZAMAN BİTER?
BARIŞ, PSİKOLOJİ, SANAT, TARİH VE UZAK COĞRAFYALAR ÜZERİNE DENEMELER
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin
Önsöz-Kemal İnal
Barış Araştırmaları: Bir Giriş
1. Barış Araştırmalarının Temel Eksiği: Sınıfsal Çözümleme.
Barış ve Psikoloji: Bir Kaynaştırma Denemesi
2. Tarihyazımında Barış Çerçevesine Yer Açmak:
Barış Psikolojisi ve Tarihin Kesişiminde Bir Deneme.
3. Barışçıl Bir Toplum İçin Barış Psikolojisi.
4. Barış Psikolojisi Açısından Savaş Ne Zaman Biter...
5. Halkların Kardeşliği için Kültürlerarası Sanat Psikolojisi
Barış ve Sanat: Barış Müfredatına Tiyatro ve Filmle Katkı
6. Aristofanes’in ‘Barış’ı.
7. Brecht’in ‘Cesaret Ana ve Çocukları’ Oyunu
8. Aslan Asker Şvayk Oyunu
9. Barış Psikolojisi için 3 Film: ‘Maymunlar Cehennemi’,
‘Kovboylar ve Uzaylılar’ ve ‘Çocukluğun Sonu’
10. İki Film, İki Barış Olasılığı: Son Umut ve Mandalina Bahçesi.
Başka Coğrafyalarda Barış: Zorlu ve Çetin
11. Gazetecileri Barışçıllaştırmak Yerine Barışçılları Gazetecileştirmek
12. Barış Psikolojisi Açısından Kuzey İrlanda Deneyimi
13. Kolombiya Barış Süreci: Bu Barış, FARC’lı Barış
14. Güney Afrika: Sınıfsız Irkçılık Tahlillerinin Sefaleti
15. İspanya İç Savaşı: Darbe, Direniş ve Tarihyazımı
16. Nanjing Katliamı Anlatıları: Bir Yurtseverlik Testi
Sömürgecilik ve Eski Sömürgelerde Kurucu İdeolojiler
17. Yeni Sömürgecilik: Eski Sömürgeciliğin Torunu
18. Yeni Sömürgecilik Notları: Klasik Sömürgeciliğin Yeni Formları
19. Latin Amerika’nın Devlet Marşları Üzerine
20. Afrika Ülkelerinin Devlet Marşları Üzerine
21. Arap Coğrafyasının Devlet Marşları Üzerine
22. Asya-Pasifik Ülkelerinin Devlet Marşları Üzerine
Kuzey Kore: Oyun Kuramı ve Nükleer Gücün Caydırıcılığı
23. İki Serhat Ülkesi: Suriye ve Kuzey Kore
24. Kuzey Kore’ye Saldırı Olacak mı?
25. Kuzey Kore Söyleşisi
Ho Amca: Hem Direnmek Hem de Barış Simgesi Olabilmek
26. Ho Çi Min: Bir Devrimcinin Yaşamı (1890-1969)
27. Ho Amca: Şablonları Aşmış Bir Önder
28. Budistler Neden Ho Amca’yı Destekledi?
29. Ho Çi Min Baladı
Vietnam: Daha Az Savaş, Daha Fazla Barış, Çok Sanat Çokça Sanat
30. Amerika’nın Vietnam Yenilgisinin Gizli Nedeni: Başkanlık Sistemi
31. Bir Vietnam-Amerikan Savaşı Romanı: Gök Cephesi
32. Vietnam’da Savaş, Barış ve Sanat
33. Trinh Cong Son: Vietnam’ın Barışçıl Sesi.
Toplar İçin Gece Ninnisi
Annenin Kaderi
Deniz Anımsar
Terkedilecek ve Dönülecek Bir Yer
Kum ve Toz
Birlik Çemberi.
Barış ve Şiir: Barışı Dizelere Dökmek
Barış Seninle Olsun Küçüğüm, Kalıcı Olsun Mutlaka
Bir Kent Daha Kuşatıldı
Cenaze Arabasında
Hepsinin Yerine Koyabiliyorum Kendimi
Soluklansınlar Bizimle Yeniden
Sonsöz: 20 Yıl Sonrası İçin Falımız
Yaşamöyküsü
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder