İspanya
İç Savaşı: Darbe, Direniş ve Tarihyazımı
Ulaş Başar Gezgin
1 Nisan 1939’da İspanya’da iç savaş son buldu. İspanya İç
Savaşı nasıl başlamıştı, anımsayalım:
1931'de Cumhuriyetçiler
seçimle iktidara gelir; yeni anayasa yapar, krallığı kaldırırlar. 1936’da faşistlerle
kralcılar askeri darbe yapıp kentleri tek tek ele geçirmeye çalışırlar.
Cumhuriyetçi hükümete desteği İspanya'dan ve dünyanın dört bir yanından
solcular verir. Bizzat İspanya'ya gelip cumhuriyetçi saflarda savaşırlar. Bunlardan
biri, daha sonra ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u yazacak olan Ernest
Hemingway'dir. Darbecileri ise hem askeri güç olarak hem de silah ve mühimmat
açısından Mussolini İtalyası ile Hitler Almanyası açıkça destekler. İspanyol
sömürge ordusuna bağlı Kuzey Afrikalı Arap askerler de faşist darbeciler
yanında savaşırlar. Sonra 1939'da General Franco'nun liderliğindeki faşistler
kazanır. Franco, ölene dek (1975) iktidarda kalır. İspanya’nın başına kraliyet
ailesini yeniden getiren de Franco’nun faşist rejimi olur. İspanya onyıllar
önce iktidarda olan bir generalin mirası olan kraliyetten hâlâ kurtulabilmiş
değil.
Bir
Gençlik Stajı Olarak İspanya İç Savaşı
İspanya İç
Savaşı’na destek için çeşitli ülkelerden gelen solculardan Uluslararası
Tugaylar oluşturulur. İç savaş, geleceğin siyasetçilerinin bir tür gençlik
dönemi stajı olacaktır: İran'da Şah rejiminin son başbakanı olan ve Kerensky'ye
benzetilen Şapur Bahtiyar (1914-1991), Batı Almanya Şansölyesi (1969-1974) ve
1971 Nobel Barış Ödülü sahibi Willy Brandt (1913-1992), Yugoslavya'nın
Genelkurmay Başkanı Peko Dapčević (1913-1999), mini Avrupa devleti San
Marino'nun devlet başkanı Ermenegildo Gasperoni (1906-1994), Macaristan'ın
başbakanı Ferenc Münnich (1886-1967), Arnavutluk'un başbakanı Mehmet Şehu
(1913-1981) vd. ülkelerinde siyasetin tepe noktalarına varmadan önce
gençliklerinde İspanya’da savaşa katılırlar. Ayrıca katılanlar arasında çok
sayıda şair, yazar ve ressam vardı. Bu tür bir savaşçı kompozisyonu
düşünüldüğünde, İspanya İç Savaşı'yla ilgili çok sayıda yazın ve sanat
yapıtının üretilmiş olmasına şaşırmıyoruz.[1]
İspanya
1936-1939: İç Savaş mı Darbeye Direniş mi?
İspanya’da
yüzyılın başından 1939’a kadar yaşananlar, aslında, ‘iç savaş’ sözünün doğru
bir ifade olmayabileceğini düşündürür. 1931’de Cumhuriyet ilan edilmiş, bundan
memnun olmayan mülk sahipleri ve kilise her fırsatta ayaklanma çıkarmıştır.
Dolayısıyla, daha doğru bir ifade, 1931 İspanya Cumhuriyet Devrimi ve krallığın
restorasyonu olacaktır. Yüzyılın başından itibaren, İspanya’da sınıf mücadelesi
yükselmiş, ayaklanmaları ve grevleri bastırmak için ordu, daha darbeden önceki
yıllarda bile binlerce eylemciyi katletmekten geri durmamıştır. 1936’da ordu
Franco yönetiminde darbe yaptığında, beklenmedik bir gelişme yaşanır:
Cumhuriyetle birlikte haklarını almaya başlamış olan, mülk sahiplerinin
mallarına el koyan halk, silahlı bir direniş başlatır. Klasik anlamda başarılı
bir askeri darbe, tepedeki siyasetçileri tutuklayıp yönetime el koyduğunu
açıklar; halk da “yapılacak birşey yok” diyerek direnmez, hayatına hiçbirşey
olmamışmış gibi devam eder. Oysa İspanya’da böyle olmaz, bilinçli bir halk
hareketi söz konusudur. Darbe olduğunda, halk, cumhuriyetçilerin yardımıyla,
darbeye katılmayan ordu güçlerinin (özellikle Havacılar ve Denizciler)
cephaneliklerindeki silahlara el koyarak silahlanır.
Cumhuriyet
karşıtı isyanın Madrid’de değil, İspanyol sömürgesi Fas’ta başlaması da, bunu
klasik darbe modelinden uzaklaştırır. Faşist komutanlar önce başkenti ele
geçirmezler, her yeri ele geçirdikten sonra en son Madrid’e dayanırlar. Bu
açılardan, yaşananlar, bir iç savaş değil, darbeye karşı silahlı direniş olarak
adlandırılabilir. Ayrıca, bu ‘iç savaş’ın İspanyolca adı ‘İspanyol İç Savaşı’
(‘Guerra Civil Española’) iken, Türkçe’ye ‘İspanya İç Savaşı’ olarak geçmiştir
ve böylesi daha doğrudur; çünkü cumhuriyetçiler yalnızca İspanyollardan
oluşmuyordu; kültürel haklar ve özerklik talebiyle Cumhuriyetçilerle birlikte
savaşan Basklar, Katalanlar ve diğer milletler de vardı. Aynı biçimde, faşist
tarafta, çok sayıda Faslı ve İtalyan paralı asker, Nazi destek gücü ve Salazar diktatörlüğünün gönderdiği Portekiz
güçleri
vardı. Faşistler faşistlere, sosyalistler sosyalistlere yardım ediyordu.
ABD’nin petrol ve uçak başta olmak üzere cephane ve mühimmat desteği ise faşist
ordu için adeta can simidi olacaktır. Amerikan yardımı, Guernica tablosunda da
resmedildiği üzere, İspanya halkları üzerinde uçaklardan bırakılan tonlarca
bomba olarak kendini gösterecekti.
Franco
Sonrası Tarihyazımı: Unutarak Barıştırma
Çeşitli
tarihyazımlarında yaşananların farklı farklı anlatıldığını görürüz.[2]
Anarşistlere göre SBKP’nin tavrı yenilgiye davetiye çıkarmıştır; komünistlere
göre ise, anarşistlerin başına buyruk hareket etmeleri, yukarıdan aşağıya
hiyerarşik olarak örgütlenmiş faşist ordu karşısında zaferi olanaksız
kılmıştır. Bu ikiliye bir de Troçkist tarihyazımı eklenir. Liberal tarihçiler
ise, iki tarafın da gerçekte birbirine benzediğinden dem vurur. Evet faşistler
çokça katliam yapmıştır, ancak cumhuriyetçiler de daha düşük ölçekte olsa da
katliamlara imza atmıştır. Zaten birbirini öldürmeye başlamış
cumhuriyetçilerden hayır gelmeyecektir. Bu görüş, Franco sonrası İspanya’da,
ilerleyen yıllarda baskın görüş olur (Işık, 1991). Bugün İspanya kamuoyu, iç
savaş sırasında yaşananları unutmak istemektedir; “İspanya’da o yıllara
Türkiye’dekine göre belki de çok daha az ilgi gösterilmektedir” denebilir.
İspanya
İç Savaşı Bizim İçin Neden Önemli?
İspanya çeşitli
araştırmacılar tarafından 2. Paylaşım Savaşı’nın pilot çalışması olarak
görülür. ABD el altından faşistlere yardım gönderir; Sovyetler ise cumhuriyetçilere
açıktan büyük yardımda bulunur.[3]
Böylece, bir Soğuk Savaş klasiği olan vekaleten savaş modelinin uygulamaya
döküldüğünü görürüz. Daha önce belirttiğimiz gibi İtalya ve Almanya, faşistleri
özel olarak destekler. Franco ve askerlerinin Fas’tan hızla İspanya’ya
geçmeleri Nazilerin gönderdiği uçak filosu sayesinde olacaktır.
Peki bugün
İspanya İç Savaşı bizi ne açıdan ilgilendiriyor? Cumhuriyet, anayasa ve askeri
darbe gibi anahtar sözcükler üzerinden İspanya’nın tarihte yaşadıkları
Türkiye’nin bugünüyle kimi açılardan benzeşiyor. İspanya Franco’nun ölümünden
sonra sivil yaşama geçilmesini istemeyen ordu üyeleri nedeniyle 1978’de,
1981’de ve 1982’de olmak üzere toplam 3 darbe atlatıyor.
İspanya
İç Savaşı ve Türkiye
İspanya İç
Savaşı’na az sayıda Türk devrimcinin katıldığı çeşitli kaynaklarda
belirtilmektedir (örneğin, İbarruri, 1997/1966; Kutlu, 2008, s.197), ancak
isimler bilinmemektedir. Ayrıca TKP’den katılımın olmadığı da bilinmektedir
(bkz. Belli, 1999, s.357). Türkiye’den katılımların bağımsız/bireysel olması
olasıdır. İran’ın bile gönüllü gönderdiği bir dönemde, Türkiye’de kurumsal
katılım olmaması düşündürücüdür. Ancak, tartışmalı bir konu, iç savaş sırasında
Türkiye ile İspanya arasındaki ilişkilerdir. Türkiye Frankist faşistlere destek
olmuş mudur olmamış mıdır? Fransa ve İngiltere bu dönemde tarafsız kaldığını
açıkladı; böylece darbecileri örtük olarak desteklemiş oldu. Tarafsızlık,
cumhuriyetçi hükümete yönelik silah ambargosu anlamına gelirken; faşist orduya
el altından silah yardımı devam etti. Türkiye, politikasında İngiltere’yi ve
Fransa’yı örnek alarak tarafsız kaldı ve İspanya’ya yönelik silah satışını
durdurdu. Karadeniz’den İspanya’ya cumhuriyetçilere yardım götüren Sovyet
gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçmesine izin verilmedi. Sosyalist bir
hükümete sahip Fransa’nın bile böyle davranması, bir cumhuriyet olan
Türkiye’nin de bu yola yönelmesini şaşırtıcı olmaktan çıkartıyor. Türkiye,
tarafsızlığında hızını alamaz ve 1937’de iç savaşa Türkiye’den gönüllü
katılımları yasaklayan bir kararname çıkarır (Sertel, 2015).[4]
“Türkiye’nin tek başına yardımları engellemesi nedeniyle bile, İspanya’da
faşizmin kazanmasında sorumluluğu vardır” diyebiliriz. O sırada Türkiye’de
güçlü bir muhalefet olsaydı, belki de herşey çok farklı olacaktı.
Dönemin Madrid
Büyükelçisi Tevfik Kamil Koperler (1889-1964), darbe ve sonrasında Ankara’ya
çok kapsamlı raporlar yazar. Özet olarak, cumhuriyetçilerde birlikte hareket
etme yönünde eksiklik olduğunu bildirir. Cumhuriyetçi direnişin fiziksel ve
insan kaynakları boldur; bu sayede, direniş, kazanmaya çok elverişlidir; ancak
iyi bir biçimde örgütlenemezlerse sonları hazin olacaktır (Sertel, 2015); öyle
de olur.
Sonuç
İspanya’da
devrimciler yeniliyor; ancak yine de bu yenilginin önemli bir katkısı oluyor:
Castro ve yoldaşları, ilk gerilla eğitimlerini İspanya İç Savaşı’na katılmış
olan bir Kübalı’dan, Alberto Bayo’dan alıyor. Solun geniş yelpazesinde ise, bir
yıldönümünde daha, birbiriyle çatışmanın faşizmin işine yarayacağını artık fark
etmiş olanlarla olmayanlar arasında adı konmamış tarihyazımı savaşları
sürüyor.
Kaynakça
Aktaş, Ö.
(2014). İspanya İç Savaşı’nın Sanat Ve Edebi Eserlere Yansıması. Türkiye Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 18(2), 295-314.
Belli, M.
(1999). Mihri Belli'nin Anıları - İnsanlar Tanıdım 1. İstanbul: Doğan Kitap.
Broue, P. ve
Temime, E. (1961/1976). İspanya İç Savaşı. İstanbul: Hür Yayın ve Ticaret.
Çetik, M. (haz.) (2008). Üniversitede Cadı Avı: 1948 DTCF Tasfiyesi ve P.
N. Boratav'ın Müdafaası, Ankara: Dipnot.
Ediz, H.A. (1936). İspanya’da Neler Oluyor?
Fraser, R. (1981/1995).
İspanya’nın Kanı: İç Savaş Deneyimleri (1936-1939). İstanbul: Belge.
Işık, G. (1991).
İspanya: Bir Başka Avrupa. İstanbul: Metis.
İbarruri, D.
(1966/1997). Faşizmi Ezeceğiz. İstanbul: Sosyalist Yayınları.
Kazancakis, N.
(1973). İspanya: Yaşasın Ölüm. İstanbul: Tel Yayınları.
Kutlu, M.N.
(2008). “Reflexiones Sobre las Relaciones Hispano-Turcas Durante La Guerra
Civil
Española y un
Hecho Representativo” Hesperia Culturas del Mediterráneo: Especial Túnez, 10,
195-204.
Salman, B.
(2003). İspanya’da 2. Cumhuriyet ve İç Savaş (1936-1939). Ankara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi.
Sertel, S.
(2015). Türk Hariciye Raporlarına Göre İspanya İç Savaşı (1936-1939). TAD,
34(57), 271-290.
[1] İspanya
İç Savaşı’na ilişkin sanat yapıtlarının bir bölümünün bir dökümü için bkz.
Aktaş, 2014.
[2]
Türkçe’de İspanya İç Savaşı’yla ilgili onu aşkın kaynak kitap var (örneğin,
Broue ve Temime, 1961/1976; Fraser, 1981/1995 ve İbarruri, 1997/1966). Bunlar
içinde en az bilinenlerinden biri, ‘Zorba’nın yazarı olarak tanıdığımız Nikos
Kazancakis’in ‘İspanya: Yaşasın Ölüm’ adlı gezi kitabı. İki bölümden oluşan
kitapta bölümler Don Kişot’la ilgili bir şiirle ayrılıyor. İlk bölüm, tümüyle
gezi yazılarından oluşuyor, ‘Yaşasın Ölüm’ konulu ikinci bölüm ise tümüyle İç
Savaş’a ayrılmış. Bunlar dışında, savaşla ilgili Ankara’da tamamlanmış bir
yüksek lisans tezi olduğunu da buraya not edelim (Salman, 2003).
[3] Öte yandan, farklı bir tarihyazımı anlayışıyla, Sovyet
yardımının geç geldiği ya da yetersiz olduğu gibi iddialar da ortaya
atılmıştır. Bu, konuyla ilgili araştırmalarda tartışmalı bir konu.
[4] Belki bunu “Türkiye’den katılım olmuş ki yasak gelmiş”
diye değerlendirebiliriz. Bu kararname, katılımları suç haline getirdiği için,
Türkiye’den katılımlarının isimlerinin saptanması çok daha zorlaşmıştır. Ancak,
tahmin yürüteceksek, Türkiye’den birkaç olası katılımın olduğunu
söyleyebiliriz: Birincisi, katılan Türk devrimcilerin bir Avrupa dilini iyi
konuşmasını bekleriz. Bunlar içinde gayrımüslim kökenli Türk devrimciler
olasılık içindedir. İlk akla gelen ise, İspanya’ya kolaylıkla uyum sağlayacak
Sefarat Yahudileri olacaktır. İspanyolca bildikleri için zorlanmamalarını
bekleriz. Türkçe’de 1936’da daha sonra Rusça’dan edebiyat çevirileri ile
tanınacak olan eski TKP’li Hasan Ali Ediz (1905-1972) imzalı bir ‘İspanya İç
Savaşı’ kitabı yayınlanır ve kitap çok canlı ve içeriden anlatımlara yer verir
(Ediz, 1936). O dönem yeraltı koşulları nedeniyle kimi kitapların başka adlarla
yayınlandığı bilinmektedir. Belki de bu kitabı Ediz üstlenmiştir ya da
kaynakları arasında savaşa katılmış Türk devrimciler vardı. Ne yazık ki bunlar
tarihin tozlu raflarında kaldı. Bir diğer olasılık ise, savaş sırasında
İspanya’da ya da bir başka Avrupa ülkesinde okumakta olan devrimci Türk
öğrenciler olabilir. Yine ilk akla gelen Pertev Naili Boratav zamanındaki
öğrenciler olacaktır. Örneğin Boratav ve eşi 1936’da Almanya’dadır (Çetik,
2008). O dönem genç akademisyenler arasında anti-faşist düşüncenin
yaygınlaşmakta olduğunu biliyoruz. Dönemin anti-faşist Türk öğrencileri
arasından katılım olmuş mudur? Bu soru da yanıtlanmayı bekliyor. Mihri
Belli’nin yaşı tutmadığı için İspanya İç Savaşı’na katılamadığı bilinir. Öyle
ise, katılımların kaynağını biliyor olmalıdır. Ancak anılarında Türkiye’den bir
katılımdan haberdar olmadığı anlaşılır (Belli, 1999, s.357). Bir diğer
olasılık, TKP’den katılım olmadığına göre, Türkiye’deki Troçkist ve anarşist
hareketleri incelemekle belki ortaya çıkabilir. Son olarak, İç Savaş’a diğer
ülkelerden muhabir olarak katılan solcular olduğu biliniyor. “Türkiye’den o
dönemde İspanya’ya gazetecilik amaçlı giden(ler) olmuş mudur?” sorusu
yanıtlanmayı bekliyor.
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Savaş Ne Zaman Biter? Barış Üzerine Psiko-kültürel Denemeler [When Will the War End? Psycho-cultural Essays on Peace].
SAVAŞ NE ZAMAN BİTER?
BARIŞ, PSİKOLOJİ, SANAT, TARİH VE UZAK COĞRAFYALAR ÜZERİNE DENEMELER
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin
Önsöz-Kemal İnal
Barış Araştırmaları: Bir Giriş
1. Barış Araştırmalarının Temel Eksiği: Sınıfsal Çözümleme.
Barış ve Psikoloji: Bir Kaynaştırma Denemesi
2. Tarihyazımında Barış Çerçevesine Yer Açmak:
Barış Psikolojisi ve Tarihin Kesişiminde Bir Deneme.
3. Barışçıl Bir Toplum İçin Barış Psikolojisi.
4. Barış Psikolojisi Açısından Savaş Ne Zaman Biter...
5. Halkların Kardeşliği için Kültürlerarası Sanat Psikolojisi
Barış ve Sanat: Barış Müfredatına Tiyatro ve Filmle Katkı
6. Aristofanes’in ‘Barış’ı.
7. Brecht’in ‘Cesaret Ana ve Çocukları’ Oyunu
8. Aslan Asker Şvayk Oyunu
9. Barış Psikolojisi için 3 Film: ‘Maymunlar Cehennemi’,
‘Kovboylar ve Uzaylılar’ ve ‘Çocukluğun Sonu’
10. İki Film, İki Barış Olasılığı: Son Umut ve Mandalina Bahçesi.
Başka Coğrafyalarda Barış: Zorlu ve Çetin
11. Gazetecileri Barışçıllaştırmak Yerine Barışçılları Gazetecileştirmek
12. Barış Psikolojisi Açısından Kuzey İrlanda Deneyimi
13. Kolombiya Barış Süreci: Bu Barış, FARC’lı Barış
14. Güney Afrika: Sınıfsız Irkçılık Tahlillerinin Sefaleti
15. İspanya İç Savaşı: Darbe, Direniş ve Tarihyazımı
16. Nanjing Katliamı Anlatıları: Bir Yurtseverlik Testi
Sömürgecilik ve Eski Sömürgelerde Kurucu İdeolojiler
17. Yeni Sömürgecilik: Eski Sömürgeciliğin Torunu
18. Yeni Sömürgecilik Notları: Klasik Sömürgeciliğin Yeni Formları
19. Latin Amerika’nın Devlet Marşları Üzerine
20. Afrika Ülkelerinin Devlet Marşları Üzerine
21. Arap Coğrafyasının Devlet Marşları Üzerine
22. Asya-Pasifik Ülkelerinin Devlet Marşları Üzerine
Kuzey Kore: Oyun Kuramı ve Nükleer Gücün Caydırıcılığı
23. İki Serhat Ülkesi: Suriye ve Kuzey Kore
24. Kuzey Kore’ye Saldırı Olacak mı?
25. Kuzey Kore Söyleşisi
Ho Amca: Hem Direnmek Hem de Barış Simgesi Olabilmek
26. Ho Çi Min: Bir Devrimcinin Yaşamı (1890-1969)
27. Ho Amca: Şablonları Aşmış Bir Önder
28. Budistler Neden Ho Amca’yı Destekledi?
29. Ho Çi Min Baladı
Vietnam: Daha Az Savaş, Daha Fazla Barış, Çok Sanat Çokça Sanat
30. Amerika’nın Vietnam Yenilgisinin Gizli Nedeni: Başkanlık Sistemi
31. Bir Vietnam-Amerikan Savaşı Romanı: Gök Cephesi
32. Vietnam’da Savaş, Barış ve Sanat
33. Trinh Cong Son: Vietnam’ın Barışçıl Sesi.
Toplar İçin Gece Ninnisi
Annenin Kaderi
Deniz Anımsar
Terkedilecek ve Dönülecek Bir Yer
Kum ve Toz
Birlik Çemberi.
Barış ve Şiir: Barışı Dizelere Dökmek
Barış Seninle Olsun Küçüğüm, Kalıcı Olsun Mutlaka
Bir Kent Daha Kuşatıldı
Cenaze Arabasında
Hepsinin Yerine Koyabiliyorum Kendimi
Soluklansınlar Bizimle Yeniden
Sonsöz: 20 Yıl Sonrası İçin Falımız
Yaşamöyküsü
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder