Kuzey Kore’ye Saldırı Olacak mı?
Ulaş Başar Gezgin
Son günlerde uluslararası anaakım medyada sürekli olarak Kuzey Kore haberi
yapılıyor. Öyle anlaşılıyor ki, ya bir saldırının zemini hazırlanmaya
çalışılıyor ya da herkes ‘ortak düşman’ bulmanın sevinci ve heyecanıyla daha
fazla Kuzey Kore haberi yapıyor. Sosyal psikoloji açısından bakarsak, ortak
düşman, bir kolektif kimlik oluşturma çerçevesinde, yanyana gelmeyecek
kesimleri yan yana getirir. Onlara “dünyayı kötülüklerden kurtarmak” gibi
muğlak bir amaç da verirsiniz ki bu kimlik perçinlensin. Böylece, bütün o beş
“bir araya gelmezler”, aslında kendilerinde olan kötülükleri bu belirledikleri
‘günah keçisi’ne yüklemeye başlarlar ve böylece arındıklarını sanırlar.
Dolayısıyla, büyük güçlerin Kuzey Kore eleştirileri bağlamında, “aslında
kendileri de aynısını yapıyor olabilir mi?” diye sorarak başlamak, doğru bir
çıkış noktası olacak.
Afganistan’da Bomba Denemeleri
Kuzey Kore nükleer bir güçmüş, dünyaya tehdit oluşturuyormuş. Öyle olsa
bile, aynısı, asıl ABD, İsrail, Fransa, Hindistan ve Pakistan gibi nükleer için
de geçerli. Oysa Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri kınandığında nadir olarak
diğer nükleer güçler eleştiriliyor. ABD’nin denediği silahların haddi hesabı
yok. Geçende Afganistan’da son bombasının denemesini yapmadı mı? Ama Kuzey
Kore’ye tepki gösterenlerin çok azı, ABD’ye bu deneme için tepki gösterdi.
Uluslararası medyada, bunun, sömürgeciliğin sona ermediğini, başka biçimlerde
sürdüğünü gösterdiğini söyleyenler çok azdı.
Kuzey Kore, nükleer bomba patlatabilirmiş. Ama ABD zaten çoktan patlattı.
Hiroşima’yla Nagasaki’yi ne çabuk unutuyoruz... Patlatabilme olasılığı
nedeniyle Kuzey Kore’yi yargılayıp mahkum ederken, olasılığın ötesine geçip
bizzat bombayı denemiş olan ABD’yi görmezden geliyoruz.
Kuzey Kore yakında yıkılacakmış; bölge ülkeleri Kuzey Kore’nin
dağılmasından sonra sığınmacı krizinden korkuyorlarmış. Oysa bunlar 60 yıldır
Güney Kore ana-akım medyasında yazılıp çizilen, gerçeklikte bir karşılığı
olmayan, Güney Kore egemenlerinin arzusuna uygun olarak yazılmış görüşler. 60
yıldır “yıkılacak” diye yazılıyorsa da, sonuçta, demekle olmuyor.
Trump Söylemi-Eylemi
Şimdi ise, Kuzey Kore’ye yönelik Amerikan saldırısının yakın olduğu
belirtiliyor. Trump’ın bizde bu algıyı yaratışı ilk değil. Daha önce,
anımsanacaktır; Suriye saldırısını Kuzey Kore saldırısının izleyeceği
düşünülüyordu. Önce bizde “Amerikan gemileri Kore yarımadasına doğru
gönderildi” algısı yaratıldı. Sonra gemilerin Avustralya’ya doğru gittiği
ortaya çıktı. Şimdi ise, Trump, söylemindeki tehdit ve saldırganlık dozunu daha
da arttırır gibi oldu; yine “gemiler yolda” deniyor vb. Derken birden “ticari
yaptırımlara odaklanacağız” diye açıklama yaptı.
Geçtiğimiz aylarda ABD’nin önde gelen psikiyatristleri, Trump’ın akıl
sağlığının yerinde olmadığı, tehlike arz ettiği ve bu nedenle görevden alınması
gerektiği yönünde açıklama yaptılar. Trump’ın söylemlerindeki bu oynaklık ya
psikiyatristlerin işaret ettiği nedenden ileri geliyor olabilir ya da Trump’ın
öyle ya da böyle Kuzey Kore’yi sürekli gündeme getirmesi, bir saldırı hazırlığı
olabilir. İşin ilginç yanı şu: Kuzey Kore lideri, Trump’la karşılaştırıldığında
daha makul görünüyor. Kuzey Kore’nin ne yapıp yapmayacağını aşağı yukarı
biliyoruz; ancak asıl bilmediğimiz, Trump’ın ne yapıp edeceği. Trump’ın akıl
sağlığı yerinde olsa da olmasa da, Amerikan siyasetinde bir ölçüde sağlanan
istikrar ve tutarlılıktan onda eser yok.
İstikrarlı Saldırganlık
ABD’nin dış siyasetini ‘istikrarlı saldırganlık’ olarak tarifleyebiliriz.
İmparatorlukların (örneğin Ekim Devrimi öncesi Rusya) bir klasiği olarak,
ABD’nin bizzat bir savaşa girmediği ya da bir savaşta taraflardan birini açıkça
ya da gizlice desteklemediği bir yıl neredeyse yok. ABD, istikrarlı olarak
saldırıyor. Bu saldırılarında, çoğunlukla NATO ve/ya da BM’nin desteğini
alıyor, ancak her zaman değil. Fakat bütün bu saldırganlığın tahmin edilebilir
bir özelliği var: ABD başkanları nadir olarak boş konuşuyor. Bir ülkeyi
dillerine doladıklarında genellikle oraya bir saldırı gerçekleşiyor.
Dolayısıyla, Kuzey Kore’ye yönelik saldırı beklentisi gerçekçi olabilir. Ancak
bu çözümlemenin gözden kaçırdığı iki güç var: Çin ve Rusya.
Kuzey Kore ve Çin
Çin, Kore Savaşı’nda Kuzey Kore saflarında savaşmak üzere büyük bir gönüllü
ordusu gönderdi – ki Mao’nun bu orduyla savaşa katılan oğlu, işgal güçlerinden
biri olan Güney Afrika’nın uçaktan attığı bombayla son nefesini verecekti. Bu
açıdan, Çin’in Kuzey Kore’yle tarihsel bir bağı var. Uluslararası alanda da,
ticarette de Çin, Kuzey Kore’nin dünyaya açılan kapısı. Öte yandan Çin bugün
bir küresel askeri güç olmayı tercih etmiyor; ticareti ve ekonomik gelişmeyi
öne koymuş durumda. Dolayısıyla, Kuzey Kore’yi eskisi gibi savunmakta pek
istekli olmayabilir. Ancak, yanı başında, ABD, Kuzey Kore bahanesiyle füze
savunma sistemi kuruyor. Çin’in buna sessiz kalması düşünülemez. Çin, Güney
Kore ve Japonya’ya ek olarak üçüncü bir Amerikan üssü ülkesi istemiyor. Zaten
başka nedenlerle Asya-Pasifik sahnesinde ABD ile şimdiden araları açılmış
durumda. Bu nedenlerle, Çin, Kuzey Kore’ye karşı olası bir saldırıda, Kuzey
Kore’nin savunmasına tam teşekküllü olarak katılacaktır.
Kuzey Kore ve Rusya
Rusya ise, Sovyetler’in çöküşünden sonra Kuzey Kore üstündeki etkisi
azalmış bir ülke. Eskiden olduğu gibi, 2. süper güç olmaya çalışıyor; ancak bu,
ekonomik olarak olanaksız. Çin, ekonomik olarak daha ileride. Ancak, Çin’in
tersine Rusya, küresel bir askeri güç olmak gibi bir hedefe sahip. Bu açıdan,
Rusya’nın Suriye’ye yönelik olarak, piyadeleri de içeren desteği şaşırtmıyor.
Rusya, yalnızca Kuzey Kore’de değil, ABD’nin hegemonik hükmünün sorgulandığı
tüm serhat coğrafyalarında müdahil olacak gibi görünüyor. Dolayısıyla, Rusya
da, Kuzey Kore’ye yönelik olası bir Amerikan saldırısında, Kuzey Kore
savunmasına tam destek verecektir.
Caydırıcılık İlkesi
Çin ve Rusya, azımsanmayacak sayıda askerini Kuzey Kore sınırına yığmış
durumda. Bu durum, Çin ile Rusya’nın kamuoyundan gizlenen birtakım bilgilere
sahip olduklarını düşündürüyor. Belki de Amerikan saldırısını önceden haber
aldılar... Tam tersi de olabilir: Belki de Çin ve Rusya, askerlerini Amerikan
saldırısı olup olmayacağını bilmeden yığıyor. Böylece, Kuzey Kore’ye yönelik
bir saldırı olmaması için caydırıcı güçlerini gösteriyor. Kore Savaşı’nı
anlamak için ‘caydırıcılık ilkesi’ni aklımızda tutmamız gerekiyor; çünkü Kuzey
Kore’nin bugünlere dağılmadan gelebilmesini sağlayan, tam da bu ilke. ABD ve
Güney Kore, Kuzey Kore’nin tehlikeli olduğuna inandığı ölçüde ona dokunamıyor.
Bugün Kuzey Kore’ye bir Amerikan saldırısı olup olmayacağını tahmin etmede
temel olarak iki değişken söz konusu: Birincisi, Trump. Öngörülemez, bir dediği
bir diğerini tutmayan kişiliğiyle Trump, ters bir anına denk gelirse saldırı
emri verebilir. Ancak danışmanları, büyük çaplı bir saldırının Rusya ile Çin’in
karşı saflarda savaşması gibi felaketvari bir sonucu olacağının bilincinde.
İkinci değişken ise, Kuzey Kore’nin kendi saldırısı olabilir; ancak bu da,
Kuzey Kore için felaket anlamına gelecek. Kuzey Kore’nin saldırısı bir çözüm
olsaydı, Kore yarımadası, 60 yıldır ayrı ayrı yaşamazdı.
Sonuç: “Havlayan Köpek Isırmaz”
Sonuç olarak, “havlayan köpek ısırmaz” sözünde olduğu gibi, Trump’ın
konuşmalarında Kuzey Kore’ye ver-yansın etmesi, büyük olasılıkla Kuzey Kore’ye
yönelik bir saldırıya dönüşmeyecek. Hem Kuzey Kore hem Çin hem de Rusya,
caydırıcı güçler olarak, kapsamlı bir saldırı düşüncesinde olan ABD’nin
hevesini kursağında bırakacak...
Kaynak: Gezgin, U.B. (2017). Savaş Ne Zaman Biter? Barış Üzerine Psiko-kültürel Denemeler [When Will the War End? Psycho-cultural Essays on Peace].
SAVAŞ NE ZAMAN BİTER?
BARIŞ, PSİKOLOJİ, SANAT, TARİH VE UZAK COĞRAFYALAR ÜZERİNE DENEMELER
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin
Önsöz-Kemal İnal
Barış Araştırmaları: Bir Giriş
1. Barış Araştırmalarının Temel Eksiği: Sınıfsal Çözümleme.
Barış ve Psikoloji: Bir Kaynaştırma Denemesi
2. Tarihyazımında Barış Çerçevesine Yer Açmak:
Barış Psikolojisi ve Tarihin Kesişiminde Bir Deneme.
3. Barışçıl Bir Toplum İçin Barış Psikolojisi.
4. Barış Psikolojisi Açısından Savaş Ne Zaman Biter...
5. Halkların Kardeşliği için Kültürlerarası Sanat Psikolojisi
Barış ve Sanat: Barış Müfredatına Tiyatro ve Filmle Katkı
6. Aristofanes’in ‘Barış’ı.
7. Brecht’in ‘Cesaret Ana ve Çocukları’ Oyunu
8. Aslan Asker Şvayk Oyunu
9. Barış Psikolojisi için 3 Film: ‘Maymunlar Cehennemi’,
‘Kovboylar ve Uzaylılar’ ve ‘Çocukluğun Sonu’
10. İki Film, İki Barış Olasılığı: Son Umut ve Mandalina Bahçesi.
Başka Coğrafyalarda Barış: Zorlu ve Çetin
11. Gazetecileri Barışçıllaştırmak Yerine Barışçılları Gazetecileştirmek
12. Barış Psikolojisi Açısından Kuzey İrlanda Deneyimi
13. Kolombiya Barış Süreci: Bu Barış, FARC’lı Barış
14. Güney Afrika: Sınıfsız Irkçılık Tahlillerinin Sefaleti
15. İspanya İç Savaşı: Darbe, Direniş ve Tarihyazımı
16. Nanjing Katliamı Anlatıları: Bir Yurtseverlik Testi
Sömürgecilik ve Eski Sömürgelerde Kurucu İdeolojiler
17. Yeni Sömürgecilik: Eski Sömürgeciliğin Torunu
18. Yeni Sömürgecilik Notları: Klasik Sömürgeciliğin Yeni Formları
19. Latin Amerika’nın Devlet Marşları Üzerine
20. Afrika Ülkelerinin Devlet Marşları Üzerine
21. Arap Coğrafyasının Devlet Marşları Üzerine
22. Asya-Pasifik Ülkelerinin Devlet Marşları Üzerine
Kuzey Kore: Oyun Kuramı ve Nükleer Gücün Caydırıcılığı
23. İki Serhat Ülkesi: Suriye ve Kuzey Kore
24. Kuzey Kore’ye Saldırı Olacak mı?
25. Kuzey Kore Söyleşisi
Ho Amca: Hem Direnmek Hem de Barış Simgesi Olabilmek
26. Ho Çi Min: Bir Devrimcinin Yaşamı (1890-1969)
27. Ho Amca: Şablonları Aşmış Bir Önder
28. Budistler Neden Ho Amca’yı Destekledi?
29. Ho Çi Min Baladı
Vietnam: Daha Az Savaş, Daha Fazla Barış, Çok Sanat Çokça Sanat
30. Amerika’nın Vietnam Yenilgisinin Gizli Nedeni: Başkanlık Sistemi
31. Bir Vietnam-Amerikan Savaşı Romanı: Gök Cephesi
32. Vietnam’da Savaş, Barış ve Sanat
33. Trinh Cong Son: Vietnam’ın Barışçıl Sesi.
Toplar İçin Gece Ninnisi
Annenin Kaderi
Deniz Anımsar
Terkedilecek ve Dönülecek Bir Yer
Kum ve Toz
Birlik Çemberi.
Barış ve Şiir: Barışı Dizelere Dökmek
Barış Seninle Olsun Küçüğüm, Kalıcı Olsun Mutlaka
Bir Kent Daha Kuşatıldı
Cenaze Arabasında
Hepsinin Yerine Koyabiliyorum Kendimi
Soluklansınlar Bizimle Yeniden
Sonsöz: 20 Yıl Sonrası İçin Falımız
Yaşamöyküsü
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder