Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Asya Çağı’na Nasıl Hazırlanabiliriz?

 

Asya Çağı’na Nasıl Hazırlanabiliriz?

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

 

Asya Çağı’na nasıl hazırlanabiliriz? Bu soru, bir kere, bir Asya Çağı’na girdiğimizi, girmekte olduğumuzu ya da gireceğimizi varsayıyor. Peki bu, doğru mu? Bu varsayımı destekleyen neler var elimizde?

 

 

Rüzgarın Asya’dan Yana Döndüğüne İşaret Eden 6 Gelişme

 

Birincisi, Asya ekonomileri yükselişte. Bunun başını Çin ile Japonya çekiyor. Hindistan kendi iç sorunlarıyla boğuşan uyuyan bir dev; ancak çevre ülkeler (Nepal, Bhutan, Bangladeş, Sri Lanka, Maldivler vb.) üzerindeki etkisi büyük ve birçok toplumsal sorunla mücadele içindeyken dünya çapında bilişimciler yetiştirebiliyor.

 

İkincisi, Asya ülkelerinin kültürel etkileri artık iyice öne çıkıyor. Sinema salonlarının çoğu, yakın zamana dek ya yerli yapımları ya da Hollywood filmlerini gösterirdi. Eskiden Asya dövüş filmleri vardı; az sayıda da olsa Hint filmleri izlenirdi; fakat film dünyasında Çin, Hindistan, Güney Kore ve Japonya; dizi film dünyasında ise Güney Kore ve Hindistan’ın ağırlığı söz konusu değildi. Küreselleşme, Batılı egemen sınıflar pek istemese de, kültürel anlamda daha çoğulcu bir yöne doğru evriliyor.

 

Üçüncüsü, özellikle Doğu Asya, son onyıllarda bir teknoloji-yoğun üretim coğrafyası niteliği kazanıyor. Bunda, ülkesine göre, pazar büyüklüğü (Çin), ucuz işgücü (eski Çin, yeni Güneydoğu Asya), teknik yeterlilik vb. (Çin, Güney Kore, Japonya) gibi etmenlerin etkili olduğunu görüyoruz. Kullandığımız telefonların, tabletlerin, bilgisayarların ve hatta buzdolaplarıyla çamaşır makinelerinin oransal olarak çok azı artık Doğu Asya dışında üretiliyor.

 

Dördüncüsü, gelirlerdeki yükseliş, başka ülkelere yönelik ilgi, yumuşatılan vize-pasaport rejimleri ve uzun yolların ucuzlaması/kolaylaşmasıyla birlikte, daha çok Asyalı turisti Asya dışında görüyoruz. Asya, turizmde büyük bir pasta; bunun için çeşitli il, ilçe, semt ve mahallelerde Avrupa dilleri dışında Asya dillerinde de tabelalar, hizmetler ve kolaylıklar görülüyor.

 

Beşincisi, Singapur, Çin ve Japonya başta olmak üzere Asya ülkeleri, öğrencilerin bilgi ve becerilerini sınayan uluslararası karşılaştırmalarda (örneğin PİSA), birçok ‘küresel Batılı’ ülkeyi geride bırakıyor. Küresel Batı coğrafyasında daha fazla sayıda Asyalı öğrencinin başarı çıtasını yükselttiğini görüyoruz.

 

Altıncısı, Asya ülkeleri, askeri açıdan da güçleniyor. Dünyanın çeşitli göstergelere göre en büyük ordularından bir bölümü Asya’da. Küresel Batı dışında nükleer güce sahip diğer ülkeler de tümüyle Asya’da. Asya ülkeleri, aynı zamanda, bir yandan silah alımında bir yandan da silah yapımı ve satışında en başlarda.

 

 

Asya Yüzyılı mı Asya Çağı mı Asya Öte-çağı mı?

 

Ana konuya geçmeden, ‘Asya yüzyılı’ sözü yerine ‘Asya Çağı’ sözünü yeğlememizin mantığına dokunalım: Bu süreç, yüzyıllık olmayabilir, daha kısa da olabilir daha uzun da… Aslında, bu, çağ değil, bir öte-çağ (meta-era) bile olabilir. Şöyle ki, bugün klasik tarihyazımı, dünya tarihini, çoğunlukla Avrupa’daki gelişmeler üstünden çağlandırdı: İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ, Yakın Çağ vb. Bunlar, toplamda, bir Avrupa Öte-çağı’na karşılık geliyordu. Bundan sonrasında ise, tarihyazımının Asya’daki gelişmelerle yakından ilişkili olarak şekillendiğini görüyor olacağız.

 

Bu altı noktayla, ki bunlara daha fazlası da eklenebilir, asıl sorumuzu yanıtlamak için gerekli olan arka planı oluşturduktan sonra, başa dönelim ve kaldığımız yerden devam edelim: Asya (Öte-)Çağı’na nasıl hazırlanabiliriz?

 

 

Yayın Dünyası ve Bilgi Üreticileri, Yüzlerini Asya’ya Dönmeli

 

Bir kere, Türkiye’de yayın dünyasında Asya dillerinden ve Asyalı yazarlardan düşük oranda çeviri yapılmasına ve kitap basılmasına bir dur demeliyiz. Bunların çoğu, Çin ve Japonya’yla kısıtlı kalıyor; oysa Asya Çağı’na hazır olabilmek için farklı Asya ülkelerinin kültürlerine ve yazarlarına erişebiliyor olmalıyız.

 

Kalkınmanın ve küreselleşmenin batılılaşmayla ve yalnızca batılılaşmayla gerçekleşebileceğine ilişkin düşük özgüvenli ve gizli içsel sömürgeci bakış, artık güç kaybediyor. Çeşitli Asya ülkeleri başka türlü bir kalkınmanın da olanaklı olduğunu çoktan gösterdiler. Fakat Batı hayranlığı kimi kesimlerde hâlâ öyle baskın ki, bir kitabı bir Türk ya da Asyalı adıyla değil de Batılı bir takma adla bastırmak, kitabın çok satmasını sağlayabiliyor. Batılılık, hâlâ kimi kesimlerde yazar adları üstünden bile bir otorite sağlıyor.

 

İkincisi, Kuzey Atlantik’te üretilen bilgi ve bulguların Türkiye’de de (ve Asya’da da) geçerliymiş gibi sunulması ve bu biçimde kendini gösteren asimetrik, tek taraflı epistemik ilişki son bulmalıdır. Kuzey Atlantik dışındaki bilgi ve bulgu üreticileri daha sıkı işbirliği ilişkileri kurmalıdır.

 

 

Daha Fazla Asya Uzmanı ve Uzmanlığı Gerekli

 

Üçüncüsü, Türkiye’de Asya uzmanı ve Asya araştırmaları kadroları sayıca arttırılmalıdır. 48 ülkeye sahip bir coğrafya için çok daha fazla araştırmacıya ve enstitüye ihtiyacımız var. İlk aşamada, Türkiye’nin her büyük şehrinde en az bir Asya araştırmaları enstitüsü ya da bölümü oluşturulmalıdır. Bu kurumlar bir yandan araştırma yapmalı, bir yandan da ticaret ve kültürü içermek üzere Asya ülkeleriyle karşılıklı ilişkiler ve ortaklıklar geliştirmelidir. Aynı biçimde, Türkiye ve Türkoloji’yle ilgili kurumları olmayan Asya ülkesi kalmamalıdır. Varolanlar da sayıca arttırılmalıdır.

 

Dördüncüsü, Türkiye’den Asya ülkelerine (yalnızca belli başlı ülkelere değil) daha fazla öğrenci gönderilmelidir. Bunun için gençlere burs olanakları sağlanmalıdır. Böylelikle orta erimde, kendi ülkesini ve en az bir Asya ülkesini yakından tanıyıp deneyimlemiş yeni bir kuşak oluşturulmuş olacaktır.

 

 

Daha Fazla Asyalı, Doğu’nun Doğuluğu ve Alternatif İlişkiler

 

Beşincisi, Türkiye’de daha fazla Asyalı beklenmelidir. Farklı Asya ülkelerinden Türkiye’ye, eğitim ya da iş amacıyla veya evlilik bağıyla gelen Asyalıların kendi içlerinde eşgüdüm sağlanmalıdır. Aynısı, Asya’da yaşayan Türkler için de söz konusu olmalıdır. Karşılıklı dostluk dernekleri kurulmalı; bu dernekler aracılığıyla çeşitli etkinlikler düzenlenerek Asya ülkeleriyle bağlar güçlendirilmelidir.

 

Altıncısı, Doğu’dan Arap coğrafyasını anlayan yaygın ve yanlış bakış değişmelidir. Asya, çeşitli halklardan 4.5 milyar insanı barındırmaktadır. Bu da, dünya nüfusunun yarıdan fazlası ediyor. Doğu’dan çoğunlukla Çin ve Japonya’yı anlayan bakışlar ise, Güney ve Güneydoğu Asya’yı gözden kaçırmaktadır.

 

Yedincisi, Kuzey Atlantik’le yapılan ticaret tek tek kalem kalem incelenip bunların alternatifleri Asya ülkelerinde aranmalıdır. Kuzey Atlantik üstünlüğünün düşüşe geçtiği bir süreçte, bu ticari çeşitlendirme ne kadar erken yapılırsa o kadar çok kazanç sağlanacaktır.

 

Son olarak, ben ve biz merkezci, dışlayıcı dünya görüşleri geriye atılmalı; farklı kültürlere aç, farklı kültürlerden yeni bilgi, beceri ve bakışlar edinme beklentisinde olan bir toplum yapısına doğru yol alınmalıdır.

 

Başlangıç olarak bunlar Asya Çağı’na yeterince hazırlanmamızı sağlayacaktır. Bu yolda ilerleyen bir Türkiye zaten gerisini getirecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder