Materyalizm ve
Diyalektik: İçimizdeki İdealizmle Psikolojiyi Silmeden Hesaplaşmak
Prof.Dr.
Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Sermaye
düzeni altında yaşamak zorunda olduğumuz bir gün daha bugün... Peki sizce asıl
sorun adaletin olmamasında mı? Adaletsizliğe yapılan bu vurgu, ‘Materyalizm ve
Diyalektik Metod’ kitabının yazarına göre sosyalistler arasında yaygın olan bir
idealizm örneği. Biz de ekleyelim: Aslında sosyalistleri sosyal demokratlaşmaya
yönelten bir vurgudur bu aynı zamanda. Şöyle diyor yazar:
“Ayrıca, idealist bir yaklaşım birçok
sosyalist arasında yaygındır. Örneğin, birçok içten sosyalist, kapitalizmdeki esas
yanlışın malların haksızca bölünmüş olması olduğunu ve kapitalizmin
kötülüklerini kaldırabilmek için, kapitalistler de dahil olmak üzere herkesin
yeni bir doğruluk ve adalet anlayışını kabul etmesini sağlamanın yeterli
olduğunu düşünürler. Onlara göre, sosyalizm soyut bir adalet düşüncesinin
gerçekleşmesinden başka bir şey değildir.
Bu
inançtaki idealizm, yaşama tarzımızı ve toplumun örgütlenme tarzını yalnızca
sahip olduğumuz düşüncelerin saptadığını varsaymasında yatar. Bu şekilde
düşünenler maddi nedenleri aramayı
unutmaktadırlar; çünkü gerçekte kapitalist toplumda malların nasıl
bölüşüldüğünü –toplumun bir kesimi zenginliğin keyfini çıkarırken, diğer ve
daha kalabalık kesimin yoksulluk içinde yaşamasını- belirleyen şey zenginliğin
bölüşülmesi hakkında insanların sahip olduğu düşünceler değil, üretim tarzının
işçinin kapitalist tarafından sömürülmesine dayandığı maddi gerçeğidir. Bu
üretim tarzı varlığını sürdürdüğü müddetçe, aşırı zenginlik ve yoksulluk
sürecek ve sosyalist adalet düşünceleri kapitalist adalet düşüncelerine karşıt
olacaktır.”
(s.29)
Peki yoksulluk
nasıl açıklanıyor? Yazara göre iki yaygın idealist yanıt şöyle: Birincisi bunu
‘takdir-i ilahi’ ile açıklamak; ikincisi ise, idealist niteliği daha az
anlaşılır bir durumda:
“Bazıları dikkatli ve uzak görüşlü ve
gelirlerini idareli kullandıkları için zengin olurken, diğerleri müsrif ve
aptal oldukları için fakir kalırlar. Bu açıklama tipini iltifat edenler, bütün
bunların öncesiz ve sonrasız “insan doğası”na bağlı olduğunu söylemektedirler.
İnsanın ve toplumun öyle bir doğası vardır ki, zengin ve yoksul farkı zorunlu
olarak ortaya çıkar.
İdealist
tıpkı gökgürültüsü örneğinde olduğu gibi soruna ya Tanrı iradesinde, tanrısal
düşüncede, ya da insan aklının tanrı vergisi belirli özelliklerinde ruhsal bir
neden aramaktadır.
Diğer
taraftan, materyalist olan, nedeni toplumsal yaşamın ekonomik koşullarında
arar. Ona göre toplum zengin ve yoksul olarak bölünmüşse, bunun nedeni,
bazıları toprağın ve üretim araçlarının mülkiyetine sahipken, diğerleri, onlar
için çalışmak durumunda olacak şekilde maddi yaşam araçları üretiminin
düzenlenmesidir. Mülksüzler ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar ve ne kadar
çok tutumlu olup tasarruf ederlerse etsinler, mülk sahipleri onların
emeklerinin meyvalarıyla zenginleşirken onlar fakir kalacaklardır”
(s.21-22).
Birinci tür
idealist görüşe bağlı kalanlar dua edecek, ikinciler ise belki yoksullara
‘girişimcilik’, ‘finansal okuryazarlık’, ‘mikro-kredicilik’ vb. gibi dersler
verecektir. Ancak bu sürümde aynı zamanda yoksulluğun kaçınılmaz olduğu kabul
edilmektedir. Sosyalist bir materyalizm ise, görüldüğü gibi, yoksulluğu üretim
araçlarının mülkiyetine bağlayacaktır. Benzer bir biçimde, kitapta anlatıldığı
üzere, gökgürültüsünü Tanrı’ya bağlayanlar dua edecek, doğa olaylarına
bağlayanlar ise çatıya paratoner takacaktır.
Öte yandan,
idealizmin ikinci türünü psikolojiyle eşitlemek doğru olmayacak. İnsan
psikolojisi, içinde bulunduğu maddi koşullarla şekillenir; ancak onu dönüştürme
gücüne sahiptir. Maddi koşulları gözden kaçıran bir açıklama yanlış ve
yanıltıcı olacaktır; ancak maddi koşulların herkesi aynı biçimde etkilediğini
ileri süren bir materyalizm de sıkıntılı olacaktır. Aynı maddi koşullar içinde
yaşayan insanlardan kimi sosyalist olurken, kimi düzen yanlısı oluyor. Kaldı
ki, psikolojiyi gözden kaçıran bir siyaset, örgütlenme noktasında
tökezleyecektir; çünkü sosyalist bir düzen kurmak için psikoloji bilgisine
gereksinim duyacaktır. Halkı derin uykusundan uyandırmak, psikoloji bilgisi
gerektirir. Dahası var: Sermaye düzeninin temelinde var olan yabancılaşma, meta
fetişizmi ve borç fetişizmi, birçok psikolojik rahatsızlığa yol açıyor.
Psikolojik sıkıntılar yaşayanlara reformist değil devrimci çözümler önermek
için de psikoloji gerekli; fakat bu, başka türlü bir psikoloji olmalı
elbette... Sermaye, psikolojiyi de kendine benzetirken, “başka bir dünyanın
mümkün olduğu” görüşünden hareket eden bir psikoloji bambaşka olacaktır.[1]
Maddi temellerin
yol açtığı düşünceleri dikkate almayan bir materyalizm, mekanik materyalizm ve doğabilimcilik
yanlışlarına düşmüş oluyor. Bu, canlı dünyayı, özellikle de insan dünyasını,
cansız doğaymış gibi araştırmak biçimindeki yanlışa karşılık geliyor. Toplumsal
bilimlerde, doğa bilimlerindeki gibi değişmez ve evrensel yasalar ileri
süremiyoruz çünkü insanlar, doğadaki durumun tersine, eyleyici (fail) bir
nitelik taşırlar. Maddi çevrelerince şekillenirken, o çevreleri
dönüştürebilirler de... Dolayısıyla, düşüncelere öncelik veren bir yaklaşım
idealist olsa da, yalnızca maddi koşullara odaklanan bir materyalizm de
yetersiz kalacaktır. Cornforth, bu görüşe benzer bir biçimde, insanın çevresini
şekillendirme gücünü ‘Feuerbach Üzerine Tezler’den bir alıntıyla
temellendiriyor.
Sovyetlerin
çöktüğü bir dönemde daha baskın duruma gelen anaakım evrim kuramlarında ve
‘Sapiens’ ve ‘Homo Deus’ gibi kitaplarda mekanik materyalizme rastlıyoruz. Evrim
kuramındaki son verilerden kalkarak geliştirilen ve bencillik mitine dayanan
anaakım evrimsel psikoloji sürümleri yerine, materyalist diyalektiğe dayanan
eleştirel evrimci bir yaklaşımın eksikliği hissediliyor.
Özetle,
psikolojisiz bir Marksizm hem eksiktir hem de günümüzde iktidar olma olanağı
bulunmamaktadır.
Kaynakça
Cornforth,
M. (1987). Materyalizm ve Diyalektik Metod (çev. Cem Gönenç).
İstanbul:
El Yayınları
[1] Böyle bir psikoloji için
bkz. Gezgin, U.B. (2018). Marxist Psychology – A Short Introduction [yayınlanmayı bekleyen kitap].
Gezgin, U. B.
(2017). Eleştirel Psikolojide Bir Yolculuk: Marksist Psikolojiden Politik
Psikolojiye ve Ötesine [yayınlanmayı bekleyen kitap].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder