Emeklilikte Yaşa Takılanlar, Krize Takılanlar
Prof.Dr. Ulaş
Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: @ProfUlas
‘Emeklilikte Yaşa
Takılanlar’ (EYT). Türkçe’de son dönemde yaygın olarak kullanıma giren bir
ifade. Aslında bu ifade Türkiye kapitalizmine ilişkin olarak çok şey söylüyor.
Elbette, anlayana... Peki anlayana ne söylüyor? Yazımızın konusu bu...
Bir kere, iktidarın
seçim döneminde oy toplamak için EYT’leri emekli etmemesi, herhalde bir tek
mali kaynak sıkıntısıyla açıklanabilir: Yoksa niteliği ne olursa olsun hiç bir
iktidar, böyle bir popülerleşme fırsatını kaçırmayacaktı. Belli ki mali
kaynağın yetmeyeceği gibi bir kaygı var. Ekonomik gidişe ilişkin kötü
beklentiler bu fırsatın reddinin temel nedeni olabilir.
Avrupa ve Türkiye: Elmayla Armutu Karşılaştıranlar
EYT’leri emekli
etmeme gerekçesi, çok genç olmaları. Hatta Türkiye’deki emeklilik yaşıyla Avrupa
ülkelerindeki durumu karşılaştıran yazılar çıkıyor.[1]
Türkiye’nin, emeklilik yaşının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğu ileri
sürülüyor. Oysa bu tür yazılar, Avrupa ile Türkiye arasındaki yaşam beklentisi farkını
gözden kaçırıyor. Bir Türkiyeli ortalama olarak 75.76 yıl yaşarken, Avrupalılar
için bu veri 80 üstü.[2] Ayrıca,
kapitalizmin Avrupa’da ve Türkiye’de çalışanları yıpratma payı da aynı değil.
Avrupa’da çalışan hakları birçok alanda ileri iken, Türkiye için bunu söylemek
zor. Dolayısıyla, Türkiye’de çalışanlar her yıl daha fazla yıpranıyorsa –ki
böyle- o zaman emeklilik yaşının daha düşük olması çok doğal...
İlgili bir nokta da
şu: Bu emeklilik tartışmalarında emekli olamadıkları için esamesi bile
okunmayan geniş bir kesim var: Bunlar kayıtdışı çalışanlar. Kayıtdışı istihdam,
Türkiye’nin ekonomisinin can damarı niteliğinde ve şaşırtıcı olmayacak bir
biçimde, en vahşi sömürü bu sektörde gerçekleşiyor. Türkiye, bir merdiven altı
atölyesi, çocuk işçiliği, aile içi karşılığı ödenmeyen emek vb. cehennemi... Türkiye
kapitalizmi ve onun iş ortağı olan devlet, bu kayıtdışı çalışanların sırtından
büyük paralar kazanıyor. Emeklilikte yaşa takılanlar emekli edilseler bile,
kayıtdışı çalışanların yaşadığı adaletsizlik son bulmuş olmayacak...
İstisna Olan: Kapitalizmde İşini Severek Yapmak
Endüstri psikolojisi
alanında, işin anlamı konusunda çeşitli araştırmalar var. Birey için işin
anlamı nedir ya da mesleğimizi nasıl anlamlandırıyoruz? Buradan akla iki
yaklaşım geliyor: “İnsan, özünde tembeldir, her fırsatta kaytarır; dolayısıyla
çalışanları sürekli olarak gözetim altında tutmak gerekir” diyen yaklaşım[3] ve “insan,
özünde çalışmayı sever, boş durmaktan sıkılır; dolayısıyla çalışanları
gözetlemek yerine onlara yetki vermek gerekir” diyen yaklaşım. Bu iki yaklaşım
da doğru, işine, kişiye ve bağlama göre... Kapitalizmde işlerin çoğu, sıkıcı,
anlam vermekte zorlandığımız, hatta düşük statülü ya da aşağılayıcı işlerdir. Gerçekte
çok az iş, bireyi mutlu eder. Bir kere kapitalizmin doğasında yabancılaşma
vardır. Çoğumuz, başkası adına çalışırız ve iyi ya da çok çalıştığımızda,
kendimizi değil işverenleri zengin ederiz. Bütün o motivasyon, kurumsal kimlik,
iş doyumu vb. araştırmalarına karşın, gerçekte kapitalizm, çalışanların
işlerini sevmemesi için elinden geleni ardına koymaz. Bu kadar çok kişinin
erken emekli olmak istemesinin bir nedeni de budur. Birçok çalışan, sevmediği
işlere katlanır; her gün saat ve tatile gün/ay sayar. En son da, emekliliğe gün
sayar... Bu tablo, fabrika işçisinden plaza çalışanına pek de değişmez...
Yoksa, bir insan bakan
olsa müsteşar müdür vb. olsa, neden erken emekli olmak istesin... Bu işler,
bireye statü veriyor. Emekli olunca o statü elden gidiyor. Hakça bir düzende,
çalışma koşulları daha iyi olur; çalışmak, çalışanlar için anlam kazanır. Bu
nedenle, böyle bir düzende işe bağlılık artar, erken emeklilik talebi düşer. Diğer
bir deyişle, erken emeklilik talebi, zaten kapitalizmin ta kendisinden ileri geliyor.
Erken Emekliliğin Kapitalizm İçin İşlevselliği
Bu erken emeklilik tartışmalarında
emekliliğin kapitalizm için işlevlerine ilişkin iki nokta genellikle gözden
kaçıyor: Erken emeklilik, işsizliğin, özellikle de genç işsizliğinin yüksek
olduğu ülkelerde toplumsal patlamayı engelleyebilecek önemli siyasa
araçlarından biri: İnsanlar erken emekli oldukça, onlardan boşalan yerleri
gençler dolduracak, böylece işsizlik azalacak. İkincisi, Türkiye gibi ülkelerde,
emekli olanların çoğu, geçinmenin çok zor olduğu rakamlar alıyor. Bu nedenle,
emeklilik sonrasında da çalışıyorlar. Fakat emeklilikleri cepte olduğu için ve
genç işsizlere karşı ileri yaşları nedeniyle, piyasanın altındaki maaşlara ve
daha kötü çalışma koşullarına razı oluyorlar. Böylece, kapitalistlerin
kazancına kazanç katıyor, emekçi sınıfların büyük mücadelelerle elde ettiği
kazanımlara da zarar veriyorlar.
Dolayısıyla,
özetlemek gerekirse, erken emeklilik, kapitalizm ve onun iş ortağı olan devlete
iki yoldan payanda oluyor. Bu kadar değerli bir siyaset aracına iktidarın
itiraz etmesi ve tepki çeken açıklamalar yapılması, başlarda belirttiğimiz gibi
mali kaynak sıkıntısından ileri geliyor olmalı... Herhalde hazine tamtakır!..
Keyifle çalışıp
birlikte üreteceğimiz, değil erkenini, olağan zamanında bile emekli olmak
istemeyeceğimiz bir gelecek umuduyla!..
[1] Bkz. https://tr.euronews.com/2019/01/21/turkiye-avrupa-da-en-erken-emekli-olunan-ulkelerden-biri
[3] Buna benzer bir yaklaşım
Türkiye’de kimi emek düşmanı köşe yazarlarının Yunanistan’daki krizi yorumlama
biçimlerinde de görülüyordu. Bunlara göre, Yunanlılar tembeldi, erken emekli
oluyorlardı vb. Oysa kriz, insanların tembelliğinden değil, ‘kleptokrat’ olarak
adlandırılan Yunan kapitalistlerinin AB’den gelen fonları cebe indirmelerinden
ileri geliyordu. Sınıf gerçeğini, bilerek ya da bilmeyerek gözden kaçırmaktan
kaynaklı klasik bir hataydı bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder