Çin’in Kuşak
ve Yol İnisiyatifi Bağlamında Hindistan ve Pakistan
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin (KYİ) ilk ve en yoğun
etkilerini Orta Asya, Güneydoğu Asya ve Güney Asya’da görüyoruz ve göreceğiz.
Güney Asya’nın iki büyük gücü olan Hindistan ve Pakistan, İngiltere’den
bağımsız olma sürecinde bölünmeleriyle gelen kuruluşlarından başlayarak ‘kanlı
bıçaklı düşman’ niteliğindeler. Hindistan’a yönelik Pakistan kaynaklı çeşitli
terör saldırıları oldu; buna karşılık, Pakistan da çeşitli saldırılar için
Hindistan’ı suçluyor. Aralarında Keşmir anlaşmazlığı var. Hepimiz açısından
daha da kötüsü ise, ikisi de nükleer güç.
“Hindi-Chini
Bhai-Bhai” mı “Hindi-Chini Bye Bye” mı?
İki komşu ülke olan Çin ile Pakistan, başından beri çok sıkı
dostlar. Bu dostluk, Pakistan resmi makamlarınca şöyle tarifleniyor: “Dağlardan
yüce, okyanuslardan derin, çelikten daha güçlü, baldan tatlı” vb. İki ülke
arasında sınır anlaşmazlığı bulunmuyor. Ortaklaştıkları nokta, gerçekte,
Hindistan politikaları. Bağımsız Hindistan’ın ilk başbakanı Jawaharlal Nehru
(1889-1964) zamanında Çin ile Hindistan arasında su sızmıyordu. Biri
sosyalistti, öteki sosyalizme yürüyordu. Nehru’nun ünlü sözü hâlâ akıllardadır:
“Hindi-Chini bhai-bhai” (“Hintli ve Çinli kardeştir”). Fakat bu dostluk uzun
sürmez: Bir kere dünya solu, Sovyetler ile Çin arasında bölünürken, bu dostluk
o bölünmeye kurban gidecektir. Fakat daha da önemlisi, iki ülke arasındaki,
sonunda savaşa da yol açacak olan sınır anlaşmazlığıdır - ki bu anlaşmazlık
hâlâ sürmektedir. Çin’in Hindistan’dan toprak talebi bulunuyor. Çin
İmparatorluğu’nun güçten düştüğü çöküş devrinde, kuzeyde Rusya, Çin
topraklarını ele geçirdi (bu toprakları hâlâ ellerinde tutuyorlar ama Çin’in
toprak talebi bulunmuyor); Güney’de ise, İngiltere, Hong Kong’a el koymakla
kalmadı, Tibet’in yaklaşık olarak yarısını İngiliz Hindistanı topraklarına
kattı - ki bu topraklar bugün, Hindistan’ın Arunaçal Pradeş bölgesini
oluşturuyor. Çin, bu toprakları Hindistan’dan talep ediyor. Çin-Hindistan
ilişkisini bozan bir diğer konu, Dalai Lama’nın Hindistan’da ağırlanması.
Kimilerine göre, Hindistan, Dalai Lama’yı Çin’e karşı bir koz ve silah gibi
kullanıyor.
Çin’in ‘İnci
Kolye’si
Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin Çin-Hindistan
ilişkilerini iyice kötüleştirirken, Çin-Pakistan dostluğunu daha da
pekiştirmesi bekleniyor. KYİ öncesinde de, fakat özellikle KYİ’yle birlikte,
Güney Asya’da Çin varlığı iyice yükselişte. Sri Lanka ve Maldivler gibi ada
ülkelerinde çokça Çin yatırımı var. Bu varlık, son hızla askerileşiyor.
Ekonomik amaçlı gibi inşa edilen limanlar, Çin donanmasının etki alanını
genişletmek için kullanılıyor. Bu durumu nitelemek için, ‘İnci Kolye’ sözü
kullanılıyor: Çin, Myanmar, Bangladeş, Sri Lanka, Pakistan ve Cibuti’de
limanlar inşa edip sonra bunları askeri amaçla kullanıyor ya da kullanmayı
planlıyor. Bu, Hindistan’da kuşatılma korkusu uyandırıyor. Cibuti’de
korsanlarla mücadele gerekçesiyle zaten bir Çin deniz üssü kurulmuş durumda.
Benzer bir gerekçeyle/bahaneyle diğer limanlar da kolaylıkla
askerileştirilebilir.
Afro-Asya
Okyanusu’nda
KYİ, artık yalnızca Hintli olmayan bir Hint Okyanusu
düşüncesini ve uygulamasını ortaya çıkarıyor. Gerçekte, Hint Okyanusu hiç bir
zaman yalnızca Hintli olmadı. Bu ifade, siyasal olarak yanlış ve onun yerine yavaş yavaş ‘Afro-Asya’ ya da
‘Afrasya Okyanusu’ ifadesi kullanılıyor. Eskil Yunan kaynaklarında, o okyanus,
‘Eritre Denizi’ olarak geçiyor, Çin kaynaklarında ise Batı Denizi; çünkü
Hindistan, Çin’in batısında kalıyor. Başka kaynaklarda, ‘Doğu Denizi’ dendiğini
görüyoruz. ‘Hint’ adı, İndus Irmağı’ndan geliyor ama ırmak, bağımsızlık
sonrasındaki bölünmeyle birlikte Hindistan’da değil Pakistan’da kaldı.
Dolayısıyla, ‘Hint Okyanusu’ ifadesi, dışlayıcı nitelikte. Afrika’yı, Pakistan
başta olmak üzere diğer Asya ülkelerini ve hatta Avustralya’yı dışarıda
bırakmış oluyor. Hindistan, arka bahçesi olarak gördüğü Güney Asya’da çoğulcu
bir oluşumdan hoşlanmıyor. Oysa, Afro-Asya Okyanusu, her zaman yalnızca Hintli
değil, çoğulcuydu. Hatta ‘Hint Okyanusu’ ifadesinin Batı sömürgeciliğiyle
yaygınlık kazandığı bile söylenebilir - nasılsa Afrika bir okyanusa ad veremeyecek
kadar ‘az gelişmiş’ti, Hindistan’dan bile daha ‘az gelişmiş’ti.
KYİ ve
Hindistan
KYİ’ye dönelim: Hindistan, yukarıda anılan nedenlerle, Çin’e
ve KYİ’ye kuşkuyla yaklaşıyor. Şanghai İşbirliği Örgütü, BRICS ve Asya Altyapı
Yatırımları Bankası gibi oluşumlarda Çin’le yan yana gelse de, KYİ’ye
katılmıyor. Çin’le her zaman arası bozuk olan Japonya bile, önce mesafeli
davranmakla birlikte sonradan KYİ’ye katıldı, çünkü Avrupa ile Asya arasında
ulaşım ve taşımanın kolaylaşması, Japon mallarının Avrupa’ya gönderilmesi için
de kolaylık sağlamış oluyor. Ama Hindistan, KYİ’nin yalnızca güvenlik boyutuna
odaklandığından, ekonomik olumluluklarını göremiyor. KYİ, yolları ya bozuk ya
da hiç olmayan Kuzey Hindistan’ı ve çevre ülkeleri kalkındıracak bir proje. Hindistan,
KYİ’yi tümüyle reddetmek yerine, olumlu bulduğu projelere katılıp uygun
görmediklerini reddedebilir. Böyle bir seçeneği de var, ancak buna yanaşmıyor.
Hindistan’ın KYİ’ye yönelik yanıtı tutarsız ve gecikmiş bulunuyor. Oysa,
Hindistan, KYİ’ye katılmayarak, çevrede KYİ’ye katılan diğer ülkelerle
ilişkilerini bozma riskini almış oluyor. Bölgede KYİ’ye bir tek Hindistan ve
sonsuza dek bağlaşığı olan Bhutan katılmıyor. İkincisi, Hindistan, KYİ’nin
dışında kalarak, onu kendi ulusal çıkarlarına göre etkileme şansını kaybetmiş
oluyor.
Çin Pakistan
Ekonomik Koridoru
Gelelim Pakistan’a: Pakistan’da KYİ’nin bir parçası olarak
Çin Pakistan Ekonomik Koridoru (ÇPEK) oluşturuluyor. Böylelikle Sincan/Doğu
Türkistan ile Pakistan’ın Afro-Asya Okyanusu kıyısındaki Gwadar Limanı
birbirine bağlanacak. Çin, ÇPEK’le birlikte Arap ülkelerinden almakta olduğu
petrolü daha kısa yoldan alacak, Afrika’yla ve Avrupa’yla da mesafesi
kısalacak. Peki ÇPEK’in Pakistan’a ne faydası olacak? Bir kere, ülke boydan
boya yollarla donatılacak. ÇPEK yalnızca bir ulaşım-taşıma projesi değil; işin
içinde endüstri ve özellikle enerji yatırımları da var. Pakistan, özellikle
sıcak aylarda - ki bu aylarda enerji gereksinimi zirveye ulaşıyor- çokça
elektrik kesintisi yaşıyor. Çin’in Pakistan’da inşa ettiği/edeceği santrallerle
ülke, bu sorununu çözmüş olacak; bunun da elektrik kesintileri nedeniyle
üretime sık sık ara veren yerli ekonominin yararına olması bekleniyor.
Çin şirketleri, başka ülkelerdeki projeleri için genellikle
kendi ülkelerinden işçi getiriyor. Fakat bu, zamanla değişebilir; çünkü Çin’de
ortalama ücretler artıyor ve başka ülkelerden işçi çalıştırmak daha az
maliyetli olabiliyor. ÇPEK projeleri için toplamda yaklaşık 50 milyar dolar
gibi bir rakam ayrılmış durumda. Fakat ÇPEK’in Pakistan’a kısa erimde ne kadar
ekonomik katkısı olacağı tartışmalı. Bunun birinci nedeni, Çinli işçi
çalıştırma konusu; ikincisi, Pakistan’ın büyük bir borca girecek olması;
üçüncüsü ise, ÇPEK’in Pakistan’da halihazırda var olan bölgesel ve etnik
çatışmaları kaşıyıp derinleştirme olasılığı.
ÇPEK’in geçtiği yerler, genellikle silahlı isyancıların
olduğu bölgeler. Pakistan’da son dönemlerde Çinli çalışanlara ve turistlere
yönelik çokça saldırıda bulunuldu; bu saldırıların birçoğu ölümcüldü. Bu durum,
ÇPEK’i kısa sürede güvenlikleştirdi. Bunun anlamı, yalnızca ekonomik olarak
düşünülen bir projenin güvenlik konusu haline gelmesi. Aslında, Çin, “bunu hep
yapıyor”; belki de bilinçli olarak yapıyor ya da bu tür bölgelere başka
yatırımcılar girmediği için böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Birçok Çin yatırımı
(Afrika’da da böyle), riskli bölgelerde. Böyle olunca, Pakistan’da ÇPEK’i
korumak için ordu devreye giriyor. Bu durum, zaten güçlü olan Çin-Pakistan
askeri ilişkilerini daha da pekiştiriyor. Çeşitli Hindistan kaynakları, Çin’in
Pakistan’a ileri teknolojili silahlarla ilgili bilgi ve teknik aktarmış
olabileceğini ileri sürüyor. Pakistan açısından ise şöyle bir sorun var: ÇPEK
askerileştikçe, Pakistan’ın sivil ve demokratik kurumları (ya da böyle olması
beklenen kurumları) daha da zayıflama riski taşıyor. Ayrıca, ÇPEK’in çevreye ve
Pakistan halklarına vereceği olası zararların önceden saptanıp önlenmesi
gerekiyor.
Sonuç: Olası
Senaryolar
Çin Pakistan Ekonomik Koridoru, er ya da geç açılacak.
Hindistan’ın bunu engellemeye gücü yetmeyecek. Güney Asya’da Hindistan etkisi
zayıflarken Çin etkisi artacak. Hindistan, dış politikada daha da
yalnızlaşacak. Afro-Asya Okyanusu, daha da çoğul(cu) bir nitelik kazanacak.
Bundan sonrasında iki uç senaryo var: Ya ÇPEK tümüyle başarılı olup Pakistan’ı
bir ‘Asya kaplanı’ yapacak ya da Pakistan’daki iç çatışmaları derinleştirip
borç batağıyla birlikte ülkeyi çökertecek. Bu iki uç arasında çok sayıda daha
az uç senaryo söz konusu. Büyük olasılıkla, bunlardan biri gerçekleşecek. Fakat
kesin olan birşey varsa o da, Çin’in ÇPEK’le birlikte iyice yükselişe geçeceği…
İlerleyen yıllarda Çin hakkında daha çok konuşuyor olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder