Çatlak
Kankalar: Güney Afrika’dan Bir Barış İnşası Güldürüsü
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Çatlak Kankalar (Mad Buddies, 2012), ayrımcılık dönemi
sonrasındaki çoğulculuğa yapılan gönderme üzerinden ‘gökkuşağı ulusu’ sözüyle
nitelenen Güney Afrika’dan bir güldürü filmi. Film, ‘Tanrılar Çıldırmış Olmalı’
adlı kült film dizisinin yönetmeni Jamie Uys’un (1921-1996) iki filminden
uyarlanmış. Filmde bir beyaz Güney Afrikalı ile siyah Güney Afrikalı’nın (Leon
Schuster’ın oynadığı Boetie ile Kenneth Nkosi’nin oynadığı Beast)
inişli-çıkışlı acı-tatlı dostlukları/düşmanlıkları üzerinden, barış inşası düşüncesi
ele alınıyor. Ayrımcılık sonrası dönemde barış nasıl gelecektir? Acılar nasıl
unutulacak, geçmişle hesaplaşılıp geleceğe nasıl bakılacaktır? Bu sorulara
Türkiye kökenli Amerikalı sosyal psikolog Muzaffer Şerif (1906-1988) ve
dönemdaşlarından bu yana, “birlikte birşeyler yaparak” yanıtı verilmektedir.
İki düşman taraf, ortak bir hedef belirleyerek birleşirlerse, yan yana gelip
düşmanlıklarını unutacaklardır.
Bir
Safari Filmi
‘Çatlak Kankalar’ filmi, Güney Afrika’nın en güzel
yerlerinde çekilmiş. Olayların çoğu doğal ortamda geçiyor. Devekuşları,
kaplumbağalar, kurbağalar, timsahlar, ceylanlar, aslanlar vd. havada uçuşuyor.
Film, bu açıdan bir tür safari filmi havası taşıyor - ki ‘safari’ de zaten,
filmdeki macerayla uyumlu bir biçimde, Arapça’daki ‘sefer’ sözcüğünden geliyor.
İstemsiz fırlatılmayla artık uçabilen ve uçabilmesiyle daha da ‘havalara uçan’
bir devekuşu, izleyiciyi elbette güldürecektir. Öte yandan, film, Güney
Afrika’nın klasik görsel imgelerini pekiştirici nitelikte: Vahşi doğa, vahşi hayvanlar...
Biri
Sizi Gözetliyor
Filmde, Beyaz ve Siyah başkişi, bir biçimde karşılaşırlar ve
birbirlerine en baştan çocuksu bir nefretle yaklaşırlar. Kendi deyişleriyle,
ırkçı değillerdir (zaten ırkçıların çok azı, ırkçı olduğunu söyler; öte yandan,
haksız yere ırkçılıkla suçlananlar da bulunmakta). Kendi aralarındaki çatışma,
turizm bakanının verdiği yemeği birbirine katacak kadar büyüyecektir. Ceza
olarak hapse atılacak olan çiftin ‘yardım’ına ‘krizden fırsat çıkarmakta usta’
olan bir televizyoncu (Tanit Phoenix’in oynadığı Kelsey) yetişecektir. Kelsey,
bakanı ikna eder. İkili, hapse girmek yerine, ceza olarak, birlikte ve başbaşa
bir yolculuğa çıkartılırlar. Oraya birlikte gitmelidirler; sonunda oraya
arkadaş olarak varırlarsa cezaları silinecektir. Böylelikle, ikilinin eğlenceli
yolculukları başlayacaktır. Üstlerinde mikrofon ve kamera olduğunu bilmezler.
Oysa, tüm ülke ve daha sonra kimi başka ülkeler de, onların ‘gerçeklik
gösterisi’ne kilitlenecektir; üstlerine bahisler oynanacaktır. Onlarla gülünüp
onlarla ağlanacak, sonlara doğru onlarla ülkenin çoğulcu birliğine ilişkin bir
şarkı tüm ülkede hep bir ağızdan söylenecektir. Kendileri bilmese de, şarkıları
ülkenin değişik kesimlerini yanyana getirecektir.(1)
Bakanı
Eleştirirken Aslında Olan
Akla ‘Truman Show’ gibi yapımları getiren filmde, televizyon
dünyasının yeterince eleştirilmediğini görürüz. Yine de alttan alta şuna dikkat
çekilir: Televizyon dünyası için ülkeye barış gelmiş gelmemiş, önemsizdir.
Barış ya da savaş... Hangisi para getirirse o alkışlanır. Öte yandan, bakan
(bir siyahtır; Alfred Ntombela tarafından oynanır), yerin dibine batırılır.
Gerçekte, ayrımcılık sonrası dönemde, ülke, beklenildiği kadar ileriye gitmez.
Irk ayrımcılığının yerini sınıf ayrımcılığı alacaktır. Rüşvetler, yolsuzluklar,
zimmetine para geçirmeler, devlet malını yağmalamalar vb. siyasetçileri gözden
düşürür - ki bunlar Mandela’nın arkadaşlarıdır. Gerçekte ırkçılık,
sınıfsallıktan bağımsız değildir.(2) Sovyetler sonrası bir dünyada, sınıf
çözümlemeleri çöpe atılır. Oysa, bu, toplumsal gerçekliği yansıtmaz. İşin aslı,
insanların birlikte birşey yapmalarının ötesinde, mülkiyet ve varlık
adaletsizliği sürdükçe, ırkçılık tam anlamıyla son bulamayacaktır. Film, bu
bağlamda, bakanı sık sık gülünç durumlara düşürerek yerin dibine batırırken,
bir yandan, farkına vararak ya da varmayarak kendi bindiği dalı kesmektedir.
Bakanın bir devlet insanının gerektirdiği özelliklere sahip olmaması,
ayrımcılık sonrası adalet arayışlarını da bir ölçüde boşa düşürmektedir.
Ten
Rengine Özselci Bakış
Peki bakan, filmde bu alternatif cezalandırmayı neden kabul
eder? Kabul eder çünkü bu gösteriyle tüm dünya Güney Afrika’nın ne kadar
barışçıl bir ülke olduğunu görecektir. Peki görecek midir? İşte bakanı gösteri
ilerledikçe için için yiyip bitiren soru tam da bu olacaktır. Ya birlikte
yolculuğa çıkmaları onları zorluklara karşı birleştirip arkadaş kılacağına,
kendi aralarındaki çelişkileri büyütüp patlama noktasına getirirse?.. Üstelik,
iki kişinin uyumlarını ve uyumsuzluklarını ırklarına (daha doğrusu ten
renklerine, bu ikisi aynı değil) bağlamak ne kadar doğru olur? Bu, ten
renklerine özselci bir bakış olarak not alınmalıdır. Oysa, kişilik farkları
nedeniyle, iki beyaz da iki siyah da kendi aralarında anlaşamayabilir.
Tutuklu
İkilemi
Filme bir de adli psikoloji ekseninde, ödül-ceza bağlamında
bakabiliriz. Bu uyumsuz ikili, hapse girmemek için yola birlikte çıkarlar.
Ortak bir hedefleri vardır. Bu, akla oyun kuramını ve tutuklu ikilemini
getirir; fakat oyunun kurallarındaki büyük bir farkla: Yalnızca ve yalnızca
birbirleriyle işbirliği yaparlarsa kazanacaklardır. Öte yandan, izlendiklerini
bilmemektedirler - ki bu, açıkça etik ihlal ve anayasal hakların gasbı
niteliğindedir. Bu görünmez büyük birader ortamında, ikili açısından sürecin
değil sonucun daha önemli olduğu bir durum ortaya çıkar. Bir noktadan sonra,
izlendiklerini anlamamakla birlikte, kendilerine bir oyun oynandığını
hissederler ve “televizyoncuyu kandırmak için arkadaş gibi davranalım”
düşüncesiyle hareket ederler. Bu hareketleriyle ve asıl bu hareketleriyle
gerçekten arkadaş olmaya başlarlar. Bu arkadaşlıklarıyla cezadan kurtulmakla
kalmaz, büyük ödülün sahibi olurlar. Bu durum, sosyal ve bilişsel psikolojideki
bilişsel uyuşmazlık kavramıyla ilişkilendirilebilir. Olağan koşullarda
yapmayacağımız bir hareketi çok da anlamlı olmayan bir kazanç ya da bunun
beklentisi için gerçekleştirdiğimizde, bunu gerekçelendirmekte zorlanırız.
Seçeneklerden biri, minareyi kılıfına uydurmaktır. Davranışı koşullara bağlamak
varken, onu mantıklı bir hareketmiş gibi yeniden yorumlayabiliriz ve böylelikle
tutumlarımız değişebilir.
Denize
Düşen…
Film, oldukça eğlenceli bir yapım. Ancak, barış için verdiği
ileti sıkıntılı: “Denize düşen yılana sarılır” misali yalnızca zor durumda kalınırsa
arkadaş olunuyor. Hele işin içinde para varsa hayli hayli arkadaş olunuyor.
İkili, çok kısa bir süre için, televizyon dünyasına karşı birleşirler. Bu, daha
güçlü bir barış çimentosu gibi görünmekle birlikte, ikilimiz televizyoncunun
dolaplarından haberdar olduktan sonra, bu kez kural değişecektir: Hedefe kim
daha erken varırsa, büyük ödülü o alacaktır. Fakat onlar ipi birlikte
göğüsleyecektir. Oyun kuramı ve tutuklu ikilemi, filmde bir kez daha kendini
hissettirir. Ancak, soru işaretleri artarak çoğalır: Birliktelikleri bilerek
midir, rol icabı mıdır, köprüyü geçene (ödülü alana) kadar mıdır vb.,
bilemeyiz. Tutumları değişmiş midir? Kişisel yakınlaşmaları başka ortamlara ve
insanlara genellenecek midir? Hangi etik ilkelerle hareket etmişlerdir, edeceklerdir?
Kişiliklerinde neler değişmiştir? Yoksa “bu da böyle bir maceraydı” denip
geçilecek midir?
Sonuç:
Önerilir
Buradaki eleştirilerimize karşın, film önerilir. Güldürü
olarak başarılı. Diğer bir açıdan, bir barış filmi olarak, eksiğiyle gediğiyle
de olsa izlenip tartışılmaya değer bir yapım.(3) Ayrıca, Kuzey Atlantik’in
filmsel hegemonyasından kurtulmak için, biraz da Güney Afrika gibi ayrıksı
coğrafyaların filmlerini izliyor olmalıyız.(4) Bu da, o coğrafyadan gelme güzel
bir örnek...
Dipnotlar:
(1) Şarkı şuradan dinlenebilir: Senzenina https://www.youtube.com/watch?v=ZmA_waGTxGk
(2) Konuya ilişkin olarak ‘Güney Afrika: Sınıfsız Irkçılık
Tahlillerinin Sefaleti’ başlıklı yazı için bkz. Gezgin, U.B. (2017). Savaş Ne
Zaman Biter? Barış Üzerine Psiko-kültürel Denemeler [yayınlanmayı bekleyen
kitap].
(3) ‘Maymunlar Cehennemi’, ‘Kovboylar ve Uzaylılar’,
‘Çocukluğun Sonu’, ‘Son Umut’ ve ‘Mandalina Bahçesi’ gibi filmleri barış
psikolojisi açısından yorumlayan iki metin için bkz. Gezgin, U.B. (2019). Bir
Mürekkep Testi Olarak Film: Anlatıbilim Açısından Film Psikolojisi ve Film
Çözümlemeleri. Ankara: Töz.
(4) ‘Çatlak Kankalar’ filmi, şuradan izlenebilir:
https://www.youtube.com/watch?v=1bVvcel2S7Y
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder