Dillerin
Küresellik Düzeyi Bağlamında Çokdilli Eğitim
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Çokdilli eğitim, birçok coğrafyada, yok sayılan ya da ihmal
edilen dilsel azınlıkların bir demokratik talebi niteliğinde. Kimi ülkelerde
sığınmacılar bağlamında tartışılıyor. Birçok ülkede ise zaten on yıllardır
uygulanıyor. Dolayısıyla, “olur mu olmaz mı” tartışması güncel değil.
Bir Afrika
Dili Olarak Fransızca
Bu iki bağlam dışında, bir de, küreselleşme ekseninde bir
çokdilli eğitim kavramsallaştırması öne çıkıyor. 2. Paylaşım Savaşı’nın
gerçekte iki kazananı oldu: ABD ve SSCB. Fransa da kazananlar arasında
sayılmakla birlikte, büyük savaş sonrasında Fransa’nın çeşitli sömürgeleri ya
ulusal kurtuluş mücadelesi başlattılar ya da bağımsız oldular. Böylelikle,
Fransızca, küresel bir sömürge dili olma niteliğini hızla kaybetti ve Fransa
dışında en çok Afrika ülkelerinde konuşulur oldu. Bunun bir nedeni, bu
ülkelerin çok çeşitli dillere sahip olması dolayısıyla Fransızca’nın ortak bir
resmi dil niteliği taşıması ise, bir diğeri, Afrikalı eğitimli kesimin
Fransızca sayesinde ‘yurtdışına kapağı atma’ özlemi idi. Bugün, sözgelimi,
sömürgecilik döneminde ‘Hindiçin’ ya da ‘Çinhindi’ biçiminde tek bir ülke
olarak adlandırılan Laos, Kamboçya ve Vietnam’da Fransızca konuşanların sayısı
yok denecek kadar az. Fransızca, hızla bir Afrika diline dönüşmüş durumda.
İşgalcilerin
Bıraktığı Diller: İspanyolca ve Portekizce
İspanyolca’nın ve Portekizce’nin öyküsü de dikkat çekici:
Bugün Portekizce konuşulan Brezilya dışındaki Güney Amerika ülkelerinin
neredeyse tümünde İspanyolca resmi dil. Yerli dilleri ya geri planda ya da
İspanyolca kadar konuşulmuyor. ‘Fatih’ olarak adlandırılan Avrupalı
işgalcilerin soykırımcı politikaları dilde de kendini gösterecekti. Dahası,
Afrika örneğindeki gibi, kıta genelinde yaygın bir ortak dil olmayınca, bu
boşluğu İspanyolca dolduracaktı. İspanyol ve Portekizli sömürgeciler, 19.
yüzyılda bağımsızlıkçı güçlere bir bir yenilip de ‘geldikleri gibi giderken’,
dillerini miras bırakıyorlar. Fakat bu kültürel ilişkilenme de, küresel bir
nitelik taşımıyor; çünkü İspanya, Portekiz ve Güney Amerika dışında, Kuzey
Amerika’daki göçmenleri ve tek tük Afrika ülkesini saymazsak, dikkate değer bir
İspanyolca/Portekizce konuşan nüfus bulunmuyor...
Yeni İpek
Yolu’nda Çince
Çince, bir küresel dil niteliğini bir ölçüde taşıyor; fakat
bu, ikinci dil olarak Çince öğrenenlerin sayısal fazlalığından değil,
Çinlilerin dünyanın hemen hemen her ülkesinde yaşamasından ileri geliyor.
Küresel ölçekli bir yeni İpek Yolu düşüncesine dayanan Kuşak ve Yol projesiyle,
Çince’nin çok daha fazla yaygınlaşacağını ve ikinci dil olarak Çince
programlarının da öne çıkacağını göreceğiz. Bu yükseliş, Konfüçyüs Enstitüleri
eliyle ivme kazanıyor ve kazanacak. Öte yandan, yazım zorluğu ve tonlu bir dil
olması dolayısıyla Çince’nin küresel düzeyde kitleselleşip bir ortak dile
dönüşmesinin önünde yapısal engeller bulunuyor.
Dünya savaşının yenilenleri olarak Almanya’nın ve İtalya’nın
dillerinin hiç bir küresel etkisi bulunmuyor. Almanya, son dönemlerde, çeşitli
ülkelerde Alman üniversiteleri açarak, bu etkiye ulaşmaya çalıştı/çalışıyor;
fakat çıkan sonuç, beklenenin gerisinde. Arapça eski sömürge dili niteliğinde;
sayısal olarak eski İslam imparatorluklarının ve İslam coğrafyasının ötesinde
yaygın değil. Yenik ülkelerden olan Japonca’nın küresel etkisi de kısıtlı.
Böylelikle, sıra, Rusça ve İngilizce’ye geliyor.
Avrasya Dili
Olarak Rusça
Rusça’nın Avrasya’daki eski Sovyet ülkelerinde hâlâ etkili
olduğunu görüyoruz. Soğuk Savaş döneminde, SSCB ile kapitalist dünyanın
ilişkileri oldukça kısıtlıydı. Dolayısıyla, küresel bir öngörü sahibi olmak
için İngilizce ve Rusça yayınları incelemek şarttı. Fakat bugün bu eski Sovyet
coğrafyaları da İngilizceleştiriliyor. Çok sayıda gönüllü ya da profesyonel
çevirmen, oralarda neler olup bittiğini hızla dış dünyaya aktarıyorlar ve de
tam tersi. Yine de, Çin gibi Rusya’nın da hegemonik gücü, bir ölçüde etkili
oluyor. Bu ülkeler, yüksek maaşlı birçok iş için İngilizce bilmenin gerekmediği
yerler. Bu da, Rusça’nın küresel olmamakla birlikte değişik ülkelerde hâlâ
etkili olmasıyla ilişkili bir durum.
İngilizce:
50 Ülkenin (Eski) Resmi Dili
Gelelim İngilizce’ye: İngilizce’nin üstünlüğü, bir kere,
İngiltere’nin her dört dünya ülkesinden birini sömürgeleştirmiş olmasından
ileri geliyor. Fransızca ve İspanyolca örneğinde olduğu gibi, birçok ülkede,
İngilizce, değişik dilsel topluluklar için ortak dil niteliğinde ve/ya da zaten
ortak bir dili olan bir ülkeye resmi dil olarak zorla kabul ettirilmiş. Bunun
için ilk akla gelen örnek, kuşkusuz, Hindistan olacaktır. Bir diğer üstünlük,
İngilizce’nin bir yandan önceki hegemonik güç olarak İngiltere’nin bir yandan
da sonraki hegemonik güç olarak ABD’nin dili olması. Bugün, kalabalık nüfus
dolayısıyla, en çok konuşulan dil Çince (Mandarin) olmakla birlikte, ikinci dil
olarak en çok öğrenilen ve konuşulan ise, İngilizce. İngilizce, ABD’nin
gerileyip Çin’in yükseldiği bir dönemde bile, belki de daha da hızla, ortak
küresel dil olma yolunda. Oysa, bilişsel olarak, buna en uygun dil olduğu
söylenemezdi. İspanyolca ve İtalyanca gibi, okuması-yazması kolay ve tonal
olmayan dillerin ortak dil olma olasılığı daha yüksekti. Ancak, birçok örnekte
olduğu gibi, burada da, siyaset, ticaret ve ekonomi, bilişsel özelliklere göre
ağır basıyor. Küreselleşmede akıl mantık aramak doğru değil...
Bir
Sömürgeleştirme Aracı Olarak İngilizce Eğitimi
İşte bu bağlamsal nedenlerle, çokdilli eğitim, kaçınılmaz
olarak, bir ulusal dil, İngilizce, bir etnik dil ya da ikinci bir yabancı dil
gibi bir formüle yöneliyor. Dünyayı tanımak ve anlamak için İngilizce bilmek
şart; ancak nasıl bir İngilizce eğitimi? Bu soru, çok önemli. Çok önemli, çünkü
İngilizce bir ortak dil gibi de öğretilebilir, Hong Kong ve Filipinler
örneğinde olduğu gibi, bir zihinleri sömürgeleştirme aracı olarak da… Örneğin,
çeşitli ülkelerde, başka kültürlerden gelme öğrenciler, İngilizce öğrenirken
bir İngiliz adı almaya yönlendirilir. Gerekçesi, yabancıların (elbette
kastedilen her zaman ‘Batılılar’dır) bu yerel adları doğru telaffuz
edemeyeceğidir. Ancak, küçük yaşlarda bir yabancı ada sahip olmanın kimlik
gelişimine etkileri de olacaktır. Bu temel düzeydeki örnek bile, sömürgeleştirme
zihniyetini reddeden bir İngilizce eğitimi üstüne daha fazla düşünmemiz
gerektiğini gösteriyor.
Sonuç olarak, çokdilli eğitimi, artık küreselleşme
tartışmalarından bağımsız olarak ele almak zor. İngilizce eğitiminin gizli
müfredatı gözden kaçmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder