Videolar

17 Nisan 2021 Cumartesi

Sinemada Zihin Felsefesi: Yapay Zekalar, Robotlar ve Siborglar

 

Sinemada Zihin Felsefesi: Yapay Zekalar, Robotlar ve Siborglar

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: @ProfUlas

 

Son zamanlarda, yapay zekayı, robotları, hibrid biçimsellikler olan siborgları ve klonlar ve androidler gibi türevlerini konu alan ya da bu öğelere yer veren filmlerin sayısı oldukça arttı. Önümüzdeki yıllarda bu sayının daha büyük bir hızla artacağını tahmin ediyoruz. Bu filmlerde zihin felsefesinin çeşitli kavramsallaştırmalarıyla karşılaşıyoruz. Klasik zihin-beden ikiliğinin beyin-beden, bellek-beden, kimlik-beden vb. biçimde yansıtıldığını görüyoruz.

 

Yapay zeka biçimsizdir; robot, bedenli yapay zekadır. Siborglar ise, ölü insanı üstün yeteneklerle diriltme ya da yaşayan bir insana yapay zeka yükleme gibi girişimlerle ortaya çıkan hibrid bir varlıktır. Siborg, var olan insan malzemesi üstünde çalışılarak oluşturulurken, robot tümüyle yapaydır. Siborglar çoğunlukla askeri amaçlı olarak geliştirilir. Onlar herkes gibi görünürler, oysa öyle değildirler.[1]

 

‘The Machine’ filmi, tam da böyle bir hibrid filmi. Film, aynı zamanda yaygın yapay zeka korkusuna bir örnek: Ya siborglar kontrolden çıkarsa... Siborglar, zombilerle benzeşir; üstün yetenekleri vardır, ancak bilinçli değildirler. Filmlerde siborglara bilinç de aşılanır. Fakat onların insanlaşması için bir başka eksik daha vardır: Duygular. Neyin etik olup olmadığının belirlenmesi de bilinç ve duyguları gerektirir. Filmde ünlü Turing testi anılır. Oysa bu test, yanıltıcıdır: Testi geçme koşulu, iletişim kurulan bilgisayarın insanlara insan sanılacak kadar insansı gelmesidir. Oysa bu pratik testi, insansı özellikler taşımayan bilgisayarlar da kuramsal olarak geçebilir. Film boyunca, bilim etiğinin ayaklar altına alındığı görürüz. İnsan hakları kavramsallaştırmasının insan dışındaki zeki ve/ya da bilinçli varlıklar için ne ölçüde geçerli olabileceği tartışması ortaya çıkar. Akıllı bir makine bir makine midir, yoksa hukuksal ve etik olarak bir özne statüsünde midir?.. Ya ölmüş insanların bilinçlerinin makinelere aktarıldığı durumlar? Örneğin, filmde başkişinin kızının bilinci...  

 

Bu yapay zeka-robot-siborg araştırmaları ve deneyleri, iki koldan gidiyor: Birincisi, devletlerin gizli güvenlik birimleri eliyle, ikincisi bu alanda etkin olan şirketler eliyle. Bir diğer üstün yetenekli siborg anlatısı, ‘Evrenin Askerleri’nde görülür. Gerçekten de, belki yakında değil ama uzak gelecekte, seri asker üretimi söz konusu olacaktır. Bu askerlerin, önceki filmdeki siborglar gibi özne ve kimlik sorunları olacaktır. Bellekleri silinmiş, yerlerine sahte anılar yerleştirilmiştir. Onları üretenlerin düşman bellediklerini yok etmek üzere programlanmışlardır; ancak üretenlerin kontrolünden çıkarlar. Bol vurdulu kırdılı olan bu anlatıda, alttan alta bir sistem eleştirisi de vardır. Serinin ilerleyen sekanslarında bu beyni yıkanmış askerler, devletin onlara oynadığı oyunu fark eder. ‘Ghost in the Shell’ filmi de, beyinlerin ele geçirilmesi üzerinden gelişiyor. Bedenler değişirken beyinler taşınıyor. Yine bellek ve robotlar sorunsalının ‘Total Recall’ filminde izlendiğini görüyoruz. Gerçek anılarla sahteleri ve düşle gerçek, anlatıda iç içe geçer. Psikografik, sosyografik ve holografik gerçeklik de öyle...

 

‘Ex Machina’da, ‘Humans’ dizisinde olduğu gibi bir başka izlekle karşılaşırız: Robot kadınlarla aşk. Fakat tersi ve diğer tür ilişkiler nadiren görülür; bu da ataerkil toplum yapısının bu filmlerin altyapısını oluşturduğunu gösterir. ‘Her’ filminde, aşık olunan yapay zeka ise bedensizdir. Üstelik çoklu sevgi kavramı söz konusudur; yapay zekanın sevgiyi bizim yaşadığımız gibi yaşaması beklenir; ancak bu, gerçekleşmez. Başka bir filmde ise (‘Uncanny’ filmi), cinsellik ve aşk, uysal bir robotu rayından çıkarıp kıskançlık ve intikamla dolduracaktır. Cinsellik ve aşkı konu alan robot ve yapay zeka filmleri, çoğunlukla ağlatı ya da dram içeriklidir. Uzun erimli mutlu karma çiftler görmeyiz.[2] Konudan güldürü çıkaran bir istisna, ‘Hot Bot’ (Seksi Robot) filmi...

 

‘Transcendence’ filminde ölümden sonra yaşamın bir yolu gösterilir: Bilincini bir bilgisayar programına dönüştürmek. Bunun bir benzerini ‘Stargate Universe’ dizisinde de görürüz. Ölüm artık yok olmak değildir; onun yerine bedensizleşmedir.

 

 ‘Ben, Robot’ta suç işleyen robotları görürüz. Robotlar ve yapay zeka, suç ve hukuk ekseninde sık sık anlatı konusu olur. ‘Azınlık Raporu’, ‘Person of Interest’ ve ‘Chappie’ ilk akla gelen örnekler. Bir diğer örnek ise, ‘Robocop’. Filmdeki akışı sağlayan, bu siborgun insani duygularıyla robotik programı arasında gidip gelmesidir.

 

Çok iyi bilinen 2001 yapımı ‘Yapay Zeka’ filminde başkişi bir robot-çocuktur. Onun gözünden hayatı gözlemler, ona sempati duyarız. Yine yaygın bir izlek olarak robotların duygu’lanmasını görürüz. Duygulandıklarında ne olacaktır, onları insan saymalı mıyız... ‘Bicentennial Man’de insanlardan uzun yaşayan bir robotun dramını görürüz ve robotların sonunda insanlarla eşit haklara sahip olmasını. Yine asıl konu, özneleşme sorunudur. ‘Morgan’ filminde de aynı konu gündeme gelir: Robotlarla insanlar aynı haklara sahip olmalıdır. Bir robotun yaşamına son vermek cinayet midir? ‘Automata’ filminde, robotlar, programlama ilkelerine uymaz, kendi başlarına buyruk hareket ederler ve hatta kendileri gibi robotlar yaparlar.

 

‘2036 Origin Unknown’ filmi, insanların yapay zekaya yönelik kuşkularına yaslanır. Ya yapay zeka bozulursa? Ya insanlık için bir tehdit haline gelirse? Fakat film, beklenmedik sonuyla benzer anlatılardan ayrılır. Bu anlatılarda yapay zeka genelde tekildir ya da ‘Her’ filmindeki gibi başka yapay zekalarla bağlı olarak yine de birdir. Oysa robotlar ve benzerleri çoğuldur ve bunların hak arama mücadelesi, örgütlü bir yeraltı direnişi gerektirecektir. Buna bir örnek ‘Blade Runner 2049’ filmindeki klonlara özgürlük hareketidir.[3] ‘Terminatör’ serisinde ise, direnmesi gereken bu kez insanlardır. Skynet adlı yapay zeka programı öylesine güçlüdür ki, direniş önderinin annesinin öldürülmesi, böylelikle önderin hiç doğmaması için, geçmişe zaman makinesiyle ajan gönderir. İnsanlık güç bela galip gelir, ama daha sonra bu yengi’nin geçici olduğunun farkına varırız. Aynı korkunç güçlü yapay zeka imgesi, bir insanın yapay zeka denetimindeki bir hücreden çıkma çabasını konu alan ‘Infinity Chamber’ filminde de görülür. Hepsinden öte, bir efsane film olarak ‘Matrix’ dizisi, yapay zekayla uzaylı anlatısını içiçe geçirir.

 

Bu tür filmlerin tersine, ‘Robot & Frank’ gibi filmlerde, ‘şirin robot’ izleği öne çıkar. Bu filmlerde, robotlar tehdit değil, tam tersine insanların en sadık dostudur; bu açıdan köpeklerin yerini almışlardır, bir farkla: Onlardan çok daha zekidirler. Buna bir diğer örnek, ‘Arkadaşım Robot’ (T.I.M.) filmidir. Robot, ‘Robot & Frank’ filminde bellek sorunlu bir yaşlının, ‘Arkadaşım Robot’ta ise sevgiye aç bir çocuğun can yoldaşıdır.  

 

Elbette burada andığımız filmler dışında da, yapay zekalar, robotlar ve siborglar gibi konuları işleyen filmler var. Ancak bunların da burada andığımız belli izlekler altında sınıflandırılabileceğini söyleyebiliriz.

 

Sonuç olarak, bu filmlerin çoğunlukla olumsuz olduğu, insanların konuyla ilgili kaygı ve korkularını yansıttığı, bunlardan beslendiği ve bunları beslediği görülüyor. Aslında birçok film, kuşkulu olmakta haklı, fakat asıl nedeni açıkça anmıyorlar. O da şudur: Sermaye düzeninde yapay zekalar, robotlar ve siborglar gibi teknolojik ilerlemelerin kamu yararına kullanılması çok düşük olasılık. Kâr amacı güden şirketler ve askeri-siyasi üstünlük peşindeki devletler, bu ilerlemeleri kendi çıkarları için kullanacaklardır ve onların çıkarları tarihin başından bu yana görüldüğü gibi, halkın (ya da daha çağdaş bir ifadeyle yurttaşların) çıkarlarıyla (yine daha anlamlı bir ifadeyle refahıyla ya da yaşam kalitesiyle) uyuşmayacaktır. İnsanlığın çoğu için geriye kalan tek seçenek direniş olacaktır. Bu direniş, kendini haklarlarda (hacker)[4] gösterecektir. Sokak direnişleri, kamu yararına kullanılmayan teknolojik ilerlemelerin işlerliğinin önüne geçemeyecektir. Bu nedenle, haklayıcı-eylemcilerin[5] önemi daha da artacaktır. Son zamanlarda, bu konularda da çok sayıda film çekildi. Bu filmler de başka bir çalışmanın konusu olsun...  

 

 

 

 



[1] ‘Transformers’ gibi filmler de yapay zeka konulu sayılabilirdi, oysa uzaylı zekasını konu alıyorlar. Uzaylı zekası, doğal da olabilir yapay da...  

[2] Benzer bir izleği Kemal Sunal’lı-Fatma Girik’li ‘Japon İşi’ (1987) filminde görürüz. Yine dram öne çıkar; robotlara mutlu son bahşedilmez.

[3] ‘Resident Evil’ gibi filmlerde artık Yapay Zeka ve robotların ötesinde klonlar söz konusudur. Bunlar asıllarıyla eşit görülmez.

[4] ‘Hacker’i, burada haklar, haklayıcı ya da bilgisayar korsanı olarak Türkçeleştiriyoruz.

[5]Hacktivist’in karşılığı olarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder