Hong
Kong Protestoları:
Sovyetlerin
Çöküşünün Uzak, Çin’in Yükselişinin Yakın Bir Sonucu
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Hong Kong’daki protestoları nasıl yorumlamalı? Bu soruyu
yanıtlamak için uzak ve yakın nedenleri ayırmamız gerekiyor. Hong Kong’daki Çin
varlığı, en az 2,200 yıl geriye gidiyor. Dolayısıyla, anakara Çini-Hong Kong
ayrılığı, aslında tarihsel olarak çok kısa bir dönemin ürünü. 1. Afyon Savaşı
sonucunda, 1842’de, İngiltere, Çin’in bir parçası olan Hong Kong’un bir
bölümünü topraklarına katar. Daha sonra sınırlarını genişletir ve 1898’de
Çin’le 99 yıllık kira anlaşması yapar. Bu süre dolduğunda, Hong Kong, yeniden
Çin’in bir parçası olur, ancak özel bir statüyle. Bugünkü protestoların temel
bir nedeni, bu statünün altında yatan anlaşmanın uygulamaya dökülmemesi ve Hong
Kong’un Çin’in ayrıcalıksız herhangi bir bölgesi olarak görülmesi biçiminde.
İlk bakışta, burada, çok akla yatkın bir talep varmış gibi görünüyor. Konunun
ayrıntılarına indiğimizde ise, farklı bir resimle karşılaşıyoruz.
Hong
Kong ve İngiliz Sömürgeciliği
Hong Kong’daki yaklaşık 150 yıllık İngiliz sömürgeciliği,
yalnızca kendi çıkarları için bölgeyi soyup soğana çevirmekle kalmadı; aynı
zamanda celladına aşık olan, kendi halkını aşağılayan, dışı Çinli görüntülü,
içi İngiliz’den de İngiliz, bunun için de, muz olarak adlandırılan (dışı sarı,
içi beyaz) bir Çinli tipi yarattı. Hong Konglular, bu dönemde, kendi adlarına
ek olarak İngiliz adları aldılar ve hatta bu İngiliz adlarını kendi adları
olarak benimsediler. Çin’le bağları zayıf olan bu yeni üretim Çinli tipi,
İngiliz sömürgeciliğinin makbul vatandaşından başkacası değildi. Bununla
birlikte, elbette, bir Batı hayranlığı da gelecekti.
Hong
Kong’un Ayrıcalıkları
Çin için, Hong Kong, sömürgecilik döneminden kalma bir yüz
karası; Çin’in zayıf olduğu dönemlerin bir anıtı ve kalıtı... Evet, Hong
Kong’un özel statüsü var; ama neden olmalı? Sırf İngilizler sözgelimi, başka
bir yeri değil de Hong Kong’u işgal ettikleri için mi? Bu, hiç anlamlı
görünmüyor. Çin, bu özel statüyü tanısa da, bunu sonsuza dek kabullenecek
değil. Ejderha ülkesi, daha önce zayıftı; kendi coğrafyasında bile
kükreyemiyordu. Fakat ülkenin ekonomik yükselişiyle birlikte, bu tablo
değişiyor. Protestocular içerisinde, İngiliz hayranları da var. Hatta daha
önceki protestolarda İngiliz bayrağı açanlar bile oluyordu. Yine protestocular
arasında, demokrasi yanlıları var; fakat hak savunuculuğunu, birçoğu, Hong
Kong’un ayrıcalıklı olması üstünden kurguluyor. Oysa, Hong Kong’un ayrıcalığı,
geçici.
Tayvan’ın durumu, kimi açılardan, Hong Kong’a benziyor. Öte
yandan, ABD, Tayvan’ı bile artık yarı yolda bırakmış durumda. Eskiden, Tayvan,
‘Kızıl Çin’e karşı, ‘asıl Çin’ olarak sunuluyordu. Oysa bugün Çin korkusuyla ya
da Çin’le girişilen ekonomik ilişkiler dolayısıyla, Tayvan’la resmi ilişki
içinde olan ülke sayısı çok az. Hong Konglu protestocuların Tayvan’ın durumuna
bakarak ders çıkarması gerekiyor.
Çin
ve Hong Kong İlişkileri
Protestocular arasında, bir de, kendileri de Çinli
olmalarına karşın, anakara Çinlilerinin, özellikle turistlerin, Hong Kong’a
gelmesinden rahatsız olanlar var. Hong Kong’un altyapısının bu kadar çok konuğu
kaldıramayacağı çok açık. Ancak, gelenlerin Hong Kong için sağladıkları
ekonomik girdiler, azımsanmayacak düzeyde. Yakın zamanda, Hong Kong’la anakara
Çini’ni tarihte ilk kez birbirine bağlayan köprünün açılmasıyla, konuk sayısı
daha da artacak. Ayrıca, tahmin edileceği üzere, köprü, Çin’in Hong Kong’a daha
hızlı ve kolay bir biçimde müdahale etmesini sağlayacak.
Hong
Kong ve Sovyetlerin Çöküşü
Elbette, protestocular arasında, sınıfsal nedenlerle saflara
katılanlar da çokça. Özellikle genç kuşakta bunu gözlemliyoruz. Bunlar, gelir
uçurumundan, önceki kuşağın tersine ev sahibi olamayacak olmaktan, hayat
pahalılığından, buna oranla ücretlerin yetersizliğinden vb. dert yanıyorlar. Bu
talepler doğru; ama bunları bağladıkları nokta doğru değil. Uzak nedenleri
konuşmanın tam sırası: Aslında, bütün bu ekonomik sorunların temelinde,
şaşırtıcı gelebilir ama, Sovyetlerin çöküşü var. Sovyetler, kapitalist dünya
için bir korku kaynağıydı. 20. yüzyılın büyük bir bölümünde, hak hareketleri
oldukça güçlüydü. Kapitalist ülkeler, Ekim Devrimi türü bir ayaklanmadan
korkarak, Keynesgil bir sosyal devlet modelini uygulamaya geçirdiler. Hong
Kong’un önceki kuşakları, bu sosyal devlet modelinden yararlandı. Ancak, bu
model, gelir adaletsizliğini tümüyle ortadan kaldırmayı değil, ayaklanma
olasılığı olanları sosyal devletin olanaklarıyla susturup zenginlere
dokunmamayı hedefliyordu. Hong Kong’daki önceki kuşaklar, bu sosyal devlet
anlayışıyla daha yüksek bir yaşam kalitesine sahip olsalar da, zenginlere
dokunulmadığı için, bu düzen, daha en başından bile, sürdürülebilir değildi.
Zaten 1997’de Hong Kong’un İngiltere’den Çin’e geçmesinden hemen önce, birçok
Hong Konglu ultra zengin başka ülkelere göç etti ve elbette malvarlıklarını
yanlarında götürdü.
O arada Sovyetler çökmüştü. Sendikal mücadeleler de
zayıflamıştı. Nasılsa artık bir devrim tehdidi kalmamıştı. Bu durum,
neo-liberal akımla birleşince, sosyal devlet modeli, hızla ıskartaya çıkarıldı.
İkinci olarak, Hong Kong zaten, küçük bir yer olduğu için, orada ekonomik
büyüme uzun erimde sürdürülebilir olamayacaktı. Gökdelenleşmenin getirdiği ek
sorunlar bir yana, yeryüzü kadar gökyüzünün de bir sınırı vardı. Dolayısıyla, Hong
Kong’un Çin’le bütünleşmesi, ekonomik olarak zaten kaçınılmazdı. Çin, ekonomik
büyümesinin henüz belli bir noktaya gelmediği 1990’lı yıllarda, böyle bir özel
statü anlaşmasını kabul edebilirdi elbette. Henüz siyasal olarak o kadar güçlü
değildi; üstelik de ekonomik nedenlerle, ‘Batı’yla yakın ilişkide olan bir Hong
Kong’a gereksinimi vardı. Fakat bugün Çin’in ekonomik gelişiminde, Hong Kong,
devede kulak misali… Bu da, Hong Kongluların siyasal pazarlık gücünü düşürüyor.
Dahası, İngiltere de eski gücünde değil, Hong Kong’a sömürge hamiliği yapmaktan
çok uzak. Tayvan’a bile sahip çıkmayan ABD’nin ise Hong Kong’la hiç
ilgilenmemesi şaşırtmayacak.
Sonuç:
Hong Kong Çıkmazı
Sonuç olarak, burada sayılan noktalar dolayısıyla, Hong
Konglu protestocuların bir kazanım elde etmeleri olanaksız. Ne arkalarında bir
dış destekçi var ne de tümüyle haklı sayılabilecek bir çıkış noktaları. Ünlü
sözde dendiği gibi, tarihin akışını geriye çevirmek zor. Dönem, Çin dönemi;
sömürgecilerin anakaradan kopardıkları toprakları, yalnız coğrafi olarak değil,
siyasal, ekonomik, toplumsal vb. açılardan da geri alma dönemi… Çin
yükselişteyken, Hong Kong’un kazanması olanaksız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder