Uzay
Sosyolojisi: Uzaya Sosyolojik Açıdan Bakmak İçin Beş Neden
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Uzay sosyolojisi? Bu konuyu konuşmak için çok mu erken? Hele
daha insanlar dış uzayda kendi topluluklarını oluşturamamışken?.. Tersine, bu
konuda konuşmak için geç bile kaldık. Birincisi, uzay keşifleri deniz aşırı
sömürgeciliğe fazlasıyla benziyor. Bilinemeze doğru yolculukta amaç çoğunlukla
ya ideolojik ya da ticari. Uzay yarışının başlangıcında, uzay projeleri askeri
çalışmalardı. ABD ve Sovyetler, diğer tarafın uzayda ilerlemesini güvenlik
tehdidi çerçevesinde değerlendiriyordu. İki tarafın da ekibinde, kendi
araştırmacılarının yanı sıra Nazi bilim insanları görevlendirilmiş, bunların
kötülükleri, devlet çıkarları adına silinmiş ya da görünmezleştirilmişti. Nazi
bilimi olmadan Ay’a ayak basmak olanaksız olacaktı. Fakat bu gerçek, bilinçli
olarak gizlenmektedir.
Afganistan
ve Vietnam: Uzaya İnsan Gönderen Ülkeler
Bu ilk dönemde iki tarafın benzerlikleri yanında
ayrıldıkları temel bir nokta, Sovyetlerin kendi safında olan ya da böyle
saydığı ülkelere uzayı ve uzay teknolojilerini açması olmuştu. Suriye’den
Afganistan’a, Vietnam’dan Doğu Almanya’ya birçok ülke, kendi başlarına
geliştiremeyecekleri uzay teknolojilerine erişim sağlamış ve uzaya insan
gönderen ülkeler arasına girebilmişti. Bu durum, kuşkusuz, sosyalist
enternasyonalizm düşüncesiyle de ilintiliydi.
Sovyetler
Sonrası Uzay Araştırmalarında 5 Büyük Gelişme
Sovyetlerin çökmesinden sonra ise beş büyük gelişmeyle
karşılaşıyoruz: Birincisi, uzay araştırmalarındaki asker ağırlığı son
bulmamakla birlikte hafifledi, birçok sivil proje ortaya çıktı. İkincisi, bu
araştırmalarda sık sık özel sektörü görmeye başladık. Böylelikle, önce ordu ve
sonra devlet, uzay tekelini paylaşıma açıyordu. Devlet artık uzayla ilgili,
uydu yerleştirmek gibi birtakım işleri kendisinin görevi gibi görmeyip bu işi
özel sektöre yaptırabiliyordu. Öte yandan, özel sektör, görece kısa erimli
kazançlar peşinde koştuğu için, bu tekel kırılımı ve özelleşmenin Soğuk Savaş
döneminde ivmelenen uzay etkinliklerini yavaşlattığını söyleyebiliriz.
Üçüncüsü, Çin’in genel olarak ve uzay yarışındaki yükselişini gördük/görüyoruz.
Soğuk Savaş’ın iki tarafının dışında bir ülke, ilk kez uzaya insanlı araç
gönderebiliyordu. Dördüncüsü, uzay etkinlikleri, insanlı uçuşlar yerine,
harcama ve verim üstünlükleri nedeniyle insansız uçuşlara yöneldi. Son olarak,
bilimsel araştırma görüntülü keşifler, açıkça uzay silahlarının denendiği ve bu
denemelerin doğal karşılandığı bir iklime evrildi.
Uzay ile
Antarktika Benzerliği
Bugün Antarktika’nın eşitsiz paylaşımına çok benzer bir
biçimde, dış uzay da parsellenme yolunda. Olanakları olan ülkeler insanlı ya da
insansız olarak uzaya çıkarken, dünya ülkelerinin çoğu, bu olanaklara
erişebilir durumda değil. Bunların neredeyse tümü, geçmişteki güç ilişkilerinin
bugüne gelen doğrudan bir mirası olarak, eski sömürge ülkeleri. Bu durum ve
bağlam, uzay sosyolojisi kavramsallaştırmasını geliştirmemizin bir gerekçesi…
Uzay etkinlikleri, yüksek başlangıç tutarları nedeniyle hem ülkeler hem de
şirketler arasındaki eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor.
Uzay ve
‘Yeryüzünün Lanetlileri’
İkincisi, uzay teknolojilerinin, birçok örnekte, küresel
egemen sınıfların ‘yeryüzünün lanetlileri’ üzerindeki egemenliklerini
pekiştirmek ve perçinlemek için kullanıldığını görüyoruz. Ezilenlerin daha
fazla gözetlenmesini, günlük yaşamlarının en küçük ayrıntılarının bile
verileştirilmesini vb. egemen sınıfların uzay etkinliklerine ‘borçlu’yuz. Bu
aşamada, uzay araştırmaları halen ilkel. Geçmişte birçok gelecekbilimcinin
Mars’a insanların inmesi ve hatta orada topluluk kurması için kestirim yaptığı
tarihler tutmuş değil. Ancak, yakın gelecekte, insansız uçuşlar, yapay zeka,
otomasyon ve robotlar eliyle uzay madenciliği yapılabilecek. Bu durumda, deniz
aşırı sömürgecilerin kaynak talanı tabanlı olarak zenginleşmelerine benzer bir
durumla karşılaşacağız. Bu da, uzay sosyolojisi kavramsallaştırması için ikinci
gerekçemiz. ‘Yeryüzünün lanetlileri’, ‘gökyüzünün lanetlileri’ ve hatta ‘uzayın
lanetlileri’ne dönüşme yolculuklarına çoktan başladı bile… Egemenler daha
yükseğe ve daha uzağa çıktıkça, ezilenler daha dibe düşüyor. Eşitsizlik
kaynaklı çelişkiler daha da derinleşiyor.
Uzay
Gezginlerinin Sosyolojisi
Üçüncüsü, evet, sapiens, dış uzayda henüz bir topluluk
kurmuş değil; ancak, uzaya çıkabilenlerin toplumsal özellikleri, bir uzay
sosyolojisi kavramsallaştırmasının kapsama alanına giriyor. İlk akla gelenler,
uzay gezginlerinin toplumsal profilleri, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, sınıf,
meslek, eğitim düzeyi, yaş, dil, inanç vb. dağılımları gibi başlıklar. Yukarıda
belirttiğimiz gibi, hangi ülkelerin dış uzaya insanlı/insansız çıkabildiği ve
anakara dağılımları bu başlıklarla bir arada değerlendirilmeli. Bu da üçüncü
gerekçemiz…
İnsansız
Uçuşların Sosyolojisi
Sosyoloji, bildiğimiz gibi, bir insan bilimi. Ancak,
insansız uçuşların bile ardında bir sosyoloji var. Bunları kimler
gönderebiliyor, kimler gönderemiyor? Yetkilendirilmişler kimler? Kimler
dışarıda kalmış oluyor? Bu sorular, yine sosyolojiye yeşil ışık yakıyor.
Doğrudan ticari bir kazanç beklenmeyen uzay araştırmalarında amaç, egemenlik
(tahakküm, domination) olabiliyor. Fakat özel sektörün uzay etkinliklerinin
çoğu, zaten ticari amaçlı. Bunların başında, iletişim/gözetim uyduları, uzay
turizmi ve uzay madenciliği geliyor. Bu etkinliklerin ardında şirketlerin
olması da, insansız uçuşları bile sosyolojinin bir araştırma nesnesine
dönüştürüyor.
Uzaydaki
Diğer Canlılar: Sosyoloji mi Antropoloji mi?
Son olarak, sosyoloji, yalnızca sapiensin topluluk ve toplum
oluşturabilecek nitelikte olduğunu varsayan bir alan. Diğer hayvanlarınki
kapsam dışı bırakılıyor. Dış uzayda başka canlı varlıkların ilerideki keşfi,
bizi o eski sosyoloji-antropoloji ayrımıyla yeniden karşı karşıya getirecek: Bu
canlılar bizden zekilerse (ya da böyle olduklarını düşüneceklerse), biz onların
antropoloji ve hatta zooloji, botanik vb. nesnesi olacağız; biz onlardan
zekiysek (ya da öyle olduğumuzu sanacaksak) tam tersi… Sosyoloji, varolan
biçimiyle, ancak kendine denk gördüğünü sosyolojik bir düzeye yükseltmeyi
bahşediyor.
Sonuç olarak, uzay sosyolojisi kavramsallaştırması,
geleceğin konusu olarak görülebilir. Ancak, bugün bile kapsama alanına giren
çeşitli konular bulunuyor. Eşitsizliklerin doğal karşılandığı sermaye düzeni,
sapiensi isterse Güneş Sistemi dışına taşısın, sosyolojinin araştırma nesnesi
olmaktan kaçamıyor, kurtulamıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder