Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Vietnam-Amerikan Savaşına Yönelik Liberal Tarihyazımının Eleştirisi

 

Vietnam-Amerikan Savaşına Yönelik Liberal Tarihyazımının Eleştirisi

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

 

Sovyetlerin yıkılmasından sonra, sosyalist tarihyazımının özü olan sınıfsal bakış ve emek eksenli yaklaşım itibarsızlaştırıldı; onun yerine, tarihe, özgürlük, merkez-çevre, kimlikler gibi maddi temeli olmayan, idealist öğeler tıkıştırıldı. Sovyetlerin çöküşüyle hâlâ tam anlamıyla hesaplaşamamış olan sol tarihyazımı, boynunu büktü ve bunları kabullendi. İlk bakışta, tarihsel çözümlemeyi zenginleştireceğini söyleyebileceğimiz bu tür kavramsallaştırmalar, zamanla herşeye uygulanır duruma geldi ve böylelikle, yalnızca solun değil geniş kesimlerin bile aynı fikirde olduğu birtakım tarihsel konular bile, “işin aslı öyle değil” denerek tersyüz edildi. Örnekler saymakla bitmez. Hepimizin aklıma eminiz en az bir örnek gelecektir. Fakat bu yazıdaki konumuzu Vietnam’a, Vietnam-Amerikan Savaşı’na daraltıyoruz.

 

Son zamanlarda, Vietnam diasporasından çıkan yazarlar geçer akçe olmaya başladı. Bunların içinden uluslararası çoksatar olanlar bile var. Bu diaspora nasıl bir diaspora anımsatalım, çünkü yanlış algı oradan başlıyor. Adı ‘diaspora’ diye Ermeni diasporası gibi falan sananlar var. Vietnam, 30 yıl bağımsızlık savaşı verdi; ondan önce de toplamda yaklaşık 70 yıl Fransız sömürgeciliğine karşı direndi. Defalarca ayaklandı, defalarca yenildi ve yine ve yine ayaklandı. Fransızlar 1954’te kesin olarak yenilince çoğu Fransa tarafına çalışan Vietnamlılar Fransa’ya ve diğer ülkelere kaçtı. Amerika ise 1975’te kesin olarak yenildiğinde, birinci dalgadan çok daha büyük Vietnamlı göçü yaşandı. Bunların büyük bölümü, önceki dalgaya benzer biçimde Amerika tarafına çalışmıştı. Bugün Vietnam diasporası ağırlıklı olarak ABD’de olmak üzere 3 milyon Vietnam kökenliden oluşuyor.

 

‘Diaspora’, ‘mülteci’ falan denince liberal tarihyazımı, haksızlığa uğramış, siyasal baskıya yaşamış suçsuz insanlar ya da savaştan kaçan sivil halkı anlıyor. Oysa Vietnam diasporasının ilk kuşağının büyük bölümü, bu tür bir tarife uymuyor. Vietnam direniş romanlarında isim isim sayılan işkencecilerin çoğu ABD’ye kaçtı. Asla yargılanmadılar, cezasız kaldılar ve ABD’de özgürlük savaşçısı gibi sunularak ödüllendirildiler. Peki kaçamayıp da kalanlara ne oldu? Kurşuna mı dizildiler? Hayır. En vahşi işkenceciler bile, eğitim kampı denilen kamplarda tutuldu. 5-10 yıl bu kamplarda ideolojik eğitime maruz kaldıktan sonra serbest kaldı. Peki böyle 30 yıllık, 3 milyon ölümlü bir savaş Türkiye’de olsa, bu kadar hafif bir hesaplaşma söz konusu olur muydu? Yoksa idam sehpaları mı kurulurdu? Yorum sizin…

 

Liberal tarihyazımı işte bu Vietnam’da bağımsızlık kavgası verenlere zulüm edenleri bugün aklamaya çalışıyor. Onlara sempati duymamızı bekliyor. Nasıl? Vietnam diasporasından çoksatar yazarlar eliyle… Peki bunların zulüm ettikleri halka ne oldu? Bunu asla sormaz liberal tarihyazımı… Ayrıca bizde bir hastalıktır: Yazar Amerikalı’ysa ya da Avrupalı’ysa daha çok okunur. Bizim sol okuryazarlarımız bile, küreselleşmenin dayattığı kodları örtük bir biçimde benimsemiştir. Bu anlayışa göre bazı pasaportlar diğerlerinden daha değerlidir. Mozambikli yazarı okumaz, Teksaslı yazarı okur. Amerikan eyaletlerini ezbere bilir, Afrika ülkelerini incelememiştir bile. Afgan mı? Niye okusun... Ama Afgan kökenli Amerikalı olursa o zaman okur. Bir bakalım Türkiye’de her yıl yayınlanan yabancı yazarların kaçta kaçı küresel Batı dışındaki yazarların eseridir?.. İşte son dönemde, Vietnam’ı Vietnamlı’dan okuyacağına, Vietnam kökenli Amerikalı’dan okuyan yarı-aydınlar türedi. İşin kötüsü, bunları sol gazetelerde yazdırıyorlar.

 

Vietnam’da daha iyi yazarlar var. Ama onları arayıp bulma zahmetine katlanılmıyor. Bugün liberal tarihyazımı, tutmuş Vietnam’da olana ‘özgürlük savaşı’ diyor. Özgürlükten kasıt ne? Komünizmden özgürleşme savaşı! Yani Vietnam’da yaşanan, 30 yıllık bir bağımsızlık savaşı değilmiş de özgürlük savaşıymış. Bu Amerikan tarafına çalışan Vietnamlılar, hiç suçsuz yere ülkelerini terk edip Amerika’ya kaçmak zorunda kalmışlar. Ondan sonra Vietnamlı kimliği ile Amerikan kimliği arasında iki arada bir derede kalmışlar, çok yazık. Onların 1975’te yaşadığı acılar, 2019’da bizim ortak acılarımızmış!!! Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, gerçekte, Vietnamlı bir mülteciyle Suriyeli bir mültecinin farklılıkları, benzerliklerinden çok daha fazla. Ama nasılsa, liberal akademide, hepsi ‘yerinden edilme’ başlığı altında birörnekleştiriliyor.

 

Ama liberal tarihyazımında duygu sömürüsü bitmez. Hesapta ussal olması beklenen bu tarihyazımı, bize emperyalistleri destekleyip yanlış ata oynayıp kaçmak zorunda kalanlara bir kez daha acımamızı, onlarla özdeşleşmemizi ister: Bu mülteciler asla ülkelerine dönemeyeceklerdir. Oysa Vietnam örneğinde bu, doğru değil. Vietnam için savaş çoktan bitti. O dönemin en vahşileri bile, artık ülkeye buyur ediliyor. “Eski ülke geçmişte kaldı, ona gidemiyorlar asıl” söylemi ise, sanki bu, Vietnamlı mültecilere özgüymüş gibi yanlış bir algıya dayanıyor. Hepimiz için aynısı geçerli değil mi?.. Geçmişteki güzel günlere hangimiz gidebiliyoruz ki…

 

Peki Vietnamlı mültecileri akladınız; Vietnam-Amerikan Savaşı’nı bağımsızlık değil, özgürlük savaşı yaptınız. Ha peki şunu da açıklayın: Mağdur edebiyatından çoksatar bir yazar ürettiniz; hâlâ mağdur mu bu yazar? Vietnam’da kalanlar kaldı, kaçanlar Amerikan vatandaşı oldu. Bunlar mazlum mu? Buna mı inanalım… Bu kaçanların çocukları, Vietnam’dakilerin elinde olmayan eğitim olanaklarına, işlere, maaşlara, yaşam standartlarına vb. kavuştular. Bu mu mağduriyet?

 

Ama sorun, liberal tarihyazımında değil; asıl sorun, bir kez daha, bu tarihyazımının sol sanılması…

 

Sovyetler sonrası sosyalist bir tarihyazımını inşa etmek için daha çok yol kat etmek gerekiyor.

Böyle bir girişim, sol görünümlü liberal tarihyazımıyla hesaplaşmayı gerektiriyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder