Çin
Hegemonik Sineması: Savaşçı Kurt Filmi Üzerine
Prof.Dr. Ulaş
Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Çin’in küresel bir
ekonomik ve siyasal güç olarak yükselişi, zamanla sinema dünyasına yansıyor.
Amerikan sömürgeciliği için, Hollywood’ın önemli işlevleri var: Örneğin,
Amerikan müdahalelerinin kaydını tutmak, bunları meşrulaştırmak ve
kahramanlaştırmak, işgal güzellemesi, işgal gerekçelendirmesi (ki bunlar
sonracı ya da geçmişe bakan sinema örnekleridir) ve elbette uluslararası
kamuoyunu yakın gelecekteki müdahalelere ve özellikle işgallere hazırlamak
(bunlarsa önceci ya da hazırlayıcı sinema örnekleri). Bu, açıkça askeri
işlevler dışında, Hollywood, küreselleşmeyi ve dünyalılığı sık sık
Amerikalılıkla eşitler. Dünyayı asla Iraklılar ya da Afganlar kurtarmayacaktır,
mutlaka Amerikalılar kurtaracaktır. Hollywood’un erken döneminde, bu kurtarıcı,
beyaz ve erkektir. Sonraki dönemde siyah ve kadın gibi seçenekler görürüz;
fakat sözgelimi, bir Kızılderili ya da iki cinsiyet dışı cinsiyetlerden kimseyi
görmeyiz. Amerikan kahramanlarının etnik ve diğer açılardan çeşitlendiği durumlarda
bile, bu çeşitlenmenin kırmızı çizgileri vardır; belli toplumsal aitlikler
dışarıda tutulur. Dünyayı bir Libyalı mı kurtaracaktır, elbette hayır. Beyaz
olmasa da Amerika’ya bağlılık yemini etmiş, kendisini ABD’nin yarattığı kargaşa
nedeniyle ülkelerinden ABD’ye savurduğu için ironik biçimde Amerika’ya minnet
duyan bir göçmen kahraman, Amerikan mityazımı için biçilmez kaftan olur. Bu
filmlerde çoğunlukla kahraman bireyler vardır, bunun kahraman takımlar gibi
istisnası olsa da...
Peki ya Çin
sineması? Çin sinemasının ülkenin güçlenip ABD’ye kafa tutmasıyla koşut giden
sineması, hangi hegemonik öğeleri taşımaktadır? Amerikan hegemonik mityazımıyla
benzerlikleri ve farklılıkları nelerdir? Bu yazıda bu ve benzeri soruları
yanıtlamak için son dönem çok izlenen filmler arasına giren Çin yapımı ‘Savaşçı
Kurt’ film serisini (2015 ve 2017 tarihli 2 film) kısaca değerlendiriyoruz.[1]
Aslana
Kaplana Karşı Kurt Olmak
Birinci filmde,
olaylar Çin’de ve Güneydoğu Asya’da geçer. Film bize Çin güvenlik güçlerinin ne
kadar yiğit ne kadar yaman olduğunu gösterir. Savaşçı kurtlar, Çin özel
harekatının en yenilmez birimidir. Neden kurttur onlar? Çünkü aslan ve kaplan
gibi tek savaşmazlar. Kurtlar sürü halindedir. Birlik olurlarsa aslanları da
kaplanları da ezer geçerler. Onlar yalnızca eğitimli ve yetenekli değildirler;
aynı zamanda son teknolojiyi kullanırlar. Filmde, uydular, uçaksavarlar vb.
sıradan teknolojilerdir.
Çin, ABD’ye göre
etnik ve toplumsal olarak daha az çeşitli bir ülkedir. Uygurlar, Tibetliler ve
Moğollar gibi yerleşik azınlıklara sahip olmakla birlikte, bir göçmen toplumu
değildir. Katı vize rejimiyle göçe büyük oranda kapalıdır. Bu türdeşlik
(homojenlik), ‘Savaşçı Kurt’ta da görülür. Herkes Çinli’dir. Azınlıklardan da
değillerdir, hepsi Han etnik çoğunluğuna bağlıdır. Kurtların komutanı, Long
Xiaoyun adındaki bir kadındır. Kadınları aşağılayıcı biçimde konuşma yapan iki
askerden biri, komutan tarafından dijital olarak cezalandırılır. Bu kişinin
daha sonra başkişimiz olduğunu görürüz. Büyük bir aşk tatsızlıkla başlar. Bunun
dışında ileti açıktır: Çin kadını, erkeği kadar sert olabilir.[2]
Başkişimiz Lang
Fang, Savaşçı Kurtlara katıldıktan sonra, takımıyla birlikte Güney Çin’de eski
Amerikan deniz özel tim askeri Tom Cat’in ‘adam’larına karşı savaşır. Tom Cat’i
kiralayanların Lang Fang’la da kişisel bir hesabı vardır. Savaşçı Kurtlar,
tatbikat için gittikleri ormanda, Tom Cat ve askerleriyle karşılaşır,
arkadaşlarını kaybederler. Çin askerlerinin birbirlerine yoldaş diye hitap
etmesi, Çin’in eski sosyalist döneminden kalma bir ilişkilenme biçimidir.
Yoldaşlık ve yurtseverlikle dolu Çin askeri ile para kazanmak için savaşan Amerikalılar
tezat oluşturur.
Amerika’nın
Tom’u Varsa Çin’in Lang’ı Var
Bu noktadan sonra Savaşçı
Kurtlar, vahşi Amerikalılara karşı, yoldaşlarının kanı yerde kalmasın diye ve
herşeyden önce ‘Çin’in onuru’ için çarpışacaklardır. İşin içine yalnızca Çinlileri
hedef alan genetik bir biyo-kimyasal silah da girecektir. Kahramanlarımızın
elbette bu silahı yok etmeleri gerekmektedir.
Öte yandan, bu Amerikalı paralı askerleri tutan da, Çinli bir uyuşturucu
baronudur. Diğer bir deyişle, Çinlilerin kendi içinde de ‘vatan hainleri’
vardır. Dolayısıyla, Çin Halk Kurtuluş Ordusu (devrimden beri Çin ordusunun adı
budur), yalnızca dış tehditlerle değil iç tehditlerle de karşı karşıyadır.
Ayrıca, bu uyuşturucu baronunu korumak için sınır ötesinden yabancı savaşçılar
Çin’e girer. Çin ordusunun bölgeye varışıyla, kendi ülkelerine kaçarlar. Bu
ülkenin uyuşturucu ticareti açısından Myanmar olması çok olasıdır.
Savaş filmlerinde
klasik olduğu üzere, çatışmalar çatışmaları kovalar. Tom Cat de, dişli bir
düşmandır. Zaten karşı tarafın dişli olması, anlatıbilim açısından bakarsak,
filmi daha da sürükleyici kılacaktır. Yoksa bir tarafın aşırı güçlü, diğer
tarafın aşırı güçsüz olması, merak uyandırmaz. Yine klasik olduğu üzere, en
önemli çatışma, iki başkişi arasında gerçekleşecektir ve en sona atılacaktır.
Bu sonul çatışmada, Tom Cat, Lang Fang’ın yurtseverliğiyle dalga geçecektir. Kazanan
taraf, elbette Çin tarafı olacaktır.
Ancak işler, düz
bir hatta ilerlemez. Heyecan son sekansa kadar korunur. Gelen sağlık
görevlileri de aslında Çin üniformalı düşmanlardır. Bir kez daha iç tehdit
söylemi öne çıkar. (-Şimdilik- dünyayı değil ama) Çin’i bir Çinli kurtarır,
fakat yalnız değildir. Diğer bir deyişle, film, klasik Amerikancı-Avrupacı
bireysel kahraman anlatısından kayda değer biçimde ayrılır. Bu durum,
bireycilik ve toplulukçuluk ile ilgili sosyal psikoloji araştırmalarına
bağlanabilir. Şöyle ki, Asyalıların kimlik tariflerinde toplumsal ve
topluluksal aitliklerin daha büyük önemde olduğu bulgulanmaktadır.
Çin
Kurdu Afrika’da
Serinin ikinci
filminde ise, düşman yine, beyaz (bu kez Avrupalı) paralı askerlerdir; fakat
coğrafya değişir. Bu kez Afrika’dayızdır. Filmin başında, Lang Fang, ilk filmde
olduğu gibi, başını belaya sokacaktır. Bu belaya sokma girişi, bize Amerikan
yapımı Vietnam-Amerikan Savaşı filmlerindeki Vietnam’dan Amerika’ya dönen
Amerikalı ‘gazi’lerdeki “beni kimse anlamıyor; kanımızı canımızı feda ettik,
kimse değer kıymet bilmiyor” hissini anımsatır. Ancak, Çin askerinde travma
sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklar yoktur; yine de
döndükleri sivil hayattaki haksızlıkları alttan alamazlar. Kendisinin ve ‘şehit’
olan yoldaşının ailesinin evine el koymaya kalkan emlak zengini, Lang Fang’ın
elinden kurtulamaz. İşlediği cinayetten sonra kahramanımıza cezaevi yolu
görünür. Devlet için cinayet işlemek serbest, kendi adına işlemek suçtur.
Ordudan da atılır. Ayrıca bu bölüm, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun Çin
kapitalizmine yönelik bir eleştirisi olarak da okunabilir. Kapitalizm,
yurtseverlik tanımaz. Asker ailelerinin evlerini başlarına yıkacak kadar gözü
dönmüştür. Çin polisinin, filmde sermayenin yanında olduğu ima edilir; asker
ise, halkçıdır. Fakat bu rejim açısından tehlikeli sayılabilecek ileti, elbette
anlatının ana omurgasına eklemlenmez; bir yan öykü olarak kalır.[3]
Kahramanımız, 3 yıl
sonra cezası dolunca Afrika’ya gider. Aradan geçen zamanda (savaşçı kurtları
yöneten kadın komutan) Albay Long Xiaoyun ile nişanlanmıştır. Ancak Long,
kaçırılmıştır ve ondan bir iz kalmamıştır. Lang Fang, Afrika’da paralı askerlik
(daha doğrusu özel güvenlik işi) yapar, Somalili korsanlara karşı savaşırken,
nişanlısını kaçıranlarla ilgili bir ipucuna ulaşır. Anlatı iyice çeşitlenmiştir.
Film, kahramanımızın su altında Somalili korsanları nasıl dize getirdiğini
göstererek açılır. Bu arada, gerçek yaşamda, Somalili korsanların yol açtığı
sıkıntılar, Çin’in Cibuti’de bir deniz üssü açmasının gerekçesi olmuştur. Ülkede
aynı gerekçeyle, ABD’nin, Fransa’nın, İngiltere’nin ve Japonya’nın üsleri
bulunmaktadır. O nedenle, filmde Somalili korsanlar konusunun gündeme gelmesi,
rastlantı olmaktan çıkar. Güncel siyasete gönderme yapıldığı anlaşılır.
Filmin özeti
şöyle: Lang birgün kumsalda keyif çatarken, o ve arkadaşları iki ateş arasında
kalır: Rejime karşı ayaklanan isyancılar ve onlara karşı savaşan devlet
güçleri. Çin devleti, ülkedeki Çinlilerin çoğunu kurtarma gemisiyle bölgeden
çıkarır. Olaylar gelişirken nişanlısıyla ilgili ipucu, Lang’ı isyancılara
destek olan Avrupalı paralı askerlere götürür. Lang Fang, bu ipucunun izinde
giderken, Afrikalı ve Çinli birçok insanı kurtaracaktır. Anlatıya bir de
ölümcül bir virüs (lamania virüsü[4])
ve ona karşı ilaç arayışı katılacaktır. Sonunda, nice badire atlatıldıktan
sonra, Lang Fang’ın yardımıyla Çin, hem Çinlileri hem de Afrikalıları
kurtaracaktır.[5]
Çin’in
Afrika Temsilleri
İkinci film, bize
Çin’in bir hayli artan Afrika yatırımlarını anımsatıyor. Çin, özellikle
demiryolu ve karayolu projeleriyle Afrika’nın altyapısına katkıda bulunuyor.[6]
Son dönemde Afrika’ya göçen Çinli sayısı, 1 milyona ulaşmış durumda. Afrika’nın
tüm nüfusu Çin nüfusuna denk. Dolayısıyla, 1 milyon Çinli, binde bir bile
etmiyor; fakat bu nüfus hızla artıyor.
Afrika, özellikle Avrupa Birliği (en çok da Fransa) ve Çin arasında bir
hegemonya arenası. Emperyalistler 2. Paylaşım Savaşı sonrasında, dünyayı etki
alanları olarak ana hatlarıyla yeniden bölüştüklerinde, Güney Amerika’yı ABD’ye,
Afrika’yı Fransa’ya bırakıyorlar. Bugün Fransızca, bu ve başka nedenlerle,
neredeyse bir Afrika ortak dili statüsünde. Filmde görülen haber bülteni de
Fransızca. Afrikalılarla Çinliler filmde İngilizce anlaşır; ancak iki filmde de,
Tom Cat (birinci film) ve BM doktoru Rachel Prescott-Smith (ikinci film)
örneklerinde görüldüğü üzere ‘Batı’lılar da Çince bilir. Çince, bu film
temsillerinde artık bir dünya dili olmuştur.[7]
Çin-Afrika
ilişkilerine dönersek, Afrika devletleri açısından durum şu: ‘Batı’ onlara borç
verirken siyasal koşullar ortaya koyuyor, fakat bu koşullar iç işlerine
karışmak anlamına geliyor. ‘Batı’ borç adı altında bu ülkeleri parmağında
oynatıyor. Çin ise, “iç işlerine karışmama” ilkesine bağlı olarak yalnızca borç
veriyor, siyasete karışmıyor. Borç dışında, uzun süreli olarak projelerin
işletim haklarını ele geçiriyor. ‘Batı’ ise, bu siyasal koşulları öne sürerek,
Afrika’yı ‘demokratikleştirdiklerini’ ileri sürüyor. Fakat bu ithal
demokrasinin bir faydasının olduğu tek bir Afrika ülkesi bulunmuyor. Üstelik
‘Batı’nın bölgedeki eski model sömürgecilik dönemindeki insanlık suçlarına
Ruanda örneğindeki gibi yenileri ekleniyor. Bu açılardan, Çin, ‘Batı’nın
tersine, Afrika bağlamında temiz, taze ve tarihsiz bir güç. Kimi ‘Batılı’
yazarlar, Çin’i Afrika’nın yeni sömürgecisi olarak görse de, bu yazarların
‘sömürgeciliği’ mecazi olarak yorumladıklarını söyleyebiliriz; çünkü Çin’in
Afrika’daki varlığı, ‘Batı’nın kanlı sömürge tarihiyle hiç bir benzerlik
taşımıyor. Benzerlik yalnızca ekonomik düzeyde.
Filmde, bu bağlamda, Çin, devlet
güçleri için de isyancılar için de taraf olmayan bir güçtür. Birçok Çinli ve
Afrikalı, Çin büyükelçiliğine sığınır, burada onlara kimse dokunmaz. Öte
yandan, filmdeki Çinlilerin Afrika’ya bakışı tümüyle olumlu değildir. Afrikalı
arkadaşlar edinirler; hatta Lang Fang Afrikalı bir yetime babalık yapar. Ancak filmdeki
Çinli esnaf kıtadaki istikrarsızlık nedeniyle birikimlerini kaybetmekten dert
yanar. Yine de, krizden kazanç sağlamak da, elbette ticaretin bir parçasıdır.
Gemiye sağsalim
varan kahramanımızın ise derdi başkadır. Çin’e giden kurtarma gemisiyle eve
dönmeyi vicdanı el vermez; geri döner, mahsur kalanları kurtaracaktır. Çin
ordusu BM kararı nedeniyle müdahalede bulunamazken, bu kez, o tek başına
mücadele edecektir. Kahramanımız, sonunda Çinli ve Afrikalı işçilerin mahsur kaldığı
Çin yatırımı fabrikaya varır. Onları kurtarmaya gelmiştir; oysa onlar çoktan
silahlanmış, kendi direniş hatlarını oluşturmuşlardır. Bir süre sonra fabrikaya
kurtarma amaçlı olarak helikopter gönderilecektir, ancak yalnızca Çinliler
alınacaktır. Lang Fang bunu kabul etmeyecektir. Bunun yerine helikoptere Çinli
ve Afrikalı kadın ve çocuklar bindirilir. Erkeklerse yaya olarak yola
çıkacaktır. Fakat daha sonra bu helikopter, kalkar kalkmaz düşürülür. Filmde
dakika başına düşen olay sayısının çok yüksek olduğunu fark ederiz. Film, belki
de bunun için sıkmaz; sürekli olarak “şimdi ne olacak?” dedirtir. BM kararı
nedeniyle eli kolu bağlı olan Çin donanması, Çinli ve Afrikalı sivillerin
vahşice katledildiği görüntüleri görünce artık kayıtsız kalamaz. Denizciler
gözyaşları içinde hedefe kilitlenir.
Filmde isyancılar
ve ‘Batı’lı paralı askerler vahşiler olarak gösterilir. Sivillere rastgele ateş
açarlar. Ancak, daha sonra isyancılarla bu paralı askerlerin Çinlilere muamele
konusunda farklılaştıklarını görürüz. Paralı askerler önüne geleni katletme
eğilimindedir; Afrikalı isyan lideri ise, Çinlilere dokunulmamasını ister,
çünkü Çin BM daimi üyesidir. İsyanın siyasal olarak tanınması için Çin’in
yardımına ihtiyaç vardır. Paralı askerler oralı olmaz ve sonunda Afrikalı
isyancılarla çatışma noktasına gelip kontrolü ele geçirirler. Artık isyanın
başında ‘Batı’lı paralı askerlerin kuklası olan bir Afrikalı vardır ve bu
paralı askerler için Çin’in desteğini almak gibi bir hedef bulunmamaktadır.
Filmin sonunda
Lang Fang, nişanlısını kaçıranların başında aynı paralı askerlerin olduğunu
fark eder. Böylelikle, son kavga, kişisel bir hesaplaşmaya dönüşür. “Senin
gibiler hep benim altımda olacak” der Batılı paralı asker; “bu, tarih oldu”
diye yanıtlar Lang Fang. Bu, açıkça Çin’in yükselişini yansıtır. Filmin Çinli
izleyiciler için en duygulu, en yurtsever sahnesi, filmin sonlarında Çin
bayrağının açıldığı sahnedir. Konvoy, isyancıların arasına girerken, silahlar
atılır, ön sırada bayrak açılır. O bayrak, bütün silahlardan daha güçlüdür.
İsyancılar Çin bayrağını görünce sağsalim geçmelerine izin verir.
Çin, küresel
ölçekte kendini askeri bir güç değil, ekonomik-ticari bir güç olarak
konumlandırdığını ileri sürüyor. Fakat ileride Çin de Cibuti örneğinde görüldüğü
gibi askeri üsler açabilir. Bunun önünde bir engel bulunmuyor. Bu filmin devamı
çekilecekse, yeni film, tahminimize göre, yatırımlarla koşut olarak, Latin
Amerika’da çekilecektir.[8]
Çin’in Panama Kanalı’na alternatif olarak Nikaragua Kanalı projesi gibi devasa
bir Amerikan karşıtı yatırım planı bulunmaktadır. Ayrıca, Amazon’dan geçerek
Peru’nun Pasifik kıyısını, Brezilya’nın Atlantik kıyısına bağlayacak olan
Amazon Aşırı Demiryolu da kullanıma açıldığında bölgenin dengelerini
değiştirecektir.
Çin
ve Amerikan Sineması Karşılaştırması
Görüldüğü gibi,
Çin hegemonik sineması, kimi açılardan Hollywood’la benzerlik gösterirken, kimi
noktalarda ondan farklılaşıyor. Çinli kahramanlar türdeşler. Filmlerde bireysel
başarılar yerine takımsal başarılar öne çıkıyor. Gerçi, serinin ikinci
filminde, yurdundan uzakta olan başkişinin bireysel kahramanlıklarını
izliyoruz. Diğer bir deyişle, birinci film, daha tipik bir Çin filmiyken,
ikinci film Hollywood tarzına yaklaşıyor. Lang Fang, ikinci filmde
Rambo’laşıyor.[9]
Öte yandan, Rambo kadar yalnız değil; eski ordu mensubu başta olmak üzere silah
arkadaşları var. Filmlerde düşman, ya ‘Batılılar’ ya da ‘kendi içimizdeki’
Çinli görünümlü ‘vatan hainleri’. Bu açıdan, anlatı, kötü Batılı-iyi Çinli
şematikliğini katı bir biçimde uygulamıyor.
Çin, şimdilik
dünya ölçeğinde askeri bir güç olmadığından, bu filmler, Hollywood filmlerinden
işlev açısından farklılaşıyor. Yazının başında andığımız, sonracı ya da geçmişe
dönük işlevler, bu filmler için geçerli değil. Çin’in askeri yükselişi geleceğe
yönelik olduğundan, bu filmler de önceci ve gelecek eksenli. Öte yandan, ‘Savaşçı
Kurt’ serisinin, yine de, uluslararası kamuoyunu Çin’in gelecekteki askeri
müdahalelerine hazırlamak gibi bir işlevi bulunmuyor. Zaten ikinci filmde Lang
Fang’ın devletinin desteği olmaksızın neredeyse tek tabanca olarak dövüşmesi, anlatıyı,
ilk filmde baskın olan Çin devleti güzellemesinden belli bir oranda sıyırmış
durumda. ‘Savaşçı Kurt’ serisi, bütün bunlar yerine, Çin’in dünya ölçeğinde
saygın bir yer edinme çabasını yansıtıyor. Çin, ordusuna, bayrağına ve
yurttaşına saygı bekliyor. Görüldüğü gibi, farklılıklar, benzerliklerden fazla.
Fakat Çin’in askeri yükselişinin ileride bu filmlerin içeriğine ve iletisine
etki etmesi de büyük bir olasılık... Serinin ikinci filminin Çin sinema
tarihinde en yüksek hasılatı elde ettiğini de buraya not alalım.
Sonuç
Sonuç olarak, ‘Savaşçı
Kurt’, Çin’in yükselişi bağlamında yorumlanmaya açık. Şiddet içeriği nedeniyle
sıkabilir; ancak Çin kültürüne ve yaşam biçimine ilişkin bir film olarak
değerlendirildiğinde izlemeye değer. Resmi propaganda öğeleri taşımakla
birlikte, anlatıbilim açısından başarılı, sürükleyici ve merak uyandıran bir
yapım...
[1] Film
Türkçe’ye ‘Savaşçı Kurt’ diye çevriliyor; ‘Kurt Savaşçı’ ya da ‘Savaş Kurdu’ da
diğer olası çeviriler. Filmler için bkz. https://www.imdb.com/title/tt3540136/
[2] Yeri
gelmişken, Çin tarihinden kadın bir general efsanesini konu alan ‘Mulan’
filmini (2009) analım. Mulan’ın İ.S. 6. yüzyılda yaşadığı düşünülüyor, ama kimi
araştırmacılara göre, gerçek değil bir efsane kişiliği. Film için bkz. https://www.imdb.com/title/tt1308138/
Aynı anlatının bir
de Disney çizgi filmi uyarlaması bulunuyor. Uyarlama, iki filmden oluşuyor; ilki,
1998; ikincisi, 2005 tarihli. Bkz. https://www.imdb.com/title/tt0120762/ Bu
uyarlamada Mulan, Hunlara karşı savaşır. Film, bu nedenle, Türkiye’de
tartışmalara yol açmıştı. Bkz. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/mulan-tartismasi-39059992
[3] Bunun dışında, iki filmde de, Tiananmen protestolarının simgesi olmuş olan
tankın önünde duran adam imgesini çağrıştıran görüntüler görürüz. Tankın top
namlusu, neredeyse kahramanımızın yüzüne girecektir ama oralı olmaz. Ancak, bu
imgenin bilinçli olarak filmlere konduğunu sanmıyoruz. Yine de Tiananmen akla
geliyor.
[4] İlk bakışta anlamsız gibi görünen bu virüs adı, ayrı yazıldığında anlam
kazanıyor: La Mania. Benzeri bir durum, bir Nijerya ismine benzetilen Olaya
Bakusta’da da (Olaya Bak Usta) karşımıza çıkıyor.
[5] Bu
eksende akıllara Çin’in 2015’te Yemen’deki yurttaşlarına ve yabancılara yönelik
olarak yaptığı başarılı kurtarma operasyonu akla gelir. Bkz. https://www.reuters.com/article/us-yemen-security-china/china-evacuates-foreign-nationals-from-yemen-in-unprecedented-move-idUSKBN0MU09M20150403
[6] Bkz. Gezgin, U.B. (2016). Çin’in Afrika Yatırımları: Afrika’da 1 Milyon
Çinli. Çin Hakkında Herşey, 13.10.2016. http://www.cinhh.com/cinin-afrika-yatirimlari-afrikada-1-milyon-cinli
[7] Aslında Çince zaten bir dünya dili. Neden? Çünkü Çinlilerin ve özellikle de
bir Çin mahallesinin olmadığı ülke sayısı çok az. Çinli göçmenler dünyanın dört
bir yanında Çince konuşuyor. Ancak, İngilizce için geçerli olan durumun
tersine, Çinli olmayıp da Çince konuşan ciddi bir nüfus yok. Bu açıdan, Çince,
coğrafi dağılım olarak bir dünya dili sayılmakla birlikte, ana diline ek ikinci
dil olarak yaygın olmadığından dünya dili ölçütlerini tam da karşılamıyor. Bir
de şu var: Burada Çince’den Mandarin’i kast ediyoruz; oysa Çinli göçmenlerin
konuştuğu başka Çin dilleri olabiliyor. Örneğin, Hong Kong’da konuşulan
Kantonca. Bu ikisi aynı karakterlerle yazılsa da, konuşmaya gelince, kimileri
bu ikisini farklı diyalektler olarak görürken, diğerleri farklı diller olarak
değerlendiriyor.
[8] Bkz. Gezgin, U.B. (2016). Çin’in Latin Amerika Yatırımları: Çin’in Şişeden
Çıkışı. Çin Hakkında Herşey, 29 Ocak 2016. http://www.cinhh.com/cinin-latin-amerika-yatirimlari-cinin-siseden-cikisi/
[9] Gerçi son dönem Amerikan filmlerinde de takımsal anlatılar görüyoruz.
Özellikle askerlik filmlerinde bu durum daha baskın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder