Kadın
Firavunlar: Eskil Mısır Anaerkisinde Bir Gezinti
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Yaygın kanı, firavunların hep erkek olduğu yönünde. Oysa,
kadın firavunlar da vardı. Mısır hanedanlığının ilk dönemlerinde en az 5 kadın
firavun vardı. Sonraki dönemlerdeki kadın yöneticiler artık ‘firavun’ olarak
değil ‘kraliçe’ olarak adlandırılır. Bunların sayısı 15 civarında.
Kadın firavunlar, sırasıyla, Herodot tarihinde geçen
Nitocris (yönetiminin sonu İ.Ö. 2181), Sobekneferu (ölümü İ.Ö. 1802),
Hatshepsut (İ.Ö. 1507-1458), Neferneferuaten (ölümü İ.Ö. 1332) ve Twosret
(ölümü İ.Ö. 1189).
Nitocris’ten
Merneith’e
Nitocris’in gerçekten yaşayıp yaşamadığı tartışmalı. Ancak
Herodot tarihinde ve kimi Mısırlı tarihçilerin kayıtlarında geçiyor. Herodot,
Nitocris’in abisini öldürenleri yeraltındaki bir odada şölene davet edip odaya
kilitlediğini, sonra kanal kapaklarını açarak Nil Irmağı’nın sularıyla
boğulmalarını sağladığını anlatır. Ondan önce, günümüzden beş bin yıl önce
firavun olduğu ileri sürülen Neithhotep var. Yakın zamanlara dek erkek
sanılıyordu; kadın olduğu anlaşıldı. Öte yandan, firavun mu kraliçe mi olduğu
henüz kesinlik kazanmış değil. Yine bu
dönemlerde firavun mu kraliçe mi olduğu belli olmayan Merneith var. Nitocris
örneğinin tersine, Neithhotep ve Merneith’in gerçekten yaşamış olduğuna ilişkin
çokça arkeolojik bulgu var. Bu iki kadın firavunun ya da kraliçenin döneminde
taht hakkının, erkeklerden değil kadınlar üzerinden geçtiği ileri sürülüyor.
Öte yandan, bir diğer açıklama ise, Neithhotep’in taht’a bebek yaştaki oğlu
yerine, ona vasi olarak geçtiği yönünde. Merneith’in firavun olduğuna ilişkin
kanıtlar, mezarının özelliklerinin erkek firavunlarınkiyle benzer olmasında.
Firavun ile eşi için aynı mezar gelenekleri bulunmuyor. Merneith’in de
Neithhotep gibi, bebek oğlu için vasi olarak tahta çıktığı düşünülüyor.
Mısır’ın
Sakallı Kadınları
Bu kadın firavunların erkek sanılması ve işin aslının
sonradan öğrenilmesi, gerçekte araştırmacıların ataerkil önyargılarıyla
ilişkili olabiliyor; bir de elbette, erkek firavunların sayıca daha fazla
olmasından… İlk dönem mısırbilimciler, ataerkiye karşı mücadelenin erken bir
döneminde araştırma yaptıkları için, bulguları da kendi dönemlerinin değer
yargılarından az çok etkileniyor. Firavunlar, sakallı. Buradan kadınların
firavun olamayacağı gibi bir sonuç çıkartılabiliyor. Ancak, sonradan
anlaşılıyor ki, sakallar takma. Kadın firavunlar da, bu takma sakalları
kullanıyorlar. Onların heykelleri ve resimleri, sakallı. Ataerkil beklentiler
bu gibi örneklerle birleşip ilk dönem araştırmacıların yanlış sonuçlar
çıkarmasına yol açıyor. Tarihte, böyle, eşitlikçi bir açıdan yeniden
değerlendirilmeyi bekleyen nice bilgi, belge ve bulgu var.
Sobekneferu zamanında, taht, babadan/abiden kıza/kardeşe
geçebiliyordu. Tahtın varisi olarak Sobekneferu’nun ablası uygun görülür; fakat
o, erken yaşta ölünce, tahta kız kardeşi çıkacaktır. Sobekneferu, Nitocris’in
gerçekten yaşayıp yaşamadığı arkeolojik verilerle desteklenemediğinden, ilk
kadın firavun olarak kabul ediliyor. Babasının erkek çocuğunun olmaması,
firavunun ilk kez kadın olmasının önünü açacaktır. Sobekneferu’nun hükümdarlığı
3 yıl sürecek, çocuksuz öldüğü için, bir hanedanlık onunla son bulacak; ondan
sonra yeni bir hanedanlık kurulacaktır.
Hatshepsut
En bilinen kadın firavun olan Hatshepsut, Neithhotep ve
Merneith gibi, bebek oğlunun vasisi olarak tahta geçer. Bir kralın kızı,
kardeşi, eşi ve üvey annesidir. Onun döneminde deniz ticareti gelişir. Afrika
Boynuzu, Arabistan ya da Sri Lanka’da olduğu düşünülen eskil bir krallıktan hoş
kokulu ağaçlar ve ürünler getirtir. Özenli bir biçimde kökleriyle getirilen
ağaçlar, saray bahçesine dikilir. Kimi sanat yapıtlarında kadın olarak,
kimilerinde ise bir erkek gibi resmedilen Hatshepsut’un yabancı (Asyalı)
işgalinin bitimi sonrasında başlayan uzun firavunluk yılları (20+ yıl), bir
barış, bereket ve bolluk dönemi olarak tariflenir. Onun döneminde, inşaata
ağırlık verilir; birçok yapı ve anıt dikilir. Tanrıça inancı yaygınlaşır ve
tanrıça için tapınaklar inşa edilir. Özellikle savaş tanrıçası olan dişi aslan
kültü güç kazanır. Firavunlar tanrıların soyundan gelirler; ancak, inanışta
tanrıçalar da vardır. Hatshepsut, toplumsal ve siyasal gücünü işte bu tanrıça
ninelerine yönelik saygıdan alacaktır.
Bu özellikleriyle, günümüze en çok kalıntı bırakmış firavunlardan biri
olur. Bu durum, kuşkusuz, kadınlar açısından yeni bir tarihyazımı için paha
biçilmez veriler sağlamaktadır.
Öte yandan, Hatshepsut, sonradan gelen erkek firavunlar ve
erkek tarihçiler tarafından hanedanlık kayıtlarından düşülür; döneminin birçok
anıtı ve diğer yapıtları tahrip edilir. Fakat yine de, ona ilişkin olarak
günümüze ulaşan çok sayıda kalıntı, sonunda onun kadın olarak firavunluk
yaptığı gerçeğini doğrular. Hatshepsut’la ilgili bir de şu tartışma var: O,
ataerkiye etki etmeyen bir tür onursal erkek gibi mi görüldü? Yoksa toplumsal
anlamda bir kadın olarak mı firavunluk yaptı? Bu çifte soruyu yanıtlaması zor.
Kadın firavunların varlığı, firavunluk kurumunu dişilleştiremedi. Zaten sayı ve
oran bunun için yeterli değildi. Firavunluk, eril bir kurum olarak kalırken,
istisna niteliğindeki kadın firavunlar, ancak “erkek gibi erkek” oldukları ve
böyle kabul gördükleri biçimde firavun olabildiler. Fakat Hashepsut, kendini
erkek olarak hissetmiyordu. Konu, toplumsal cinsiyet bağlamında ayrıntılı bir
tartışmayı gerektiriyor. Öte yandan, kadın firavunların icraatlarının
erkeklerinkilerle farkları üstüne daha fazla düşünmemiz gerekiyor.
Hatshepsut’un ilk döneminde savaşlar var; orduya komutanlık ediyor. Sonrasında
barışa ve ticarete yöneliyor.
Diğer Olası
Adaylar
Neferneferuaten’e geçersek, bu firavunun kimliği tartışmalı.
Hakkında çok az bilgi var. Tek başına firavun muydu yoksa bir firavunun
eşyöneticisi olan bir kraliçe miydi belli değil. Twosret’in ise bir kadın
firavun olduğu kesin olarak biliniyor; fakat hakkında günümüze ulaşan bilgi,
belge ve bulgular çok kısıtlı. Bir de, erkek mi kadın mı olduğu saptanamayan
firavunlar var, bunlardan biri, Smenkhkare (ölümü İ.Ö. 1334). Bunların dışında,
adları tarihe kazınmış, Ahmose-Nefertari (İ.Ö. 1562-1495), 1. Ahhotep (İ.Ö.
1560-1530), 2. Ahhotep ve Nimaathap gibi kraliçeler var. Bunlar, firavun
olmasalar da yönetimde bir hayli etkililer. Sonra yüzyıllar ileri saracak, en
çok bilineni Kleopatra (İ.Ö. 69-30) olan Mısır kraliçelerinin tahta geçtiği
dönemler gelecektir. Fakat bu dönemlerde, özellikle de Helenistik dönemde,
artık firavunluk kurumu büyük bir dönüşüm geçirecektir. Bu kraliçelerin
kimileri tahtın tek sahibi olsalar da, artık, tarihsel olarak firavun olarak
değil kraliçe olarak anılacaklardır. Zaten yönetimde Mısır yerlilerinin yerini
Yunanlılarla Makedonların aldığı dönemde başa geçerler. Yine de bu “firavun mu
kraliçe mi” sorunsalını yalnızca bir tarihyazımsal tercih sayıp onları da
firavun sayan tarihçiler bulunmaktadır.
Yorum ve
Sonuç
Konuya yöntemsel olarak, sosyalist feminist bir açıdan
baktığımızda, ataerki ve anaerkinin mutlak değil göreceli olduğu sonucuna
varabiliriz. Sınıf ve kesişimselliği dikkate alıyor olmalıyız.(1) Tümüyle
ataerkil bir toplumda kadınların hiyerarşinin tümüyle altında olmasını bekleriz.
Oysa sınıf, cinsiyete ve diğer ayrım olasılıklarına baskın çıkıyor. Bu açıdan,
Obama ile Hatshepsut karşılaştırılabilir. İkincisi, liberal bir feminist
tarihyazımı, kadın firavunlardan övgüyle söz ederken, kadınlar içindeki alt
sınıf çoğunluğun tarihini yazmayacaktır bile. İdeal bir düzen, hiyerarşide
yukarı çıkmaya dayanmak yerine, hiyerarşiyi ortadan kaldırarak cinsiyetler
arası olduğu kadar sınıflar, ten renkleri ve diğer ayrım noktalarını da gözeten
eşitlikçi bir nitelikte olmalıdır. Bir kadının firavun olması elbette
başarıdır; ancak, asıl sorgulanması gereken, bir kadının başarılı, tarihe not
düşülmeye değer vb. sayılabilmesi için firavun olmasının gerekmesidir. Ayrıca,
tepeye çıkanın kim olduğundan öte, kadınlar için ve genel olarak ataerkiye karşı
eşitlikçi bir toplum kurma yolunda neler yaptığına bakılmalıdır. Yoksa, böyle
bir tarihyazımı, bireysel başarı öykülerinin toplamından öteye gidemiyor.
(1) Konuyla ilgili bir marksist tarihyazımı tartışması için
bkz.
Gezgin, U.B. (2019). Marksist Tarihyazımı Öldü mü?: Ruhuna
El Fatiha ve Nice Yaşlara! Eleştirel Kültür Dergisi, 28.03.2019.
http://www.ekdergi.com/marksist-tarihyazimi-oldu-mu-ruhuna-el-fatiha-ve-nice-yaslara/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder