Politik
Psikoloji Açısından Komünist Başkanın Başarısı Üstüne:
Fatih Mehmet
Maçoğlu’na Kazandıran 10 Özellik
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
2019 seçimlerinde birkaç lider profili öne çıktı. Bunlardan
dördü özellikle dikkat çekiciydi; illerindeki seçim sonuçlarında onların
liderlik özelliklerinin etkili olduğu iddia edildi ve bu, tümüyle olmasa da bir
ölçüde doğruydu. Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın liderlik özelliklerini bir
başka yazıda değerlendirdik (*). 3. ve 4. isimler, Fatih Mehmet Maçoğlu ve
Kırklareli’nde daha önce CHP’den bu kezse bağımsız aday olarak yeniden seçilen
Mehmet Siyam Kesimoğlu. CHP’nin gösterdiği adaydan daha fazla oy alarak ipi
göğüsleyen Kesimoğlu, ayrıca incelenmeyi hak ediyor. Bu yazıda ise kamuoyunda
‘komünist başkan’ olarak bilinen Fatih Mehmet Maçoğlu’nun başarısını seçmen
profilleri, liderlik ve imge yönetimi kavramsallaştırmaları üzerinden politik
psikoloji ekseninde değerlendirme çabası içine giriyoruz.
Dersim
Seçmeni İdeolojik Bir Seçmen midir?
Öncelikle, komünist başkana atfedilen başarı, tümüyle ondan
kaynaklanmıyor. Burjuva bir siyasetçi olmadığı için, Maçoğlu da bunu kabul
ediyor. Bu sonuç her şehirde alınamazdı. AKP ve MHP ağırlıklı bir kentten,
örneğin Bayburt’tan aday ne kadar olumlu özelliklere sahip olursa olsun
komünist bir başkan çıkamayacaktı. Dersim halkı her zaman sol yelpazede oldu.
Bu açıdan, ilk komünist il belediyesinin Dersim olması hiç şaşırtmıyor. Dersim
her zaman parlamento dışı solun kalesi olmuştur. Birçok radikal sol hareketin
önder kadroları ve fedaileri Dersim’den çıkmıştır. Bunun dışında, Dersim halkı,
Türkiye ölçeğinde çok az oy olan sosyalist partilere çıkan yüksek oy oranıyla hep
öne çıkıyordu. Sosyalist bir belediye başkanının Dersim’de bir ilçeyi alması da
ilk değildi. İlçeleri incelemeden önce, Dersim’le ilgili yaygın kanı bu biçimde
oluyor.
Mazgirt ve
Çemişgezek AKP’nin
CHP ile HDP’nin yarıştığı Dersim merkezdeki ortalama seçmenin
en büyük korkusu, CHP, HDP ve TKP’nin birbiriyle didişerek birbirlerinin
oylarını bölmesi ve AKP’nin gerisinde kalmalarıydı. Bunun gerçekleşmemesiyle,
halk rahat bir soluk aldı. Öte yandan, Dersim, il düzeyinde AKP’ye kaptırılmasa
da, 2014’teki seçimlerde ÖDP ile BDP’nin çekişmesine sahne olan ve ÖDP’nin
kazandığı Mazgirt, bu seçimde oyların CHP, HDP ve TKP arasında bölünmesi
nedeniyle AKP’ye gitti. Oysa CHP’yle TKP’nin toplam oyu ya da CHP’yle HDP’nin
toplam oyu, AKP oylarını geçiyordu. Yine AKP’ye giden bir başka ilçe olan
Çemişgezek’i, 2014’te CHP kazanmıştı. Bu seçimde ise, AKP ile MHP oylarının
toplam % 92’ye ulaşmasıyla, Bayburt’un rekoruna ulaşıyor. Bu tablonun üzerinde
düşünülmelidir.
Mazgirt,
Çemişgezek ve Merkez Dışındaki İlçeler CHP’nin
Mazgirt ve Çemişgezek dışında, TKP’nin aldığı merkez ilçeyi
saymazsak, diğer ilçeleri CHP kazanmıştır. Bu vesileyle, her bir ilçeye kısaca
göz atalım:
Başkanın memleketi olan Ovacık’ta CHP oyu % 37, TKP oyu ise
% 31’dir. Yine de AKP % 22 oranında oy alabilmiştir. Bu da dikkat çekicidir.
Komünist başkanın ilçelerde aday gösterdiği isimler, seçilememiştir. Ya aday
gösterilenler cazip gelmemiş olabilir ya da önerilen belediyecilik modeli.
Bunun üzerinde de düşünülmelidir.
Pülümür’ün yaklaşık yarısı CHP’ye oy vermiş iken, üç kişiden
biri AKP’ye vermiştir. On kişiden biri TKP’ye verirken, HDP, % 2’nin üstüne
çıkamamıştır.
Nazımiye’nin yaklaşık yarısı, CHP’ye oy vermiştir. 2. sırada
ise bağımsız bir aday vardır. TKP ve HDP’nin her biri % 5’in üstüne çıkamamıştır.
Pertek’ten % 56 CHP, % 43 AKP çıkmıştır. Önceki seçimde,
oyların CHP ve HDP arasında bölünmesi nedeniyle seçimin kazananı AKP olmuştu.
Hozat’ta % 42 oy alan CHP’yi % 26 ile AKP izlemiştir. TKP, %
19’da kalmıştır.
Dersim merkezde ise tablo tümüyle değişiyor. Bilindiği gibi,
TKP birinci, HDP ikinci ve CHP üçüncü geldi. Aldıkları toplam oy, % 82’yi
buluyordu. Merkez, nüfusça baskın olduğu için, seçim sonucundaki etkisinin daha
büyük olduğunu görüyoruz. Aynısı, İstanbul’da da geçerli idi: AKP’nin aldığı ilçe
sayısı daha fazla olmakla birlikte, CHP, daha az sayıda fakat daha kalabalık
olan ilçeleri alıyordu. Nüfus yoğunluğu da buna koşut bir nitelikteydi.
Haritada AKP’nin aldığı ilçeler çok geniş görünüyordu; ancak bunlar daha az
kalabalık ilçelerdi.
Dersim
Romantizmi ve Gerçeği
Konumuza dönersek, bu veriler elimizde olmaksızın, birçok
Kürt çoğunluklu kentte de olduğu gibi, Dersim’de ideolojik seçmen profilinin
daha baskın olduğunu düşünebiliriz. Bu, merkez ilçe için doğru görünüyor; ancak
diğer ilçeler için geçerli değil. Dersim’de Bayburt kadar rekor düzeyde
Cumhur’cu bir ilçe de var; oyların bölünmesi nedeniyle AKP’ye giden bir ilçe
de… Dahası, komünist başkanın memleketinde bile TKP adayı kazanamıyor ve hatta
merkez dışında hiç bir ilçede kazanamıyor. Bu, oldukça dikkat çekici.
Çeşitli kesimlerde ‘Dersim romantizmi’ olarak adlandırılan
yanlışa düşmemek gerekiyor. Dersim bir bütün olarak solun kalesi değil, içinde
çeşitli siyasetler var. Dersim merkezden Dersim’in bütününe genelleme yapmamak
daha doğru olur. Yine de ilçeler düzeyinde CHP ağırlığını not edebiliriz.
Bu konulara neden girdik? Çünkü komünist başkanın seçimi
hangi koşullarda kazandığını görmemiz gerekiyordu. Dersim merkezdeki seçmen
profili, ağırlıklı olarak ideolojik. İdeolojik seçmen sağcı da solcu da
olabilir. İdeolojik seçmen için en önemli değerlendirme ölçütü, adayların hangi
görüşleri savunduğudur. Bu seçmen profili, adaylar hakkında en çok araştırma
yapan profildir. Ekonomik seçmen ise, ekonomik çıkarlarını düşünür, “işsize iş,
aça aş bulacak mısınız?” diye sorar. Sosyolojik seçmen, aitlik ve temsil
özelliklerine odaklanır. Örneğin, “Kürd’üm, onun için HDP’ye vereceğim” diyen
bir seçmen, sosyolojik bir seçmendir. Daha karmaşık, daha ileri düzeyde
düşünmeye başlarsa, ideolojik seçmen profiline dönüşür. Son olarak, psikolojik
seçmen, adaylara liderlik özelliklerine göre yakınlık/uzaklık duyar.
Bu değişik profillerin komünist başkanın aldığı sonuçta ne
kadar etkili olduğunu anlamak, kapsamlı bir saha çalışması yapmadan olanaksız.
Elimizdeki istatistik veriler ve konuya uygulanmayı bekleyen politik psikoloji
bilgilerinin saha çalışmalarıyla bir araya getirilmesi zorunlu. Burada
yazılmayanlar ve yazılamayanlar, yazılanlardan elbette kat kat fazla. Basına
yansıyan bilgiler buzdağının yalnızca ucu. Daha fazla yerel bilgi ve kaynak
kişi gerekli.(**)
Keşke böyle bir saha çalışmasını halihazırda Dersim’de
bulunan Dersimli araştırmacılar yapsalar. Bu, neden önemli? Çünkü bir ili
komünist bir adayın kazanması tarihsel ölçekte büyük bir başarı. Bunun başka
illerde de umut olabilmesi için, seçimin nasıl kazanıldığına ilişkin bulgu ve
çıkarımlara ihtiyacımız var. Başkan, belediyecilik uygulamalarıyla başka
belediyelere zaten örnek olmuş durumda; seçimi nasıl kazandığıyla ilgili
araştırmalar da ikinci bir nedenle örnek olmasını sağlayabilir.
Komünist
Başkanın Kazandıran 10 Özelliği
1- İdeolojik
Komünizmden Ekonomik Komünizme: Soğuk Savaş döneminde komünist düşünceye karşı her türlü
karalama yapıldı. Türkiye, Sovyetler Birliği’nin komşu(su) olması dolayısıyla
bu karalamalardan çok daha fazla etkilendi. Bugün Batı Avrupa’da ‘komünist’
sözü, Türkiye’deki kadar olumsuz bir çağrışım yapmıyor. ABD’nin Yeşil Kuşak
politikasıyla da ilgili olarak birçok Müslüman çoğunluklu ülkede komünizm,
dinin, ahlakın, ailenin vb. elden gitmesi üzerinden kötülendi. Böylelikle,
komünizmin, bir ideolojinin ötesinde ekonomik bir model olduğu gözden kaçtı.
Komünist başkan, ideolojik komünizm algısından ekonomik komünizm anlayışına
geçişi temsil ediyor ve bunu sağlıyor. Böylelikle, komünist başkan, yalnız
ideolojik seçmene değil, ekonomik seçmene de hitap etmiş oluyor. Ülkemizde,
tarımın AKP eliyle bitirildiği sık sık ifade edilen bir şikayet konusudur.
Başkan ise, tarımı canlandırarak, o şikayetleri karşılamış oluyor. Böylelikle eskiden
‘Ovacık modeli’ olarak adlandırılan ancak bundan sonra ‘Dersim modeli’ olan
anılacak olan ekonomik model, her partiden rantçı olmayan belediyelerin
uygulayabileceği bir çözüme dönüşüyor. İyi Parti’nin komünist başkanı seçim
başarısı dolayısıyla kutlaması da, bu ideolojik algıdan ekonomik anlayışa
geçişin bir göstergesi sayılabilir.
Bu açıdan şunu vurgulamalı: Maçoğlu, Soğuk Savaş sonrasının
bir siyasetçisidir. Örneğin, Terzi Fikri’nin yaşamasına ve yaşatılmasına izin
verilmemişti. Oysa bugün yasal sınırlar içindeki komünizm, egemen sınıflar için
bir tehlike olarak görülmüyor. (Ya da ‘şimdilik görülmüyor’ da diyebiliriz.)
2-
Üretici/Öğrenci Desteği ve İstihdam: Birinci noktayla ilgili olarak, başkanın tefecilere,
aracılara ve AKP’nin dışa bağımlılığı iyice arttıran tarımsızlaştırma
politikalarına karşı, tohum ve gübre gibi kalemler üzerinden üreticiyi
desteklemesi, küskün üreticileri yeniden tarlaya yönlendirip istihdam
yaratıyor. Başkan, alternatif kooperatifçilik anlayışıyla öne çıkıyor. Başkanın
bunun dışında çevre dostu turizm projeleri var. Dersim modelinin daha az tarım
ağırlıklı kentler için nasıl güncellenip geliştirilebileceği sorusu, önümüzdeki
süreçte karşımıza çıkacak. Elde edilen gelirle öğrencilere burs sağlanması da
övgüye değer. Dersim zaten eğitim düzeyi en yüksek illerimizden biri. Avrupa’da
ve ABD’de Dersim nüfusuyla oranladığında oldukça yüksek sayılabilecek bir
Dersimli akademisyen nüfusu var. Dersimliler memleketleriyle bağları çok güçlü
olan insanlar. Bu bağlar, öğrencilerin burs alarak okuması ve eğitim
düzeylerini arttırmalarıyla daha da güçlenecek.
3- Şeffaf
Bütçe, Halk İnsanı Başkan: Başkanın belediyenin borçlarını kapatıp bütçeyi poster
olarak belediye binasına asması, kendisine yönelik ilgi ve sevgiyi arttıyor.
Ayrıca bu başlık altında, makam aracını kullanmaması ve kapısının randevusuz
görüşmeler için her zaman açık olması gibi uygulamalar da artılara artı
ekliyor. Belediye hizmetlerinin ya ücretsiz hale getirilmesi ya da o
olanaksızsa en azından cüzi rakamlara çekilmesi, yine artılara yazıldı.
(Burada, cinsiyetçi bir ifade olan ‘halk adamı’ sözü yerine ‘halk insanı’
sözünü kullandık.)
4-
Kendisinin de Tarlada ve Dağıtımda Çalışması: Başkan bir masabaşı siyasetçisi
değil. Bizzat tarlada ve dağıtımda çalışıyor. Bu, akla Che’nin fabrika ve
inşaat sahnelerini anımsatıyor. Che’nin yaşadığı dönemde Küba’da çok
sevilmesinin nedenlerinden biri de, bir bürokrat gibi davranmak yerine emekçilerle
birlikte ter dökmesiydi.(***) Emekçilerle birlikte çalışmak, hem kafa-kol emeği
ayrımını kırmak için önemli hem de bir yönetici sınıfın adı ‘komünist’ bile
olsa uzun erimde kastlaşıp emekçilere
yabancılaşmasını önlemek için olmazsa olmaz. Komünist bir toplumda herkesin hem
kafasını hem kolunu kullanması beklenir.
5- Kadın,
Çocuk, Yaşlı ve Yoksul Dostu Belediyecilik: Komünist başkan, çocuklara kütüphane
ve bisiklet ve kadınlara ve yaşlılara toplumsal yaşama katılmak için ulaşım
erişimi gibi uygulamalarla kendinden televizyonlarda sık sık söz ettirmeyi
bildi. Bu uygulamaların Dersim genelinde gerçekleştirilmesi, başka kentlerin
sakinlerini de düşündürecektir; bu uygulamalar kimi yerleşimlerde
belediyelerden talep edilir duruma gelecektir.
6- Kendine ve
Halka Güven:
Başkan alçakgönüllü bir profil çiziyor; ancak aynı zamanda kendine ve halkına
çok güveniyor. Destekçilerinin bir bölümü, onu “memleketimizi tüm dünyaya
tanıttı. Gururumuz” diyerek destekliyor. Türkiye tarihinde birçok sol belediye
başkanı geldi geçti. Ne derece ve hangi bağlamlarda solculardı, o ayrı bir
konu. Ancak, genellikle, karamsar bir tablo çizdiler: Merkez, iktidar
partisinin elinde olduğundan, yerelde elden birşey gelmezdi. Maçoğlu, bu
umutsuzluğa meydan okudu.
7- Sosyal
Medya Kullanımı: Komünist
başkan, sosyal medyayı etkin bir biçimde kullanan bir isim. Sürekli olarak
güldürüyor ve sosyal medya gündeminde kalmayı ve öne çıkmayı başarıyor. 5
yıllık yöneticiliği döneminde, Türkiye siyasetinin çok farklı alanlarına
yönelik olarak paylaşımlar yaptı, güldürdü ve düşündürdü. “Benim işim
Ovacık’la, gerisi beni ilgilendirmez” demedi.
8-
Dışadönüklük: Önceki
noktayla ilgili olarak, başkan kendini Ovacık’ta yalıtmadı. Afet yaşamış başka
belediyelere yardımda bulundu. Belediyecilik uygulamalarına ilgi duyan yerli ve
yabancı ziyaretçilere kapılarını açtı. Konukseverliği, kamuoyundaki olumlu
imgesinde etkili oldu.
9-
Güleryüzlülük: Başkanı
hemen hemen her zaman güler yüzüyle gördük. Çatışmalı durumların üstesinden
gelmeyi bildi. Neredeyse tüm solun ortaklaştığı HDP adayına karşı aday olması
ve diğer adaylara ilişkin olarak tek bir olumsuz söz bile sarf etmemesi dikkate
değerdi. Çatışma ve polemikten uzak durmasının ona puan kazandırdığı
söylenebilir.
10- Kolektif Akıl: Kolektif aklı,
belki de en başa koymalıydık. Başkan, bir ‘sonul yetkili’, diğer bir deyişle
son kararı veren kişi değil; bir sözcü niteliğinde. Halkla birlikte karar
alıyor. Terzi Fikri geleneğinden devr alınan “söz yetki karar (iktidar) halka
(Dersimlilere)” sloganını şiar edinmiş. Alınan kararlarda onun değil halkın
imzası var.
Komünist
Başkana Yönelik Dört Temel Eleştiri, Yanıtlar ve Öneriler
Şimdiye dek tümüyle olumlu bir tablo sunduk. Doğal olarak,
başkana ve modeline yönelik birtakım eleştiriler bulunuyor. Bu eleştiriler,
öfkeli ve duygu yüklü bir biçimde yorumlanmazsa, belki yarar sağlayabilir:
Birincisi, Maçoğlu, kimi HDP seçmenleri tarafından, kayyuma
karşı olan tüm kesimlerin çıkardığı ortak adaya karşı aday olmak ve ilçelerde
aynı biçimde aday çıkarmak dolayısıyla eleştirildi. Ortaklaşmamak, kayyumun
ekmeğine yağ sürecekti. Dersim oyların bölünmesi nedeniyle kaybedilebilirdi. Ancak,
seçmenin Maçoğlu’nu tercih etmesi, bu eleştiriyi geçersiz kıldı. Bu tartışmanın
geçmişte bırakılması ve artık seçim sonuçlandığına göre geleceğe bakılması,
herkesin yararına olacak.
İkinci eleştiri, kooperatifçilik üzerinden geliyor. Kimi sol
kesimler, Maçoğlu’na ve modeline bakıldığında durumu Marx ve Engels’in
eleştirdiği ütopik sosyalizme benzetiyorlar. Buna göre, yerel çabalarla
kapitalizmden kaçılamaz, bu düzen böylelikle ortadan da kaldıırılamaz. Yerel
yönetimler yerine merkezi iktidar hedeflenmelidir. Bu tartışma, bir ara sosyal
medyada çokça paylaşıma konu oldu. Belki daha az kuramsal ve daha çok pratik
bakmak gerekiyor. Merkezi iktidara yönelik önceki girişimler başarılı
olmadığına göre, komünist başkan, halkı ve örgütüyle nasıl bir yol izlemeyi
uygun görmüşse, kendisinin kararına saygı duyulması gerekiyor. Bununla ilişkili
olarak, kooperatifçilik modelini eleştirenler var. Fakat herhalde bu model,
yapıcı eleştirilerle geliştirilmeye açık bir nitelikte.
Üçüncü eleştiri, aslında komünist bir başkanın seçilebiliyor
olmasının Erdoğan rejiminin elini güçlendirdiği biçiminde. Buna göre, Maçoğlu
sayesinde, AKP, “gördünüz mü ne kadar demokrat bir ülkeyiz; bizi yanlış
tanıyorsunuz” deyip uluslarası imgesini parlatıyor. Oysa ülkenin kuvvetler
ayrılığı ilkesi ihlali başta olmak üzere birçok yönden demokratik olmadığını
biliyoruz. Dahası, AKP dönemindeki hak kazanımları, AKP’nin lütfu ya da
sadakası değildir, demokrasi güçlerinin mücadelelerinin bir ürünü olmuştur. Bu
mücadeleler de AKP döneminde başlamamıştır elbette. Maçoğlu’nun başarısının
Anadolu’da ve tüm dünyada tarihsel kökleri ve öncülleri bulunuyor.
Bu eleştiri noktasıyla ilişkili olarak şu da söylenebilir:
Daha önce belirttiğimiz gibi, Dersim ve Maçoğlu, Türkiye’nin egemen sınıfları
için bugün bir tehdit olarak görülmüyorlar; o nedenle havuz medyasında bile
başkana yönelik bir ilgi görebiliyoruz. Fakat ne zaman ki bu modelin yerel
ölçekli dar bir model değil de, tüm ülkede uygulanabilir bir çözüm olduğu
ortaya çıkacaktır, işte o zaman, Dersim ve Maçoğlu, tehdit olarak görülmeye
başlanacaktır. Hangi partiden olursa olsun halkı rantçı belediyecilik
anlayışıyla yönetenler, halkın Dersim modeline atıfla çeşitli haklı taleplerde
bulunması karşısında, Maçoğlu ve modelini sevgiyle anmayı bırakacaklardır. Bu
model, halkçı içeriğiyle er ya da geç egemen sınıfların çarkına çomak sokmaya
başlayacaktır.
Dördüncü eleştiri, eğitime yöneliktir. Öğrencilere burs
verilmektedir; fakat eğitim sistemi son dönemde iyice kötülemiştir.
İmamhatipleştirme ve bilimsizleştirme gibi politikalar, AKP dönemi okullarını
açıkça kendine yandaş devşirmeye programlanmış odak noktalarına dönüştürmüştür.
Bu koşullarda, komünist bir liderin yapması gereken, bir yandan bu okulların
ilerici bir nitelik kazanması için mücadele etmek, bir yandan da kendi belediye
sınırları içerisinde alternatif eğitim uygulamalarına başlamak ve bu tür
çabaları desteklemek olmalıdır. Örneğin, AKP okullarında okutulan tarih,
yanlıdır, egemenlerin çıkarlarına uygun olarak yazılır ve okutulur. Dersimli
çocukların bu propagandalara maruz kalmak yerine halk tarihi ya da ötekilerin
tarihi dersleri alabilecekleri kurumsal bir ortam oluşturulmalıdır. Burs yine
verilsin, ancak alternatif eğitim de desteklensin. Bu eleştirinin dikkate
alınması yararlı olabilir.
Bu eleştiri noktaları elbette sayıca arttırılabilir ve
arttırılmalıdır da; böylelikle model, yapıcı eleştirilerin yardımıyla daha da
geliştirilme olanağı bulacaktır.
Sonuç:
Dersim Dersleri
Sovyetlerin yıkılıp komünizmin tarih olduğu propagandasının
yapıldığı bir dönemde, Dersim’in ve Maçoğlu’nun üstlendiği görev ve
sırtlarındaki yük ağır olacaktır. Ancak Dersim ve Maçoğlu bunların üstesinden
gelmeyi başaracaktır.
Bu deneyimden, Türkiye’nin ve dünyanın ilerici
hareketlerinin yalnızca kooperatifçilik modeline dair değil, nasıl bir seçim
kampanyası yürütüleceğine dair de öğrenecekleri var. Dersim, öğrenirken
öğretmeye devam ediyor.
Dipnotlar:
(*) Bkz. Gezgin, U.B. (2019). Liderlik Psikolojisi:
İmamoğlu, Yıldırım, Yavaş ve Özhaseki Üzerine. Bianet, 03.04.2019.
(**) Bu açıdan, bu yazıyı Dersim dışından yazmaktan ileri
gelen eksikler ve hatalar varsa, Dersimlilerden şimdiden özür diliyoruz.
(***) Che’nin fabrika ve inşaatta çalışırkenki az bilinen
görüntüleri için bkz. Che Guevara Efsanesi. https://www.youtube.com/watch?v=FIG5uaCFFqA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder