Korona Karuna Korona(*)
Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com ; Twitter:
ProfUlas
Kentlere inen ayılar, geyikler, tilkiler, maymunlar ve
nice çeşit hayvan; kıyılara kadar gelen yunuslar aynı soruları soruyorlar: “Ne
olmuş bu insanlara? Herkes nerede? Birşeyler olmuş ama ne olmuş?” Onların
olmasa da, kimilerinin aklına bir nükleer savaş sonrasında taş devrine dönme
olasılığı gelmiş olmalı... Öyle ya, bu kadar sessizliğe şaşırmakta haklılar
hayvanlar...
Gerçekten ne olmuştu insanlara? Doğayı fethettiğini
söyleyen insansoyu, doğaya yenilmiş oluyordu. Dışarıda çalışmak zorunda kalan
insanlar tedirgindi ve evde kendini karantinaya alanlarsa sıkıntıdan
patlıyorlardı. Bu öyle bir dönemdi ki, sokağa çıkma yasağına “özgürlüklerimiz
elimizden alınıyor” diye haklı olarak karşı çıkacak muhalefetin kendisi sokağa
çıkma yasağı istiyordu. İşte sevgili hayvancıklar, sessizliğimiz tam da
bundan... Ama bunun hep böyle süreceğini sanmayın. Bir aşı bulundu mu gerisi
çorap söküğü gibi gelir... Ama bulunur mu? Her hastalığa çare bulamamış ki
insansoyu; ne malum bunun için bulacağı... Hem zaten bulunsa da, 7 milyar için
aşı üretmek çok uzun zaman alır. O zamana kadar çekiliş mi yaparlar açık
artırma mı artık, “aşıya ilk kimler erişecek” sorunsalı için...Çünkü zamanla yarışıyor
olacak hastalar...
Bu sorularla dolu olan 64 yaşındaki çalışan artık
dayanamadı... Nüfusta kendisini büyük yazdırmışlardı; o nedenle 64 yaşında
olmasına karşın dışarı çıkamıyordu. Aylar sonra çıktı, güneşe başka bir gözle
baktı ve meydanlara ve denize ve kulelere, köprülere, ağaçlara... Herşey yerli
yerinde ise de, insanlar çok değişmişti.
İşte bu da, bugün 20. doğum günü olan genç. Bu, çifte
özel bir gün onun için. Bugün dışarı çıkabilecek. Ama ne yapacak? Her yer
kapalı neredeyse... Yapılacak ne kaldı ki...
İşte şurada aşıklar, sosyal mesafeli yürüyorlar. Aşk
nasıl olacak böyle günlerde? Daha fazla güvene mi dayanacak...
Eğitimler devam ediyor evden, işler devam ediyor evden ve
dışarıdan. Sağlığın, dışarının, fiziksel yakınlığın önemini anladığımız
günler... Peki ders çıkarır mı insanlık? Kâr hırsıyla vahşi hayvanların yaşam
alanlarını daraltmaya devam eder mi? Devam eder eğer kapitalizm değil de Çin
sorumlu görülecekse... Sosyal medyada nefret söylemi gırla...
Hayat ne zaman normale döner? Herkesin sorduğu soru bu...
Ne zaman normaldi ki hayat... Bu virüs insanlığın büyüklük yanılsamasını tam
ortasından vurmamışsa ne yapmıştır?.. Hayat zaten normal değildi, dünya
batıyordu, küresel ısınmaydı, buzların erimesiydi... Yok yoktu... O zaman normaldi
de şimdi mi normal değil... Hepimiz ödüyoruz bedelini... Hepimiz mi? Kimimiz
daha çok, kimimiz daha az...
Komplocuları sık sık anmaya gerek yok; ya peki ‘doğal
seçilim’ diyenler; “sağlıklı olanlar ayakta kalacak” diyenler? Herkes sağlıklı
beslenebiliyor mu bir kere? Ya peki ruh sağlıkları? Kim daha umutluysa bu
süreçte kazasız belasız kurtulmayacak mı? Peki ama nasıl umutlanabiliriz? Dünya
savaşlarında bile o kadar yıkıma karşın umutlu olan insanlık bu kez neden bu
kadar umutsuz? Suçluluk hissi de var belki...
Ama yayınevleri batmasın. Çokça kitap var basılması
gereken. Kimileri için umudun kaynağı, kitaplarda yer alan düşünceler...
Beklenenin tersine, bütün bu dijital çağ eğilimleri, ortadan kaldıramadı kitabı
ve ona olan özlemi... Kimi basılı kimi sanal sürümlerden okusa da, kitap
düşüncesi ölmedi, yalnızca biçim değiştirdi. Eskiden papirüslere yazılıyorsa
şimdi de silikonla yazılıyor... Kitap demek, yazar(lar)ın derdini uzun uzun
anlatabilecekleri bir mecra demek... Ne yazarlık biter insanlaşma serüveninde
ne okurluk... Şimdi bu virüslü günlerde daha fazla kitap zamanı...
O eller! O tarihöncesi mağarasındaki el izleri! Bizden ne
kalacak geriye? Onlardan el izleri kalmış en azından... Bizdense veri izleri
kalacak, büyük ve küçük veri izleri... Öyle de böyle de bir sonu var
herşeyin... Bir arada tevekkül, tedbir, kabullenme...
Herhalde internetsiz bir çağda bu salgın geçmek bilmezdi.
Nasıl durabilirdi insanlar bir arada uzun süre? Gerçi ilk insanlar tam da bunu
yaptılar Buz Çağı’ndan korunmak için ve de vahşi hayvanlardan... Vahşi bir
virüse karşı mücadelede onlar kadar çaresiziz, bir arpa boyu bile yol
gitmemişiz insanlaşma serüvenimizde...
İnsanlığın yatacak yeri yok, soluyacak havası yok böyle
giderse... Hangi dersler insanlığı bu darboğazdan, bu şişe ağzından çıkaracak?
Kamulaştırmalar mı? Büyük devlete dönüş mü? Ya peki şirketlere ne olacak?
Irmaklara, denizlere atık akıtanlara? Aynı tas aynı hamam mı? “Suçlayın Çin’i
ve devam edin” diyecek doğa bize kızgınlıkla ve baştaki hayvanlar...
Hayvanlar... Onların bilgeliği lazım insanlığa... İnsan
doğasına ilişkin kötücül çıkarsamalar, insanı hayvan özelliklerinden
arındırmaya çalışıyor. “Doğa yasası”, “kurtlar kanunu”, “orman kanunu” deniyor.
Ayakta kalanların dayanışanlar olduğu unutuluyor kimi zaman... Bu salgında da
öyle...
Belki bugünlerin de kazananları vardır. Bunu çok sonra
anlayacağız. Yeni güçler doğarken eskilerinden kimileri çöküşü görecek. Ya biz
neresinde olacağız kurulacak dünyanın? Bunu öngörmesi de zor...
(*) Karuna, Sanskritçe’de merhamet anlamında. Bize
merhamet et Korona...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder