Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Kapitalizmin Derinleşen Krizi mi?: Küreselleşmenin Korona Hali Üzerine

 

 

Kapitalizmin Derinleşen Krizi mi?: Küreselleşmenin Korona Hali Üzerine

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

 

Korona virüs, küreselleşmeye bir bozucu olarak yeni bir boyut ya da anti-madde gibi bir anti-boyut getirdi. Küreselleşme liberalizmin başarısı olarak sunulmuştu. Serbest ticaretle alan mutlu veren mutlu idi. Oysa koronayla birlikte sınırlar kapanmaya, ticaret hacimleri düşmeye, ekonomik büyüme yara almaya başladı. Virüsün çıkışında, küresel Batılı medya ve kimi ileri gelenler genellikle, “bu Çin’in sorunu, bize ne...” diye yaklaştılar. Ayrıca, sosyal psikolojide ‘kendine hizmet eden yanılgı’ olarak adlandırılan durum söz konusuydu. Alkollü araç kullananların “kaza yapanlar benim kadar iyi sürücü değil, onun için kaza yapıyorlar. Ben içsem de kaza yapmam” demesi gibi, “Çinlilere olmuş, bize birşey olmaz” gibi yanlış bir algı oluştu. 

 

Bunlara ırkçı paylaşımlar eşlik etti: “Çinliler pisboğaz olduğundan virüs orada çıkmıştı” vb. Oysa böyle olsaydı, tarihte bütün virüslerin Çin’den çıkmasını beklerdik. Geçmiş salgınlar bunun doğru olmadığını gösteriyor. Klasik bir sosyal psikolojik olgu şu: İyi olan bize, kötü olan ötekilere atfedilir. Batı’nın bakışı da bu olgunun gölgesinde kaldı. Ortada insanlık adına bir başarı varsa ve bu, Çinlilerin elinden çıktıysa, bu, Çinlilere değil tüm insanlığa yükleniyor. Ortada korona gibi bir felaket varsa, insanlığın sorunu olarak değil, Çin’in sorunu olarak tarifleniyor. Ya da tarifleniyordu...

 

Bu umursamazlık, yansıtmacılık ve ırkçı-özcü anlayış, virüsün başka ülkelere de yayılmasıyla küresel bir sorun olarak tariflenmeye başladı. İşte o zaman, Çin’e bakış da değişti. Çin bu kez, virüse karşı mücadelede model ülke olmuştu. Küresel Batı’nın çeşitli gerekçelerle kötülediği merkezi planlama, Çin’de hayat kurtarmıştı. Virüs ilk çıktığında, kimi küresel Batılı gazeteler, ‘Asya’nın Gerçek Anlamda Hasta Adamı Çin’ gibi manşetler atıyor, Çin’de virüsle mücadele önlemlerini ‘etkisiz’ ilan ediyorlardı. Aynı kaynaklara göre, “Çin’de karantina uygulamaları kişisel özgürlüklere mal olmuşken, İtalya’da aynı uygulamalar ekonomiye risk oluşturmuştu”. Diğer bir deyişle, aynı uygulamalar Çin’de gerçekleşince özgürlüğe tehdit diye tariflenirken, İtalya’da gerçekleşince ise ekonomiye tehditti. Koronanın ilk günlerinde Çin tek başına mücadele ediyor, fakat bir türlü başarılı sayılmıyordu. (*) Sonrasında Çin’deki uygulamaların Batı’da da gerçekleştiğini gördük -ki bu, korona bağlamı dikkate alınmazsa inanılmaz sayılabilirdi. Batı, Çin’i örnek alıyordu!!! 

 

Uluslararası ticaretin ve taşımacılığın zayıflamasıyla virüs birçok ülkede ekonomik krize davetiye çıkardı. Çok sayıda küçük işletme virüs nedeniyle iflas etti, işsizlik tavan yaptı. Borsalar çakıldı. Birçok yolcu mahsur kaldı. Vizeler iptal edildi. Spor ve kültür etkinlikleri iptal edildi. Maçlar seyircisiz yapılır oldu. İşyerleri, okullar ve toplanma mekanları kapandı. Yine Keynesgil bir ‘deus ex machina’ olarak, diğer bir deyişle sahnenin sonunda anlatıdan kopuk ve bağımsız olarak ortaya çıkan Tanrı figürü gibi, devletin kurtarıcı ekonomik gücünden medet umuldu. Böylesi büyük çaplı bir felakette liberalizmin daha az devlet vurgusu, daha çok devlete dönüştü. ‘Bırakınız yapsınlar’ anlayışı, ‘bırakınız bulaşsınlar’ gibi korkunç bir sonuç doğurduğunda, ölümler arttı. Bir yandan da sosyal medya yalan ve yanıltıcı haberlerle doldu taştı. Doğrulamanın önemi bir kez daha ‘doğrulandı’...

 

Öte yandan, kentler daha ıssızlaştığından, kimi şehirlere doğal yaşam geri döndü. Tayland’ı maymunlar, Venedik’i yunuslar bastı... Hava kirliliği azaldı, kimi akarsular daha temiz akmaya başladı. Aslında bu sahneler akla insan kaynaklı küresel ısınma konusunu getiriyor. Virüs, insanların toplumsal etkinliklerini hedef alarak doğanın bir süreliğine yenilenmesini sağlamış oldu.

 

Sağlık çalışanlarının değeri bu kez daha çok anlaşıldı neyse ki... Sağlığın kamusal bir hizmet olduğu ve olması gerektiği gerçeği bir kez daha ortaya çıktı. İnternet başta olmak üzere uzaktan iletişim teknolojileri önem kazandı. Korona 30 yıl önce çıksaydı, alınacak önlemler çok farklı olacaktı. Oysa şimdi evden yapılabilecekler çok daha fazla. Tek başına uzaktan eğitim bile, milyonlarca öğrenciyi evde tutmaya yarayabiliyor. Ayrıca, sosyal psikolojinin bize normların önemini anımsattığını akılda tutalım: İnsanlar dışarı çıktıklarında ne kadar çok maskeli görürlerse o kadar önlem alıyorlar.  

 

Bundan sonra ne olur? Bu konu, en az 1 ay daha ve büyük olasılıkla 2 ay gündemi işgal etmeyi sürdürecek. En çok etkilenenler, turizm, havayolu ve eğlence sektörü oldu. Bunların düzelmesi zaman alacak. Dünya eski haline döner mi? Liberal düzen sürer mi? Uluslararası ticarete aynen devam mı? Dünya eski haline dönemeyecek. Liberal düzenin varolan biçimiyle sürmesi zor. Ticaret devam edecek fakat bir daha bir başka virüs çıkabilir. İnsan yaşamı değerli; hatta bizim insan-merkezli dünyamızda ondan daha değerli başkaca birşey yok. Koronayla birlikte, bilime duyulan güven perçinlenmiş oldu. Artık kültürel görelilik adına ön-modern gelenekleri diriltme zamanı değil... Korona virüsü bize ortak insanlık değerlerini anımsatmakta etkili oluyor. Kayıpların yakınlarına sabır ve hepimize geçmiş olsun diyoruz...

 

 

 

(*) Bkz. Xinhua (2020). Time for Western media to get over China-smearing virus for common good. Xinhua, 19.03.2020.

http://www.xinhuanet.com/english/2020-03/19/c_138895156.htm

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder