BTEM Üzerine:
Eleştirel Teknoloji Okuryazarlığına Davet
Prof.Dr. Ulaş
Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Son
zamanlarda, Bilim, Teknoloji Eğitimi ve Matematik (İngilizcesi’yle STEM,
Türkçesi’yle BTEM) üzerinden bir tartışma dönmekte. Bunlarda BTEM göklere
çıkartılıyor; örneğin, herkese tablet dağıtmanın eğitim sorunlarını çözeceği
düşüncesi yaygınlaşıyor. -Uzaktan eğitim koşullarında- elbette tablet dağıtımı,
erişim sorununu çözecektir; ancak başka sorunlar öğrencinin üstüne dolu dolu
yağacaktır. Bu tartışmalar, bir de yapay zekadaki gelişmelerle
ilişkilendiriliyor. Buna göre, eğitim sistemimiz büyük bir reform geçirmeli;
yapay zekayla dönüşen piyasayla uyumlu olmalı. Yapay zekanın herşeyin üstünde
tutulduğu anlayışa ‘zeka fetişizmi’ diyoruz, (*) teknolojiyi ve genel olarak
BTEM’i göklere çıkaran yaklaşım ise, herhalde ‘teknoloji fetişizmi’ ve bunu
izleyerek ‘BTEM fetişizmi’ olarak adlandırılabilir.
Hepimiz bilimi
seviyoruz; öyleyse neden bu BTEM karşıtlığı? İlk nedeni yukarıda açıkladık:
BTEM, yandaşlarının söz verdiğinin tersine çok az sorunu çözüyor. Kaldı ki
bilimdışı ve sermaye yanlısı anlayışlar da sözgelimi tabletler aracılığıyla
yaygınlaşabiliyor. Ancak, bir diğer nokta, programlama dahil olmak üzere BTEM
eğitiminin yaygınlaşmasının mezunların işgücü piyasalarındaki ücretlerini
düşürecek olması. Herkes BTEM bilirse, bu, değer verilen bir kazanım olmaktan
çıkacak. Öte yandan, bu görüşün de şu riski var: BTEM yaygınlaşmayacaksa,
teknik işler bir avuç üstünlüklünün elinde olacak ve kuşaktan kuşağa geçecek;
mühendisin çocuğu mühendis, doktorun çocuğu doktor olmayı sürdürecek ve değişik
kesimlerden gelme çocukların bu tür şansları olmayacak. Bu tartışmayı daha da
karmaşıklaştıran ise, BTEM’in sınıf atlama aracı olarak özendirilmesi.
Dolayısıyla, elimizde doğru bir yanıt yok.
Durum, akla
Sovyetler Birliği’ni getiriyor. Belki bağlamlar farklı olduğundan karşılaştırma
yapmak yanlış. Ancak herkesin BTEM bildiği koşullarda, mühendislik ucuzluyor
denebilir. Yine bağlamları düşünürsek, bilimsel bilgiyi temel alan insanlar
olarak BTEM’i piyasacıların savunduğundan farklı bir biçimde savunmak
gerekiyor. Eleştirel bir BTEM eğitiminden söz ediyor olmalıyız. Oysa,
eleştirellik genellikle sosyal derslerde uygulanagelen bir öğe. Dolayısıyla, bu
konuda ciddi bir boşluk olduğunu söyleyebiliriz.
Eğitimin erken
kademelerinde programlama öğretmeli mi? Piyasacılara göre öğretmeli, böylece
emek ucuzlayacak. Eleştirel bakanlara göre öğretmemeli. Ama bu da çözüm değil.
Bize kalırsa öğretmeli; çünkü bu, çocuğa özne olma olanağı verecektir. Senaryo
yazımı da aynı biçimde... Yoksa teknoloji yurttaşlar için bir kara kutuya
dönüşüyor. Bizim çocukluktan başlayarak sözgelimi cep telefonlarının nasıl
çalıştığını öğretmemiz gerekiyor.
Bağlama
bakalım yine. Türkiye bağlamında BTEM azaltılsa onların yerine bilimdışı
dersler baskın olacak. Dolayısıyla, bir kez daha BTEM’i savunmak gerekir. Bu,
evrimi savunmak kadar doğal bir durum. Ancak yine de BTEM yerine daha uygun bir
kavram öne sürmekten de geri kalmamalıyız: Eleştirel Bilim ve Teknoloji
Okuryazarlığı (EBTO). Neden eleştirel? Çünkü piyasanın isterlerinin ötesine
geçmek istiyoruz. Neden okuryazarlık? Çünkü okuma-yazma kadar yaygın olmasını
istiyoruz. Bunun içini sonraki çalışmalarda doldurmak gerekiyor.
(*) Bkz.
Gezgin, U.B. (2020). Zeka Fetişizmine Karşı: Yapay Zeka, Büyük Veri, Bilişsel
Bilim ve Gelecekbilim Üzerine. İstanbul: Yar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder