Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Türkiye’de Sosyal Psikolojinin Durumu: Beş Artı, Beş Eksi ve On Öneri

 

 

Türkiye’de Sosyal Psikolojinin Durumu: Beş Artı, Beş Eksi ve On Öneri

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

 

 

Türkiye’de sosyal psikolojinin tarihi neredeyse cumhuriyetle yaşıt. 1940’larda DTCF’den kovulan ve hapse atılan, ABD’ye göçüp sosyal psikolojinin dünya çapındaki isimlerinden olan Muzaffer Şerif örneği, bu tarihte ilk aklımıza gelen uğrak noktası. Yakın dönemde ise, ışıklar içinde yatsın, Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın büyük katkıları oldu. Bu yazıda, Türkiye’de sosyal psikolojinin artılarını ve eksilerini genel olarak sıraladıktan sonra çeşitli önerilerde bulunuyoruz.

 

 

Artılar:

1. Az Çalışılan Konular/Örneklemler: Türkiye’de sosyal psikoloji alanında daha önce çalışılmadık ya da az çalışıldık çeşitli konular ve örneklemler, artık daha çok çalışılıyor. Örneğin, Kürtler, Aleviler, LGBTİ’ler, barış yanlılığı, protesto(cu)lar vb.

 

2. Coğrafi Dağılım: Sosyal psikoloji üç büyük şehrin ötesine taşmış durumda. Bu, hem üç büyük şehir dışındaki üniversitelerde çalışan sosyal psikologlar hem de sosyal psikoloji programı ya da kadrosu olmayan şehirlerde yapılan alan çalışmaları dolayısıyla oluyor.

 

3. Örneklem Değişimi: Öğrenci örneklemi kullanımı biçimindeki yaygın, kolaylık sağlayan, ancak bulguların geçerliliğini ve genellenmesini tehlikeye atan o köklü alışkanlık terk ediliyor.

 

4. İktidara Kör Olmak: Çeşitli açılardan eleştirebileceğimiz pozitivizm, aynı zamanda, diğer komşu toplumsal bilim alanlarının tersine, sosyal psikolojinin iktidar yanlısı ya da destekçisi olmasını önlemiş oluyor. Sosyal psikolojinin, ilkesel olarak, tarafsız olmak gibi bir duruşu var.

 

5. Normalin Psikolojisi: Sosyal psikolojinin psikoloji alanları arasında güç kazanması, kamuoyunda psikolojiye dair, ‘deli doktorluğu’ ya da psikolojinin yalnızca hastalıkları çalıştığı biçimindeki yanlış algıyı kırmaya yardımcı oluyor.

 

 

Eksiler:

 

1. Asimetrik Bilgi Üretimi: Araştırmaların çoğunda, araştıranla araştırılan arasındaki asimetri sürüyor. Araştırılanlar, bilgi üretimine katılanlar değil, nesneler olarak görülmeye devam ediyor. Bu pozitivizm, standard ve karşılaştırılabilir olan, ancak gerçek dünyayla bağı olmayan sonuçlar ortaya çıkarıyor.

 

2. Bilgi Sömürgeciliği: Türkiye’de sosyal psikoloji, neredeyse her zaman, Amerikan üretimi kuramların ve kavramların geçerli olup olmadığını saptamaya çalışan bir bilgi sömürgesi niteliğinde. Kendi kuram ve kavramlarını üret(e)miyor. Bunun için, halkbilim ve antropoloji gibi alanlara yaslanması gerekiyor ve bunu yapmıyor.

 

3. Kültürün Ötelenmesi: Türkiye’deki sosyal psikoloji, ele aldığı konuları çoğunlukla kültürden arındırarak inceliyor; daha doğrusu, kültürel etkileri görmezden geliyor. Kültür, kültürel ve kültürlerarası psikolojiye havale edilmiş durumda. Oysa, hemen hemen tüm örneklerde, sosyal ile kültürel olanı ayırmak olanaksız.

 

4. Karıştırıcı Değişkenler: Türkiye’de ve dünyada sosyal psikoloji, yinelenebilirlik (yinelenemezlik) bunalımı yaşıyor. Aynı araştırma deseni, başka araştırmacıların elinde, başka bağlamlarda ve denk nitelikte olması beklenen başka örneklemlerle farklı sonuçlar doğuruyor. Sosyal psikoloji, istediği kadar tersini ileri sürsün, gözden kaçırdığı karıştırıcı değişkenleri tümüyle kontrol etmenin bir yolu bulunmuyor. Örneğin, falanca ile filanca değişken arasındaki ilişkiye bakılırken, geçerliliği saptanmaya çalışılan kuramın hiç hesaba katmadığı değişkenleri Türkiyeli araştırmacılar da hesaba katmamış oluyor. Hayat, sosyal psikolojinin varsaydığı, umduğu ya da sandığı kadar basit değil. Keşke öyle olsaydı...

 

5. Yöntem Sorunu: Sosyal psikoloji eğitiminde bilim felsefesi ve bilim sosyolojisi okutulmuyor. Bu nedenle, bilimsel yöntem konusuna yeterince eleştirel bakılamamış olunuyor. Kuramların gelip geçici olabildiği göz ardı edilmemeli. Sosyal psikoloji araştırmacılarının, en azından, ‘paradigma’, ‘normal bilim’ ve ‘devrimci bilim’ gibi kavramsallaştırmalardan haberdar olmaları gerekiyor.

 

 

Öneriler:

 

1. Emek ve Emek-Eksenli Çalışmalar: Sosyal psikolojinin çalıştığı yeni konu ve örneklemlerde en göze batan eksiklik, beyaz ve mavi yakalıları da içermek üzere emekçiler ve emek eksenli araştırmalardır. Anaakım endüstri ve örgüt psikolojisi, genellikle, konulara işveren açısından bakıyor; birçok değişken, sonul olarak kazanç sağlama beklentisine bağlanıyor. Örneğin, “çalışanlar neden motive edilmeli?” “Çünkü o zaman daha verimli olup işverene daha çok kazandırırlar.” “Kurumlarda neden demokratik bir yönetim anlayışı benimsenmeli?” “Çünkü o zaman çalışanlar kendilerini daha iyi hissedecekleri için daha çok kazandırırlar.” Bunun alternatifi, konuyu, çalışan refahını temel alacak biçimde araştırmak olacaktır. Sosyal psikoloji, bu konuları ve böyle bir yaklaşımı, ÇEKO (çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri) alanına atarak doğru yapmamış oluyor.

 

2. Karadeniz ve Doğu Açılımı: Coğrafi olarak baktığımızda, Türkiye’de sosyal psikolojinin üç büyükşehir dışına taşması, büyük oranda bu şehirlerin çevresi ve Akdeniz Bölgesi’nde gerçekleşiyor. Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’daki sosyal psikoloji araştırmalarına ve araştırmacılarına daha çok destek vermek gerekiyor.

 

3. Örneklem Çeşitliliği: Örneklemlerin çeşitlenmesi olumlu, fakat daha da çeşitlense fena olmayacak. Örneklemler çeşitlenirken, verilerin toplandığı bağlam da önem kazanacak.

 

4. Eylem Araştırmaları ve Eylemci Araştırmacılar: Sosyal psikolojinin yöntemi dolayısıyla tarafsız olması oldukça olumlu; ancak, bu, her konuda geçerli olmak zorunda değil. Türkiye’de sosyal psikoloji araştırmalarının yalnızca akademisyenler tarafından değil STK’larda çalışan araştırmacılarca da gerçekleştirilmesi önemli. Onların yapacağı araştırmalar yanlı olabilecektir fakat pratiğin içinden gelecektir. Pratikten gelme bilgiler, kuramdan sahaya doğru giden bilgileri tamamlayarak çemberi kapatacaktır.

 

5. Sosyal Psikolojinin Görünürlüğü: Kamuoyundaki yanlış psikoloji algısını kırmak üzere, sosyal psikoloji araştırmalarının medyada daha da görünür olması sağlanmalıdır. Bununla bağlantılı olarak, toplumu hastalıklar üzerinden değerlendiren yaklaşımlar, doğrulukları tartışmalı olduğu için mutlaka eleştirel süzgeçten geçirilmelidir.

 

6. Katılımcı Araştırma(cı)lar: Ölçek vermeye dayanan sosyal psikoloji araştırmacıları, olanaklı olduğunda sahaya inmeli, olabildiğince katılımcılarla zaman geçirmeli ve ölçek bulgularını nitel araştırma yöntemleriyle doğrulamanın ya da yanlışlamanın yollarını bulmalıdır. Bilgi, tek yönlü olarak araştırmacı tarafından değil, araştırmacıyla katılımcının ortak çabasıyla, birlikte üretilmelidir. Örneğin, araştırmacı, yaptığı okumalardan hareketle, Aleviliği her yönüyle bir Alevi’den daha iyi bildiği yanılgısına düşmemeli; araştırma yaparken, örnekleminden öğrenmenin de yollarını bulmalıdır.

 

7. Yerli ve Yerel Bir Sosyal Psikoloji: Türkiye’de sosyal psikoloji, dışarıdan gelme kuramların ve kavramların benimseyicisi ve uygulayıcısı olmaktan çıkmalı; bunun yerine, kuram ve kavram üretir konuma gelmelidir. Bunun için antropoloji ve halkbilimle dirsek temasında olmalıdır. Karma araştırma takımları oluşturulmalı ve bu takımlarda psikologlarla komşu disiplinlerden olanlar birlikte çalışmalıdır. Sosyal psikologların diğer alanlardan araştırmacılarla nadir olarak yan yana gelişi dikkat çekicidir. Tek boyutlu düşünmeye yol açan bu durum, değişmelidir.

 

8. Kültürün Geri Dönüşü: Sosyal ile kültürel arasındaki gerçekçi olmayan ve yapay görünümdeki ayrım kaldırılmalıdır. Bu ayrım, sosyal psikoloji bulgularını eksik kılmakla kalmıyor, aynı zamanda alanın az çalışılan konulara odaklanmasında da yöntemsel sorunlara yol açıyor.

 

9. Tekçiliğe Karşı: Sosyal psikoloji, güçlü görünen yöntemine karşın, belli bir konuyla ilgili tek ve kesin bilimsel bilgi ürettiği sanısını terk etmelidir. Elbette bu sanıya kapılmayan sosyal psikologlar da vardır. Yine de, bir önkabul olarak, herşeyin psikoloji olmadığı, herşeyin psikolojiyle açıklanamayacağı ve alternatif açıklamaların da geçerli olabileceği unutulmamalıdır.

 

10. Bilim Felsefesi ve Sosyolojisi: Son olarak, psikoloji akademisyenlerinin eğitiminde bilim felsefesi ve sosyolojisi başta olmak üzere, bilimlerin ve sosyal bilimlerin yöntemlerine ilişkin derslere yer verilmelidir. Bilimsel yöntemi, yalnızca psikoloji bağlamında irdelemek, dar bir bakışa yol açabilmektedir.

 

***

 

Böylelikle, Türkiye’de sosyal psikolojinin durumuna ilişkin 5 olumlu ve 5 olumsuz noktayı sıraladıktan sonra 10 öneride bulunduk. Akademisyenler üstündeki yayın baskısı ve özellikle belli, dar bir alanda yayın yapma baskısı, bu önerilerin gerçekleşmesini zorlaştırsa da, umarız bu döküm, Türkiye’de sosyal psikolojinin daha da ileri taşınması çabasında yardımcı olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder