Kadim Çin’in
Askeri Klasikleri: ‘Altı Gizli Öğreti’den ‘Sorular ve Yanıtlar’a
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Çin köklü bir uygarlık; aynı bölgede, doğduğu yerden bugüne
süreklilik içinde binlerce yılda gelişip bugüne ulaşıyor. Bu uygarlığın
sürekliliğinin temel dayanaklarından biri, yazılı kültür ve eğitim.
Eskiden ‘Antik Çağ’ dendiğinde akla Yunan klasikleri gelirdi;
artık bu algı, çeşitli nedenlerle hızla değişiyor. Bugün ilgi, daha az bilinen
Çin klasiklerine yönelmiş durumda. Bu klasikler içinde en çok bilinenlerden
biri, Sun Tzu’nun ‘Savaş Sanatı’. Kitap, bugün yalnızca Çin’de değil, çeşitli
Asya ve Kuzey Atlantik ülkelerinde bir yandan harp okullarında bir yandan da
üniversitelerin işletme bölümlerinde ders kitabı olarak okutuluyor. ‘Savaş
Sanatı’, Çin’in birlik içinde olmadığı, oldukça kanlı, savaşlı, çatışmalı
beylikler döneminde yazılmış. Omurgası, askeri zafer üstüne kurgulanmakla
birlikte, genel bir strateji kitabı olarak da okunmaya açık. Tam da bu nedenle,
çeşitli uyarlamalarla, işletme bölümlerinde de okutulabiliyor.
Daha az bilinen ise şu: ‘Savaş Sanatı’, ‘Kadim Çin’in 7
askeri klasiğinden yalnızca biri. Bu 7 klasik, Çin’de yüzyıllarca, memur olmak
ve devlet katlarında yükselmek için zorunlu okumaydı. Elbette, dönemin
hükümdarlarının da bilincinde olduğu gibi, bu klasiklerde yanlış ve eksik olan
bilgiler yok değildi; fakat bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde bu 7
klasik, askeri ve stratejik düşünce üstüne sistematik bir bakış açısı
sağlıyordu. Bu yazıda ‘Savaş Sanatı’na ek olarak, diğer askeri klasiklerle
ilgili olarak çeşitli bilgi ve değerlendirmelere yer veriyoruz. Bu kitaplar,
aşağıdaki başlıklarda da görüleceği gibi şunlar:
- Altı Gizli Öğreti,
- Yöntemler,
- Savaş Sanatı,
- Wu Tzu,
- Wei Liao Tzu,
- Huang Shih-Kung’un Üç Stratejisi
- T’ang T’ai-tsung ve Li Wei-kung Arasında Sorular ve
Yanıtlar
Çin, 5 bin yıllık kaydı tutulmuş hanedanlık döneminde,
başından beri askeri güce ihtiyaç duydu. Bu güçlerin sayısı ise, devasa idi:
Tarih ilerledikçe, binlik ordu, onbine, yüzbine, hatta 1 milyona kadar
çıkmıştı. Bu da, doğal olarak, askeri stratejiye önem verilmesine yol açıyordu.
Buradaki 7 kitap, klasikler olarak öne çıkar; fakat bunlar dışında da Çin
tarihinde birçok askeri strateji kitabı yazıldığını belirtelim.
Bu kitaplarda, dikkat çekici bir özellik, yanıltmacaya
yapılan vurgudur. Örneğin, bir savaşta, general, askerlerini geri çekmiş gibi
göstererek, pusuya yatar. Karşı tarafın bu çekilmeye inanması için, kamp
ateşlerini azaltırlar. Güçlüyken güçsüz, güçsüzken güçlü görünmek esastır.
Strateji, karşı tarafın kendisi ve düşmanı için ne düşündüğü ve ne yapmayı
tasarladığı üstüne kurgulanır. Bu yönüyle, kadim Çin askeri klasikleri,
psikolojinin, başkaların zihinsel durumları üstüne akıl yürütme becerisi
anlamında zihin kuramının ve kendi düşünceleri üstüne düşünebilmeye karşılık
gelen üstbiliş ile oyun kuramının önhabercileri niteliğindedir.
Öte yandan, bütün bu yazdıklarımızdan, bir Çin övgüsü ya da
hayranlığı gibi bir sonuç çıkarılmasın. Bu askeri klasikler, sonuçta çok eski
tarihlerde yazıldıkları için, öngörebildiklerini not ederken,
öngöremediklerinin çokluğunu da dikkate almalıyız.
T’ai Kung
(Jiang Ziya, Taigong) - Altı Gizli Öğreti (六韜)
‘Altı Gizli Öğreti’, 3 bin yıl önce, Zhou Beyliği
başkomutanı tarafından yazılmış bir kitap. Metin, bir cephe savaşından çok,
rakip hanedanlığa karşı halk savaşı ve ayaklanması düşüncesiyle yazılmış; bu
nedenle, 7 klasik içinde tek devrimci yapıt olarak değerlendiriliyor.
Kitaba göre askeri zaferin birinci koşulu, halka adil
davranmaktır. Bu, halkın sevgi ve desteğinin kazanılmasını sağlar. İkinci
olarak, kitap, savaşı silahlı olarak çatışmadan kazanmanın yollarını tartışır.
Rakip hanedanlıkla savaşmak için ille silaha sarılmak gerekmez; onun yerine, o
hanedanlığın uyruklarının gönüllerini fethetmeli, ülkede genel huzursuzluk
duygusu uyandırılmalıdır.
‘Ejder Stratejisi’ olarak adlandırılan üçüncü öğreti,
ordunun kendi iç örgütlenmesine yöneliktir; askerlerin nasıl ödüllendirilip
cezalandırılacağı, orduda birliğin nasıl sağlayacağı, generallerin gönülleri
fethedecek biçimde nasıl otorite sağlayacağı gibi konular işleniyor. ‘Kaplan
Stratejisi’ adındaki dördüncü öğreti, çatışma sırasında bir komutanın yapması
gerekenler ve nelere dikkat etmesi gerektiği gibi konuları işliyor. Beşinci
öğreti, ‘Leopar Stratejisi’ adını taşıyor. Bu öğreti, zorlu arazi ve iklim
koşullarında savaş ve orantısız olarak küçük bir güçle direnme gibi konuları
ele alıyor. Altıncı ve son öğreti, Köpek Stratejisi. Bu öğreti, dönemin üç
askeri sınıfını (piyadeler, atlılar, arabalılar) ve bunların eğitimini
tartışıyor. Atlılar ya da süvari sınıfı, aslında Çin ordusuna daha sonra
gelmişti; bunun ordunun bir parçası olması, Çin’e kuzeyden saldıran
‘barbar’ların atlı çarpışmalardaki başarısından ileri geliyordu.
Kitabın 3 bin yıl önce yaşamış olan yazarı, çok zalim bir
hükümdar zamanında saray görevlisi. Kral, bir cariyesine delicesine aşık. İki
ordu savaşıyor; barış olması için, yenilen taraf, yenen tarafa kızını veriyor.
Fakat kız, söylenceye göre, Kral’a verilmeden önce, kötü ruhlar tarafından ele
geçiriliyor. Sadistçe işkencelerden hoşlanıyor. Hatta yine söylenceye göre
korkunç bir işkence aleti bile icat ediyor. Sayısız kötülüğünü anlatmaya
sayfalar yetmez. Kral ise, cariyesini öyle çok seviyor ki devlet işlerini
boşluyor. Kitabın yazarı, bir yolunu bulup saraydan ayrılıyor; onyıllarca
inzivaya çekilip kralı devirmek için doğru zamanı bekliyor. Bu fırsat, 72
yaşındayken geliyor.
Kraliyet ailesinden olan Wen Bey’in ailesi, Kral’ın hışmına
uğramıştır. Bey, falında çıktığı gibi, yazarı bulur. Kitap, yazarın beye zalim
kralı nasıl devireceklerine ilişkin önerilerinden oluşuyor. Kitabın devrimci
bir yönü olması da bundan ileri geliyor. Yazar, sıradan bir balıkçı
görüntüsündedir; ancak gerçekte Çin’in en zeki strateji ustasıdır. Bey onu
alır, kendine başbakan yapar; adını da ‘Umudumuz’ koyar: ‘Umudumuz Jiang’.
Kehanete göre, bey, bu yazarı bulup zalim kralı yenecektir; öyle de olur.
Düşman ordusu, beylik nüfusundan bile fazla sayıdadır; sayısal orantısızlığa
karşın zafer kazanılır. Görüldüğü gibi, Çin inancında, kehanet, yazgı değildir.
Kahramanlarımız daha önce yazılmış olanları edilgen bir biçimde beklemezler.
Yoksa askeri stratejiye gerek kalmayacaktı.
Strateji ustasına göre, bir ülke, ancak halkı refah içinde
yaşıyorsa güçlüdür. Halk ile saray arasındaki toplumsal ve ekonomik uçurum ne
kadar açılırsa, ülkenin yıkılış süreci de
o derece hızlanır. Ağır vergiler ve angarya kaldırılmalıdır, böylece
halkın sevgisini kazanmak olanaklı olacaktır. Burada, usta için halkın
refahının gerçekte yalnızca araçsal olduğunu, asıl amaç olmadığını görüyoruz.
Usta, halkın refahını güçlü bir ülke olmak için gerekli gördüğü için savunuyor.
Dönemin tarihsel koşulları düşünüldüğünde, beylikler döneminde, ustanın, gücü
refahın önüne koymasına belki de şaşmamak gerekiyor.
Kitaba göre, düşmanı yenmek için onu içeriden çökertmenin
yolları denenmelidir. Kimi görevliler ve subaylar, rüşvetle etkisiz kılınmalı;
yöneticiler, zevk ve sefa alemlerine, içkiye, uyuşturucuya, eğlenceye vb.
yönlendirilerek, ülkeyi yönetemez hale gelmeleri sağlanmalıdır. Orduda
sadakatsizlik ve halkta kargaşa, zafer giden yolu açar. Düşmanın yenilgisinin
önünde kim engel olursa, gerekirse paraya boğulmalı, böylece yatıştırılmalıdır.
Bu içeriden çökertme taktiklerinin, ‘muhipler derneği’ gibi örneklerde eskil
Çin dışı coğrafyalarda ve zamanlarda da kullanıldığını sık sık görüyoruz.
Kitaba göre orduya asker alımında çeşitli denemeler
yapılmalıdır: Adayın sarhoşluğu nasıldır? Sarhoş olunca bambaşka bir insan mı
olmakta mıdır? Bir kere, sık sarhoş olmakta mıdır? Makam verildiğinde
kibirlenmekte midir? Mali kaynakları eline geçirdiğinde ne yapmaktadır? Bugünün
diliyle söylersek, gece hayatı nedeniyle bilgi sızdırılabilecek biri midir? vb.
Askeri yaşamda da sivil yaşamda da üsttekiler, cezadan muaf olmamalı,
alttakilerse sırf alttalar diye ödülsüz bırakılmamalıdır.
Kitapta, bir ordunun silahlarını ve savaş araçlarını nasıl
kullanacağı ve askerlerini nasıl konuşlandıracağı santimetresine kadar
hesaplanarak açıklanmaktadır. “10 bin kişilik bir orduda hangi sınıftan hangi
sayıda asker bulundurulmalı?”; “kaç tane savaş arabası olmalı?” gibi sorular
ayrıntısıyla dikkate alınıyor. Bir kent ele geçirildiğinde kesinlikle yağma
yapılmamalı, esirlere iyi davranılmalıdır. Böylelikle, düşman taraftaki halkın
kendi hükümdarıyla bağı daha da kopacaktır.
Savaşçılar kişilik özelliklerine göre sınıflara
ayrılmalıdır; görevler de ona göre dağıtılmalıdır. Örneğin,
“"Ordunun içerisinde olağanüstü cesareti ve gücü olan,
ölmeye gönüllü, yaralarının
acısından zevk duyacak adamların olacak.
Onlar, 'Keskin Kılıcı Göze Alan Savaşçılar' olarak adlandırılan bir bölük içerisinde
toplanabilirler.
(...)
Hükümdara hizmet ederken otoritelerini kaybeden ve
erdemlerini yeniden hak etmek isteyen askerler 'Ölümüne Savaşan Savaşçılar'
olarak adlandırılan bir bölük
içerisinde toplanabilirler.
Maktul komutanların akrabaları, oğulları ya da kardeşleri,
intikam almak isteyen askerler
'Ölüme Öfkeli Savaşçılar' olarak
adlandırılan bir bölük içerisinde toplanabilirler.” (s.146-147)
Askeri eğitimin en azından bir bölümü, öğrenenin öğretmesine
dayanır:
“Böylece savaş talimatları
eğitimini tamamlamış bir
kişi, bu eğitimi on kişiye verebilir. Savaş
talimatları eğitimini tamamlamış on kişi, bu eğitimi yüz kişiye verebilir. Savaş talimatları eğitimini tamamlamış
yüz kişi, bu eğitimi bin kişiye
verebilir. Savaş talimatları eğitimini tamamlamış bin kişi, bu eğitimi on
bin kişiye verebilir. Savaş talimatları eğitimini
tamamlamış on bin kişi, bu
eğitimi Üç Ordu'nun tamamına verebilir.
Geniş kapsamlı savaş yöntemleri başarıyla öğretildiğinde, bu
milyonlarca kişiyi kapsayabilecek şekilde genişletilebilir. Bu şekilde, bir
Büyük Ordu yaratabilir ve bütün ülkeye hakim olabilirsin.” (s.148)
Ssu-ma
(Sima) - Yöntemler [Sima’nın Yöntemleri] (司馬法)
‘Komutanın Savaş Sanatı’ olarak da bilinen kitap, 2300
yıllık. Günümüze kalan, daha büyük bir kitabın birkaç bölümü. Yazarı
tartışmalı. Çok sayıda yazarın onyıllar içinde yazdığı ve daha sonra bunların
birleştirildiği düşünülüyor.
Kitapta askeri stratejilere fazla girilmediğini görüyoruz.
Öte yandan, savaşın devlet bekası için gerekli olduğu, çünkü mazlumları
kötülerden korumak ve kötüleri cezalandırmak için şiddetin kaçınılmaz olduğu
görüşü işleniyor. Fakat hep savaş halinde olan bir devlet de ayakta kalamaz.
Kitaba göre devlet, savaşı ve barışı dengelemeyi bilmeli; savaşa yalnızca
barışı güvenceye almak için girmeli. Siviller sivilliğini, askerler askerliğini
bilmeli. Sivil yaşam askerce ve askeri yaşam sivil’ce yönetilmemeli. Sivil
yaşam kibarlık; askeri yaşam disiplin işidir. Bu ayrımın bir parçası olarak,
düşman ordusuna saldırılmalı, ama düşman halka, sivil halka zarar
verilmemelidir. Cenge çıkmadan önce, savaşın neden gerekli olduğu, bu savaşta
ne için çatışılacağı vb. askerlere anlatılmalı, onlar ikna edilmelidir.
Komutanlar herkesten daha zeki olmalı ve kulağı delik
olmalıdır. Söylentiler, bir ordunun moral gücünü arttırabilir de düşürebilir
de; bunun için, komutanlara fısıltı gazetesinden de haber gelmelidir.
Komutanlar tüm orduya örnek olacak kişilikte ve yetenekte olmalıdır; bu,
askerlerin istekli bir biçimde çalışıp çatışması için önemlidir. Bir asker,
istediği kadar başarılı olsun, çok fazla ödüllendirilmemelidir. Ödül, ölçülü
olmalıdır; çünkü fazla ödüllenince kendini özel sayar, bu da ordunun düzenini
bozar. Cezalar ise hakkaniyetli olmalıdır. Yenilgi için bir komutan ya da
birlik değil, tüm askeri güç sorumlu sayılmalıdır. Bunun yerine, yenilgi için
tek bir kelle alınırsa, ordu yenilgiden ders çıkarıp kendini geliştirme
seçeneğine yönelmeyecektir.
Kitapta, önceki yapıttaki gibi, düşmanı düşman halkın
gönlünü kazanarak yenmek düşüncesi öne çıkıyor:
“Çok yaşlı ya da çok genç biriyle karşılaştığında zarar
vermeden geri gönder. Yetişkinlerle karşılaşsan bile, seninle çatışmaya
girmedikleri sürece onlara düşmanın olarak davranma. Eğer düşmanın yaralanırsa ona tıbbi müdahale
sağla ve geri döndür.” (s.183)
Sun Tzu (Sun
Usta) - Savaş Sanatı (孫子兵法)
2,500 yıllık ‘Savaş Sanatı’, dünya tarihindeki en önemli
strateji kitaplarından biri olarak kabul ediliyor. Kitaptan en çok alıntı
yapılan parçalar şöyle:
“[Düşmanlar] Bütün halindelerse dağılmalarını sağla.
Hazır olmadıkları yerde saldır.” (s.218)
“(...) üstün
olan komutan, aynı zamanda
diğer halkların ordularını da savaşa girmeden buyruğu altına alabilen,
istihkamlı şehirlerini onlara saldırmadan ele
geçiren, diğer devletleri uzatmalı savaşlar
olmadan yok edebilendir.”
(s.221-222)
“Tamamen hazır olup hazırlıksızı bekleyen zafer kazanır.”
(s.223)
Wu Qi -Wu Tzu (Wuzi) (吳子)
2,300 yıllık kitaba göre iyi bir asker, yalnızca cesur değil
bilge ve öz-kontrol sahibi olmalıdır. Kitap, seçkin askeri güçten zorunlu
askerliğe geçiş döneminin sorunlarını yansıtıyor. Aynı adlı iki kitabın olduğu,
birinin kaybolduğu düşünülüyor. Kitapta burada anılan diğer kitaplardan
tekrarlar ve benzer düşüncelerin yeniden dile getirilişi dikkat çekiyor. Bunun
ilk yazardan sonra gelenlerin yaptığı eklerden kaynaklandığı düşünülüyor.
Kitabın ilk yazarı, yenilikçi bir general. Sayıca kabarık olan soylu
ailelerinin maaşlarını düşürüp oradan gelen ek geliri orduyu yenilemeye
harcıyor. Soyluları da bir işe yarasınlar ve saray entrikalarına bulaşmasınlar
diye başkentten sınır bölgelerine kaydırıyor. Elbette, bu ve benzeri nedenlerle
soyluların nefretini kazanıyor.
General Wu’ya göre komutanlar, ordunun beyni olduklarına
göre, ucuz kahramanlıkla kendilerini feda edemezler, etmemelidirler.
“Komutanların savaş aracı, silah değil, bayrak ve davullardır” der. Komutan,
silah tutan değil, bayrak ve davullarla silahları yöneten kişidir. Wu’ya göre,
aynısı, emre itaat etmeyip kafasına göre düşmana saldıran piyade için de
geçerlidir. Böyle bir olayda, Wu, kendi askerinin boynunu vurdurduğunu anlatır.
Bireysel saldırılar, ordu düzenini ve büyük ölçekteki stratejiyi bozmaktadır.
Askerden kahramanlık değil itaat bekler.
Wei Liao Tzu (Wei Liaozi) (尉繚子)
Yazarı belli olmayan, kuram ağırlıklı olan bu kitap, 2,300
yıllık. Kitaba göre bir devletin en önemli kaynağı, tarım ve halktır; bunun
için ikisine de iyi bakılmalıdır. Hükümdar, itaatkar uyruklarına sevgiyle
yaklaşmalı; yoldan çıkmışlara karşı ise en vahşi cezaları reva görmelidir.
Savaşlar, yalnızca askerle değil askerle sivillerin işbirliği sayesinde
kazanılır.
Kitap, asker ve korku ilişkisini şöyle açımlar:
“Şimdi halk iki ayrı şeyden aynı ölçüde korkmaz. Eğer bizden
korkarlarsa düşmanı küçümserler; eğer düşmandan korkarlarsa
bizi küçümserler. Küçümsenen yenilecektir; diğeri korku yoluyla zafer
kazanacaktır. Genel olarak bir general, (azamete giden) Yol'u uygulamasını biliyorsa
komutanları ondan korkar. Komutanlar generalden korktuklarında halk komutanlardan
korkar. Halk komutanlardan korktuğunda
düşman, halktan korkar.” (s.78)
Huang Shih-Kung’un (Huang
Shigong) Üç Stratejisi (黃石公三略)
2 bin yıl önce yazıldığı düşünülen ‘Üç Strateji’ kitabının
yazarı tartışmalı. ‘6 Gizli Öğreti’ yazarının ‘3 Strateji’ kitabını da yazdığı
ileri sürülüyor, fakat kesin kanıt yok. Kitapta yumuşak güçle sertliğin bir
arada kullanılması önerilir. Karar verme sürecinde yanıltıcı olabilecek geçmiş,
gerçekdışılık, alışkanlık gibi öğelere dikkat çekilir. Bütün güç tek bir
hükümdarda toplanmalı; hükümdar hukuk dağıtırken kimseyi kayırmamalıdır. Aynı
biçimde yazar, bir kişi bir kez general olarak atandığında ona kesinkes itaat
bekler. General, önerilere ve farklı görüşlere açık olmalı, ama onda kuşku ve
kararsızlığa yer olmamalıdır. Bir kez karar verildi mi emir demiri kesecektir.
Kitapta, yıpratıcı sinir savaşları yerine hızlı ve kesin sonuç getiren
beklenmedik saldırılar önerilir.
Kitap şöyle der:
“Eğer tek bir iyi
adamı dahi başından savarsan yüzlerce
iyi eylemi reddetmiş olursun. Tek bir kötü
adamı dahi ödüllendirecek olursan
yüzlerce kötülüğü çekersin.
(...)
Tek bir emre dahi karşı gelinecek olursa binlerce
emir çiğnenir. Tek bir kötü eylem
yapılacak olursa yüzlerce kötülük onu takip eder.” (s.142)
T’ang
T’ai-tsung ve Li Wei-kung (Tang Taizong and Li Weigong) Arasında Sorular ve
Yanıtlar (唐太宗李衛公問對)
Bu soru-yanıt kitabı, tarihine ilişkin kesin bir görüş
birliği ve arkeolojik buluntu desteği bulunmamakla birlikte, İ.S. 7. yüzyılda
bir hükümdar ile general arasında geçiyor. 7 askeri klasikten en son yazılmış
olanı. Kitap diğerlerinden farklılaşıyor; çünkü yaklaşık bin yıllık dönemde,
askeri örgütlenme ve savaş teknolojileri, doğal olarak çok büyük bir değişim
sergiliyor: Arabalı askerlerin yerini okçular alıyor ve silahlar artık demir ve
çelikten yapılıyor. Yine de, kitabın çoğu, önceki klasiklerden parçalara yer
verilerek bunların tartışılmasından oluşuyor.
***
Bu yazıda, kadim Çin’in askeri klasiklerine ilişkin olarak
genel bir fikir verilmeye çalışıldı. Daha fazla ayrıntı isteyen okurların
kitapların kendisinden öğrenecekleri var…
Kaynakça
Sawyer, R.D. (haz.). (1993/2009/2010). Kadim Çin’in Askeri
Klasikleri 1-2 [The Seven Military Classics of Ancient China] (çev. U. U.
Bulsun, P. Erbayık ve Z. H. Ateş). İstanbul: Kırmızı Kedi.
Sun Tzu (2014). Savaş Sanatı (çev. G. Fidan ve P. Otkan).
İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder