Amerika’da Soluk Benizlilere Neden ‘Kafkasyalı’ Denir?:
Antropoloji Tarihinden Bir Yanıt
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com
Twitter: ProfUlas
Bir
Afro-Amerikalı kadın akademisyenin bakış açısıyla ‘Beyazlık’ın tarihini yazmış
olan emekli profesör Nell Painter, kitabında ve sunumunda ABD’de ‘beyaz’lara
neden hâlâ ‘Kafkasyalı’ dendiğini açıklıyor. (*) Bu kullanım, nüfus işleri
başta olmak üzere birçok resmi işlemde hâlâ geçerli. Bu soruya kendisinin
sunduğu bilgilerle başka kaynakları harmanlayarak şöyle bir yanıt verebiliriz:
Beyazlara
‘Kafkasyalı’ demek, eski ırkçı kuramlardan bugüne gelen bir kalıntıdır.
Antropolojinin temelleri, Avrupa’da Aydınlanma dönemi ve sömürgecilikle çakışır
ve bu durum, rastlantı değildir. Türkiye’de yaygın olan algının tersine, bu
dönemin düşünsel üretimleri, bütün insanlık için düşünülmemiştir; yalnızca
Avrupa ve çevresini kapsar. Atlantikli sömürgecilerin ilksel topluluklarla
karşılaşması (aşağılayıcı bir iması olan ‘ilkel’ yerine ‘ilksel’ demeyi
yeğliyoruz ve üstelik, o topluluklara ‘ilkel’ demek, onların
sömürgeleştirilmesi için olmazsa olmaz bir işleve sahipti), onları insan
kavramsallaştırması üstüne düşündürecektir. Bunlar insan mıdır yoksa ayrı bir
tür müdür? Avrupalılar için geçerli olan ilkeler, onlar için de geçerli
olabilir mi? Bu tür sorular, tarihin derinliklerine gömülmüş değildir. Bugün
bile, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ile Avrupa Birliği’nin kendi insan
hakları belgeleri arasında temel bir fark var: Birincisi, nereli olursa olsun
tüm insanlar için geçerlidir; ikincisinde ise, sık sık yurttaş-yabancı ayrımı
yapılır. Yurttaş, Avrupa Birliği ve ilgili metinleri imzalamış komşu ülke
yurttaşlarını kapsarken, yabancı sınıflandırması için kullanılan sözcüğün çifte
anlamı, ‘manidar’dır: ‘Alien’ sözcüğü, hem yabancı hem de uzaylı anlamına
gelmektedir. Böylelikle, Avrupalı olmayanlar, zihinsel dağarcıkta, insandan
başka bir tür gibi algılanır. Onların Avrupalıların sahip olduğu haklardan
yararlanması söz konusu olamaz. İşte Avrupa’yı güneyden ve doğudan çevreleyen
denizlerdeki bu kadar ölüm, gerçekte bu zihniyetin ürünü.
Yukarıdaki
soruya (diğer bir deyişle, “aynı ilkeler, Avrupalı olmayanlar için de geçerli
midir?” sorusu) olumlu yanıt verenler, çoğunlukla misyonerlerdi. Onlara göre,
bu ilksel insanlar Avrupalı gibi yetiştirilirlerse, Hıristiyan yapılırlarsa,
‘insan’laşacaklardı. Öyle de yaptılar. Sopayla (kılıçla) soyu kırılmasına
karşın boyun eğmeyenler, havuçla (Hıristiyanlaşmayla, Batılılaşmayla) ıslah
edilecekti. Bunun en bilinen örnekleri, Hong Kong ve Filipinler olacaktı. Aynı
soruya olumsuz yanıt verenler ise, ırkçı bir sınıflandırmaya dayanıyordu: Buna
göre, dünyada üç ırk vardı: Kafkasgiller, Mongolgiller ve Negrogiller. Bunlar
daha sonra, beyaz, sarı ve siyah ırk kavramsallaştırmasında yeniden karşımıza
çıkacaktır. Kimileri buna daha sonra kahverengi ırk ve kızıl ırk gibi ekler
yapacaktır. İnsanlaşma sürecinde ten renginin önemsizliği ve rastlantısallığı o
dönemlerde göz ardı edilecektir. Sınıflandırmayı ortaya atan Avrupalı ırkçı
‘düşünür’lere göre, “beyaz güzeldi; gerisi çirkin’e girer”di. Hatta daha az
beyaz olan Avrupalılar bile, örneğin Güney Avrupalılar, Kafkasgil
sayılmayacaktı. Bunlar, olsa olsa ‘kirli Beyazlar’dı. O dönemden başlayarak, bu
ırkçı iddialar, ‘düşünür’ler arasındaki olağan ve sıradan bir düşünce farkının
ötesine geçecek; sömürgeciliğin, ırkçılığın, yayılmacılığın, işgalin ve ırkçı,
ayrımcı, katliamcı vb. devlet politikalarının temelini oluşturacaktı.
O zamanlar,
‘beyaz’ların türsel tarihte Kafkasya kökenli olduğu düşünülürdü. Oysa
Kafkasgillik kavramı daha sonra, ırkçı değil coğrafi bir nitelik kazanacaktır.
Biyolojik antropolojide, belli fiziksel özellikler Kafkasgillikle
ilişkilendirilirse de, Kafkasgilliği niteleyen temel özellik, beyazlık
değildir; kemik yapısıdır. Bir Afrikalı da Asyalı da Kafkasgil olabilir.
Almanya’daki
Nazi iktidarına dek, ‘Persia’ adını taşıyan bugünkü İran, dönemin ırkçılık
rüzgarına kapılarak, adını ‘İran’ olarak değiştirmişti. Bu, ‘Aryan diyarı’
demekti. Böylelikle, Avrupalılarla akraba oluşuna (daha doğrusu, olduğu
iddiasına) dikkat çekmiş oluyordu. Oysa, bugüne kim karışmadan gelmiş olabilir
ki…
İran,
ülkenin eski adıydı, kaynaklarda geçiyordu; ‘Persia’ ülkeye eskil Yunanlıların
ve daha sonra genel olarak Avrupalıların verdiği addı. İran halkı da ülke için
‘İran’ diyordu; gerçekte eskil Yunanlıların yanlış algısının tersine, Farsiler
İran’daki etnik gruplardan yalnızca biriydi. ‘Persia’ yerine ‘İran’ denmesi,
karşıtlamsal (paradoksal) bir biçimde, çoğulcu devlet anlayışını yansıtmış
oluyordu. Ancak bu ad değişikliği, Nazilerin üstün Beyaz ırk safsatalarına
eklemlenmek için atılmış bir adımdı. Hitler, İranlıları üstün Beyaz ırkının bir
üyesi olarak değerlendiriyordu. Bu nedenle, ‘İran’ adlandırması, zamanlaması
dolayısıyla, ‘Kafkasyalı eşittir Beyaz’ yanılgısı gibi bir başka ırkçı kalıntı.
Psikolojiye Göre Değil Biyolojiye Göre Olumlu Ayrımcılık
ABD’de
okumak için burs başvurusunda bulunanların sık karşılaştığı bir durum şudur:
Olumlu ayrımcılık adına, etnik köken sorulur. Azınlıklara öncelik tanınacaktır.
Ancak, biyolojik antropoloji verilerine göre, kapsamlı bir fiziksel taramadan
geçmeden Kafkasgil olup olmadığımızı anlamanın bir yolu bulunmuyor;
Kafkasgillik ten rengiyle ilişkili değil. Kaldı ki, Kafkasyalılık’ın yaygın
olarak yanlış bir biçimde beyazlıkla özdeş sayıldığı bir durumda Türkiyeliler
etnik köken olarak hangi kategoriyi seçmelidir? Kimi formlarda, ‘Ortadoğu’
seçeneği görürüz; ama kimilerimiz kendini ‘Ortadoğu’lu olarak görmez. Formun
altında yatan gizli ırkçılık düşündürücüdür: Aidiyet, öznel bir durumken
(örneğin, Afrika’ya giden Türkiyeli, ‘Beyaz Adam’ muamelesi görür, beyazlığını
keşfeder; ve Afrikalılara göre daha açık tenli, yine de siyah sayılan Kuzey
Afrikalılar, Türkiye’de siyahlıklarıyla yüzleştirilir), formlar, biyolojiyi
temel alıyor. Biyolojiyi temel alan bir olumlu ayrımcılık, esastan da usülden
de yanlış.
Toplumda,
her ‘beyaz’ üstün olmadığı gibi, her ‘siyah’ da toplumsal hiyerarşinin
aşağısında değil (bkz. Obama). Irka dayalı kölelik düzeninin yerini, büyük
oranda, insanların ancak faturalarını ödeyip karnını doyuracak kadar bir aylık
alıp yine de çalışmak zorunda bırakıldığı ücretli kölelik düzeni almış durumda.
Gerçekte, beyazlık, biyolojik değil toplumsal ve psikolojik bir olgudur.
Amerika yerlilerine göre, kendileri ‘kızıl derili’ değildir; terslik, Beyazlardadır;
onlar, ‘soluk benizli’dir. Yazımızın başlığı, bu sözden geliyor. Aynı biçimde,
‘Beyaz Türk’ sözünü kullandığımızda, bu, ten beyazlığına gönderme yapmıyor.
Pasifik Adaları’ndaki Çerkesler
Kafkasyalılık
ve Kafkasgillik’le ilgili bu kafa karışıklığı, Batı Atlantik’e özgü de değil:
Rusya’da Kafkasya bir coğrafyadır, bir ırk değildir. Türkiye’de ise bu ve
ilgili sözcüklerin geçtiği çevirilerdeki yaygın bir yanlış şudur: İngilizce
metin, ‘Kafkasyalı’ deyip ‘Beyaz’ı kast ederken, çevirmen bunu yanlış yorumlayıp
‘Kafkasyalı’ diye çevirebiliyor. Hatta, bir ansiklopedide, ‘Kafkasyalı’ denip
ayraç içinde “Çerkes, Gürcü, Abhaz anlamında” bile denebiliyor. Fakat söz
konusu madde, bir Pasifik Adası’na ilişkin. Pasifik’teki beyaz nüfus oranı
veriliyor; oysa, çeviri ‘Kafkasyalı’ deyip ayraç ekliyor. “O kadar Çerkes
Pasifik’te ne arıyor?” diye sormak, yoğun program ve dar zaman baskısı içinde
herhalde akla gelmemiş...
Saf ırk
tezlerinin tersine, hepimizde farklı insan türlerinden kalma genetik malzeme
var. Atalarımız, Neandertallerle, Denisovalılarla ve belki daha sonra ortaya
çıkacak nice başka türlerle kız/erkek alıp kız/erkek vermiş. Karma çift
düzeninde değil de, kendi içlerinde yaşayanlar, aynı genetik malzemeyle,
hastalıklara karşı daha dayanıksız olmuş ve soyları tükenmiş. Birbirine
karışmak, sanılanın tersine, türümüzü daha dayanıklı yapmış. (**) Bir tür
olarak sağ kalışımızı, ağır aksak da olsa bugünlere gelişimizi saflığa değil,
başkalarıyla karışmaya borçluyuz. Bunun toplumsal siyasetteki karşılığı ise,
insanlaşma tarihimizin upuzun maratonunda çoğulcu bir toplum yapısı
olacaktır...
(*) Nell
Painter: Why White People are Called Caucasian
https://www.youtube.com/watch?v=8iZDapgQdFo
Painter, N.
(2011). The History of White People.
https://www.amazon.com/gp/product/B003HQ3XHQ/ref=dbs_a_def_rwt_hsch_vapi_taft_p1_i1
(**) Bkz.
DNA–Neandertal and Denisovan Genomes;Neandertal Genes in Humans;Neandertal
Interbreeding - https://www.youtube.com/watch?v=FCzcPSMz1tA
When We Met
Other Human Species - https://www.youtube.com/watch?v=jdYwMLSNHnU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder