Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Cinayetlere Dur Demek İçin Bireysel Silahsızlanma

 

Cinayetlere Dur Demek İçin Bireysel Silahsızlanma

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

 

 

28 Eylül, bireysel silahsızlanma günü. Türkiye’de bugünün önemi ve toplumsal sorunlarda silah bulundurma serbestliğinin etkisi ne yazık ki yeterince anlaşılmış değil. Bu nedenle, bu yazıda, kimi ülkelerden çeşitli örneklerle, bugünün ve bireysel silahsızlanmanın önemine dikkat çekmek amacını taşıyoruz. Türkiye’de kadınlar başta olmak üzere nice insanımızı her yıl cinayetlere kurban verdiğimiz düşünülürse, bu konuda zaten daha fazla tartışıyor ve harekete geçiyor olmalıyız.

 

 

Sivil Amaçlı Silah Kullanımı

 

Öncelikle terimlerde anlaşalım: Uluslararası tartışmalarda bu ifade, gerçekte, ‘sivil amaçlı silah kullanımı’ biçimindedir. ‘Bireysel silahsızlanma’ ifadesi, toplu olarak (örneğin, devletdışı kurumlar, mafya, çeteler, aileler, aşiretler, hatta cemaatler ve tarikatlar) silahlılanmanın eleştirilmediği biçimindeki bir yanlış anlamaya yol açıyor. Sivil amaçlı silah kullanımının yasaklanması, silahlı şiddet konusunda yalnızca devleti yetkili kılmak anlamına geliyor. Kuşkusuz, devlet, demokratik bir halk yönetimi niteliği taşıdığı ölçüde, devletin tekelindeki bu şiddet, nadir, kısıtlı ve makul bir biçimde kullanılacaktır.

 

 

Çehov’un Tüfeği Duvarda Asılı Kaldıkça...

 

ABD’de nişancı şiddeti çok sıradan bir olgu artık. Bir ‘adam’ın (genellikle adamlar oluyor bunlar) ‘cinnet’ geçirip okulu, barı, AVM’yi vb. taraması gibi haberler, psikoloji ve kişilik ile açıklanıyor. Oysa, toplumu oluşturan bireylerin şiddet eğilimi düzeyleri farklı olmakla birlikte, yüksek düzeyde şiddet eğilimli olanların ‘hedef’lerine ulaşmaları (katliamları), ancak belli türden kapitalist ülkelerde söz konusu oluyor. Silahların marketlerden (hatta bakkallardan) ve internetten rahatlıkla alınabildiği ülkeler, dünyada cinayet oranlarının en yüksek olduğu yerler. Bu, elbette rastlantı değil. Çeşitli psikoloji araştırmaları, bir ortamda silah bulunmasının, yalnızca bunun bile şiddet düzeyini arttırdığını gösteriyor. Çehov, bunu psikoloji araştırmalarından çok önce bir sanatçı öngörüsüyle sezmişti: “Eğer ilk bölümde ‘duvarda bir tüfek asılı’ diyorsanız, ikinci veya üçüncü bölümde o silah patlamalıdır” diyordu. İşte o tüfeğin orada asılı durması, tek başına şiddete yol açıyor; çünkü silahlar insanların aklına şiddeti ve şiddet eylemlerini daha hızlı bir biçimde getiriyor. Kullanması da çok pratik; planlama yapmaya bile gerek kalmıyor.

 

 

Bakkaldan Silah Almak

 

Peki ABD’de neden bu kadar çok silah bu kadar rahatlıkla satın alınabiliyor? Yanıt, bir kısır döngüye işaret ediyor: ABD’de neden çok silah var? Çünkü silahlı çok suçlu var, kendimizi korumamız lazım. Peki neden silahlı çok suçlu var? Çünkü çok silah var. !!!

ABD’de silah lobisi güçlü. Kapitalizm içindeki çıkar gruplarının hangileri güçlüyse, onların ticari etkinliklerinde daha serbest bırakıldığını görürüz. Hatta buradan yalın bir formül bile çıkarabiliriz: Kapitalist bir ülkede hangi sektörler daha serbestse onlar devlet katlarında o denli güçlüdür. Bir ülkede petrol aşırı mı pahalı? Orada petrol lobisinin “borusu ötüyordur”. Bu da öyle bir durum.

 

 

Sorun, Günlük Şiddet İçeriği mi?

 

Sanki silah serbestliği o kadar da önemli değilmiş gibi, ABD’de konuyla ilgili ana-akım tartışmalar, az önce andığımız gibi, toplu katliamcı nişancıların kişiliklerine ve bozuk psikolojilerine bağlanıyor. Dahası, psikologların tüm itirazlarına karşın, bu katliamlar için video oyunlarındaki şiddet öğeleri sorumlu tutuluyor. Oysa silahlar bu kadar serbest dolaşımda olmasa, video oyunlarının hiç bir etkisi olmayacaktı. Zaten psikoloji araştırmaları, şiddet içerikli video oyunlarının insanları şiddet eğilimli yaptığına ilişkin bir bulguya ulaşmış değil.

 

 

Silahlı Külahlı ‘Adam’ Övgüsü

 

Öte yandan, film ve dizi anlatılarına baktığımızda,  içinde mafya geçen ve hatta mafyanın övülüp yüceltildiği ya da güçlünün haklıyı ezmesinin doğal karşılandığı içerik oranı çok yüksek. Amerikan ticari sinemasında da son dönem Türkiye sinemasının önemli bir bölümünde de ve dizilerde de silahlı külahlı ‘adamlar’ (evet yine, yalnızca adamlar) yiğit kişiler olarak gösteriliyor. Sorun, şiddet temsilleri değil. Şiddet, belli ilkeler gözetilerek (örneğin, Fatih Akın’ın yaptığı türden olmamalı(*)) ekrana yansımalı. Asıl sorun, şiddetin beyaz perdede övülmesi ve cezasız kalması.

 

 

Rol Modeli Olarak Makbul Erkeklik

 

Onlu yaşlarda, insan türü, rol modeli arayışında oluyor. Bu temsillerdeki rol modellerinin sivillerin silah kullanımına etkileri olduğunu düşünebiliriz. Sorunları barışçıl yollarla çözmeye çalışan erkekler, zaten bu ataerkil düzende ‘makbul’ (‘erkek gibi erkek’) sayılmıyor. Ancak, video oyunlarının böyle bir rol modeli etkisi bulunmuyor. Dolayısıyla, oyun, dizi ve filmlerin etkileri farklı. Yine de, asıl etkili olan, silahların bu kadar serbest olması. Yeni Zelanda’daki cami katliamından sonra sivil amaçlı silah kullanımının kısıtlanması, tam da bu nedenle, boşuna değil. Video oyunlarını yasaklayıp silahları serbest bırakmak, dizilere ağlayıp gerçek insanlık dramları karşısında ise tepkisiz kalmaya benziyor.

 

 

Sivil Silahsız Toplum Örnekleri

 

Peki sivil amaçlı silah kullanımı yasaklansaydı ne olurdu? Nasıl bir toplum olurduk? Aslında bunun için bir düşünce alıştırması yapmamıza bile gerek yok; çünkü halihazırda, sivillerin silah taşımasını ve kullanmasını yasaklayan ülkeler var. Bunların başında, Vietnam, Çin, Kuzey Kore, Laos, Japonya ve Malezya gibi Asya ülkeleri geliyor. Bu ülkelerin ilk dördü, yakın geçmişlerindeki sosyalist dönem uygulamalarının bir sonucu olarak silahsızlar. Sosyalist ülkelerde, halk savaşı modeliyle, tüm yurttaşlar, emperyalist bir işgal durumunda orduya katılmak ya da milis gücü olmak üzere silah eğitimi alıyordu; fakat sivil yaşamda silaha erişemiyorlardı. Bu, bir yandan toplumdaki şiddet oranını düşürmek, bir yandan devlete karşı silahlı bir kalkışmayı önlemek, diğer yandan ise savaşla içiçe geçmiş iç savaşlar yaşamış bu ülkelerde eski kanlı defterlerin açılmasına izin vermemek amaçlıydı. Peki sivil silahsızlığın toplumdaki etkileri nelerdir? Bu, toplumda neyi değiştirebilir?

 

 

Üçüncü Sayfa Haberlerinin Yokluğu/Azlığı

 

Bu ve benzeri soruları yanıtlamak için Vietnam örneğine odaklanalım. 1945-1975 arasında 30 yılda 3 milyon ölümle sonuçlanan savaş sonrasında, kazanan tarafın kaybeden tarafa karşı büyük katliamlar yapması şaşırtıcı olmazdı. Ancak böyle olmadı. Böyle olmamasının başlıca nedeni, kazananların da kaybedenlerin de silahlarını devlete teslim etmesiydi. Savaşın bitimiyle birlikte, sivil amaçlı silah kullanımı tümüyle yasaklandı. Vietnam ve Çin gibi ülkelerde, Türkiye’deki üçüncü sayfa haberleriyle karşılaşmıyoruz. Toplumda ‘daha sinirli olanlar’, ‘şiddet eğilimliler’ vb., kolaylıkla silaha erişemedikleri için, cinayet oranları çok düşük. ‘Nişancı şiddeti’ diye bir olgu zaten ya yok ya da yok denecek kadar az. Katliam yapmak isteyenler çıksa bile, silaha erişemiyor. Kimi resmi devlet dairelerine girerken taramadan bile geçmek gerekmiyor. Ülkede gerçekleşen az sayıda cinayet, çoğunlukla bıçakla oluyor. Öte yandan, her yaştan ve cinsiyetten tüm Vietnamlılar, lisede ve okumaya devam ederlerse üniversitede atış eğitimi alıyor. Teknik olarak gerekirse savaşmaya hazırlar, ama sivil yaşamda gayet barışçıllar. Elbette, bu durum, yalnızca sivil amaçlı silah kullanımının yasaklanmasına bağlanamaz. Kültürel ve tarihsel etmenler de etkili. Yine de, bu yasağın olumlu etkileri çok net.

 

 

Silah ve Bıçak Farkı

 

Adli bilimler açısından, teknik olarak, bıçakla öldürme, silahla öldürmeden daha zor. Silahta yalnızca tetiğe basılıyor, karşı tarafla doğrudan fiziksel temas çoğunlukla yok. Bıçak ise, hem fiziksel temas gerektiriyor hem de daha fazla uğraştırıyor. Aynı biçimde, yine adli bilimler açısından, herkes kolaylıkla silah kullanmayı öğrenip öldürecek biçimde atış yapabilirken (elbette burada keskin nişancılığı kastetmiyoruz), bıçağı öldürücü bir biçimde kullanmak daha çok deneyim gerektiriyor. Üstelik, kuşkusuz, bıçak, istatistiksel olarak silahtan daha az ölümcül. Ancak, bir yandan da daha kolay erişilebilir bir araç. Fakat duvarda asılı duran tüfek örneğinin tersine, mutfak amaçlı kullanımı, diğer kullanımlarının önüne geçiyor; şiddeti ve şiddet davranışlarını daha az akla getiriyor. Marksist bir açıdan ifade edeceksek, tüfeğin tek bir kullanım değeri varken, bıçağın iki tür kullanım değeri söz konusu.

 

 

Silah Taşımak Serbest, Araç İçi Sigara Yasak

 

Elbette, sivil amaçlı silah yasağı, şiddeti ülkemizde kökünden kazımayacak ve ataerkiye son vermeyecektir; fakat daha az insanın öldürülmesini sağlayarak, barışçıl bir topluma dönüşme yolunda bir aşama kaydedilmesini sağlayacaktır. Topluma barışın gelişi, Çehov’un tüfeğinin duvardan indirilmesiyle başlayacaktır. Savaş baltaları elde bulunduğu sürece, onlara bir kullanım alanı her zaman açılacaktır. Silah taşımanın serbest, araç içinde sigara içmenin yasak olduğu gülmeceli-ağlatılı ülkemiz, önceliklerini mutlaka yeniden düşünmelidir.

 

 

Cinayetlerin Sistematikliği

 

Bu vesileyle, bireysel silahsızlanma için büyük emek veren Umut Vakfı’na dikkat çekelim.(*) Yalnızca kadın cinayetleri için değil, genel olarak cinayetler için bireysel silahsızlanma mücadelesine daha çok zaman ayırmalıyız. Bildiğimiz gibi, hiç bir cinayet, gerçekte bireysel değil. Resmi söylemin ‘münferit vaka’ sözünün tersine, hepsi de sistematik.

 

 

Sonuç: Ölümlerden Sonra Tepki Göstermek Yerine

 

Her ölümden sonra sosyal medyada sayısız (ve birbirinin tekrarı) paylaşımlar yapmak yerine, değişik kesimlerden duyarlı kurumlar (sağlık örgütleri, demokratikleşme yanlısı kurumlar, adli örgütler, kadın hareketleri) biraraya gelmeli ve sivil amaçlı silah kullanımının yasaklanması için yan yana nasıl gelebilecekleri sorusunu gündemlerine almalıdır. Yoksa daha çok ölüm olacak, ölümlerden sonraki tepkilerin ise hiç bir yararı olmayacak. Bir yerden başlamak gerekiyor. Lao Usta’nın (Lao Tzu) ünlü sözünden uyarlarsak, uzun yollar, o minicik ilk adımı atmakla başlayacak.

 

 

 

(*) Bkz. Gezgin, U.B. (2019). Anaakım Sinemada Şiddet Temsilleri: Kevin Haçaduryan’dan Fatih Akın’a. Eleştirel Kültür Dergisi, 19.02.2019.

http://www.ekdergi.com/anaakim-sinemada-siddet-temsilleri-kevin-hacaduryandan-fatih-akina/ 

 

(**) Bkz. http://www.umut.org.tr/

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder