Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Ekonomik Kriz Bir İktidarı Düşürür mü

 

Ekonomik Kriz Bir İktidarı Düşürür mü?: Otomatizmin Eleştirisi ve 4 Yurttaş Profili

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: ProfUlas

 

Türkiye’de ve hatta dünyada, muhalif kesimlerin önemli bir bölümünde böyle bir beklenti var. Ekonomik krizin iktidarı düşüreceği tahmin ediliyor. “AKP bir ekonomik krizle geldi, bir ekonomik krizle gidecek” deniyor. Birincisi, karşılaştırma doğru değil ve ikincisi, burada otomatizm diye adlandıracağımız bir yanlış söz konusu.

 

Karşılaştırma neden yanlış? Çünkü medyanın etkisi gözden kaçıyor. 2001’de medya daha özgürdü; hükümet karşıtı görüşler başta olmak üzere değişik kesimlerin olaylara bakışları kitlesel yayın yapan medyalara ulaşıyordu. Oysa bugün havuz medyası dışında çok az medya kalmış durumda ve bunlar nadiren geniş kitlelere ulaşıyor. Geniş kitlelere ulaştıkları o çok çok az durumda bile, zaten kendi destekçilerine ulaşmış oluyorlar. 2001’de ise, merkez medya diyebileceğimiz, her kesime hitap eden medyalar vardı. Bugün onların yerini sosyal medya aldı; ama sosyal medyayı aslında herkes kullanmıyor, kullananların da çok azı farklı fikirlerle tanışmak için kullanıyor. Sosyal medya şirketlerinin açıkça ya da örtük olarak kullandığı algoritmalar, farklı düşünceleri buluşturmak yerine, benzerleri birbirlerine yaklaştırıyor. Dolayısıyla, bir platform niteliği taşıyan bir merkez medya artık yok. Bu tür bir medya, açık büfe bir yemek gibi hemen hemen her kesime hitap edecekti. Medya tekelleştikçe, propaganda etkisi de artıyor. Siz muhatabınıza bir olayın iç yüzünü anlatana kadar, o konuda çoktan ve çokça yalan ve yanıltıcı haber ve yorum çıkmış oluyor.

 

İkinci sorun olan otomatizm yanlışı ise, bu birinci noktayla yakından ilişkili. İnsanlar otomat değildir; yaşananları yorumlar, ona göre hareket ederler. Bu nedenle, toplumsal olaylar, insanlarda otomatik sonuçlara yol açmaz. Olaylara otomatizmin yanlış merceğinden bakılınca, toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişmelerin herkesi doğrudan ve aynı biçimde etkileyeceği var sayılıyor. Ekonomik kriz olduğuna göre, iktidar destekçilerinin saf değiştireceği sanılıyor. Oysa bir seçim kampanyası yazısında da açıkladığımız gibi,[1] tekil bir seçmen ya da yurttaş profili yerine, 4 farklı profilden söz etmemiz gerekiyor. Bunlar, ekonomik yurttaş, psikolojik yurttaş, sosyolojik yurttaş ve ideolojik yurttaş profilleri. Ekonomik krizin bu profillerin düşünsel dünyasını nasıl etkileyeceği, onların ekonomik krizi neye bağladıklarıyla (ki buna sosyal psikolojide yükleme kuramı deniyor) doğrudan ilişkili. Şimdi bu 4 yurttaş profilini tek tek değerlendirelim.[2]

 

Ekonomik Yurttaş/Seçmen

 

Ekonomik yurttaş (E.Y.), oyunu ekonomik gerekçelerle verir. İktidar ve parti yandaşlığını ekonomik koşullarını nasıl yorumladığı üstüne kurar. Kimi E.Y.’ler ekonomik krizi iktidara yüklerler; sarayla halk arasındaki uçuruma dikkat çekerler. Kimi E.Y.’ler ise, ekonomik krizi kabul etmekle birlikte, bunu iktidara bağlamazlar. Onların açısından, dış güçler devrededir ya da kötülük yapanlar tüketici ile üretici arasındaki asalaklardır. Bunların iktidar eliyle palazlandığına ikna olmazlar. Dahası, onlara göre (yaşları ileri olanlara ya da büyüklerden duyanlara göre), CHP döneminde doğal gaz kuyrukları vardır; AKP döneminde düze çıkılmıştır. Oysa, CHP dönemi kuyruklarının eskiden yere göğe sığdıramayıp ‘Kıbrıs Fatihi’ dedikleri ‘Mücahit’ Erbakan’la ilişkisini kuramazlar. Emri Ecevit vermiştir, fakat kredi Erbakan’a gider. Dahası, o kuyrukların Amerikan ambargosu ve işbirlikçi burjuvazinin boykotlarıyla ilişkisi göz ardı edilir. Üçüncüsü, yine o kuyrukların halka ucuz ürün ve hizmet sağlamak amaçlı olduğu da görünmezleştirilir. Sonra 40 yıl geçer ve E.Y.’yi bu kez soğan kuyruğunda görürüz. Ona göre, tanzim satışları lütuftur, onları eleştirenler hain ve nankördür. “Madem eleştiriyorlar, niye alıyorlar” öyle değil mi… Bu krizin kamu mallarının belediye düzeyinde ve diğer alanlarda yağmasının toplu bir sonucu olduğunu, yandaş burjuvaziye dağıtılacak pastanın artık kalmadığını göremezler. Onlara göre asıl sorun, dış güçlerdir. Bu bakış, Humeyni’yi iktidarda tutan en önemli etmenlerden biriydi. “Açlık varsa, bu, iktidarın suçu değildir; böyle diyenler, ülkemizi karıştırıp daha da kötüye götürmek istiyor” biçiminde bir düşünce yapısı söz konusudur. Dolayısıyla, E.Y., iki alt-profilden oluşuyor: İktidarı suçlayan alt-profil ve iktidarı aklayan alt-profil.

 

Psikolojik Yurttaş/Seçmen

 

Bu yurttaş profili genellikle lidere kopmaz bağlarla bağlıdır. Temel değişken, karizmadır. Bu profil, ekonomik krizi iktidara bağlayabilir. Partiyi, AKP’li belediye başkanlarını, vekilleri vb çok sert eleştirebilir. Bu profile göre, bütün sorun, onların liderin dediklerini yapmamalarından ileri geliyordur. Böyle bir lider gelmemiş geçmemiştir. Bu lider, başka partiye geçerse psikolojik yurttaş da oraya yönelecektir. Bunun elbette ilk örneği, Erdoğan’dır; fakat tek örnek değildir. Ankara yerelinde Mansur Yavaş etkisini görüyoruz. Parti değiştiriyor ama gönülden bağlı olanlar onu bırakmıyor. Bu vesileyle, Ankara için küçük bir not ekleyelim: Ankara, başkent olmakla birlikte (Ankaralılar lütfen alınmasın), seçmen profili açısından, daha çok taşrayı andırıyor. Klasik bir söylem, “Mansur Yavaş, Ankara çocuğu, öteki aday, Kayserili; ne anlar Ankara’dan” biçiminde. Bu tür bir söylemi, örneğin İstanbul’da görmüyoruz. Kimse için “ama İstanbullu değil, ne anlar İstanbul’dan” denmiyor.

 

Sosyolojik Yurttaş/Seçmen

 

Bu yurttaş profili, topluca oy verme eğilimindedir. Örneğin, “bizim bütün sülale AKP’li” ya da tam tersi, “bizim bütün sülale hep AKP’ye oy verdi, bu sefer vermeyeceğiz.” Bu profil, aslında, ilk iki profilden çok daha karmaşık. Çünkü aynı ailede, eşler, kardeşler vb bile farklı eğilimde olabiliyor. Dolayısıyla, her örnekte aileyi temel birim olarak almak doğru değil. Aslolan, aidiyet. Bu aidiyet, hemşerilik de olabilir, iş ortamı tabanlı da olabilir, mahalle düzeyinde de olabilir, yaşıtlar arasında da… İşin aslı şu: Toplumsal ağlar içerisinde yurttaşlar asla birbirlerinden kopuk bireyler değiller, resmi ve gayrıresmi olarak örgütlüler. Örneğin, çeşitli derneklere üyeler ya da aile, akrabalık, arkadaşlık gibi gayrıresmi bağların içindeler. Taraftarlık, bu açıdan dikkate değer bir diğer örnek.

 

 

İdeolojik Yurttaş/Seçmen

 

İlk üç seçmen profili esnektir, değişime açıktır. İdeolojik yurttaş ise, kemik yurttaştır. Çok radikal gelişmeler olmadıkça değişmez. “Ekonomik kriz var, siz de kabul ediyorsunuz; neden hâlâ falanca adaya oy veriyorsunuz?” sorusuna yanıt olarak “partimiz kimi uygun gördüyse ona veriyoruz” diyen yurttaş, tam da ideolojik bir profil örneğidir. Bu profil, “asla AKP’ye ya da CHP’ye oy vermem” der. Diğerleri ekonomik krizden düşünsel olarak etkilenirken bu profil hiç etkilenmez.

 

Bu dörtlü profilin, yurttaşların yaptıkları açıklamalara dönüp bakıldığında ne kadar kullanışlı olduğu bir kez daha görülecektir. Öte yandan, bu dörtlünün birbirini tümüyle dışarıda bırakan ayrıksı yorumları doğru olmayabilir. Şöyle ki, bir yurttaş hem ideolojik hem ekonomik profil örneği olabilir. Ekonomik yurttaş profilinin iktidarı aklayan alttürü, aynı zamanda ideolojik bir profildir.

 

Peki kimin hangi profilde harekete edeceği neye bağlıdır? Etki odaklarına bağlıdır ve etki odaklarının başında havuz medyası geliyor. Havuz medyasına karşı, muhalefetin elinde, kapsamı oldukça dar olan sosyal medya ve arkadaşlık başta olmak üzere çeşitli aidiyetlerden gelen etkiler var. Zaten başından eşit olmayan bir mücadele… Ayrıca açılış sorumuz için, dış etmenleri de düşünmemiz gerekiyor. Avrupa, olası bir sığınmacı krizi ve göç dalgasından korkuyor ve Türkiye’nin çökmesini istemiyor. Ülkemizin Avrupa dış politikasında, Avrupalı olmayanlara karşı tampon bölge olmak gibi bir rolü var. Ancak bütün dış güçler için, en uygun durum, Türkiye’nin çökmemesi ama güçlü de olmaması…

 

 

Sorunun Yanıtı

 

Sonuç olarak, ekonomik krizin iktidarı düşüreceğini düşünmüyoruz. Bunun üç nedeni, havuz medyası etkisi, değişik seçmen profilleri ve dış etkiler. Bu üç neden geçersiz olsa bile, muhalefetin dağınıklığı büyük bir engel. Kimi zamanlar, dış etmenler iç etmenlerden daha baskın çıkabiliyor. Bunu da akılda tutmak gerekiyor. 

 

  

 

 



[1] Bkz. Gezgin, U.B. (2013). Politik Psikoloji Açısından Direniş ve Seçimler. Bianet, 10 Eylül 2013. http://bianet.org/bianet/siyaset/149784-politik-psikoloji-acisindan-direnis-ve-secimler

[2] Bu 4 profili kanlı canlı görmek için, Youtube’da İlave TV, Hibomedya, Yol TV, Zeyrek, Gazete 365 TV, Enerji TV vb kanallardaki sokak röportajlarına bakılabilir. Tam doktora tezi ya da kitap yazmalık bir konu. Elde hazır, kayıt altına alınmış empirik veri de var, kuramsal çerçeve de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder