Videolar

16 Nisan 2021 Cuma

Emeklilikte Yaşa Takılanlar, Krize Takılanlar

 

Emeklilikte Yaşa Takılanlar, Krize Takılanlar

 

Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com

Twitter: @ProfUlas

 

‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ (EYT). Türkçe’de son dönemde yaygın olarak kullanıma giren bir ifade. Aslında bu ifade Türkiye kapitalizmine ilişkin olarak çok şey söylüyor. Elbette, anlayana... Peki anlayana ne söylüyor? Yazımızın konusu bu...

 

Bir kere, iktidarın seçim döneminde oy toplamak için EYT’leri emekli etmemesi, herhalde bir tek mali kaynak sıkıntısıyla açıklanabilir: Yoksa niteliği ne olursa olsun hiç bir iktidar, böyle bir popülerleşme fırsatını kaçırmayacaktı. Belli ki mali kaynağın yetmeyeceği gibi bir kaygı var. Ekonomik gidişe ilişkin kötü beklentiler bu fırsatın reddinin temel nedeni olabilir.

 

 

Avrupa ve Türkiye: Elmayla Armutu Karşılaştıranlar

 

EYT’leri emekli etmeme gerekçesi, çok genç olmaları. Hatta Türkiye’deki emeklilik yaşıyla Avrupa ülkelerindeki durumu karşılaştıran yazılar çıkıyor.[1] Türkiye’nin, emeklilik yaşının en düşük olduğu ülkelerden biri olduğu ileri sürülüyor. Oysa bu tür yazılar, Avrupa ile Türkiye arasındaki yaşam beklentisi farkını gözden kaçırıyor. Bir Türkiyeli ortalama olarak 75.76 yıl yaşarken, Avrupalılar için bu veri 80 üstü.[2] Ayrıca, kapitalizmin Avrupa’da ve Türkiye’de çalışanları yıpratma payı da aynı değil. Avrupa’da çalışan hakları birçok alanda ileri iken, Türkiye için bunu söylemek zor. Dolayısıyla, Türkiye’de çalışanlar her yıl daha fazla yıpranıyorsa –ki böyle- o zaman emeklilik yaşının daha düşük olması çok doğal...

 

İlgili bir nokta da şu: Bu emeklilik tartışmalarında emekli olamadıkları için esamesi bile okunmayan geniş bir kesim var: Bunlar kayıtdışı çalışanlar. Kayıtdışı istihdam, Türkiye’nin ekonomisinin can damarı niteliğinde ve şaşırtıcı olmayacak bir biçimde, en vahşi sömürü bu sektörde gerçekleşiyor. Türkiye, bir merdiven altı atölyesi, çocuk işçiliği, aile içi karşılığı ödenmeyen emek vb. cehennemi... Türkiye kapitalizmi ve onun iş ortağı olan devlet, bu kayıtdışı çalışanların sırtından büyük paralar kazanıyor. Emeklilikte yaşa takılanlar emekli edilseler bile, kayıtdışı çalışanların yaşadığı adaletsizlik son bulmuş olmayacak...  

 

 

İstisna Olan: Kapitalizmde İşini Severek Yapmak

 

Endüstri psikolojisi alanında, işin anlamı konusunda çeşitli araştırmalar var. Birey için işin anlamı nedir ya da mesleğimizi nasıl anlamlandırıyoruz? Buradan akla iki yaklaşım geliyor: “İnsan, özünde tembeldir, her fırsatta kaytarır; dolayısıyla çalışanları sürekli olarak gözetim altında tutmak gerekir” diyen yaklaşım[3] ve “insan, özünde çalışmayı sever, boş durmaktan sıkılır; dolayısıyla çalışanları gözetlemek yerine onlara yetki vermek gerekir” diyen yaklaşım. Bu iki yaklaşım da doğru, işine, kişiye ve bağlama göre... Kapitalizmde işlerin çoğu, sıkıcı, anlam vermekte zorlandığımız, hatta düşük statülü ya da aşağılayıcı işlerdir. Gerçekte çok az iş, bireyi mutlu eder. Bir kere kapitalizmin doğasında yabancılaşma vardır. Çoğumuz, başkası adına çalışırız ve iyi ya da çok çalıştığımızda, kendimizi değil işverenleri zengin ederiz. Bütün o motivasyon, kurumsal kimlik, iş doyumu vb. araştırmalarına karşın, gerçekte kapitalizm, çalışanların işlerini sevmemesi için elinden geleni ardına koymaz. Bu kadar çok kişinin erken emekli olmak istemesinin bir nedeni de budur. Birçok çalışan, sevmediği işlere katlanır; her gün saat ve tatile gün/ay sayar. En son da, emekliliğe gün sayar... Bu tablo, fabrika işçisinden plaza çalışanına pek de değişmez...

 

Yoksa, bir insan bakan olsa müsteşar müdür vb. olsa, neden erken emekli olmak istesin... Bu işler, bireye statü veriyor. Emekli olunca o statü elden gidiyor. Hakça bir düzende, çalışma koşulları daha iyi olur; çalışmak, çalışanlar için anlam kazanır. Bu nedenle, böyle bir düzende işe bağlılık artar, erken emeklilik talebi düşer. Diğer bir deyişle, erken emeklilik talebi, zaten kapitalizmin ta kendisinden ileri geliyor.

 

 

Erken Emekliliğin Kapitalizm İçin İşlevselliği

 

Bu erken emeklilik tartışmalarında emekliliğin kapitalizm için işlevlerine ilişkin iki nokta genellikle gözden kaçıyor: Erken emeklilik, işsizliğin, özellikle de genç işsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde toplumsal patlamayı engelleyebilecek önemli siyasa araçlarından biri: İnsanlar erken emekli oldukça, onlardan boşalan yerleri gençler dolduracak, böylece işsizlik azalacak. İkincisi, Türkiye gibi ülkelerde, emekli olanların çoğu, geçinmenin çok zor olduğu rakamlar alıyor. Bu nedenle, emeklilik sonrasında da çalışıyorlar. Fakat emeklilikleri cepte olduğu için ve genç işsizlere karşı ileri yaşları nedeniyle, piyasanın altındaki maaşlara ve daha kötü çalışma koşullarına razı oluyorlar. Böylece, kapitalistlerin kazancına kazanç katıyor, emekçi sınıfların büyük mücadelelerle elde ettiği kazanımlara da zarar veriyorlar.

 

Dolayısıyla, özetlemek gerekirse, erken emeklilik, kapitalizm ve onun iş ortağı olan devlete iki yoldan payanda oluyor. Bu kadar değerli bir siyaset aracına iktidarın itiraz etmesi ve tepki çeken açıklamalar yapılması, başlarda belirttiğimiz gibi mali kaynak sıkıntısından ileri geliyor olmalı... Herhalde hazine tamtakır!..

 

Keyifle çalışıp birlikte üreteceğimiz, değil erkenini, olağan zamanında bile emekli olmak istemeyeceğimiz bir gelecek umuduyla!..   



[3] Buna benzer bir yaklaşım Türkiye’de kimi emek düşmanı köşe yazarlarının Yunanistan’daki krizi yorumlama biçimlerinde de görülüyordu. Bunlara göre, Yunanlılar tembeldi, erken emekli oluyorlardı vb. Oysa kriz, insanların tembelliğinden değil, ‘kleptokrat’ olarak adlandırılan Yunan kapitalistlerinin AB’den gelen fonları cebe indirmelerinden ileri geliyordu. Sınıf gerçeğini, bilerek ya da bilmeyerek gözden kaçırmaktan kaynaklı klasik bir hataydı bu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder