Filmlerle Pandeminin Sosyolojisi: Soderbergh’in ‘Salgın’ı
(2011) Üstüne
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin, ulasbasar@gmail.com ; Twitter: ProfUlas
ve
Burak Kerem Yalçın burakkerem@gmail.com
; Twitter: burakkerem
Kimi filmlerin ve romanların nasıl olup Corona’yı
öngörebildiği gizemli bir havayla sunuluyor.(1) Oysa bu öngörülerin çok basit
bir nedeni var: Hayat da kurmaca yapıtlar da anlatıbilimin temel ilkelerini
izler: Kişiler (K) bir ortamda (O) olaylar (O) yaşarken gösterilir. Buna ‘OKO’
diyoruz. OKO’nun ağırlıkları anlatıya göre değişir. Kimi anlatıda kişiler
(örneğin yaşamöyküleri), kimilerinde ortam (örneğin belgesele ve sahte
belgesele (mockumentary) yakın yapımlar) ve son olarak kimilerinde olaylar
(örneğin vurdulu kırdılı filmler) öne çıkar.(2) İnsan dillerinin yapısı bile
OKO’yla koşutluklar taşır: Özne (kişi)-Nesne (ortam)-Yüklem (olay) üçlemesi
sıralama değişse de tüm dillerde görülür.(3) Gestalt psikolojisinde bunu
‘figür-arka plan’ olarak görürüz. Gerçek hayatta da kurmaca yapıtlarda da
pandemi anlatılarını şu biçimde OKO’layabiliriz:
Ortam-Kişi-Olay Üçlemesi
Ortamlar: Pandemide
tüm dünya söz konusu. Yaygın anlatı ortamları ise, boşalmış meydanlar, toplu
taşıma araçları vb., hastaneler ve diğer sağlık kuruluşları (hasta yatakları,
yoğun bakım birimleri vb.), yalıtılma içinde beklenilen evler, aşı ya da genel
olarak çare arayışında olan araştırma merkezleri, karar vericilerin bulunduğu
devlet kurumları vb. olacaktı ve böyle oluyor.
Kişiler: Temel
olarak, pandemiye yakalananlar, yakalanıp yaşamını kaybedenler, yakalanıp
iyileşenler, taşıyıcılar, yakalanmamışlar, yakalanma korkusu taşıyanlar ve her
bir grubun yakınları (bu korku gerçek bir temele de dayanabilir, bir psikolojik
bozuklukla da ilgili olabilir). Ayrıca, sağlık çalışanları, çare arayan
araştırmacılar, karar verici devlet insanları, evlerde bekleyenler, çeşitli
nedenlerle evde kalamayanlar vb.
Olaylar: Temel
olarak pandeminin ortaya çıkışı, ilk bulaşmalar, ölümler ve iyileşmeler.
Bilimin çare çabası. Devletlerin aldığı önlemler, bu önlemlere yurttaşların
uyması ya da uymaması. Etkilenenlerin başından geçenler. Yalıtılmışların
evlerde yaşadıkları. Pandeminin çan eğrisi izlemesi, yaygınlaşması ve düşüşü.
Bu düşüş için, 3 ana olasılık var: Prof.Dr. Mehmet Ceyhan’ın ileri sürdüğü
gibi: “insanların virüse bağışıklık kazanması, etkin bir aşının bulunması ya
da virüsün zaman içinde mutasyona uğraması sonucu etkisini yitir”mesi. (4)
Bu olasılıkların tümünde bulaşma ve ölüm oranlarının artması bekleniyor.
Bu girişten sonra Steven Soderbergh’in ‘Salgın’
(Contagion, 2011) filmini değerlendirebiliriz. Filmi izleyecek olanlar bundan
sonrasını daha sonra okumalılar, çünkü bolca tatkaçıran (spoiler) söz konusu...
Salgın: Dünyanın Korona Hali...
Filmde ilk salgın ölümünün nedeni anlaşılmaz. Korona da
diğer virüsler gibi böyle başlar. İnsanlar önce bilinmedik nedenlerden ölür,
ölüm nedenleri daha sonra anlaşılır. Bugün bilim yeterince ileri olmasaydı,
Covid 19 saptanamayacak, ‘gizemli bir hastalık’ denecekti.(5) Örneğin veba
böyle olmuştu. Filmde salgın Macau’da/Hong Kong’da başlar ve salgının
yarasalardan ve domuzlardan geçtiği öngörüsünde bulunulur. İlk ölenin eşi, karantinada
tutulur, fakat bağışıklığı olduğu anlaşılır. Devlet katlarında bunun biyolojik
bir silah olması olasılığı konuşulur - ki bu da koronayla ilgili komplo
kuramlarından biriydi.(6) Filmde, görevli doktor da salgına yakalanır ve ölür.
Toplum ise, (Katrina Fırtınası ve 11 Eylül’den esinle) umutsuzluk, yağma ve
kaosa sürüklenecektir. Panik, salgından daha hızlı yayılarak daha büyük
kayıplara yol açacaktır.
5 G’den Yayılan Virüs
Virüse tepkimiz birazda çağımızın iletişim yollarının
artmasıyla şekillenmekte. Sosyal medya, ana akım medyaları bastırır noktaya
geldi. Özellikle dezenformasyonun sosyal medya ile zirveye ulaştığı çağımızda
ortada gezen haberler, toplumu sosyolojik ve ekonomik olarak etkilemekte.
Gerçekte güvenilmeyecek kaynaklar ve haberler bile korkuyla ve “ne olur olmaz”
kaygısıyla ciddiye alınmaya başlanıyor. Komplo kuramları inkarın bir parçası
olarak ele alınıyor. Virüsün bilinçli yayılmasından tutun da ona 5G iletişim
sistemlerinin neden olduğuna kadar varan örnekler ilgi çekiyor ve yayılıyor.
Korku, virüsten hızlı hareket ederken bir anlamda ilkel güdülerimize sarılmak
ve hayatta kalmak için yapabileceklerimizin zeminini hazırlıyor.
Yaş Ayrımcılığı
Korkunun şekillendirdiği insanlar, uygarlığı sürdürmek
veya ilkel sürüngen beyinlerine yaslanmak konusunda arada kalıyorlar. İlkel
çağlardan günümüze çok uzun insanlık tarihinin yanında, bir an gibi kalan
uygarlığımızın sınandığı bir noktadayız. Olay her ne kadar benzerlik göstermese
de akıllara William Golding’in ‘Sineklerin Tanrısı’ kitabını getiriyor. Bir
grup kolej öğrencisinin düştükleri ıssız adada yabanileşmesini anlatan yapıt,
uygarlık ve ilkellik arasındaki geçişin nasıl olabileceğini anlatıyor. Marketlerdeki
kavgalar veya kurallara uymadığı düşünülen insanlara yönelik tepkiler gittikçe
artmakta; hatta yaş ayrımcılığına varmakta. İnsanlar, bir anlamda tedbir ve
yaşamak için özgürlüğü feda eden tutumlar geliştirebiliyor. Sokakta insanlar
yaşlılara ‘sataşabiliyor’ veya ihbar etmeye çalışabiliyorlar. Kendileri gibi
insanlarla gruplaşıp ötekileştirmeye devam edebiliyorlar. Burada öfkenin
yönlendirilmesi gibi görünse de her şey kendi yaşama olasılıklarını arttırmak
üzerine. Kimsenin hasta olmamasını isterken bile aslında istenen, birisinin
hasta olarak ileride o hasta olduğunda ihtiyaç duyduğu kaynakları
tüketmemesi...
Karantina ve Öz-Karantina
Kaldı ki herkes kendi sınıf gerçeğini toplumun gerçeği
olarak görmekte ve kendi öz-karantina sürecine bağlı kalarak ve/veya böyle bir
uygulama yoksa karantinaya herkesin uymasını istemekte. Ne yazık ki kapitalizm
ve neoliberalizm politikalarının şekillendirdiği sistemler ve yarattığı derin
sınıf uçurumları bunu olanaklı kılmamakta. Yaşama güdüsünün özgürlüğe olan
arzunun önüne geçtiğini görebiliyoruz. Haklı olarak herkesin öz-karantinaya
uyma iradesine veya bilincine sahip ol(a)maması bunda büyük bir etkendir.
Primat olarak hayatta var olmak için evrimsel olarak geliştirdiğimiz sosyal
varlıklar olma güdümüzün engellenmesi de korkuyu arttırmaktadır.
Pandemiyle Uzaktan İletişimin Yükselişi
Evrim yine işleyerek bizlerin bu duruma da adapte
olmasını sağlayarak, teknolojiyle birlikte yeni bir yaşam tarzının
olabileceğini de bize öğretiyor. Sosyal medya veya diğer internet unsurlarıyla
insanlar sayısal (0 ve 1’li ikili sistem) olarak yeniden kimliklerini
tanımlamaya başlamıştır. Yeni bir olgu değil gibi görünse de daha önce sosyal
medyayı daha az kullanan ileri yaşlardaki kuşak, internete daha fazla eğilmeye,
teknolojileri takip etmeye ve iletişim kurmak ve günlük ihtiyaçlarını gidermek
için interneti daha çok kullanmaya ve bu
durumu kabullenmeye başlıyor. Önceleri bir haber alma-haber verme aracı olan
platformlar, kimi çevrelerce sosyal açıdan küçümsenirken, gereklilik olarak
kabul edilmeye veya görülmeye başlanıyor. Yükselen dijital çağa yaklaşımdaki
kuşak farkları kapanma eğiliminde. Uzaktan eğitim de bu süreçte etkili oluyor.
Öte yandan, bir kesim ise sınıfının getirdiği zorluklardan dolayı ekonomik
olarak da var olma kaygısı yaşamakta. Küçük işletmeler, ücretsiz izne
çıkarılan, işten çıkarılan, işini kaybetme endişesinde olan veya enfekte olma
pahasına çalışmak zorunda bırakılan insanlar toplumun büyük bir bölümünü
oluşturmakta.
Kendi Kuyruğunu Yiyen Yılan Misali
Büyük ülkeler arkası arkasına açıkladıkları programlarla
sermayelerini güven altına alarak halka da elde ettikleri artı değerleri
dağıtır görünüp sistemlerini koruma telaşı içinde. KOBİ’ler için de para
üzerine dönen komplo kuramları söz konusu. Bu dönemlerde çıkan spekülasyonlarla
işlerini yürütmeye çalışmaktalar. Kısa erimde kazansalar bile uzun erimde
kaybetmek durumunda kalacaklar gibi görünüyor. Yani doymak bilmeyen iştahıyla
kapitalizm, Ouroboros misali (Eskil Mısır’da kendi kuyruğunu yiyen yılan) kendine
tüketmeye devam edecektir. Bazı çevrelerce beklenen bir ekonomik kriz,
gerçekleştiği durumda modern çağların yaşadığı daha önceki bunalımlardan farklı
olacaktır. KOBİ’ler daha çok etkileneceğine göre, pandemi, sermayenin
tekelleşme eğilimine ivme kazandıracaktır. Birçok KOBİ uzun erimde iflas
bayrağını dikmek zorunda kalacaktır.
26 Milyon Ölüm
Filme dönersek, ‘Salgın’da bir süre sonra zeytingiller
ailesinden ‘altınçanak’ adlı bir çiçek (forsythia) yok satar; bunun nedeni,
popüler bir ismin bunun salgına deva olduğunu ileri sürerek insanları
dolandırmasıdır. Bu da akla, doktor olmayıp reçete paylaşanları ve sahte ürün
pazarlayan ünlüleri getirir. Filmde dünyada her 12 kişiden biri virüs kapar. Bu
da ortalama olarak 500 milyon hasta demektir; bunlarınsa 125-150 milyonu
ölecektir. Ölü sayısı dünyada 26 milyona ulaştığında aşı bulunur. Gerçek
yaşamda aşı bulma süreci daha da uzayabilir, çünkü çok çeşitli test
aşamalarından geçilmesi gerekiyor.
Yarasadan Domuza, Domuzdan İnsana
Filmin sonlarına herhalde ilgi uyandırmak için bir
vurdu-kırdı (kaçma-kaçırma) sahnesi de eklenmiş. Sonda ise başa döneriz:
Salgının nasıl başladığını öğreniriz. Film bu noktada çok gerçekçi: Pandemiyi
ekolojik yıkıma bağlar. Görünür nedenlerin altında yatan asıl neden, insanlığın
tür tarihinde bir sapma sayılması gereken kapitalizm eliyle diğer canlıların,
özellikle yabanıl hayvanların yaşam alanlarını tehdit etmesidir. Yaşam alanları
tehdit edilen yarasalar, virüsü bir domuza bulaştırır. Domuzu servis eden
kasino ise virüsü farkında olmadan dünyaya yayar...
Bir Tıbbi Gerilim Filmi
Film nasıl bu kadar gerçekçi olabiliyor? İlk neden,
yazının başında belirttiğimiz gibi anlatıbilimle açıklanabilirse, ikinci neden
ise, filmin gerçekçi olmak için özel bir çaba sarf etmesinde. Film, bu niyetle,
yer yer belgesele kayarak sıkıcı olmayı bile göze almış. ‘Salgın’, 2002-2004
SARS ve 2009 grip salgınlarından ve yarasalardan bulaşan Nipah virüsünden
esinlenmiş. ‘Tıbbi gerilim’ anlatısı olarak tarifleniyor. Gerçekçilik için danıştıkları
doktorlardan birinin daha sonra koronaya yakalanması da dikkat çekici.(7) Film
için Dünya Sağlık Örgütü’ne de danışılmış. Film, bir salgını öngörebildiği
gibi, gerçek yaşamda da salgın öngörülmüştü; fakat devletler, bilim
insanlarının yıllar önceki uyarılarını dikkate almadı.(8) Önlemler haftalar
değil yıllar önce alınsaydı daha az kayıp olacaktı...
Kapitalosenin Sonu Olarak Korona
Ancak, bürokrasi ve kayırmacılığın eleştirisini not
etmekle birlikte, filmin sosyolojik açıdan gerçekçi olmadığı önemli bir nokta
var: Zaman aralığı dar; pandemiyi geçici bir olay olarak anlatılıyor. Pandemi
uzun bir zaman dilimine yayıldığı/yayılacağı için toplumsal değişimlerin kalıcı
etkileri söz konusu olacak. Kimilerine göre, veba mikrobunun keşfi, Orta Çağ’ı bitirmişti;(5)
korona da, kapitalizm kaynaklı ekolojik yıkımı, bu antroposen değil kapitalosen
çağında durduracak ya da en azından yavaşlatacak güçte...
Aşı Piyangosu
Filmde aşı için piyango yapılıyor; herkes için yeterli
sayıda aşı yok. Gerçek yaşamda, kapitalizmde aşı, sınırlı sayıda olsaydı,
piyangoyla değil herhalde açık artırmayla dağıtılırdı. Sonuçta, özelleştirilen
sağlık sisteminde, en iyi hizmeti en çok parası olan alıyor. Bu koşullarda
kimin sağ kalacağına, ve demek ki öleceğine de, kapitalizm karar veriyor.
Sosyal ya da sosyalist bir devlette ise, sağlık hizmetleri ücretsiz olacaktır,
ücretsiz olmanın ötesinde bir yurttaşlık hakkı olarak yüceltilecektir.
Trilyon Dolarlık Soru...
Gerçek yaşama dönelim: Bundan sonra neler olur? Koronaya
sosyolojik açıdan bakan çeşitli yazılar var, tekrara düşmeyelim.(9) Yine de
şunları söyleyebiliriz: Dünya, virüse karşı, kamulaştırmalara yöneliyor. Sosyal
devletin ve sosyalist düşüncenin yeniden canlandığı/canlanacağı bir döneme
giriyoruz. Virüsten en çok etkilenen ülkeler, genellikle sağlık sektörünü büyük
oranda özelleştirmiş olanlar... Bu ülkeler, Çin gibi hızlı tepki veremediler,
çünkü sağlık sistemleri tek elden yönetilmiyordu. Sovyetlerin çöküşüyle
birlikte kötü gösterilen merkezi planlamanın saygınlığı geri veriliyor. Daha
fazla devlet, ekonomik olarak sosyal devleti canlandırırken, politik olarak ise
büyük biradere cansuyu oluyor. Oysa insanlık için en iyi çözüm, hem özgürlüğü
hem eşitliği gözeten bir toplum yapısı... Aşının bulunması da gerçekte buna
bağlı. Kâr/kazanç amacı güden bir müdahale ve aşı arayışı, yalnızca zenginleri
kurtaracak, ölümler sınıfsal olacak. Şeffaflığı gözetmeyen bir müdahale ve aşı
arayışı ise, yurttaşların özgürlüklerini (en başta bilgi edinme ve haber alma
özgürlükleri) dikkate almamış olacak... Bir yurttaş devleti, yurttaşların
denetimindeki merkezi bir devlet, bir yandan özgürlüğü bir yandan eşitliği
güvence altına almış olacak. Fakat asıl soru şu: Bu, kapitalizm içinde mümkün
mü? Aşının bulunması değilse bulunan aşının yaygınlaştırılması da bu soruya
bağlı...
Dipnotlar:
1. Bkz.
COVID-19 | Did the movies see this crisis coming? Russia Today, 23.03.2020. https://www.youtube.com/watch?v=TTlpWW90j6A
2. OKO
için bkz. Gezgin, U.B. (2019). Bir Mürekkep Testi Olarak Film: Anlatıbilim
Açısından Film Psikolojisi ve Film Çözümlemeleri. Ankara: Töz.
3. Bkz.
Gezgin, U.B. (2019). Tümceler, Söz Dağarları, Bitişkinlik, Yalıtıklık ve Başka
İlginçlikler: Dil-Düşünce İlişkisi Bağlamında Türkçe-İngilizce Karşılaştırması
Üzerine. Özgür Eğitim Dergisi, sayı 1.
http://e-dergi.alternatif-egitim.org/sayi-1/tumceler-soz-dagarlari-bitiskinlik/
4. Bkz.
NTV (2020). Prof. Dr. Mehmet Ceyhan açıkladı: Pandemi üç yolla bitebilir. NTV,
23.03.2020.
https://www.ntv.com.tr/saglik/prof-dr-mehmet-ceyhan-acikladi-pandemi-uc-yolla-bitebilir
5. Bkz.
DW Türkçe (2020). Corona virüs: Türkiye en kötüsüne hazır mı? DW Türkçe,
19.03.2020. https://www.youtube.com/watch?v=JpqJ1IpJ9jM
6. CNNTürk
(2020). Corona (Korona) virüs laboratuvarda mı üretildi? Uzman isim canlı
yayında açıkladı. CNN Türk, 03.02.2020.
https://www.youtube.com/watch?v=eSm_rH-QgQ8
7. Bkz.
McRady, R. (2020). ‘Contagion’ Film Consultant Contracts Coronavirus: ‘This Has
Become Very Personal for Me’. WZZM 13.
8. CNN
Türk (2020). Almanya'nın 8 yıl önceki salgın raporu ortaya çıktı. CNN Türk,
25.03.20020. https://www.cnnturk.com/dunya/almanyanin-8-yil-onceki-salgin-raporu-ortaya-cikti
9. Bkz.
Başkaya, F. (2020). Koronavirüs veya Şeyleri Yerli Yerine Koyabilmek. Özgür
Üniversite, 24.03.2020.
İnal K. (2020). Koronavirüs bizi nasıl eğitiyor? Mektepli
Gazete, 23.03.2020.
https://mektepligazete.com/haber/detay/koronavirus_bizi_nasil_egitiyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder